AK Parti Sözcüsü Çelik, MKYK Toplantısı'na ilişkin açıklamalarda bulundu: (2)
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Önce nükleer tesisler, nükleer silahların önlenmesi deniliyordu, arkasından sivil altyapı vurulmaya başlandı. Şimdi ise rejim değişikliğinden bahsediliyor. Hele de İran'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilmez." ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Önce nükleer tesisler, nükleer silahların önlenmesi deniliyordu, arkasından sivil altyapı vurulmaya başlandı. Şimdi ise rejim değişikliğinden bahsediliyor. Hele de İran'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilmez." ifadelerini kullandı.
Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezi önünde açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
ABD'nin İran'a yönelik saldırılarından sonra bölgede çok geniş ve derin çatışmaların ortaya çıkabileceği bir tablonun oluştuğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Bugün yine İsrail aynı saldırganlığı sürdürerek sivil altyapıyı vurdu. En tehlikeli konulardan bir tanesi, rejim değişikliği meselesinin bu şekilde konuşulmasıdır. Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak, rejim değişikliğinden bahsetmek gibi bir yaklaşımı olamaz. Yani bu, bizzat terör eylemleriyle birilerinin gerçekleştirmeye çalıştığının, İsrail'de hükümet eliyle gerçekleştirilmesi tutumudur. Rejim değişikliğinden bahsetmek, hele de bir saldırıyı rejim değişikliği hedefine doğru kaydırmak.... Önce nükleer tesisler, nükleer silahların önlenmesi deniliyordu, arkasından sivil altyapı vurulmaya başlandı. Şimdi ise rejim değişikliğinden bahsediliyor. Hele de İran'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilmez."
Çelik, şimdiye kadar Netanyahu hükümeti tarafından pek çok cinayetin işlendiğini vurgulayarak, "Ama İran'ın güvenliğine, milli egemenliğine, toprak bütünlüğüne dönük olarak bu şekilde bir sonraki aşamaya götürülmeye çalışılması, rejim değişikliği ya da herhangi bir şekilde orada dini lidere dönük olarak böyle bir tutumun ortaya koyulması, vahşette yeni bir aşamaya geçmek demektir. O zaman herkesin en çok korktuğu senaryolar gündeme gelir. Bu da herkes için son derece tehlikeli olur. Kimse güvenliğinden emin olamaz." şeklinde konuştu.
- "En büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir"
İsrail yönetiminin saldırgan tutumunun kendi vatandaşlarını da tehdit ettiğinin altını çizen Çelik, "Birileri çıkıp sürekli olarak İsrail'in güvenliğini sağlamakla ilgili yapılan işler olduğundan bahsetmesinin hiçbir zemini yoktur. Bugün İsrail vatandaşlarını, İsrail'deki sivilleri en güvensiz ortama sokan Netanyahu hükümetinin bu agresifliği ve saldırganlığıdır. Onun için bugün İsrail için bir tehdit varsa, tek bir tehdit vardır. En büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir. İsrail vatandaşları Netanyahu hükümetinin saldırganlığı neticesinde İsrail'i terk etmek zorunda kalıyor." ifadelerini kullandı.
Çelik, dünyada elinde güç olan, uçak gemisi, bombardıman uçağı, füzesi olan ülkelerin başka ülkelerin rejimini değiştirmeye kalkmasının dünyayı cehenneme çevireceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Buradaki Sayın Amerikan Büyükelçisi, 'Sykes-Picot'un yanlış olduğundan, herhangi bir şekilde Amerika'nın rejim değişikliği peşinde koşmayacağından' bahsetmişti. Biz de bu tip açıklamaların son derece olumlu olduğunu ifade ettik. Çünkü rejim değişikliği meselesi ya da başka ülkeleri bir şekilde kendi projene göre şekillendirme meselesinin, Afganistan'da ve Irak'ta ne tür sonuçlar doğurduğu, bunun hem oranın halkları için hem dünya sistemi için hem de Batı ülkeleri için ne kadar yüksek insani ve başka güvenlik maliyetleri ürettiği herkes tarafından görüldü. O sebeple İsrail'in bu yaptığı propagandanın herhangi bir şekilde bir siyaset biçimine dönüşmemesi gerekir. Daha önceki hataların tekrarlanmaması gerekir. Kimsenin rejimini değiştirmek ya da üst düzey yönetimini hedef almak gibisinden bir yaklaşımı söz konusu olamaz."
-"Terörsüz Türkiye son derece yerinde, doğru bir strateji"
Türkiye'nin kendi iç politikalarını tutarlı ve güçlü bir şekilde yürüttüğünün altını çizen Çelik, "Terörsüz Türkiye hedefinde herhangi bir aksama, bir gevşeme ya da geri gitme gibi bir durum söz konusu değildir." dedi.
Türkiye'nin kendi gündemine hakim olduğuna vurgu yapan Çelik, "Terörsüz Türkiye hedefi konusunda bizim olgunlaşmış bir stratejimiz söz konusudur. Bu çerçevede önümüzdeki aylar içerisinde bu silah bırakmanın somut, kapsayıcı ve tam olarak gerçekleşmesi, bunun sahada Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından, doğrulama mekanizması tarafından takip edilmesi şeklindeki yaklaşımımız aynen devam etmektedir." diye konuştu.
"Terörsüz Türkiye" hedefinin, aynı zamanda terörsüz bir bölge siyasetine de ilham vereceğine değinen Çelik, şunları kaydetti:
"Çünkü bölgemizde görüldüğü gibi terör örgütleri, birtakım vekalet savaşları için, birtakım güç odakları tarafından kullanılmaktadır. Pek çok güç odağı, kendisi doğrudan çatışmaya girmeyerek, bir vekalet savaşı çerçevesinde bölgemizi terör örgütleri üzerinden çatışmalarla dizayn etmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede baktığınızda da Terörsüz Türkiye hedefinin hem Türkiye için hem de bölgemiz için son derece yerinde, doğru bir strateji olduğu görülmektedir. Bu çerçevede biz, Terörsüz Türkiye ile ilgili çalışmalarımızın, aynı öngördüğümüz takvim, öngördüğümüz stratejiler ve uygulamalar çerçevesinde hayata geçmesiyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Toplantılarımız düzenli bir şekilde devam ediyor. Bugün artık gelinen aşamada, terör örgütünün silah bırakması, bu silahların Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatının içinde olduğu doğrulama mekanizmasıyla teyit edilmesi esas hedeftir. Bunun da çok uzak olmayan bir zaman içerisinde gerçekleşmesi lazım.
Bu olaylar başladığından beri, birilerinin bölge ülkeleri üzerinde birtakım oyunlar oynarken, aynı zamanda da Türkmenleri, Arapları, Kürtleri, Sünnileri, Alevileri, Şiileri, Ezidileri, Nusayrileri karşı karşıya getirmek şeklinde çok yönlü bir strateji gündeme soktuğunu görüyoruz. Bunun neticesinde bu tip stratejiler başarılı olduğu her durumda, bölge halkları kaybetmiştir. Etnik aidiyeti ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, bölge halkları kaybetmiştir. Ama birtakım maalesef sömürgeci odaklar bundan kazançlı çıkmıştır."
- "Terörsüz Türkiye için çalışmalarımızı sürdürüyoruz"
Şam'da bir kiliseye yapılan saldırıyla bölgedeki gelişmelerin birbirinden bağımsız olmadığına dikkati çeken Çelik, "Saldırıyı DAEŞ'in gerçekleştirdiğine dair teyit edilmiş istihbarat bilgisi var ama bu meselede, bu bölge ile ilgili tecrübemizle arkasında kimler olabileceği konusunda da yüksek bir deneyimimiz var." dedi.
Saldırıyı bir kez daha kınadıklarını belirten Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu kararlılığı hatırlattı.
Mezhebi, dini, etnik aidiyeti ne olursa olsun, bölge halklarının arasına duvarlar örülmesine müsaade edilmeyeceğini vurgulayan Çelik, "Adlarımız farklı olabilir, soyadımız Türkiye. Bu kardeşlik atmosferini bütün bölgeye taşımanın bir ilham kaynağı, bir modeli olarak da inşallah Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
- "İran'ın müzakereye yaklaşmaması diye bir sorun yok"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın telefon diplomasisi hatırlatılarak Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda olduğu gibi, İran-İsrail geriliminde de arabuluculuk için devreye girip girmeyeceğinin, İstanbul'da bir müzakere masası kurulma ihtimali olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, şöyle cevap verdi:
"Daha çatışmaların en yoğun olduğu zamanda, Cumhurbaşkanımızın müzakere masasına dönülmesiyle ilgili olarak hem bölge liderleriyle hem dünya liderleriyle yoğun bir telefon trafiği oldu. Özellikle İran'a saldırının gerçekleştiği günün ertesinde, cumartesiden pazar gününe doruk noktasına çıktı. Zannediyorum şimdiye kadar takip ettiğimiz kadarıyla da Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomasi trafiğinin genişliğinde bir diplomasi trafiği, dünyada hiçbir lider tarafından yürütülmemiştir. Tabii herkesin söylediği, bu müzakere masasına dönülmesi söz konusu olursa, bunun Türkiye'de olabileceği şeklindeydi. Sayın Cumhurbaşkanımız da 'buna memnuniyetle Türkiye'nin ev sahipliği yapacağını ve ara buluculuk yapabileceğini' söyledi. Tabii ki Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump, 'Türkiye'nin bunun için uygun bir adres, Erdoğan'ın doğru bir lider olduğunu' çeşitli vesilelerle zaten ifade ediyor. İran haklı şunu söylüyor, diyor ki, 'Biz zaten müzakere masasındaydık. Umman'da görüşmelerin yeni bir safhasına geçecektik. Ama bize bir saldırı oldu. Dolayısıyla bu saldırı devam ederken herhangi bir şekilde müzakere masasına dönmemiz mümkün değil.' İran bu konuda haklı. Çünkü saldıran taraf İsrail tarafı. Pazar günü yine Amerika'yla Umman'da görüşeceklerdi. İran müzakere masasındaydı. Dolayısıyla İran'ın buradaki yaklaşımı, saldırılar durduktan sonra müzakere masasına dönebiliriz şeklindedir."
Bugün sağlanması gereken şeyin, İsrail'in saldırganlığının durdurulması olduğunu işaret eden Çelik, "O zaman, yani durdurulduktan bir dakika sonra müzakere gündemi tekrar enerjik bir gündem haline gelecektir. Burada İran'ın müzakereye yaklaşmaması diye bir sorun yok. Burada sorun, İsrail'in saldırganlığıyla hem İran'ı hedef alması hem de Umman'da yürüyen müzakereleri hedef almasıdır. Uluslararası hukuku hedef almıştır. Birleşmiş Milletler Şartını hedef almıştır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız bunu bütün muhataplarına ifade etti, üzerine düşeni yapmaya hazırdır." diye konuştu.
(Sürecek)
Anadolu Ajansı ve DHA tarafından geçilen tüm Ankara haberleri, bu bölümde Haberturk.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Ankara Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.