"Gazze Mahkemesi"nde İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına uluslararası sistemin yanıtı ele alındı
İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere kurulan küresel ve bağımsız girişim olan "Gazze Mahkemesi"nin nihai oturumunun üçüncü gününde, uluslararası sistemin İsrail'in Gazze'de işlediği suçlara yönelik yanıtlarına dair değerlendirmelerde bulunuldu.
İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere kurulan küresel ve bağımsız girişim olan "Gazze Mahkemesi"nin nihai oturumunun üçüncü gününde, uluslararası sistemin İsrail'in Gazze'de işlediği suçlara yönelik yanıtlarına dair değerlendirmelerde bulunuldu.
Eski Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk başkanlığında, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu’nda "Gazze Mahkemesi: Nihai Oturum"un üçüncü gününde, "Uluslararası Sistemin Yanıtı" konulu oturum düzenlendi.
Kanada'daki Queen's Üniversitesinden Doç. Dr. Ardi Imseis, ABD'deki Chicago Üniversitesinden Antropolog Doç. Dr. Darrly Li, insan hakları avukatı Craig Mokhiber, Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulundan (LSE) Prof. Mary Kaldor, ABD'deki Yale Üniversitesinden Hukuk Prof. Aslı Bali ve yazar Vasuki Nesiah konuşma yaptı.
- İsrail'in UNRWA'yı ortadan kaldırma çabası
Akademisyen Imseis "Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) Yönelik Saldırı"yı ele aldığı konuşmasında, Filistinli mültecilere, içinde bulundukları zor durum uluslararası hukuka uygun olarak çözülene kadar doğrudan yardım ve çalışma programları sağlamak amacıyla UNRWA'nın kurulduğunu kaydetti.
Imseis, ancak bu hakların gerçekleşmesine, İsrail'in Filistin halkının geri dönüş ve kendi kaderini tayin hakkı da dahil olmak üzere devredilemez haklarını uzun süredir ihlal etmesi nedeniyle hiçbir zaman izin verilmediğini ifade etti.
İsrail'in UNRWA'yı ortadan kaldırmaya çalıştığını vurgulayan Imseis, "Basitçe söylemek gerekirse, UNRWA, özellikle Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkının, İsrail'in kendilerine uyguladığı soykırımdan kurtulmak için son umududur. Daha geniş bir açıdan bakıldığında, İsrail'in UNRWA'yı yok etme çabasının ardındaki uzun vadeli amaç, Filistin halkının varlığını ve özellikle milyonlarca Filistinli mültecinin iade ve tazminat alma statüsünü, haklarını ve taleplerini tamamen reddetmesidir." dedi.
Imseis, İsrail'in defalarca, Gazze'deki UNRWA çalışanlarının yüzde 12'sinden fazlasının terörist gruplar olarak adlandırdığı grupların üyesi olduğunu hiçbir dayanağı olmaksızın iddia ettiğini anımsatarak, UNRWA'nın buna "iyi niyetli" bir şekilde yanıt verdiğini belirtti.
- İsrail'in eylemlerine verilen "örgütlü halk tepkisi"
Antropolog Li, "Soykırım Politikası" konusunda yaptığı konuşmasında İsrail'in, holokostu (Nazi Almanyası döneminde milyonlarca Yahudi'nin katledilmesi) Filistin halkını "mülksüzleştirmek" gerekçesi olarak kullandığının altını çizdi.
Li, adaletin ancak siyasi irade ve toplumsal seferberlikle mümkün olabileceğine işaret etti.
İsrail’in soykırımını durdurmanın halkın örgütlenmesiyle mümkün olacağını dile getiren Li, "Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve diğer kurumları adalete uymaya zorlayabilecek olan, bu mahkeme gibi platformlar da dahil olmak üzere halk baskısıdır." ifadesini kullandı.
Gazze halkının direnişinin, dünya genelinde güçlü bir dayanışma hareketini tetiklediğini vurgulayan Li, İsrail'in soykırım yaptığını düşünen kişi sayısının her geçen gün arttığını ve İsrail'in bu suçlamalardan aklanamayacağını söyledi.
- İnsan hakları avukatı Mokhiber, BM sistemini eleştirdi
İnsan hakları avukatı Carig Mokhiber de, Filistin'deki soykırımın BM'nin başından beri devlet gücü karşısında ilkelerinden ödün verme eğiliminde olduğunu ortaya çıkardığını ve bu kapsamda Filistin'de ağır insan hakları ihlalleri, katliam gibi büyük suçların işlendiğini kaydetti.
Uluslararası hukukun Filistin halkını korumadığına dikkati çeken Mokhiber, "Bu topraklar üzerinde soykırım hüküm sürerken, bu suça veya onun temel nedenlerine atıfta bulunmaktan çekinerek neredeyse tamamen sessiz kalan da BM'dir. BM, soykırım açıkça işlenirken ateşkes emri verememiş ve failleri sorumlu tutamamıştır. Filistin'deki soykırımın da gösterdiği gibi, bu ahlaki açıdan başarısız olan BM'dir." değerlendirmesinde bulundu.
Mokhiber, resmi yaptırım yetkisine sahip BMGK'nin 5 daimi üyesinin veto haklarını kullanarak İsrail'den hesap sorulmasını engellediğine değinerek, "Şu anda New York Deklarasyonu'nu kabul ederek dikkatleri başka yöne çekme stratejisi oluşturdular. Filistinlileri bir kez daha hakları için işgalcileriyle müzakere etmeye zorlayacak ve İsrail rejiminin Filistin'i işgalini pekiştirirken normalleşmesi için çalışacak. Bu girişimlerin asıl odak noktası Filistin'i kurtarmak değil, soykırımın ardından bile İsrail'i ve siyonizmi kurtarmaktır. Buna suç ortaklığı yapan BM'dir." dedi.
BM'nin daha önce de İsrail'e karşı askeri ambargo ya da yaptırım gibi tedbirler alamadığını hatırlatan Mokhiber şunları aktardı:
"BM'nin ilkelerinden, özellikle ABD ve Batılı müttefiklerinin gücü karşısında taviz verme eğilimi, BM Genel Sekreteri ve üst düzey BM yetkililerinin tutumunda da açıkça görülmektedir. Soykırım süresince İsrail istisnası açıkça ortada olmasına rağmen, Genel Sekreter, İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve hatta Soykırımın Önlenmesi Özel Danışmanı da dahil olmak üzere BM'nin en üst düzey siyasi liderleri, soykırımı doğrudan ele almakta veya hatta bu kelimeyi telaffuz etmekte yetersiz veya isteksiz kalmışlar, bunun yerine silahlı çatışma, bir gün iki devletli bir çözümün belirsiz vaadi ve insani yardımın gerekliliği gibi güvenli ifadelerin arkasına sığınmışlardır."
Mokhiber, ayrıca, BM yetkililerinin "İsrail'in Hamas'ın toplu tecavüz kampanyası" yaptığına dair uydurma suçlamalarını çürütmeyi reddettiği ve zaman zaman da bu suçlamaları pekiştiren ifadeler kullanarak İsrail'in soykırım politikasına katkıda bulunduklarını dile getirdi.
- "Uluslararası kurumların ne ölçüde harekete geçeceği küresel kamuoyuna bağlı"
Akademisyen Kaldor, "Mevcut Deneysel Dönemde Gazze'nin Rolü" başlıklı konuşma yaptı.
Kaldor, dünyada farklı ülkelerin halklarının, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşın barışçıl protestolar düzenlediğini ifade ederek, "Yepyeni bir nesil, küresel insan haklarının önemini öğreniyor ve başkalarına da öğretiyor. Uluslararası kurumların ne ölçüde harekete geçeceği ise gerçekten küresel kamuoyuna bağlı." yorumunu yaptı.
Siyasi kurumların geniş kapsamlı ekonomik, sosyal ve teknolojik değişimlerle uyumsuz olduğu çalkantılı tarih dönemlerini tanımlamak için "deneysel kavşak" terimini kullanan Kaldor, "Deneysel kavşak terimini kullanmamın nedeni, siyasi aktörün rolüne dikkati çekmek. Deneysel kavşaklar, siyasi otoritenin krizleridir. Siyasi sınıfın harekete geçmesi gereken, ancak nasıl hareket edeceğini bilmediği varoluşsal anlar vardır. Bu nedenle toplumda yaygın olan fikirlerden yararlanırlar." dedi.
Kaldor, Gazze'de yaşananların ve buna bağlı olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı'nın eylemleri, grupların ve kurumların işlenen suçları belgelemek için işbirliği yapma biçimleri ve küresel kamuoyu üzerindeki etkileri, dünyanın "yeni ve daha insan odaklı bir evreye" girmesini destekleyebileceğine değinerek, bu durumun daha yapıcı eylemlere zemin hazırlamak için gerekli olacak ilkelerin normalleşmesinde kilit rol oynayacağını kaydetti.
- Gazze Mahkemesi'nin uluslararası hukuka katkısı
Aslı Bali ve yazar Nesiah, "Alternatif Bir Hukuk Paradigması Olarak Gazze Mahkemesi" konusunda konuştu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yükümlülüklerini yerine getirmekte tamamen başarısız olduğunu ifade eden Bali, ayrıca, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin mevcut hukuki sınırlamalar içinde kaldığını belirtti.
Bali, "Uluslararası alanda, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını savunacak bir platform bulunmamaktadır." ifadesini kullandı.
Aslı Bali, Bu uluslararası alandaki boşluğu doldurmak amacıyla kurulan "Gazze Mahkemesi"nin, "baskı ve şiddetle bastırılmış Filistin halkının halkın taleplerini dile getirme" sorumluluğu taşıdığını kaydetti.
Nesiah da "Gazze Mahkemesi"nin önemine değinerek, "Geleneklere daha geniş bir yaklaşım benimseyerek, bu mahkemeler insan merkezli adaleti modelleyebilir ve güçlüleri hesap vermeye zorlayabilir." diye konuştu.
Dayanışmanın, yapısal baskı ve güç dengesizliklerine meydan okuduğunda hukuki bir ilke olarak işlev görebileceğini belirten Nesiah, "Bu, dünyanın dört bir yanında Filistin halkıyla dayanışma içinde yürüyen binlerce insanın, yükleri yüklemeyi reddeden liman işçilerinin, İsrail'e giden silahlı yüklerin, kamp kuran öğrencilerin ve Sumud dayanışma filolarının ifade ettiği kitlesel dayanışmaya hak ettiği değeri verme fırsatıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Nesiah, uluslararası hukuku "kendi başına bir amaç olmaktan ziyade özgürleştirici bir hukuk için bir araç olarak" etkinleştirme fırsatını vurgulayarak, Gazze Mahkemesi'nin, alternatif hukuk paradigmalarının, resmi mekanizmalar yetersiz kaldığında bile uluslararası hukukun dönüştürücü hedeflerini en iyi şekilde nasıl koruyabileceğini örneklendirme potansiyeline sahip olduğunu vurguladı.
Anadolu Ajansı ve DHA tarafından geçilen tüm Ankara haberleri, bu bölümde Haberturk.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Ankara Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.