Haki Biçici: İnsan ebeveynini kaybettiğinde başka bir hikâye başlıyormuş
'İyi Bir Aile Değiliz' filmi; babalarının beklenmedik ölümüyle hayatının en tuhaf aile buluşmasına katlanmak zorunda kalan Murat ve akrabalarının başına gelenleri hikâye ediniyor. Filmin senaristi ve aynı zamanda yönetmeni olan Haki Biçici, oyuncular Derya Karadaş ve Sarp Apak, Habertürk'ten Şeyda Odabaş'ın sorularını yanıtladı. Biçici, Karadaş ve Apak, hikâyenin çıkış kaynağının ne olduğundan izleyicilere özellikle hangi duyguları yaşatmayı amaçladıklarına kadar birçok konuda açıklamada bulundu
9 Şubat'ta gösterime girecek olan 'İyi Bir Aile Değiliz' filminin oyuncu kadrosunda; Kaan Yıldırım, Erkan Kolçak Köstendil, Sarp Apak, Derya Karadaş, Şinasi Yurtsever, Asiye Dinçsoy, Melisa Doğu, Tarhan Karagöz, Nergis Çorakçı, Yakup Turgut ve Vedat Erincin yer alıyor.
'İyi Bir Aile Değiliz'in senaristi ve aynı zamanda yönetmen koltuğunda yer alan Haki Biçici, filmde 'Çiçek' ve 'Sinan' karakterlerine hayat veren Derya Karadaş ve Sarp Apak, Habertürk'e açıklamalarda bulundu.
Babalarının beklenmedik ölümüyle hayatının en tuhaf aile buluşmasına katlanmak zorunda kalan Murat ve akrabalarının başına gelenleri konu alan filmin yapımı Olympos'a, yapımcılığı Mustafa Sönmez'e ait, ortak yapımcılığını Dilek Aydın, Sinan Eczacıbaşı ve Alihan Yalçındağ üstleniyor.
(Haki Biçici, Şeyda Odabaş, Derya Karadaş ve Sarp Apak)
"AİLE OLMAK BAMBAŞKA BİR DİNAMİK"
• Öncelikle emeğinize sağlık, yeni filminiz 'İyi Bir Aile Değiliz' hayırlı olsun. Neler hissediyorsunuz?
Haki Biçici: İsmi nasıl geldi size?
• Karışık bir ailenin hikâyesi gibi...
Haki Biçici: Kendinizle empati kurdunuz mu?
• Şahsen ben kendi ailemi sorguladım. 'Biz iyi bir aile miyiz, yoksa değil miyiz?' diye...
Haki Biçici: Bizim de bütün izleyicilerimizden isteğimiz bu. Çünkü aileyle ilgili böyle romantik bir yaklaşımımız var hepimizin; 'Çok iyi bir aileyiz' gibi ama halbuki iyi bir aile böyle bir şey değil. Aile olmak bambaşka bir dinamik. O dinamiği ortalama da yakaladığımızı düşünüyoruz. O yüzden biz de merak ediyoruz. İnsanların ne hissedeceğini.
Sarp Apak: Ben kendi çekirdek ailemi iyi bir aile olarak görüyorum ama aile kocaman bir kavram, herkes için öyledir. İçeriden böyle bir 10 - 12 kişilik bir ekibi seçip çıkarsınız muhtemelen tamamını tüm ailenizin sürdürülebilirliğinin olmadığını düşünüyorum. 'İyi Bir Aile Değiliz'de aile kavramını güzel bir şekilde sorguladığımız bir hikâye. Çünkü o atanmış mecburi ilişkilerin, bir arada yaşama mecburiyetinin getirdiği şeylerdir. Muhafazakâr da bir aile aynı zamanda belirli bir oranda ve aslında herkesin ne kadar bencil olduğunu da bir kez daha inceliyoruz. Hep bir bencillik var. Herkes kendi gündeminde. Filmde karakterler yaşanan bir sürü krizden sonra eve döndüklerinde artık geriye açlık, arsa konuları kalıyor. Aslında insanlar özüne yani bencil dünyasına dönüyor.
Haki Biçici: Herkesin biraz kendini diretmeye çalıştığı diyelim. Aslında ailelerde de böyle bir şey oluyor. Panikli bir an olduğunda hepimiz birazcık kendi fikrimizi diretmeye çalışıyoruz. Çünkü kendi fikrimizin o olayı çözebileceğine dair inancımız var. Halbuki bir de panik anında karar veriyoruz ve o anımız hiç doğru değil ama bir şekilde diretmeye çalışıyoruz. Birazcık bu filmde herkesin kendi hikâyesini diretmesinin sonucunu gördüğümüz bir film oluyor.
Derya Karadaş: Her ailede birbirine benzemeyen birbirinden farklı, değişik, saçma, renkli kişiler oluyor. Bütün aileler bence bu tarz bireylerden oluyor. O yüzden bu hikâyedeki durumlar da aslında herkesin izlerken "Bende de bu olaydan var" diyerek kendisinden bir şeyler bulabileceği şeyler var.
"EKİPTE HERKES AİLESİNDEN BİRİNİ BULDU"
• Canlandırdığınız karakteri analiz eder misiniz?
Sarp Apak: Ben 'Sinan'ı oynuyorum. 'Sinan' ortanca amcaoğlu. 'Sinan', aşırı duygusal, aileyi çok önemseyen hatta bence filmde en çok önemseyen kişi de odur.
Haki Biçici: 'Sinan', aşırı yardımsever bir karakter. Hatta yardımseverliği artık rahatsız eder bir düzeye gelmiş kuzen.
Sarp Apak: Yaşça büyük amcasını kaybediyor. Aslında normal standart, sıralı bir ölüm ama 'Sinan' bunu dramatik bir hale getiriyor. 'Sinan' çok iyi bir çocuk ama yoruyor; iyiliğiyle, saflığıyla, müdahilliği ile yoran bir karakter. Her ailede de böyle biri vardır. Ben de kendi ailemden "Aaa şuna benziyor" dedim. Ekipte herkes kendi ailesinden birini buldu. Çünkü hepsi gerçek, olağan karakterler. Filmi izleyince ne kadar doğru bir kadro olduğu ortaya çıkacaktır. Çünkü bir role bir kişiyi koyduğunuzda "Neden bu?" dersiniz ama filmi izleyince oturur. Ben mesela okuduğumda Haki; "Şu 'Sinan'a ayrı bir gözle bak" dediğinde okuyunca anladım. Hatta benim malzememe çok uygun bir dünyası var. 'Sinan'ı seviyorum ama çok zaman geçirmek istemem.
Haki Biçici: Evet uzun vadede yorabilir.
Derya Karadaş: Ben de başka kuzenlerden biri olan 'Çiçek' karakterini canlandırıyorum.
Sarp Apak: 'Çiçek' de sağlam yorucu bir karakter.
Derya Karadaş: Evet 'Çiçek' de yorucu bence. Aslında 'Çiçek' birçok şeyi kendine zorlaştıran, kendini yoran bir karakter. Keşke her şeyin sorumluluğunu alıp kendini bu kadar yormasa. Aslında bu haliyle üzücü. Ama tabii ki 'Çiçek' bu noktada yardımcı olamaya çalışan ve iş çözmeye çalışan, aktif böyle her ailenin her şeyine koşturan bir tip.
Haki Biçici: Ailede bir yardım etme hali oluyor. Yani böyle panik durumlarında herkes birbirinin kendinden daha çok üzüldüğünü düşündüğü için 'Hadi bu birazcık daha az üzülsün' falan diye bir yardım etme çabasında oluyor aile. Ama o yardım etme çabaları aslında bir noktada şey oluyor. Biraz yorucu bir noktaya karıştırıyor işi, karıştırıyor biraz kuzenlerin böyle bir durumu var maalesef. Herkes aslında birbirinin hayatını kolaylaştırmaya çalışıyor ama biraz zorlaştırıyor.
• Aslında biz bu projede sizi senaryo ve yönetmen kadrosunda görüyoruz ama 'İyi Bir Aile Değiliz' filminin fragmanında bir sahnede sizi de görüyoruz...
Haki Biçici: Evet sadece bir sahnede vardım konuk olarak.
"TAHMİN ETTİĞİMDEN BİRAZ DAHA FAZLA İŞ ÇIKTI"
• Haki Bey biz aslında sizi tiyatro, dizi ve sinema filmlerinizdeki projelerinizle daha çok tanıyoruz.
Bu sizin senaryoya ve yönetmenliğe dair ilk projeniz. Hikayeyi oluştururken başrolde "Kendime de yer veriyim" demediniz mi?
Haki Biçici: Evet, ilk defa yazıyorum ve yönetiyorum. Gerçekten tahmin ettiğimden birazcık daha fazla iş çıktı. Bu böyle tek günlük bir işti ve bir gün 3 - 5 saat ayırabildim. Bir sahne de olsa bir oyun alanı bulduğum için ben de çok mutluyum açıkçası. Ama daha uzun olsaydı galiba yapamazdım. Yani yazıp, yönetip, oynama gibi bir personele sahip değilim çünkü iş çok fazla zor. Benim için de çok zordu. Burada bir tek gün de kendimce elimden gelen her şeyi yaptım diye düşünüyorum.
"FİLMDE HERKESİN FARKLI FAVORİLERİ OLACAK"
• 'İyi Bir Aile Değiliz' için teklifi geldiği zaman canlandıracağınız karakterler için nasıl bir çalışma içine girdiniz? Her karakter adeta başlı başına bir başrol...
Sarp Apak: Bazı ailelerde de böyledir ya, o yüzden kendiliğinden bir ritim var. Ailelerde de herkes birer karakterdir. Kimisi sessiz güçtür, öbürü biraz daha cazgır... Ama hep herkes kendini başrol oyuncusu hisseder. Zaten replik sayısı olarak baktığınızda senaryonun teknik olarak bir dengesi var. Bazen hiç konuşmayan ya da orada kalabalıkta duran bir kişi tutulur, siz onu izlersiniz. Yani aslında orada oyuncu ve yönetmenin tercihiyle alakalı olarak çok güzel bir denge, doğru bir casting, rollere doğru kişilerin konması vardı. Bütün izlemediğim için bir şey diyemeyeceğim ama bence herkesin farklı favorileri olacak. İzlediğinde birine çok kızacaklar ama onu severek de bir taraftan takip edecekler. Yani hani tam bir aile içerisinde yaşanan duruma benziyor. Biz aslında en doğru çalışmayı sette başardık. Sette kendimizi tamamen hikâyeye bıraktık. Haki, bir şey söylediğinde birebir ne diyorsa onu yaptım. "Olmayan bir şeyi lütfen bana hemen söyle" dedim. O da hep söyledi sağ olsun. Bence en önemli şey buradaki o dürüstlük. Hatta Haki ile arkadaş olmamız olumlu bir şey bana açıkça söylemesi açısından.
Haki Biçici: Evet, çok rahattık. Birbirimizi kırmaya dökmeye üzerinden bir kaygımız yoktu çünkü hepimiz işe başlarken şöyle şeyler hissediyorduk; "Evet ben bir senaryo yazdım, yönetmeye gayret edeceğim." Bu iş için hepimiz en iyisini olmaya çalıştık. Herkes kafasını ne kadar çalışıyorsa o kadar çalıştırdı ve bu benim için de çok faydalı oldu. Yani kalabalık bir sette her şeyi planlamış olmanız çok mümkün değil. Belirli şeyleri planlıyorsunuz ama çok yepyeni dinamikler çıkabiliyor ve o dinamikleri olabildiğince yumuşak bir şekilde oturtmanız gerekiyor. O yüzden ben de arkadaşlarımın, oyuncu arkadaşlarımın hatta bütün teknik ekip arkadaşlarımın zekâsına çok güvendim. Çünkü oluştururken de bu zekânın işimize yarayacağını farkındaydım. Onların zekâsına teslim oldum. O teslim olmalarından da çok memnunum açıkçası. Senaryo yazıldığı halden ve çekilmeye başladığı halden daha iyi bir yere vardı. Bu da iyi hissettiriyor.
"HERKES KENDİ ALANINA DÜŞEN SORUMLULUĞU ÜSTLENDİ"
• Derya Hanım siz de ilk defa eşiniz Haki Bey'in senaryosunu yazıp yönettiği bir filmde oynadınız sizin için bu süreç nasıl geçti? Karakteriniz adına nasıl bir çalışma içerisine girdiniz?
Derya Karadaş: Eşimin bu hikâyeyi yazma ve yönetme haliyle benim için bir ilk oldu. Fakat diğer işlerimden çok farklı bir yanı olmadı çünkü sahada yıllardır çalışıyorum. Bu işte de herkes oradaki varlığıyla kendi alanına düşen kısmı, sorumluluğu üstlendi ve bu anlamda çok güzel bir paslaşma oldu. Kalabalık bir ekip, hep bir aradaydık. Bu anlamda biraz kumpanya ve bir tiyatro provası gibi de geçti. Dolayısıyla Gebze'de çekim yaptığımız evde bu ekip toplaşıp, o kostümleri giyip, o dekorun içinde o sahneleri o gün tamamen o duruma mesai harcayarak biraz var ettik ve o esnada gelecek, gelişecek olaylardı. Çünkü öncesinde tabii ki programlarımız oldu ama o insanlar o duygu durumunda o an bir araya gelmesiyle birçok şey şekillenecekti. Haki'nin ilk deneyimiydi fakat bence oyunculuk geçmişi olduğu için de hepimiz adına çok rahat ve pratik ilerledi.
Haki Biçici: Ben oyuncu olarak şunu biliyorum; bir metinle beraber yönetmenle çalıştığında yönetmen seni ne kadar rahatlatıyorsa o kadar iyi performans alanı bulabiliyorsun. Orada kafan karıştığı noktada büyük bir dehliz var ve o çukura doğru gidiyorsun. Ben olabildiğince kafa karıştırmamaya gayret ettim. Çünkü bir mevzumuz vardı o da açıktı ve bütün cevapları vermeye çalıştım. Veremediğim cevaplarda oyunculardan aldığım cevaplarla birleştirmeye çalıştım. Onların cevaplarına teslim olmaya çalıştım. O yüzden sahneye daha başlarken oyuncu, yönetmen, bütün teknik ekip tamamdık. Açıkçası sahnelerin sonunda da birazcık bu hislere ulaştık. Yani bir oyuncuyu bir sahnede biraz kaygılandırıp, "Hadi bunu senden bekliyorum" gibi bir şey getirmemeye çalıştık. Çünkü ben de oyuncu olarak bunların acısını yaşadım. Eğer ikna olmuyorsam o sahne olmadı. Ben oyuncuyu ikna etmeye çalıştım elimden geldiğince. Yüzde 70 - 80 diyelim.
"İNSAN EBEVEYNİNİ KAYBETTİĞİNDE BAŞKA BİR HİKÂYE BAŞLIYORMUŞ"
• Peki 'İyi Bir Aile Değiliz'in hikâyesinin çıkış kaynağı nedir?
Haki Biçici: Yani bu hikâye şöyle oldu aslında; 2016'da babamı kaybettim. İnsan ebeveynini kaybettiği noktada başka bir dramatik bir hikâye başlıyormuş. Onu çok bilmiyordum ama bu dramatik hikâye aslında herkesin de birbiriyle çok özdeş yaşadığı bir şey oluyormuş. Bu böyle bir "Ben böyle yaşıyorum, yani aşkı ben böyle yaşıyorum" falan değil aslında çok tipik olarak hepimiz birbirimize benzer şeyler yaşıyoruz, onu fark ettim. Onu fark ettiğim noktada da bu hislerle ilgili, "Bu kaygılarla ilgili ne üretebilirim, bu ürettiğim şey de beni ne kadar bu üzüntüden çıkartıyor?" Aslında birazcık yaklaştığım yer burasıydı. Bu üzüntüden çıkartan yer de mevzuya dramatik bakmadığımı fark ettim. Hepimiz ölüm yaşıyoruz. Ölüm o noktada maalesef çok da normal. Yani insan olarak çok da normal. Burayı birazcık daha hafifletmeye çalıştım, içimdeki o yaşadığım hissiyatı birazcık da hafifletmeye çalıştım. Hafifletmeye çalıştığım yer de biraz eğlenceden geçiyormuş kendimde, onu fark ettim. Problemli olaylar olduğunda hep onlarla ilgili şaka yaptığımı fark ettim. Bu şakalarımızın da bir sonucuna vardığında ben de bir hikâye yazdım ve bu hikâye; "Aa evet benim şakalarım da anlaşılıyormuş" dediğim bir yerde bir oyuncularla ve ekiple birleşti.
• Senaryo ve yönetmenliğe hep ilginiz var mıydı?
Haki Biçici: Evet, hep ilgim vardı. Yani Derya ve Sarp bunu da uzun mesaisinde biliyorlar. Bir süredir bu denemelerim oldu. Oyunculuğa başlayalı bayağı bir zaman oldu. O zamandan beri tiyatroda yazar ve kendimce yönetmen olarak başka denemelerim de oldu. Ama tabii ki sinema alanında ilk profesyonel yazar bir yönetmen olarak ortaya çıkardığımız iş 'İyi Bir Aile Değiliz' oldu.
• Aslında komedi filmi çekmenin zor olduğu söylenir, belli başlı hassas noktalarımız var ortak şeylere üzülüp ağlayabiliyoruz. Belki iş güldürmeye gelince biraz değişiyor gibi sizce öyle mi?
Sarp Apak: Şimdi hepimiz üçümüz de özellikle çok fazla komedi ağırlıklı kariyerleri olan insanlarız ve inanmadan çok fazla mizah sahnesi de çektik ve çok zor olduğunu da biliyoruz. Zorluğun dışında karşılığının olmayacağını bilerek de bazen mizah yapıyoruz.
Haki Biçici: Olmuyor, evet.
Sarp Apak: Olmuyor tabii... Şimdi böyle Türkiye'de de olumlu anlamda bir dil değişimi var mizahta da. Nasıl diyeyim işte Feyyaz'ların 'Gibi', 'Ayak İşleri' gibi... Böyle küçük niş işler çıkıp komedi dilini etkilemeye başladı. 'Ölümlü Dünya'nın ilk filminde başlayan bir şey içinde yer aldığım için de sokaktan reaksiyon aldığım için biliyorum. Bu filmin de o yüzden başlamasını çok istiyorum. Çünkü burada yeni bir dil var. Biz bunu gerçekten bir komedi filmi gibi değil, bir bağımsız filmin gerçek bir ailenin cenazesinde yaşanılan krizler gibi düşünerek çektik. Eğer bu formül çalışırsa çalışacağına çok inanıyorum bu arada öyle de olacağını düşünüyorum. Bunu şu açıdan söylüyorum; komedi filmlerinin genel dilini bile değiştirebilecek bir şey var. Bir oyuncu başka türlü bir komedide çalışmak istemez. Çok güvenli. Çünkü komik olmak zorunda değilsiniz, komiklik yapmak zorunda değilsiniz. Sadece asıl görevimiz olan oyunculuğu yani ben 'Sinan'ın burada varlığını sağlamakla ilgileniyorum. Üstüne bir de Sarp komikliği, Sarpça bir dokunuş yapmak zorunda kalmamak büyük bir lüks. Tembellikten bahsetmiyorum. Yapıya zarar veriyorsunuz siz orada onu unutuyorsunuz, filme zarar veriyorsunuz, onu atlıyorsunuz. Sadece reaksiyona odaklı olarak, burada çok sağlam bir film çekildi. Biz komedi filmi diye çekmedik. Bu bir filmdi. Bu yüzden de ekstradan da umudum da var. Başarılı olmasını da ekstradan da istiyorum. bir oyuncu olarak böyle filmlerde oynamak istiyorum.
Derya Karadaş: Sarp'ın söylediklerine katılıyorum. Ekstra ekleyeceğim bir şey yok. Sadece tür olarak, biçim olarak mesela bu hikâyedeki bütün kadroda ortak bir anlayış vardı ve üslup birliği vardı. Bu çok nadir yakalanan bir şey oluyor. Dolayısıyla hepimizin yaklaşımı hikâyeye hizmet ettiği noktada bence durum çok komik oluyor. Bizim için de yeni bir deneme alanı gibi oluyor. Sadece çok güncel, çok popüler. Anlık durumlarda yaratılan komedinin çok uzun süreli devam etmediğini düşünüyorum. O yüzden bizim filmdeki mizahın herkesin bir karşılığı olabileceğini düşünüp kalıp yıllar sonra da izlenebilecek. Her zaman o üslubunu koruyup dilini anlatabilecek bir hikâye gibi görüyorum.
Haki Biçici: Aslında aile hikâyelerinde şöyle şeyler oluyor yazarken de; "Aaa, ben kendi ailemi yazdım ama acaba diğer aileler benim ailem gibi mi?" gibi hislerde oluyorsunuz. Sonra işe dahiliye olunca yapım, oyuncular bütün teknik ekip şöyle hissetmeye başlıyorsunuz; "Aaa, bütün aileler birbirine benziyor."
Sarp Apak: Evet bence dünyadaki bütün aileler birbirine benziyor.
Haki Biçici: Bu birazcık aslında yaşla ilgili de oluyor. Yani belirli bir yaştan sonra, dış ülkelerle temasınız arttığında şunu anlıyorsunuz. Atıyorum işte Derya ile böyle bir bazı deneyimlerimiz oldu. Gecenin üçünde bir yurt dışında bir yerde yürüyoruz ve bir bakıyoruz bir balkonda insanlar çekirdek titreyerek muhabbet ediyorlar. Derya'ya diyorum ki; "Derya, bu bizim köye benziyor, bu bizim yaşadığımız ilçeye benziyor, semte benziyor." Aslında insan davranışları birbirinden çok farklı değil. O farklı olmama üzerinden bir bütün hikâye anlattığınızda aslında insanlar buna onay veriyor. Biz bu hikâyede bunu sağlamaya çalıştık. O yüzden 'İyi Bir Aile Değiliz' ile ilgili hissim en başından beri şu; aileler beraberce gidip izleyebilir, arkadaşlar beraberce gidip izleyebilir, karı - kocalar beraberce gidip izleyebilir. Mutlaka herkesin ya halası, ya anası, ya amcası, ya kendi abisi, ya bibisi (babanın kız kardeşi), ya nenesi... Yani hepimiz ortak kültürde birbirimize çok yakınız. Biz ülke olarak kendimize işte başka başka diyarlarda, başka başka insanlar olarak kabul ediyoruz ama aslında çok küçük bir ülkeyiz ve Karadenizimizle Akdenizimizle birbirine çok benziyor. Doğu Anadolumuzla, Trakyamızda çok birbirine benziyor. Kültürümüz birbirine benziyor. O yüzden "Ortak ve benzer kültür üzerinden o kültüre bir bakın, biz de bu kültüre böyle bakıyoruz" gibi bir hikâye yarattık.
"İZLERKEN KOMİK AMA ÇEKERKEN GÜLMEKTEN YERLERE YATMADIK"
• Filmde en keyif aldığınız sahneler hangileri?
Haki Biçici: Bir basın toplantısında filmle ilgili şöyle şeyler konuştuk; genelde komedi filmlerinde şöyle bir hikâye anlatılır. "İşte biz çekerken çok eğlendik. "Erkan Kolçak Köstendil dedi ki; "Biz çekerken hiç eğlenmedik." Çok haklı. Çünkü çekerken eğlenme mevzusu bence işin başka bir yerinde. Çekerken çok eğleniyorsak çok garip bir şeye dönüşebiliyor. Biz çekerken olabildiğince neyse o realiteyi uygulamaya çalıştık. Ekibin diğer kısmı kendi işlerini yaparken sadece gerçeklik peşinden koştuğumuz için o gerçekliği uygulamaya çalıştık ve o gerçekliği uygulamaya çalışırken de yerlere düşmedik gülmekten. Ama bütününe baktığımda bir Sarp Apak'ın ya da Derya Karadaş'ın senaryoya dâhil olması, oyuncu olarak dâhil olması onların senaryodaki o ironik tarafın geçmesini sağladı. Evet izlerken komik ama çekerken öyle gülmekten yerlere düşmedik. Çekerken sadece teknik bir matematik vardı, bir senaryo matematiği vardı. O senaryo matematiğini oyuncularla beraber bir yere vardırmaya çalıştık. O vardırdığımız yerde onu sadece bir dinamik bir şeye uygulamaya çalıştık. O uygulamaya çalıştığımız oldu. İzlerken çok komik oldu ama çekerken normal oldu her şey.
"İYİ BİR AİLE OLMAYI 40'LI YAŞLARDA ANLIYORSUNUZ"
• Sizce iyi bir ailede olması gereken en önemli özellikler nelerdir?
Haki Biçici: Vicdan.
Sarp Apak: Vicdan.
Haki Biçici: 'İyi Bir Aile Değiliz'de aslında benim kendi adıma söylediğim şey şuydu; ben de kendi adıma tırnak içinde iyi bir ailede yetiştim. Herkesin birbirine yardım etmeye çalıştığı, herkesin birbirinin eksiklerini, açıklarını kapatmaya çalıştığı bir ailede büyüdüm. Ama aslında iyi bir aile olma böyle bir şey değilmiş. Onu 40'lı yaşlarda anlıyorsunuz. İyi bir aile olma, birbirini anlama ve destekleme, birbirini anlama ve desteklemenin içinde gerçekten karşılıklı hislere destek verme hikâyesi. Bizim hikâyede şöyle bir durum var; bir aile aslında panik anında ortaya çıkıyor. Panik anında eğer birbirine davranışları sadece iyilikle beraber problemli şeylere zerk ediyorsa o aslında çok da iyilik olmuyor. Sadece birbirine yardım etmeme oluyor. Biz bu hikâyede böyle bir şey yaratmaya gayret ettik en azından iyi bir aile böyle bir şey değil. İyi bir aile birbirine sonsuz destek olma vesaire değil, iyi bir aile birbirini anlama üzerine... Bu kadar destek olmaya çalışmak çok mantıklı değil.
Sarp Apak: İyi bir aile olamaz bu arada. Yani sonuçta orada 50 - 60 kişilik bir ekipte. Muhtemelen 3 - 4 kişinin hatırına o organizasyon iyi işliyordur. Muhtemelen 2 - 3 kişinin performansı ile ilerliyordur. Her aile böyledir. Bu kavramı da aslında film şeyinde, sürecinde konuştuğumuz, düşündüğümüz için gerçekten hani böyle bir zorunluluk da yok.
Haki Biçici: Kalabalık bir ekibin bu kadar iyi olması mümkün değil.
• Kaldı ki hiçbirimiz dört dörtlük değiliz...
Haki Biçici: Nasıl olabiliriz ki?
Sarp Apak: İşte diyorum ya her aileden 3 - 5 kişinin performansıyla bu birliktelik sürer. Yoksa hemen küsme ya da kanlı bıçaklı olmaya da müsait bir yapıdır. Çok da vardır yani bu hatta.
Haki Biçici: Çünkü 30 - 40 yıllık ilişkilerin devamı, yani devamıyla ilgili bir şey gelir.
Sarp Apak: Aile apartmanları...
Haki Biçici: Evet, aile apartmanları gerçekten edebiyat konusu.
• Aile kavramı size ne ifade ediyor?
Derya Karadaş: Tamamen empati geliyor aklıma. Empati birbirini anlama üzerine, dayatma değil. Her denge orada biraz şaşıyor. Bütün ailelerin yapısı kendi fikrini önemseme ve kendini dayatma. Oysaki herkes birbirinden çok farklı. Renkli, saçma, normal. Bunların bir arada olması tamamen empati.
Haki Biçici: İçeriden şöyle bir şey çalışıyor tabii ki; "Ailem kim? Atıyorum bu 20 kişi. Hadi ben bir liste yapayım, bu 20 kişi benim listemi uygulasın, sana diyeyim ki bu listeyi uygula" yani içeriden böyle bir şey çalışıyor. Çünkü herkes bunları yapsa herkes çok mutlu olacak falan gibi bir şey düşünüyoruz ama. Halbuki o ailemdeki 20 kişi de benimle ilgili böyle şeyler düşünüyor. Böyle bir durum yok.
Derya Karadaş: Bir anlamda oradaki o saçmalıktan ve farklılıktan da biz olabiliyoruz, şekilleniyoruz gibi bir durum.
Sarp Apak: Küçükken koşa koşa bayramlarda seyranlarda kuzenlerimle buluşmak için heyecandan öldüğümüz günler hepimizin aynıydı. Şimdi öyle değil, birbirimizden kaçmıyoruz ama sonuçta yaşamlar bizi ayırdı. Bazıları değişti, ben değiştim.
Haki Biçici: O organik giysilerimiz değişti. İsteklerimiz değişti.
Sarp Apak: Bu değişimi kabul etmek pek mümkün değil ailede. Çünkü değişmek ayıp bir şey aile kavramı içerisinde. Halbuki en güvendiğin adam değişebiliyor.
Haki Biçici: Bizim hikâyede de bu değişkenliğe karşı bir şey oluyor. Yani eğer bu değişkenliği kabul etmezsen hikâye garip değişiyor gibi bir mevzumuz var.
Derya Karadaş: Maalesef paranoya başlıyor.
Sarp Apak: 24 saat bu insanlarla biz bu aileyi 24 saat boyunca. Biz bu aileyi gözetliyoruz aslında 24 saat boyunca... Senaryoyu okuduktan sonra çok hoşuma giden bir klostrofobik bir durumu var filmin; ev küçücük, 50 kişi var, her yer terlik, her yer çorap. Sonsuza kadar kolonya dökülüyor. Ucu bucağı gelmeyen teyzeler, öpmeler. Yani çok klostrofobik bir durum var. Bir ölüm var. Zaten tabut duygusu var filmde. Boğucu bir şey var. Bu bir komedi filmi ama benim hoşuma giden şey zaten bu olmuştu. Komedi deyince biz de parıl parıl zıplayan insanlar. Öyle bir şey değil yani. Bu sıkışmışlık ve "Yeter be sus" dedirtme duygusu. Eğer düşündüğümüz gibi olduysa bence seyircinin de böyle aynı duyguları hissedeceğini düşünüyorum.
Haki Biçici: Hepimiz eğer âşık oluyorsak hepimiz bir şekilde birilerini de kaybediyoruz ve ölüm duygusu da aslında aşk duygusu gibi hepimizin yaşadığı bir hikâye. O yüzden bizim 'İyi Bir Aile Değiliz'de de mevcut kendi toplum olarak yaşadığımız bu ölüm duygusuna "Ya evet ya tamam öldü, üzüldük. Hepimiz öleceğiz bir noktada ama bir de böyle bir tarafı var" diye anlattığını düşünüyorum açıkçası.
• Bir oyuncu olarak gelen projelerdeki kriterleriniz nelerdir?
Derya Karadaş: Ben tamamen hikâyeye odaklıyım. Ben hikâyeyi çok seviyorsam ve o hikâye içinde bana önerilen karakterde bir şey hemen canlanıyorsa bayılarak oynadığım işler oluyor.
Sarp Apak: Ben de sadece senaryonun gücüne bakarım. Tabii ki yönetmen çok önemlidir bazen ama tecrübe ettiğimiz için artık uzun yıllardır zayıf bir senaryo, iyi bir yönetmen, iyi bir oyuncu da kurtaramıyor. Senaryo güçlü olduktan sonra etrafındaki herkesin görevi de çok hafifliyor. Sadece gerçekten uzman olduğunuz mesleğinizi yapmaya başlıyorsunuz. Haki benim canım arkadaşım ama bu senaryoyu beğenmesem ben çok zor da olsa uygun bir şekilde projede yer alamayacağımı söylerdim. Bu aramızda bu dürüst yere sahibiz ama senaryo Haki değil hiç tanımadığım birisinden de gelse aynı oranda heyecan verici bir senaryo. Zaten elindeki malzeme güçlü olduğu için kimi koysa hepsi kabaca "Ben varım" dedi. Yüzde 90 oranında kimin önüne koyduysa o senaryo, o insanlar hepsi şu an projede. Senaryonun gücü her şeyden büyüktür. Proje, yönetmeninden de oyuncudan da hepsinden de şu anlamda büyüktür; bireysel çabanız da siz güzel olan bir şeyi belki daha hoş hale getirirsiniz ama hiç bir şey yokken oradan bir şey yaratmaz.
Haki Biçici: Yani şöyle oldu tabii ki daha 20'li yaşlarda falan "Ya belki senaryodan da çok iyi anlayamadık" ya da o sıradaki güncel duygumuz, maddi kaygılar bizi oraya itti ama şunu gördük senaryoda eğer bir başı sonu belli değilse ne kadar çırpınırsak çırpınalım o kadar antipatik bir yere gittiğini de gördük. Ben zaten şöyle bir risk alamazdım. Senaryoyu insanlara gönderirken bu insanları ikna etmeyecek bir risk alamazdım. O yüzden üzerine birazcık çalıştığım çalışmadan ziyade etrafımdaki profesyonellere okutarak ilerlettiğim bir süreç oldu. Çünkü o sürecin dışında "Hadi artık kaç yaşlara geldik, vur kaç yapalım" gibi planlarda değiliz çünkü öyle bir senaryoda eğer bir mevzu yoksa o hiçbir işe yaramıyor. Sadece rezil rüsva oluyor. Özellikle komedide... Ben dramada da oynadım, dramada bir şey olmuyor, anladınız mı? Yani dramayı bir şekilde "O sahne geçti" diyorsun ama komedide çok rezil rüsva oluyorsunuz.
• Unutulmuyor...
Sarp Apak: Hayır, kendiniz de unutmuyorsunuz.
Haki Biçici: Bakın etraf unutsun, etrafı umursamayın ama böyle seneler geçiyor. "Ah diyorsun o sahnede ne kadar kötü oynadım ya... Daha az kötü oynayamaz mıydın" diyorsunuz.
Sarp Apak: Oynamanın dışında mizahına inanmadığım bir şey yapıyorsun. Böyle böyle şeyler. Çok çok kötü şeyler oluyor.
Haki Biçici: Bir de üzerine mizahı koyuyorsun çok kötü şeyler oluyor. O yüzden benim en azından oyuncu arkadaşlarıma ya da çevreme "Haydi bakın ben zekâyı teslim ediyorum size, "Benim de zekâm bu" diyebileceğim işe birazcık çalışıyor olmam lazımdı. Çünkü bu bir risk. O noktada çalıştık. Çalıştığımız ve işlemeyen yerleri o zekâyla bir yere getirdik.
• Peki son olarak 'İyi Bir Aile Değiliz', izlemeye gelen seyirciye ne söylemek istersiniz?
Haki Biçici: 'İyi Bir Aile Değiliz' ile ilgili benim hissim; ben bütün kodumu Yeşilçam'dan aldım. Hâlâ Yeşilçam filmlerini çok keyifle izliyorum yani. Hâlâ 1975'te, 1978'de, 1979'da çekilen filmler beni çok heyecanlandırıyor. Bu benim romantik isteğimle, bir nostalji isteğimle alakalı değil. O zamanın sinemasının çok iyi prova edilmiş ve çok iyi yazılmış olmasıyla alakalı. Şu an hala bir 'Tosun Paşa'yı 'Kanlı Nigar'ı açtığımızda çok iyi olmasının sebebi "Ya o dönemde insanlar çok iyi oyuncularmış.." bu öyle bir şey değil yani çok iyi prova edilmiş.
Sarp Apak: Tiyatro temelli bir de her şey.
Haki Biçici: Ekip de biz Sarp ile tiyatro yaptık, Derya ile Sarp dizide oynadılar. Hepimizin bir fazladan işleri var. Erkan Kolçak Köstendil ile Kaan Yıldırım'ın işi var. Ben Erkan'ın tiyatro metninde üç sene oynadım, hepimizin organik bağları var. Bu organik bağlar aslında bir dil oluşturuyor ve bu dili eğer topluca gerçekleştirebiliyorsak aslında izleyici buna açık ve izleyici aslında bunu bekliyor. Biz sadece izleyici ne istiyor üzerinden bir kurgu yapıyoruz. Gişede çok iş yapmış bir mevzuya yaklaşacağını düşünüyoruz. Halbuki o öyle bir şey değil. İzleyici başı sonu olan bir şeyi tutarlı bir şekilde oynanmasını ve izlemek istiyor. İzleyici öyle oyuncunun yüksek performans sergilemesini, saçma sapan kaşını gözünü sağlamasını istemiyor hatta çok antipatik buluyor. Biz nasıl antipatik buluyorsak izleyici bizden daha farklı bir yerde değil, izleyici bizden daha akıllı, daha çok izliyor. O yüzden izleyicinin o aklını şey görmeden, garip bir yerde görmeden, hakir görmeden izleyicinin o aklına uygun bir şey yapmaya çalıştık. Bence yaptık gibi geliyor. Yani izleyiciyi tuhaf bir noktaya koymadan bir iş yaptık, izleyiciye saygı duyarak bir iş yaptık. İzleyiciyi akıllı bularak bir iş yaptık. Akıllı bir iş yaptık. O akıllı insanlar buluşacaklar diye düşünüyorum.
Derya Karadaş: Benim için de öyle. Ben İyi Bir Aile Değiliz filminin hikayesini, karakterlerini ve filmin kadrosunu çok ama çok seviyorum. O yüzden de bu filmi izlenilmesini ve sevilmesini çok istiyorum.
Sarp Apak: Evet çok. Haki her şeyi çok güzel anlattı. Teknik olarak çok iyi bir ön hazırlık var ve planlı bir şekilde bu tercih edildi. Hepimizin burada buluşması, hepimizin içine sinen bir şey olması... O yüzden umarım seyirci de bizimle aynı şeyi hisseder. Ailecek, arkadaş grubuyla, sevgiliyle, eşle, herkesle gidip izlenebilecek bir film var. Yeşilçam kodları detayını da seviyorum. O film insanı nasıl mutsuz etmez? Her zaman hüzünlü. Filmden bile bir garip çıkarız ya. Aynı şeyleri hissettiğim bir proje. Umarım izleyici de bizim gibi düşünür. Herkesi salonlara davet ediyorum.