Siyaset tuhaf bir şey sevgili okur. Hani anlatabilmek için binlerce örnek verilir, binlerce yılın özetiyle tek cümleyle de özet geçilebilir…
Ama ne bileyim şu denk geldiğimiz çağ içindeki siyasetçi profili kolay tanımlanabilir gelmiyor bana. İsim anmaya gerek yok, fotoğraf ortada…
ABD seçimlerinden çekilip adaylık koltuğunu halefi Kamala Harris’e bırakıp üzerine ağır bir de yenilgi alan Joe Biden üzerinden gidelim…
Kendisini önceki güne kadar “hayaletlerle el sıkışan adam” olarak anmayı düşündüğüm Biden, öyle bir karara imza attı ki, sanırım işlediği tüm günahları misliyle çarpıp yazdırdı amel defterine…
Rusya-Ukrayna savaşında tarafı belli olsa da yapmadıklarıyla “temkinli” bir yönetici profili çizen ABD başkanı, 25 Ocak’ta koltuğu devretmeden önce Ukrayna’ya “saldır evladım” telkini vererek önümüzdeki yılları yerle yeksan etti resmen…
“Benden sonra tufan” diyen her kim varsa lanetliler defterine yazılan dünya tarihinde kendine okkalı bir yer açtı…
Önce uzun menzilli füzelerini, ardından da yok edici mayınlarını Ukrayna ordusunun kullanımına açtı. Haberi duyan Ukrayna lideri Zelensky’nin ilk demeci “artık füzeler konuşacak” oldu ve konuşturdu da…
Rusya tarafı boş durur mu, o da “Nükleer Doktrin” tanımını genişleterek “davrananı yakarım” tehdidini masa üstüne koydu. Geldik mi yine kıyamet noktasına?
Buradan sonra ne olacağı konusunda az çok herkesin bir fikri var. Akla ilk gelen de muhtemel bir dünya savaşı. Çıkar ya da çıkmaz bilemem. Biden görür mü görmez mi, onu da kestiremem.
Ama şu kadarı net ki “siyaset bunaması” ismini koyduğum bir hastalık var ve bu artık şimdiyi değil, yarını da rezervi altına alıyor…
Bu bir çağ kırılmasıdır. Onurlu kaybedenlerin devri bitti dostlar. Yeni çağın adını varın siz koyun. Tabi insana yarını görecek kadar yaşayabilme şansı tanırlarsa; lider koltuklarını istila eden bu siyasi bunaklar!
***
Çocuk ne değildir?
Bu yazı “Dünya Çocuk Hakları Günü”nde kaleme alındı. Çocuğun yeri her toplumda müstesnadır ama farklarla…
Kimi ufku yerine kor, kimi başının üstüne. Kimi ucuz iş gücünün dinamosu yapar kimi adı konmuş köleliğin. Kimi için çocuk filizdir kimi için kırılırsa yerine yenisi konacak biblo…
Ülkemizde çocuğa bakışı bu saydıklarımın hepsiyle tanımlayabiliriz. Çünkü kafamızla birlikte anlamları da karışık hale getirdik. Çocuğun ne olduğundan ziyade ne olmadığının tanımını koymak gerekiyor aslında. Misal şuradan başlayarak;
“Çocuk, elinde okul karnesi yerine daha 14 yaşına girmeden 80 küsur suç dosyası taşıyan bir büyümüş de küçülmüş insan değildir"...
***
Yine kapak yaptılar!
İngilizlerin ünlü “The Economist” dergisinin yeni yıla doğru yayınladığı fütürist kapağı bekleyenler muradına erdi…
Dergi 2025 kapağında yeni ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ı merkeze koyup etrafına felaketleri ve neden olacak kişileri vinyet halinde yayınladı…
Görünen köy kılavuz istemez. Bugüne kadar bu meşum kapaklarıyla hiç karavana atmayan dergi 2025 yılını daha gelmeden “kaos yılı” ilan etti…
Kapağı görüp de o klişe Nostradamus, Baba Vanga ya da Simpsons kehanetlerini mumla aramayacak kimse kalmamıştır bana göre…
Zor bir yılın geldiği belliydi. The Economist kehanet kapağıyla da iyiden iyiye göstermiş oldu kendini…
“Türkiye bu kapağın neresinde?” diye merak edenler için. Görünürde hiçbir yerinde ama anlayan için her yerinde…
Dünyanın en kadim coğrafyalarından Ön Asya ve Orta Doğu’da son birkaç yılda top yekûn kaderi değil, kederi yaşadığımızı düşünürsek hele; şimdiden geçmiş olsun!
***
Bardağı dolu görmem lazım…
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı ayıplı gıda listesinde hiç öyle büyük markaların ürünlerine rastlamamış olmamızın nedenini merak eder oldum…
Öyle ya, Kastamonu’nun herhangi bir köyündeki et lokantasının adı kabak gibi yazarken, burnumuzun dibinde türeyen yüzlerce markette kapışla giden birçok ürünün ismini mikroskopla arıyorsunuz. Yoklar…
Yarısı dolu bir bardağı merkez alalım. Bardağın dolu tarafından görünen, şu ana kadarki incelemelerde bilinen markaların hiç açığının olmadığı…
Ha, boş tarafından görünen de örneklemenin küçük üretici ya da esnaftan büyüğe doğru sıralandığı…
Ben bardağı dolu görmek istiyorum. Büyük markaların ürünlerinden alınan numunelerin olumlu sonuçlarını görene kadar da bardak hiç dolmayacak. Yanlış mıyım?
***
Adalet hemen şimdi!
Topyekûn teslim olduğumuz öfke pandemisi gösteriyor ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bunca cinnet, cinayet, linç, taciz, tecavüz ve katliamın başka bir izahı yok…
Hanede, sokakta, trafikte, işyerinde, okulda, hastanede ve hatta huzurevinde aradığımız huzura ulaşmamız pek de mümkün gibi görünmüyor…
Belki bu yüzden insanlar artık adaletin yeniden tanımının şart olduğu tespitinin üstünde tepiniyor. Sırılsıklam delirdiğimiz şu tuhaf günlerde naçizane çağrımdır…
Anayasayı da konuşun, siyasetinizi de yapın. Hatta dilerim tekrar yaşanmaz, birbirinizin yakasına da yapışın…
Ama bakın Allah’ın ismini veriyorum; şu tanımlanamaz adalet kavramını sil baştan ele alıp toplumun gazını alacak bir ceza kanununu bekletmeden eyleme geçirin…
Et pahalı zaten ona para veremiyoruz da, et yokluğunda birbirimizi yemeyelim. İnsan geldik, Zombi gitmeyelim...