Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya "Şok ve Dehşet" savaşının sonu…

        GÜN yüzü görülemeyecek boyutta bombardıman yapılacak, ardından ABD 3. Piyade Alayı öncülüğündeki silahlı kuvvetler Bağdat’a girecekti…

        Altyapı sistemi kalmamış, temel ihtiyaçları konusunda halkın açlık sınırına dayanmasının ardından gelen askerlere herkes boyun eğecekti…

        ABD, 1996’de iki askeri tarafından geliştirilen, “Şok ve Dehşet” adını verdiği bu yöntemi, 2003’te II. Körfez Savaşı’nda hayata geçirmek için adım attı.

        Uygulamada oldukça aksaklıklarla karşılaşmış olsa da sonrasındakilerde de uygulamaya devam etti…

        Burada hedef karşı tarafın direnişçilerine ağır kayıp verdirmek, kendi ordusunda ise görece az kayıpla işgali sonlandırmaktı.

        Sonrasındaki tüm çatışmalarda çok benzer taktiklere başka ülkeler de başvurdu.

        ABD Afganistan’da, Rusya Ukrayna’da, İsrail de Gazze’de aynı yöntemi kullandı…

        Aslında Türk Silahlı Kuvvetleri dahil bir çok ordunun Harp Akademisinde temel kitap olarak okuttuğu Clausewitz’in başyapıtı “Savaş Üzerine”den günümüze savaşın doğasına kıyasla, araçları ve türlerinde büyük dönüşüm sağlandı…

        SAVAŞIN YENİ DÖNEMİ

        Şok ve Dehşet üzerine kurulu olan savaş dönemi bitti veya günümüz şartlarına göre evrimleşti…

        Ünlü komutan Clausewitz’ten bu yana devam eden düşmanın fiziksel kabiliyetlerini ve direnme iradesini yok etmeye dayanan ezici ateş gücü dönemi bitti.

        Ancak bir tek unsuru değişmedi…

        O da girilen savaşta kaç kayıp veya ağır yaralı verildiği hakkında en küçük verinin karşı tarafın eline geçmemesi kuralı…

        Bugün İran ile İsrail arasında veya Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta olsun taraflar ölen ve yaralanan askerlerinin sayısını gizlemek için elinden gelen çabayı gösterirken, karşı taraf da ortaya çıkarmak için elinden gelen çabayı gösteriyor…

        İTHAL ASKER DÖNEMİ

        Şurası açık ki Rusya da Ukrayna da büyük kayıplar verdi…

        Bunun sonucu yeni bir sürecin de kapısını araladı, yakın geçmişte vekâlet savaşçıları söz konusuyken, bugün ithal asker dönemine geçildi.

        Rusya, Ukrayna’da savaşmak için Kuzey Kore’den asker ithalat etti…

        Bu durum beraberinde Kremlin’in büyük kayıplar vermesi karşısında kayıplarını telafi etmek için adım attığı şeklinde yorumlanmasını da beraberinde getirdi.

        RUSYA’NIN ASKER KAYBI NE KADAR?

        Peki, durum Rusya açısından bu denli sıkıntılı mı?

        Bir grup sivil toplum örgütü, akademisyen ve bağımsız gazeteci araştırmacı Philip Tetlock’un Süpertahmin kitabına konu olacak bir yöntemle Rusya’nın kayıp asker sayısını çıkarmak için uğraşıyor.

        Bir ordunun savaşma yeteneğini belirleyen en önemli unsur olan ölen veya bir daha savaşamayacak derecede ağır yaralanan asker sayısını ortaya çıkarmak aslında Kremlin’e karşı yürütülen soğuk savaşın da bir parçası gibi görülebilir…

        Batılı medyada yer alan haberler arasında yer alan haberlerin aktardığına göre bu işi yapanlardan biri de bağımsız Rus haber ajansı Mediazona ve BBC Rusça Servisi…

        Rus gazetelerinde yer alan ölüm ilanları ile kamu verisi olarak kayda düşen mezarlık defin rakamlarından yola çıkmışlar.

        Bir de son dönem öldürülen askerlerin yakınları tarafından açılan miras davalarındaki rakamları ele almışlar; Rusya’nın kamu Noter veri tabanına girip rakamları çekmişler…

        Mezar taşlarının fotoğraflarında yer alan yazılardan yola çıkarak bir başka veri seti de oluşturmuşlar.

        Buldukları rakam bu aya kadar iki yıl içinde Rusya’nın 78 bin asker kaybı verdiğine işaret ediyor.

        Hesaplarına göre Ukrayna’nın bu süredeki kaybı da 65 bin civarında…

        Ancak bunu gerçekçi bulmuyorlar; daha fazla olduğu görüşünü taşıyorlar…

        Pandemi döneminde de uygulanan istatistik yöntemini miras davalarında da kullanarak sayıyı tahmin etmeye uğraşıyorlar.

        Vardıkları sonuç 150 bin kadar kaybın verildiği noktasında…

        KAÇ ASKER AĞIR YARALANDI?

        Ağır yaralanan askerlere ilişkin de ilginç bir yönteme başvurmuşlar…

        Elde ettikleri askeri personel isimlerinin listesinden yola çıkarak gazilere ödenen tazminatları ele almışlar; oradan savaşamayacak durumda olan ağır yaralanmış asker sayısını bulmuşlar.

        Tahminleri her ölen askere karşılık iki kişinin daha ağır yaralandığı yönünde…

        Dolayısıyla bugüne kadar ağır yaralanan veya ölen Rus asker sayısına ilişkin tahminleri 405 ile 480 bin arasında.

        NATO istihbarat verileri ise 600 bin gibi bir öngörüyü yansıtıyor; ancak soğuk savaşın getirdiği moral bozmayı da hesaba katıldığında gazeteci ve akademisyen araştırmacıların rakamları daha gerçekçi görünüyor.

        Rusya’nın Ukrayna karşısındaki avantajı ise Rus Savunma Bakanlığı verilerinde askerlik hizmeti için uygun olduğu sonucuna varılan 33 milyon erkeğin bulunduğunu göstermesi…

        Bu Ukrayna’nın savaş öncesi nüfusuna eşdeğer…

        Bir de Rusya’nın bütçe verilerine bakmışlar, askerlerin iaşe ve maaş gibi giderlerinden yola çıkarak her gün 900 kişinin Rus Ordusu’na katıldığı sonucuna varmışlar.

        Şimdi şu soru yöneltilebilir:

        Bu denli fazla askeri varken Kuzey Kore’den neden asker getirdi?

        Neden Rus erkeklerinin savaş bıkkını olmalarından kaynaklanıyor.

        Pentagon raporlarına göre Ukrayna birliklerini Kursk bölgesinden çıkarmak için 50 bin Rus ve Kuzey Kore askerine ihtiyaç duymuş…

        RUSLAR KUZEY KORE’YE NE VERECEK?

        Burada sorulması gereken önemli bir soru var…

        Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da dün gazeteci arkadaşlarıma, Batı’nın da aynı kaygıyı taşıdığını belirterek benzer bir yaklaşımda bulunmuş:

        “Ruslar bu kadar asker karşılığında Kuzey Kore’ye ne verecek?”

        Önemli bir nokta, çünkü Kore Yarımadası 1955 sonrası dengeye geldi ve o günden bu yana da denge değişmedi.

        Şimdi o dengeyi değiştirecek yeni bir hamle, savaşın küresel yayılımını da beraberinde getirir.

        Aslında bugün yaşanan da küresel savaşın el altından yürütülmüş hali…

        Bütün bunlar da hem bölgenin hem de Dünyanın diken üstünde bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.

        Üstelik eller de nükleer silah tetiğine her gün biraz daha yakınlaşıyor…