HT Gastro
Keşfet

Terk edilmiş fabrikayı eve dönüştürmesi 45 yıl sürdü

Ricardo Bofill, Avrupa'da yaşamış ve arkasında devasa ölçekte etkileyici pek çok eser bırakmış 20. yüzyılın en önemli postmodern mimarlarından biri kabul ediliyor. 45 yıl süren evi ve Açlık Oyunları filmine ilham veren toplu konut projesi ile ünlü.

Giriş: 08.07.2025 - 02:22 Güncelleme: 10.07.2025 - 01:15
Haberler Gastro Keşfet Terk edilmiş fabrikayı eve dönüştürmesi 45 yıl sürdü
1

İspanyol mimar Ricardo Bofill, 45 yılını, Barselona yakınlarında, Birinci Dünya Savaşı döneminden kalma, terk edilmiş bir beton fabrikasını yemyeşil ve modern bir eve dönüştürmekle geçirdi.

2

Bofill, 1973 yılında bu beton fabrikasını görür görmez aşık oldu ve satın aldı.

3

45 yıl boyunca ekibiyle birlikte çalışarak yapının endüstriyel kabuğunu korudu, içine doğayı dahil etti ve onu bir sanat eserine dönüştürdü: Adını da La Fábrica koydu.

4

Yapının bazı kısımları yıkıldı ve gizli kalmış formlar ortaya çıkarıldı. Korunmuş silolar ofis alanlarına kalan kısımlar stüdyo, galeri, bahçe ve eve dönüştürüldü.

5

Hassas bir inşaat çalışmasıyla iç mekanlar aydınlık ve rüya gibi, yüksek tavanlar, geniş açık alanlar ve nötr, minimalist bir dekor ile donatıldı.

6

Ricardo Bofill yapıyla ilgili şunları anlatıyor: "Bu yerin çelişkileri ve belirsizliği beni büyüledi. Fabrikayı tamamen yıkmak yerine, kendi beton sertliğini dönüştürerek korumaya ve bir sanat eseri gibi şekillendirmeye karar verdim.

7

Hayatım burada geçiyor. Burayı çok seviyorum. Burada, başka hiçbir yerde olmadığım kadar mutluyum, çalışıyor ve üretiyorum. Burası konsantre olabildiğim ve kafamı toplayıp işime odaklanabildiğim tek yer.

8

Binaya ilk girdiğimde devasa silolar, yüksek bir baca, 4 kilometre uzunluğunda yer altı tünelleri ve iyi durumda makine odaları buldum.

9

Gelecekteki mekanları hayal etmeye başladım ve 1. Dünya Savaşı'ndan bu yana gelişen farklı estetik ve plastik eğilimlerin bu fabrikada da mevcut olduğunu fark ettim."

10

Bofill binayı yıkarak dört ana alan çıkarmış: Bir stüdyo, bir sergi salonu, bir yaşam alanı ve bahçeler.

11

Her odanın kendine özgü bir amacı var. Ve hiçbir oda birbirine benzemeyecek şekilde tasarlanmış.

12

Stüdyo kısmı, Bofill'in şirketi için önemli bir alan, çünkü takım çalışmasını temsil edecek şekilde düzenlenmiş. Bir çok mimarı da fabrikayı evi olarak kullanmış.

13

Stüdyo kısmı bol doğal ışık alan, çok aydınlık ve ferah bir açık plan.

14

Bofill 2022'de ölümüne dek verdiği pek çok söyleşide, bu fabrikadan bahis açıldığında, oradan başka hiçbir yerde yaşamak ve çalışmak istemediğini söyledi. Ölene kadar da burada yaşadı.

15

Katedral ismini verdiği geniş iç mekan; toplantılar, sergiler, konserler ve diğer etkinlikler için kullanılıyordu.

16

Katedralin üzerinde, yeşil çatılar ve teraslar bulunan yerde Bofill'in konutu var.

17

Kompleksin tamamı, sanayi bölgesinde bulunmasına rağmen bir vaha hissi yaratması için, bazıları çatılarda olmak üzere her yer yemyeşil bahçelerle donatıldı.

18

Yeşillikler duvarlara tırmanıyor, çatılardan sarkıyordu.

19

Bofill, La Fábrica'yı hiçbir zaman tamamlanmayacak, sürekli devam eden bir proje olarak gördü. Tıpkı kendi hayatı gibi.

20

Fabrika, kendisi yaşlandıkça şekil değiştirecekti. Böyle hayal etti.

21

Bofill hayatı boyunca, bir mimarın, terk edilmiş ve köhne bir fabrika bile olsa elindeki her şeyi bir sanat eserine dönüştürebileceğine inandı.

22

Mimar yetenekliyse, herhangi bir alanda istediği herhangi bir kullanım alanını kurgulayabilir ve bunu gerçeğe dönüştürebilir, diyordu.

23

Bofill, Avrupa'da yaşamış ve arkasında devasa ölçekte etkileyici pek çok eser bırakmış 20. yüzyılın en önemli postmodern mimarlarından biri kabul ediliyor. Mimarideki estetik değer ve Bofill'in vizyonu açısından bilinmesi gereken bir diğer önemli eseri Les Espaces d'Abraxas.

24

Paris'in doğusunda yer alan postmodern bir konut kompleksi olan Les Espaces d'Abraxas, Bofill tarafından 1978-1983 yılları arasında inşa edilmiş. Bofill bu eserinde kendi kendine yetebilme yeteneğine sahip bir topluluk oluşturmayı amaçlamış.

25

Bu yapı benzersiz tasarımı, gerçeküstü ve dramatik bir atmosfer yaratması sebebiyle de pek çok filme ilham olmuş. Özellikle 2012 yapımı "Açlık Oyunları" (The Hunger Games) filmine...

Bu içeriği paylaş