Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemiz tarihte birçok uygarlığa yurt olmuş topraklardır. Neresini kazarsanız kazın, geçmişin tarihi fışkıran Anadolu toprakları, dünyada bekli de ilk sırayı alır. Marmaray’ı yaparken kazılarda çıkan tarihi eserlerle bile yeni bir müze kurabilirsiniz.

        Bizler maalesef üzerinde oturduğumuz, bu hazineyi iyi değerlendiremiyoruz. Yurtdışı seyahatlerimizde, ülkelerin tarihi yapılarını nasıl koruduklarını ve bu eserleri turizm alanında pazarlayıp, nasıl gelir elde ettiklerini, ayrıca Türkiye’den kaçırılan tarihi eserleri, kendi müzelerinde utanmadan nasıl sergilediklerini gördük. Bu eserlerin en büyüğü, dünyanın 7. harikalarından biri olan Zeus tapınağı Almanya’da sergilenmektedir. Türkiye’den kaçırılıp Amerika Birleşik Devleri dahil birçok ülkede sergilenen tarihi eserlerimiz mevcuttur. Kültür Bakanlığı’nın bu eserleri geri getirmek için hukuk savaşı verdiğini biliyoruz. Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, bu eserlerin yurda dönüşü için yaptığı mücadele sonucunda bazı tarihi eserleri geri getirmeyi başarmıştı. Bildiğim kadarıyla bu konuda devam eden çalışmalar var. İnşallah netice verir, tarihi eserlerimiz gerçek yerlerinde sergilenir. Maalesef bizler elimizdeki değerleri kaybettikten sonra değerinin farkına varıyoruz. Önemli olan bu eserleri kaybetmeden, onların kıymetini bilmek ve gereken değeri vermektir.

        İzmir’de, Kordonboyu’nda olduğu gibi... Tarihi yapıları yıkıp onların yerine 8 katlı apartmanlar diktik. Hile yapıp ilk iki katını eskiye benzetip, üzerine hiç alakası olmayan 6 kat daha ilave yapı yaptık. Sözde tescilli yapıyı koruduk.

        PLAN YAPTIK, YETMEZ

        1800’lü yılların sonu 1900’lü yılların başında yoğunluk olarak Buca ve Bornova’da geniş bahçeler içinde yapılan Levanten konakları, şimdilerde yıpranmış, sahipsizlikten ve bakımsızlıktan artık yok olmaya başlamışlardır. Bu yapıları korumak, restorasyon yapmak elbette çok zor ve pahalı bir iştir. Bu yüzden bu yapıların sahipleri, bu yerleri güçleri yetmediği için kaderine terk etmişlerdir.

        Belediye başkanlığı dönemimde Ege Üniversitesi’yle ortak bir çalışma yaparak eski Buca’da, tarihi binaların olduğu bölgenin koruma planını yaptık. Koruma Kurulu’ndan geçirip planı onadık. Artık bu bölge koruma altındadır.

        Fakat koruma planı yapmak yeterli değildir. Önemli olan koruma planı içindeki mekanların, röleve, restorasyon projelerinin hazırlanıp, binaların onarılmasıdır. Yalnız koruma planı yapılıp onarım yapılmıyorsa, yapılan koruma imar planının hiç bir değeri yoktur. Bu yapıların onarımı için ciddi kaynak lazımdır. Çevre vergisinden kesilen paylar ve Kültür Bakanlığı’nın hibe şeklinde verdiği küçük ödenekler, bu yapıların restorasyonuna yetmemektedir. Bu yüzden güzelim yapılar hızla yok olmakta, tarihin derinliğine gömülmektedir.

        Kültür Bakanlığı başta olmak üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve ilgili belediyeler, ortak bir çalışma ile bu yapıları yok olmadan tekrar eski günlerine döndürebilir. Halkın hizmetine de verilirse bu tarihi yapıları yok olmaktan kurtarmış oluruz.

        Diğer Yazılar