Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Ferhat Göçer: 260 milyon lira dağıttık - Magazin haberleri
        1

        Ferhat Göçer, başkanı olduğu MSG'nin (Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) 2023'te üyelerine bir önceki yıla oranla % 93 artışla toplam 260 milyon lira dağıttığını açıkladı. Göçer, Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevaplarken müzik sektörünün analizini yaptı. Dijital platformları, 8 - 15 yaş arasındaki kişilerin domine ettiğini söyledi. Göçer, dijital devrim sonrasında yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeleri anlattı.

        CISAC 2023 Global Telif Gelirleri Raporu'nda 2022'de dijital telif gelirlerinde hızla artış görülen ilk 10 ülke arasında Türkiye de bulunuyor. Söz konusu rapora göre; 2019 - 2022 arasındaki dijital telif geliri artış oranı Türkiye genelinde % 80.9 olarak gerçekleşti. Ne var ki tüm dünyaya bakıldığında Türkiye'nin telif gelirlerine ilişkin pazar payı % 1'in altında.

        2
        3

        "BİRÇOK ŞEY DEĞİŞTİ"
        • Hoş geldin, nasılsın? 
        İyiyim, çok teşekkür ederim. Uzun zaman oldu. En son pandemi öncesinde görüşmüştük. Tabii o zamandan bugüne kadar sektörde, ülkede ve bizlerde çok şey değişti.

        4

        "İKİ YIL BOYUNCA BUZ GİBİ DONDUK" 
        • Pandemi, hayata bakış açında, yaşamı yorumlama ve icra etme şeklinde radikal değişimlere neden oldu mu? 
        Bakış açım açısından çok radikal değişiklikler oldu. Müzik sektörünün, pandeminin en çok vurduğu sektörlerden bir tanesi olduğunu düşündüğüm için bizleri çok değiştirdi. Eskiden bazı noktalarda panik olduğum birçok şeyi şu anda çok daha büyük bir sakinlikle karşılayabiliyorum. O iki yıl boyunca buz gibi donduk hepimiz. O yüzden de meslek hayatlarımızdan birçok şeyi aldı götürdü ama aynı zamanda da birçok farklı yeni şey kazandırdı.

        5

        "ÇOK RAHATLADIM. BİR SERİNLEME GELDİ"
        • "Meğer 'Neleri dert ediyormuşuz" şeklinde bir aydınlanma mı yaşadın?
        Evet, mesela basit bir örnek verirsek; biz haftanın 3 - 4 günü çalışan adamlardık. Hafta sonları işlerimiz boş geçtiğinde; "Eyvah! Ne oluyor?" derdik. Birdenbire iki sene oturunca, pandemiden sonra çok rahatladım. Sonra, "Bu da olur. Tamam. Ne olacak ki?" gibi bir serinleme geldi.

        6

        "ESKİSİ GİBİ BODOSLAMA GİTMİYORUM" 
        • Yine aynı seviyede çalıştığını görüyorum ama...
        Eskisi gibi değil, daha sakiniz... Biraz da arzu edilen bir sakinlik, bilinçli bir sükunet olduğunu söyleyebilirim. Biraz daha tercih ederek, seçerek çalışıyoruz. Eskisi gibi bir bodoslama gidiş yok... O da işte pandeminin bana kazandırdığı en önemli şeylerden biri.

        7

        "KEYFİNİ YAŞIYORUM" 
        • Uzun yıllarca bir hayli yoğun çalıştın. Aynı zamanda doktorluk da yaptın. Sanıyorum psikolojik ve maddiyat olarak kariyerinin en rahat dönemindesin... Kariyeri, bir eve benzetecek olursak; inşaatı tamamladın, balkonda çay eşliğinde manzaranın tadını çıkarıyorsun... 
        Çok teşekkür ederim. Belki biraz yaşla, kariyerle ve pandemi gibi çok toplumsal olaylar da üzerine eklenince bir sükunet geliyor. Artık balkondan mı seyrediyoruz yoksa artık emekliliğe merdiven mi dayadık, onu zaman gösterecek ama keyfini yaşıyorum.

        8

        "DİJİTAL PLATFORMLARI 8 - 15 YAŞ ARASI DOMİNE EDİYOR" 
        • Dünya değişti, emeklilik eski tanımından uzaklaştı. Ayrıca senin meslekte emekli olunur mu? 
        Emekli olunmaz ama emekli edilir. sistem öyledir. Emeklilik tanımının değiştiği ve bizim meslekte emekli olunmayacağı konusunda doğru söylüyorsun. Bu sektörde emekli olunmaz, emekli edilir. Sektör sana, bir süre sonra; "Haydi sen artık biraz dinlen" diyor. Çünkü öyle bir devridaim var ki... Dijital platformları domine eden kitle dijital devrimden sonra tamamen değişti. Domine eden başka yabancı birtakım dijital platformlar çıktı; Youtube, Spotify ve Apple gibi... Daha birçok buna benzer şeyler de var. Ve bunları domine eden kitleler de aşağı - yukarı neredeyse sekiz yaşa kadar düştü. Artık bütün sektörün trendlerini 8 - 15 yaş arası domine ediyor. Bu açıdan bir süre sonra doğal olarak klasikleşiyorsun, bir noktaya geliyorsun ama alttan gelen itici güçle sistemin dışına doğru itiliyorsun

        9

        "AKİL POZİSYONLARA DOĞRU İLERLİYORUZ" 
        • Ben öyle düşünmüyorum. Sonuçta üst akla ve deneyime her zaman gereksinim duyulur.
        Tabii ama itiliyorsun... Dediğimi, futbol dünyası gibi düşünelim. Önce altyapıda oynuyorsun, sonra A takıma gidiyorsun. Sonra yavaş yavaş teknik direktörlük, yöneticilik ya da federasyona geçiyorsun. Biz şu anda işin mutfağında yön verenler olarak akil pozisyonlara doğru gidiyoruz. Keza MSG de bunların en önemli ikonik figürlerinden biri.

        10

        "DÜŞÜNMEDEN KABUL ETTİM" 
        • MSG konusuna geçmeden önce geçtiğimiz günlerde Zorlu PSM'de, Fİ Senfonik konserin vardı. Ondan söz eder misin? 
        İskender Paydaş da benim gibi sektörde çok uzun yıllar emek vermiş önemli üstatlardan biri. Bu konuda bana yaklaşık bir yıl önce teklifte bulundu. Daha önce yaptığı projeleri biraz daha büyütmek istediğini ve kendi yaptığı pop müziği daha senfonik tınılarda, sahnede daha görkemli bir şekilde sunmak istediğini söyledi. "Benimle birlikte sahne alır mısın?" dediğinde düşünmeden kabul ettim. Reddetme gibi bir ihtimalim olamaz... İskender, çok sevdiğim çok önemli bir müzisyen. Biz bu işe yaklaşık bir yıl boyunca hazırlandık. İki prömiyer, bir gala yaptık. Artık bütün provalar yapılmıştı ve dostlarımızı da rahatlıkla hem görsel olarak hem duyusal olarak tatmin edecek seviyeye ulaştığımızı düşündük. Unutulmaz bir gece oldu. Kariyerimin çok önemli gecelerinden biriydi. Hatay / Kahramanmaraş depreminin yıldönümüne yakın günlerdeyiz. O vesileyle de orada sivil toplum kuruluşlarıyla bir çalışma yaptık. Gelirin bir kısmını da oraya aktarabilmek, onları tekrar hatırlayabilmek adına bir çalışma yaptık. Bu yüzden de ayrı bir anlam taşıyordu. Ümit ediyorum ki bu beraberliğimiz; gerek İstanbul'da açık hava sahnelerinde gerekse diğer şehirlerde devam edecek.

        11

        "SIRAT KÖPRÜSÜNÜ GEÇTİ" 
        • 2015'teki röportajımızda; "Müzik sektörü sırat köprüsünde" demiştin. Hâlâ öyle mi?
        Müzik sektörü sırat köprüsünü geçti. Çok önemli bir sınavdı. Sektör mekanikten dijitale geçiş sürecini yaşıyordu. Çok ciddi bir sınavdı. Biz, kaset dönemini geçtik, CD dönemine geldik. Yani mekanik dönemdi. Korsanlar çıktı, korsan CD'ler vardı. Sonra internet korsanları çıktı ve sokakta korsan CD satanlar ağlamaya başladı. Ondan sonra internet korsancılığı da bitti. 'Download' girdi, 'Streaming' girdi ve çok hızlı bir devinim gösterdi. Türkiye'de yapımcısından, plakçısından sanatçısına kadar herkes bu dijital devrime ayak uydurmak zorunda kaldı. Uyduramayanlar zaten yok olup gitti. O köprüyü geçenler, bu işi devam ettirenler oldu. Sektörün dijital devrimini başarıyla tamamladığını düşünüyorum. Şu anda çok daha kolay, daha bağımsız daha özgür yapımların sesini duyurabildiği bambaşka bir dönem yaşıyoruz. Evet, tabii ki bazı zorlukları var ama ben müzik sektörünün bu dijital devrimle hayırlı bir sürece geçtiğini düşünüyorum.

        12

        "TABANA DOĞRU YAYILDI" 
        • Dijital devrimden sonra müzisyenler kendilerini daha mı kolay ifade etmeye, yeni başlayanlar daha mı görünür olmaya başladı?
        Kesinlikle... Herkes artık kendi yapımcılığını kendisi yapmaya başladı. İş, tamamıyla kendi işinin yapımcısı olmaya doğru gitti. Tabana doğru yayıldı... Platformlar da bunları destekledi. Çok rahat bir şekilde ürününüzü alıp kendi platformunuzu oluşturup sosyal medyanızla tanıtımınızı yapıp belli kitlelere duyurabilme şansına sahip oldunuz. Yine oralarda da eğer çok büyük patlamalar yapmak istiyorsanız büyük ekonomik bütçeler gerekiyor. Unkapanı'na gidip konvansiyonel yapımcı barajına çarpıp kalan birçok insan vardı, bu vesileyle şimdi onlar da çok rahat öbür tarafa geçebiliyorlar. Artık her şeyi 'Streaming' ve koca bir kitaplık gibi düşünün. Eskiden bir albüm çıkartırdın, belli birtakım mağazalar vardı ve o mağazalara koyardın. Albüm raflarda en fazla bir ay kalabilirdi. İki ay sonra son çıkardığın albümü bulana aşk olsun... Eski albümleri bulmak neredeyse imkansızdı. Şimdi artık koca dijital bir kitaplığın içerisindesin. Benim ilk çıkardığım eserden son esere kadar tüm eserlerim bir parmak mesafesi uzaklığında. Bu çok önemli bir şey.

        13

        "ÇÖPLÜĞE DÖNÜŞME RİSKİ VAR" 
        • Dijital devrimden sonra çok fazla üretim oluştu. Bu kadar üretim iyi mi yoksa çok fazla olması bir kirliliğe neden oluyor mu? 
        İşte bu... En büyük problemlerinden biri bu... Büyük bir çöplüğe dönüşme riski var. Platformlar için de öyle... Aşırı üretimin getirdiği genel kalite kaygısı da var ama bunu da bu işin katlanılması gereken bir bedeli olarak düşünüyorum. Uzun zaman yolculuğu içerisinde kötülerin elemine olup kaybolup gideceğini, iyi ve kalıcı eserlerin içlerinden sıyrılacaklarını düşünüyorum. Bu zor bir yolculuk. Bataklık içerisinde yolumuzu nasıl bulacağız? Bu da dijital devrimin getirdiği dezavantajlardan biri.

        14

        "EMEKLERİN KARŞILIĞINI TOPLAMAK İÇİN KURULDU" 
        • Aynı zamanda MSG'nin başkanısın. Bilmeyenler için MSG nedir, ne iş yapar, kurulma amacı nedir?
        MSG, telif haklarını savunan bir meslek birliğidir. Bir dernek değildir... Bunu bazen bu işe aşinalığı olanlar bile çok karıştırıyor. Bu konuda MSG'nin yaptığı şey şu: Müzik nerede çalınıyorsa; bir berberde, bir kuaförde, bir alışveriş merkezinde, bir konserde ya da radyoda, müziğin çalındığı anda doğduğu telifi toplamak üzere kurulmuş olan bir meslek birliği. Yani eser sahiplerinin haklarını korumak, savunmak, onların emeklerini toplamak adına kurulmuş bir meslek birliği... Yaklaşık yirmi beş yıllık bir meslek birliği... Genç bir meslek birliği sayılır. Çünkü muadilleri yurt dışında yüz yılı aşkın bir geçmişe sahipler. Bu açıdan bu yirmi beş yılda, zaman dilimine göre çok iyi işler yapmış çok iyi yere gelmiş bir meslek birliği.

        15

        "OLMASI GEREKTİĞİ KADAR TELİF TOPLAYAMIYORUZ" 
        • Yeterince telif toplayabiliyor musunuz?
        Olması gerektiği kadar telif toplayamıyoruz. Sorunumuz da bu zaten. Yeteri kadar toplayamıyor oluşumuzda o kadar çok faktör var ki… Biz şu anda kapasitemizin neredeyse yüzde 20 - 25'indeyiz. Mesela, GEMA'da şu anda yıllık toplanan telif miktarı, 1 milyar 400 milyon euro. Sadece ABD'de  dört meslek birliği var. Her bir meslek birliğinin topladığı para, 1 milyar dolar civarında. Türkiye'de ne kadar? Bunun 10'da 1'i. Şu anda biz işin henüz çok başındayız. Sebeplerimiz var. Evet, bir telif yasamız var ama telif yasamızda geçmişten günümüze gelen ve revize edilmesi gereken birtakım maddeler var.

        16

        "ALINACAK ÇOK YOL VAR"
        • O halde bizde 100 milyon Euro mu toplanıyor?
        Aşağı yukarı o civarda... Türkiye'deki sadece MSG'nin değil, diğer meslek birlikleriyle beraber toplanan miktar. Bağlantılı haklarımız da var. Bu; MESAM, MÜ-YAP, MÜYORBİR ve diğer birtakım  meslek birlikleriyle beraber toplanan miktar ama kıyaslandığında ne kadar fark olduğunu düşünün. Çok ciddi bir fark var. Bu sebeple daha alınacak çok yol var. 

        17

        "ALMANYA'DAN 10 LİRA KAZANIYORUZ"
        • 2023'te 260 milyon lira dağıtım yapmışsınız. Bir önceki yıla göre; % 93'lük bir artış söz konusu... Bunu nasıl başardınız?
        Burada en önemli şey tabii ki bakanlıklarla ortak çalışmalarımız. Şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çok ciddi ve çok uyumlu adımlar atıyoruz. Bunun etkisi çok oldu. Tabii ki aynı zamanda Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile de çalışıyoruz. Bu kurumlarla iletişimlerimizi artırdık, çarkı döndürmeye başladık. Yaklaşık dört yıl içerisinde geldiğimiz nokta bu ama enflasyon, döviz meselesi, dünyanın içinden geçtiği ekonomik buhranla birlikte bu rakam çok yetersiz kaldı. Bizim şu anda bunu % 93 değil, % 200 - 300 artırmamız gerekiyor. Aslında hâlâ artırmamız gereken rakamın gerisindeyiz. % 100'lük artış da aslında yeterli değil. Diyorum ya; kapasitemizin % 10'undayız. Onu % 93 artırsan ne olacak, artırmasan ne olacak? Onu % 1000 artırmamız lâzım ki eser sahibi hak ettiği değere ulaşabilsin ama çok zor; toplumun bilinçlenmesi lâzım, yasaların uygulanması lâzım, çarkların dönmesi lâzım. Bu ülkede, sanatçısından organizatörüne kadar televizyonundan radyosuna kadar telif hakları bilincinin oturması gerekiyor. Ancak öyle olur. Bir avantajımız oldu; Türkiye'den dizi ihraç etmeye başladık. Bu birçok açıdan bize çok faydalı oldu. Dizi ihracatında ABD'den sonra dünyada ikinci sıraya yerleştik. Güney Amerika'dan tutun Orta Asya'da ve Avrupa'daki birçok ülkede dizilerimiz yayınlanmaya başladı. Doğal olarak orada da müziklerimiz yayınlanıyor ve telif hakları doğuyor. Bu açıdan gelirimizin artmasının sebeplerinden bir tanesi de bu. Döviz üzerinden para kazanmaya başladığımız için yurt dışından gelen paralarımız bizi bu konuda dengeledi. Türkiye'de bir denge var. Spotify ya da birtakım dijital platformların abonelik ücretleriyle ilgili çok ciddi problemler yaşıyoruz. Örnek verecek olursak; yurt dışında dijital platformdan elde edilen para oranı % 30'sa, bu % 30'undan elde ettiğin para Türkiye'deki % 60 - % 70'inden daha fazla oluyor. Çünkü döviz üzerinden kazanılıyor. Almanya'da birisi, bizim bir eserimizi dinlediği zaman 10 lira, Türkiye'de 1-2 lira kazanıyoruz. Böyle bir sıkıntımız var. Bu da ekonomik krize yenik düşüyor.

        18

        "MÜCADELE VERİYORUZ" 
        • Sinema biletlerinde de öyledir. Türkiye'de ortalama bilet ücretleri 120 lira, Almanya'da ise ortalama 15 euro. 450 lira yapar...
        O söylediğin bilet fiyatı bile toplama vurduğunda şu anda bizim halkımız için çok pahalıya geliyor. O yüzden sıkışıyorsunuz. Talep ettiğiniz kitlenin alım gücünü de değerlendirmeniz gerekiyor. O araya sıkışmış vaziyetteyiz. Bunun çözümünü arıyoruz. Şu anda platformlar ve tüketici arasındaki o dengeyi eser sahiplerinin hakları lehine koruyabilmek için bayağı mücadele veriyoruz.

        19

        "KAÇAK, NEREDEYSE SIFIRA DÜŞTÜ" 
        • Dijital devrim olmasaydı bunların hiçbiri de olmayacaktı değil mi?
        Telifte ciddi kazanım sağladık. Neden? Çünkü kayıt dışı diye bir şey kalmadı. Her şey artık gözünüzün önünde, tıkır tıkır resmi bir şekilde işliyor. Kaçak, neredeyse sıfıra düştü. Biz dijitale geçtikçe kaçak oranımız yok oluyor. Kayıt altındayız ve bu çok iyi. 11 binden fazla üyemiz var.

        20

        "KESİŞİM KÜMELERİ VAR" 
        • Bunlar sadece müzik eseri üretmiş kişiler, yorumcu olup da eseri olmayanlar yok değil mi? 
        Tabii bunlar eser sahibi ama doğal olarak kesişim kümeleri de var. Eser sahipleri kendi şarkılarını yorumlarken aynı zamanda başka şarkıları da yorumlayabiliyor. Mesela, ben de kendi şarkılarımı yorumluyorum, başkalarının şarkılarını da yorumluyorum. Kenan Doğulu kendi şarkılarını da yorumlar, başkalarının şarkılarını da yorumlar. Keza Tarkan da öyle, Sezen bile öyle ama bazıları da vardır ki sadece yorumcudur. Onlar da sadece yorumcu kimlikleri ile MÜYORBİR isimli yorumcu meslek birlikleri altında teliflerini topluyorlar ama benim kendi ürettiğim eserin telifini toplarken hem yorumcu hem eser sahibi kimliğim birlikte telaffuz ediliyor. MSG, sadece eser sahiplerinin haklarını toplayan bir kuruluş. Eserin hakkını topluyor, yorumcunun değil.

        21

        "KAVGA ETTİKÇE KAYBEDİYORUZ" 
        • Müzik sektöründe özellikle telif hakları konusunda yeterince birlik ve beraberlik var mı?
        Uzun yıllar boyunca çok büyük didişmeler oldu. Dolayısıyla burada yeni bir bakış açısı ve anlayış getirmeye çalıştık. Zamanın ruhu da bize yardımcı oldu. "Bunu ben başardım" diyecek değilim. Çünkü artık kavganın yersiz olduğu ve kavga ettikçe eser sahiplerinin kaybettiği gerçeği daha bir oturmaya ve anlaşılmaya başlandı. O yüzden bu yeni süreçle federasyonlar kurmaya başladık. Diğer meslek birlikleriyle birlikte protokoller kurmaya başladık ve MSG olarak da bunun liderliğini yapmaya gayret ediyoruz. Bu açıdan gerek pay oranı ile gerek aktivite oranı ile gerek bu liderlik konusunda cidden muhteşem profesyonel bir ekibimiz ve harika bir yönetim kurulumuz var. Birlikte bir ekip çalışması içerisinde bu liderliği ve bu bayrağı taşıdığımızı düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde daha güzel şeyler olacak.

        22

        "2 MİLYONDAN FAZLA MÜZİK ESERİ KAYITLI" 
        • Uluslararasında MSG olarak toplamda 69 meslek birliği ile anlaşma yaptınız. Bu anlaşmanın içeriği nedir?
        Evet, biz onların buradaki teliflerini toplayacağız, onlar da bizim oradaki teliflerimizi toplayacak. Karşılıklı mahsuplaşacağız. Yani Bolivya'ya da gitseniz, Kolombiya'ya da gitseniz, Brezilya ya da Arjantin'e de gitseniz, biz müziğimizi orada korumaya çalışıyoruz. 2 milyondan fazla müzik eseri kayıtlı. Doğal seleksiyonla bu 2 milyon bir süre sonra kültürümüzün bir parçası haline dönüşüyor, anonimleşiyor. Ölümsüz eserler hep dinleniyor, geri kalanı katalogların içerisinde tozlu sayfalarda kalıyor. Kullanılmaya devam eden şarkılar var olmaya, devam ettikçe eser sahibine de kazandırmaya ve toplum içerisinde de çalınıp söylenmeye devam ediyor.

        23

        "KALİTE DÜŞÜKLÜĞÜ MUTLAKA VAR"
        • Dijitalleşme ve zamanın ruhuyla birlikte müzik kalitesinde düşüş olduğu söyleniyor. Bu doğru mudur yoksa işin doğasında kötü işlerin de olması doğal mıdır? Kötü işleri görüp genelleme mi yapıyoruz yoksa işler genel anlamda kötü mü?
        Bravo... Bu çok hassas bir nokta. Bu olağan bir şey. Kalite düşmesini olağan karşılamak lâzım. Bir kalite düşüklüğü var mı? Mutlaka var. Sebebi şu; bir kere korkunç bir tüketim sürecindeyiz. Dikkat azalmış vaziyette. Bundan 5 - 6 yıl öncesine kadar bir eserin süresi 5 dakikalardaydı hatta 4 dakikanın altında eser neredeyse çıkartılmazdı ama şu anda eserin süresi 2.5 dakikalara düşmüş vaziyette. Bu giderek 1 - 1.5 dakikalara düşecek. Onu bırak, TikTok gibi bir mecrada eserin seni yakalayıp yakalamaması 15 saniye bile sürmüyor. Görsel ve duyusal olarak seni o 15 - 20 saniyede yakalayamıyorsa neredeyse yok olmaya mahkum oluyor. Dolayısıyla bunu yakalayabilmek adına çok garip metotlar türüyor. Bu, eserin genel kalitesinde ciddi sorunlar yaratıyor. Bir diğeri de zaten herkes ürettiği için şu anda önüne gelen beat maker oluyor. Aranjörlük diye bir şey vardı, armoni diye bir şey vardı. Şimdi 1 - 1.5 ay bir yerde çalışan biri, "Ben beat maker oldum" diye ortaya çıkıyor. Beat maker'lık diye bir meslek türedi. Yani aranjörlükten türeyen başka bir şey oldu. Hemen bir tekno, t-rap ya da hip-hop altyapısı koyuyorlar ve üstüne melodi bile koymadan cümlelerini koyup bir şey üretiyorlar. Yanlış anlaşılmasın, bunu küçümsemiyorum ama bu öyle bir genele yayıldı ki şu anda bunun kalitesini sorgulayamaz haldeyiz. Dolayısıyla onu doğal seleksiyona bırakmak zorundayız. Ne kalacak ne yok olacak, bunu zaman bize gösterecek. Bunun yargıcı biz olamayız.

        24

        "KAFAYI KUMA GÖMMEK YANLIŞ" 
        • Açıkçası ben çoğu yeni şarkıyı dinleyemiyorum...
        Sen dinleyemiyorsun ama milyonlar dinliyor. Sonuçta bunlar bir yerlerde tıklanıyorsa, bir yerlerde trend oluyorsa demek ki dinleyici buluyorlar. Bir eser bir yerlerde kendine dinleyici buluyorsa, oturup bir izlemek gerekiyor. Bunu elimin tersiyle itemem, bizim işimiz bu. Döner bir bakarım ve burada bir şey varsa, irdelerim. Bunun sosyolojik, müzikal, teknik, armonik altyapısını bir araştırmak lâzım. Nasıl ve neden başarılı olduğuna bakmak lâzım. Sadece, kalitesiz, deyip elinin tersiyle itip de kafayı kuma gömmek yanlış.

        25

        "ZAMANA BIRAKACAKSIN"
        • Süreklilik kazanıyorsa zaten kalıcı oluyor.
        Evet, zamana bırakacaksın. Trendler var. Bundan on sene önce rap müzik o kadar can çekişiyordu ki insanlar sesini duyurabilmek için her şeyi yapıyordu. 2 - 3 tane rap sanatçısı vardı. Şimdi birdenbire rap müzik patlaması oldu. Önüne gelen bütün artistler rap furyasında bir şeyler yapmaya gayret ettiler. Çok acayip ve hızlı bir dönüşüm var. Buradaki kaliteyi sorgulamak, zamanın ruhuna güvenmek, bu arkadaşların da neler yaptığını oturup biraz incelemek, gerekli şeyler. Bir de sonuçta onlar da bir eser ve ben onların getirdikleri, kazandırdıkları ve peşinde sürükledikleri kitlelere de dikkat etmek zorundayım. Ciddiye almak zorundayım. Ben ümitliyim. Müziğin dokunulan dönemden sadece sanal, duyulan döneme geçişinden dolayı çok ümitliyim. Bu şu anlama geliyor; müzik asla yok olmaz. Her zaman sizin hayatınızda bir başrol ya da yardımcı rolü olacak. Sizi besleyecek. Müziğin sanatsal birleştirici ve iyileştirici gücüne inanıyorum ve toplumun da yöneticilerimizin de müziğe sadece bir eğlence aracı olarak bakmaması gerektiğini düşünüyorum. Dünyada da öyle bir süreç yaşıyoruz; müziği ayrıştırmak, ötekileştirmek o kadar kolaylaştı ve o kadar uçuruma doğru gidiyor ki burada da işte müzik ve sanat kullanabileceğimiz en büyük kurtarıcı yardımcı araçlardan birisi. Benim vizyonum, misyonum ve kendimi adadığım nokta burası. Fikirleri, duyguları, ruhları ve insanları birleştirmek adına müzik yapmak, müzik üretmek ve üreten insanın hakkını korumak üzere de meslek birliğinin içinde bu mücadeleyi devam ettirmek, benim şu anda ana yaşam mottom.

        26

        "İYİLEŞTİRİCİ VE BİRLEŞTİRİCİ" 
        • Birçok kültür - sanat unsurunun salt eğlence olarak algılanmasını anlayamıyorum. 
        Hekimlikten örnek vereyim; genel cerrahi branşı kendi içerisinde altyapılara ayrıldı. Pankreas cerrahisi, karaciğer cerrahisi, birtakım başka bir sürü alt branşlarına ayrıldı. Müzik de öyle... Evet, müziğin bir eğlendirici rolü var. Sadece eğlendirme amacıyla yapılmış olan müzik tarzları da var ama buna global bakabilmek lâzım. Müziğin sanatsal birleştirici ve iyileştirici rolünü asla ve asla sadece eğlenceye indirgememek gerekiyor. O, müziğin özelliklerinden sadece bir tanesi. Bunu yaparken diğer rollerini küçümseyemezsiniz. Aslında müziğin en büyük rolü; iyileştirici ve birleştirici olması.

        27

        "AYAKLARIM BİR AY YERE BASMADI"
        • Oğlun Can, dünyada ilk 10'da bulunan bir üniversitede okuyor. Onu da seni de tebrik ediyorum. Neler hissettin?
        Bir ay kadar sevinçten ayaklarım yere basmadı. Öyle bir gurur bu... Ben çok şey yaşadım, 25 - 30 senelik hekimlik yaptım, bu kadar senedir sahnelerdeyiz ve mesleki tatmini de tattım. Hepsi bir kenara ama bir evladın annesini ve babasını mutlu etmesi ve onurlandırması kadar büyük bir mutluluk dünyada yok. Bu mutluluğu tarif edemiyorum. Hepsini terazinin bir tarafına koy, evladının seni onurlandırmasını da diğer tarafa koy, o zaman her şey değersizleşiyor. Tabii ki anne faktörü çok önemli. Annemin çok güzel bir sözü vardır; "Evlat, annenin karnesidir." Bunu kendimce de söylüyorum. O yüzden hayırlı bir evlat, öncelikle annenin karnesidir. Bu açıdan da annesine ne kadar teşekkür etsem ne kadar minnettarlığımı ifade etsem az. Bu açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum. Bana çok büyük bir mutluluk yaşattı.

        28

        "HAYAT BANA PEK CÖMERT DAVRANMADI"
        Doktorluğu özlüyor musun? Hayat sana yeterince cömert davrandı mı?
        Yeteri kadar yaptım. Çok güzel bir meslek. Bana çok şey kazandırdı ama şu anda müzikle uğraşmaktan, özellikle sektör olarak da MSG ile birlikte bir şeyler katıyor olmaktan korkunç tatmin ve mutluluk duyuyorum. Hayat, bana pek cömert davranmadı ama ben yapışıp da bir şeyler koparabildim diye düşünüyorum. Hayatın bana cömert davrandığını hiç düşünmüyorum. Ne yaptıysam, hep bir mücadeleyle yaptım. Hiçbir şey elime kolay geçmedi. Hâlâ da öyle devam ediyor. Çok zorlandığımı görüyorum ve hissediyorum. Biraz kopara kopara geldik. Hayatın cömert davrandığı şanslı insanlar mutlaka vardır ama biz hep mücadele içinde, parçalaya parçalaya, kopara kopara gelenlerdeniz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ