Hangi ülkeden ne almalı derdine son!
Ziyarete gittiğiniz ülkelerden hatıra kalsın diyorsanız işte ülke ülke hediye rehberi...

Çoğu insan ziyaret ettiği ülkelerden alacağı hediyelerin o ülkenin anlamını içersin istiyor. Bavul.com dünyanın hangi şehrinden ne hediye alınmalı sorusunun yanıtını buldu! İşte ülkelere göre hediye seçenekleri... -

Letonya - Avrupa'nın en önemli turizm rotalarından biri olan Letonya'nın en önemli şehri olarak bilinen başkent Riga, son yıllarda Türkler'in de gözdesi oldu. -

Riga'dan hediye olarak "Baltık altını" da denilen amberden (kehribar) yapılan takılar alınabilir. Baltık bölgesinde amber takılar çok yaygın, fiyatları da büyüklüğüne, parlaklığına, rengine göre değişiyor. -

Hediyelik olarak siyah seramik ürünler, tahta mutfak eşyaları, yün örtüler, giysiler, geleneksel kostümü içinde mini bebekler, Laimas çikolataları, kimyonlu bir tür yerel peynir (Kimenu siers) ve siyah ekmek denilen çavdar ekmeği alınabilir. -

Yunanistan - Yunanistan'da sayısız hediye seçeneği bulmak mümkün. Atina'daki tarihi yapılar ya da karakterlerin replikaları, Zeus ya da Venüs heykeli, Acropolis'i simgeleyen heykelleri hediye olarak seçebilirsiniz. -

Yunanlılara has bir müzik enstrümanı olan Bouzuki (Bağlama) de farklı bir hediye seçeneği olarak düşünülebilir. Görüntü olarak bağlamaya benzeyen ancak gitar ve bağlamanın karışımdan oluşan bouzuki, müzikle uğraşanlar için hediye alternatifi! -

İtalya - İtalya denilince elbette akla önce makarna geliyor. Makarnanın ana vatanı olan İtalya'da makarna ve zeytinyağı çeşitlerinden oluşan şık hediyeler seçebilirsiniz. -

İtalya dönüşü alabileceğiniz en renkli hediyelerden biri de geleneksel Venedik maskeleri olabilir. Venedik'te her yıl düzenlenen festivallerde kullanılan maskeler, cam, porselen ve deriden yapılıyor. -

İngiltere - İngiltere'nin sembolü olmuş çift katlı kırmızı otobüslerin ve siyah taksilerin oyuncakları ilginç birer hediye olabilir. -

Ayrıca çeşitli dekoratif kutularda satılan çaylar ve kırmızı telefon kulübelerinin maketleri de anı olarak alınabilir. -

Hindistan - - Geleneksel Hint elbiselerinden uğurlu olduğuna inanılan fil figürlerine kadar çok değişik hediyeler alınabilir. -

Renkli Hint kültürünü yansıtan aynalı masa ve yatak örtüleri, rengarenk el işlemeli kumaşlar, el yapımı çömlekler ve baharatları da hediye olarak seçebilirsiniz. -

Özellikle dekoratif kutular içinde satılan yeşil çay, porselen çay setleri ve yemek çubukları hediyelik olarak tercih edilebilir. -

Küba - - Akla gelen ilk hediyelik Havana Purosu'dur, Küba'nın prestij ürünü olarak değerlendirilen içmemek kaydıyla hatıra olarak puro alabilirsiniz, çünkü tütün ve tütün ürünleri sağlığa zararlıdır. -

Küba'da ayrıca el yapımı küçük heykelcikler, sokak manzarası tabloları ve portrelerden oluşan resimler satın alınabilir. Ayrıca Fidel Castro, Che ve arkadaşlarının resim ve portreleri de Küba'yı hatırlamak için alınabilir. - -

Hollanda - Hollanda'ya kadar gitmişken bu ülkenin sembolü olan lalelerden almadan dönülmez. Balkonunuzdaki küçük saksılara ekmek için ya da sevdiklerinize hediye etmek üzere paketlenmiş olarak satılan lale soğanı ve çiçek tohumları alabilirsiniz. -

Hollanda'nın kültürel simgesi olan ucu kıvrık takunyalar da ideal bir hediyelik olabilir.. Her renk ve desenden bulabileceğiniz tahtadan ya da porselenden yapılan bu takunyaları, gezinizin hatırası olarak da saklayabilirsiniz. -

Damak tadına önem veren seyahat severler için Hollanda peynirleri de seçenekler arasında sayılabilir. -

Şehirlerin lakaplarını duymuş muydunuz?Bizler insanlara, hayvanlara hatta devasa organizmalar bütünü olan kentlere bile bir isim verdik. Bakalım listede size de tanıdık gelen yerler var mı? -

Romanya, Küçük Paris - Romanya'nın geri kalanı düşünüldüğünde başkent Bükreş, sahip olduğu elitist çizgisi ve sofistike yapılarıyla bu lakabı hak etmiş. Bizim Antep kadar olmasa da Bükreş'in de bir albenisi var tabi ki!

Floransa, Zambaklar Şehri - Zambak figürü, Floransa'nın en önemli simgesi. Toskana Bölgesi'nin başkenti olan kent, aynı zamanda Rönesans'ın doğduğu yer olarak biliniyor.

İsviçre, Barış Başkenti Tarih boyunca savaştan uzak bir politika izleyen İsviçre'de yüzyıllar boyunca tek kurşun atılmamıştır. Bu yüzden Cenevre'de barışın başkenti olmuştur.

Singapur, Aslan Şehir Kocaman bir şehir devleti olarak nitelendirebileceğimiz Singapur etimolojik olarak 'aslan' anlamına geler 'singa' ve 'şehir' anlamına gelen 'Pura' kelimelirinden oluşmuştur.

İtalya, Moda'nın başkenti Moda denince ilk akla gelen şehir Milano... Aynı zamanda Romadan sonra İtalya'nın en büyük şehridir.

Çin, Yasak Şehir Çin'in başkenti Pekin'de ilk olarak Kraliyet Sarayı ve çevresi yasak olarak nitelendirilsede bu zamanla tüm kentle bütünleşmiştir.

Barcelona, Gaudi'nin ŞehriBarcelona'yı var eden adam Gaudi şehir düzenlemesi ve heykellerle şehri bir tablo haline getirmiştir.

Dubronvik, Adriyatik'in İncisiAkdeniz'deki en turistik destinasyonlardan olan Dubronvik, 1979 yılında UNESCO listesine girmiştir. Kent aynı zamanda bir açık hava müzesidir.

Tahran, 72 Ulusun Şehri8,5 milyonluk nüfusu ile süregelen kozmopolit yapısı İran'ın başkenti Tahran'a bu ismi uygun görmüştür.

Roma, Ölümsüz ŞehirAntik zamanlardan günümüze yerleşmenin kültürel katmanların günlük hayatın bir parçası olarak karşımıza çıktığı Roma, tıpkı istanbul gibi 7 tepe üzerine kurulmuştur. - Kaynak: gezimanya.com

Dünyanın en eski şehirleriMilattan önce Eriha, 600'lerde o zamanki adı ile Konstantinapolis, 20. yüzyılda New York...

Gerek coğrafi konumları, gerek tarımsal kapasiteleri, gerekse kültür merkezleri olmaları ile dünyanın en büyük şehirleri olma ünvanına sahip oldular.

Her biri kendi zamanının en gelişmişi idi ancak doğal afetler ya da savaşlar sebebi ile bu ünvanı başka şehirlere devretmek zorunda kaldılar.

Tarihçiler Tertius Chandler, Gerald Fox, ve George Modelski insanlık tarihinin gördüğü en büyük 16 şehri bizler için seçmiş...

Eriha - Milattan önce 7000 yıllarından 2000 sakini ile Eriha uygarlığımızın gördüğü ilk büyük şehir. -

Filistin'in Batı Şeria bölümünde Ürdün Nehri yanında yer alan bu yerleşim alanı aynı zamanda tarihin en çok işgal edilen toprak parçası olabilir.

Ölü Deniz'inin yakınlarında yer alan şehir Ürdün Nehrinden gelen sular ile çölün ortasında adeta bir vaha gibi. Bu verimli topraklarda yetişen opobalsamum bitkisinden elde edilen balsam dönemin petrolü idi ve bu da şehrin büyümesine olanak sağladı.

Uruk - Milattan önce 3500 yılına geldiğimizde 4000 kişilik yerleşimi ile büyük Sümer şehri Uruk'u görüyoruz.

Gılgamış Destanı'na da ev sahipliği yapan şehir en büyük zenginliğini de Gılgamış'ın hükümdarlığı sırasında yaşadı. Hükümdar surları yaptırmış, ticareti sağlamlaştırmış, üretimi arttırmış, Uruk'u döneminin en muhteşem şehri haline getirmişti.

Fakat bölgesel mücadeleler şehrin ihtişamını sürdürmesine izin vermedi ve milattan önce 2000 yıllarında Uruk tarihin tozlu sayfaları arasına karıştı.

Mari - Mari, bugünkü ismiyle Tel el-Hariri, milattan önce 2500 yıllarında tam 50.000 vatandaşa sahipti.

Verimli Mezopotamya topraklarının ortasında bulunması onu kereste, tarım ürünleri ve seramik ticaretinin merkezi haline getirdi.

Bu dev şehir önce Sümer krallarına sonra Amori krallarına ev sahipliği yaptı hatta bu krallardan birinin şehirde 300 odalı dev bir sarayı da bulunmaktaydı.

Ne yazık ki Mari, Babil kralı Hammurabi tarafından milattan önce 1759 yılında yağmaladı ve sonra terk edildi.

Ur - Milattan önce 2100 yılında Basra Körfezi'nin en önemli limanına sahip olan Ur, 100.000 şehir sakinini barındırıyordu.

Bu liman özellikle değerli metallerin ve taşların yani dönemin lüks ürünlerinin ticaretinin yapıldığı önemli bir merkezdi.

Giderek zenginleşen Ur, kuraklıklar ve akarsuların yön değiştirmesi sonucu yavaş yavaş terkedildi ve milattan önce 500'e gelindiğinde artık ölü bir şehirdi. -

Tevrat'a göre İbranice'nin yaratıcısı İbrahim, Ur´da doğmuştur. Bu sebeple Ur kutsal bir şehir olarak varlığını devam ettirdi ancak insanlar orada yaşamak yerine ölülerini gömmeyi tercih ettiler.

Huan Nehri üzerinde eski bir köy olan Yinxu, Shang Hanedanı'nın başkenti olarak yeniden doğdu. Şehir Zhou Hanedanlığı'nın başlangıcı ile terk edilecekti.

Bu büyük şehir aynı zamanda öküz kafatası ya da kaplumbağa kabuğu üzerine yazılan ilk Çin yazısı örneklerine de ev sahipliği yapıyor. -

Babil - Milattan önce 700 yılına geldiğimizde ünlü Babil şehrini görüyoruz. Bugün bu kelime bize çöküş ve kibiri anımsatıyor olsa da Babil zamanının en görkemli kentiydi.

İncil'de Babil'le ilgili en ünlü hikaye Babillilerin cennete erişecek bir kule yapmaya girişimeleri olmuş...

Ancak bu fikirden hiç de hoşlanmayan Tanrının kentin sakinlerine ayrı ayrı diller göndermesi sonucu anlaşamazlık yaratarak kulenin yapımını engellediği şeklindedir.

İnanç ne olursa olsun Babil milattan önce 538 yılına kadar prestijin, gücün ve zenginliğin başkenti oldu.

Kartaca - Akdenizin ünlü şehri Kartaca milattan önce 300 yılında 100.000 vatandaşı ile liderliğe oynuyordu. Gerçi Roma ile savaşları bu liderliğin kısa sürmesine neden oldu.

Milatan önce 146 yılında Romalılar tarafından ele geçirilen şehir hakkındaki kayıtlar papirüs üstüne yazılması sebebi ile yanıp kül oldu.

Bu arada belki bilmiyorsunuzdur bu iki şehir arasında 1985 yılında bir barış anlaşması imzalandı ve Roma ile Kartaca arasındaki 2100 yıllık çatışma sembolik de olsa sona erdirildi.

Roma - Başlangıçta mütevazi bir İtalyan köyü olan Roma, milattan sonra 200 yıllarına geldiğinde 1.200.000 vatandaşı ile dünyanın en büyük şehri olmuştu. -

Büyük bir askeri nizam ile yönetilen bu imparatorluk şehri Avrupa ve Akdeniz'in dört bir tarafından gıda ve vergi toplayabildiği için bu dev büyüklüğe ulaşabildi.

Ancak her yükselişin bir çöküşü olduğu için Roma da çok dayanamadı. 273 yılına gelindiğinde şehrin nüfusu 500.000'e düştü ve ufukta karanlık çağlar uzanıyordu. -

Konstantinopolis - 600 yılına geldiğimizde şimdiki adı ile İstanbul o zamanki adı ile Konstantinopolis'i görüyoruz. Bu tarihlerde şehrin nüfusu 600.000 idi.

Henüz aşılamayan duvarları ve güçlü donanması ile dünyanın başkenti sayılabilecek şehir Bulgarların, Perslerin ve göçebelerin saldırılarına uğruyordu.

618 yılında Pers savaşları ile başetmeye çalışan ve Mısır'da getirtilen buğdayın kesintiye uğraması sonucu Konstantinopolis'in nüfusu onda birine düştü.

Bağdat - İslam'ın altın çağının merkezlerinden biri olan Bağdat, 900 yılında 900.000 vatandaşı ile gerçekten devasa bir şehirdi. Sanırız "Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz" atasözü de bu yıllardan miras kaldı.

Şehir zenginliğin olduğu kadar bilginin de merkezi idi. Dünyanın çeşitli coğrafyalarından gelen tüccarlar ve bilim adamları burada hem mallarını hem bilgilerini değiş tokuş ettiler.

Hatta modern tarım tekniklerinin paylaşılması ve yayılması bu günlere dayanır. 1250'deki Moğol istilasına kadar altın çağını sürdüren Bağdat 350 yıllık ihtişamını ne yazık ki kaybetti. -

Kaifeng - Çin'de 4 kanalın birleştiği noktada bulunan Kaifeng coğrafi avantajı sayesinde 1200'lü yılların en büyük şehri oldu.

Yaklaşık 1.000.000 kişiye ev sahipliği yapan şehir Moğollardan korunmak için 3 sıra duvar ile çevrelenmişti.

Buna rağmen kolay pes etmeyen göçebelerin saldırılarından yılan halk 1234 yılına gelindiğinde şehri terk etmeye başlamıştı. Kaifeng ayrıca Çin'in en eski Yahudi yerleşkesidir. -

Pekin - 1500 yılına geldiğimizde yine bir Çin şehri Pekin'i görüyoruz. Pekin şimdiki nüfusunun habercisi olacak şekilde tam 1.000.000 vatandaşa sahipti.

Pekin'in yöneticileri artan nüfusu beslemek için tüm ülkeden gıda olarak toplanan vergileri saklamak amacı ile Jingtong depolarını inşa ettiler.

Bu dev şehrin gereksinimleri o kadar fazlaydı ki ısınma ihtiyacını karşılamak için etraftaki tüm ormanlar kesildi ve bu da coğrafyada yerine konamayacak hasarlara ve değişikliklere sebep oldu.

Ayutthaya - Ayutthaya Tayland'a 400 sene başkentlik yaptı ancak özellikle 1700'lü yıllarda 1.000.000'u aşkın nüfusu ile doğunun ticaret merkezi konumundaydı. -

Dünyanın en kalabalık ve görkemli şehirlerinden biri olan Ayutthaya, ne yazık ki komşu Burma'dan gelen istilacılara dayanamadı ve 1767 yılında başkent ünvanını Bangkok'a devretmek zorunda kaldı. -

Londra - 1825 yılında üzerinde güneş batmayan imparatorluğun başkenti Londra'da tam 1.350.000 kişi yaşıyordu. Tüm dünyadan sömürülen zenginliklerinin taşındığı bu kent inanılmaz bir göç dalgasına da sahne oluyordu. -

Üstelik gelir dağılımı arasında da uçurumlar vardı bu da suç patlamasına sebep oldu. -

1829 yılında ilk defa tam zamanlı bir polis teşkilatı oluşturuldu ve bu teşkilata hala o zamanın Başbakanı Robert Peel'den esinlenilerek Bobbies deniliyor.

New York - 20- yüzyılın başlangıcında dünyanın en büyük şehri ünvanı okyanus ötesine taşınmıştı. 1925'te New York'ta tam 7.774.000 kişi yaşıyordu. Üstelik bu şehir coğrafi yetersizliklere meydan okurcasına dikey genişliyordu.

1929'daki Büyük Buhran başlangıcına kadar şehre pek çok gökdelen yapıldı ve New York hemen hemen bugünkü görünümüne kavuştu. Ama bu geleceğe yükselen gökdelenler şehri de ünvanını çok yakında devredecekti.

Tokyo - Japonya 1950'lere kadar 2. Dünya Savaşının getirdiği finansal zorluklarla uğraşıyordu ama çok da uzun sürmeyen bu dönemin sonunda, 1968'de Japonya'nın başkenti Tokyo'nun nüfusu 20.500.000'e ulaşmıştı.

Bu dünyanın dışından gibi görünen binaları, minik yaşam alanları ve inanılmaz teknolojisi ile Tokyo bugün başka bir gezegene ait gibi duruyor.
REKLAM advertisement1