Hatırlayanlar, bilenler Rahmetli Süleyman Demirel’in siyasetini beğenir ya da beğenmez o ayrı ama siyaset filozofluğunu, müthiş tespitlerini ve özellikle de “siyasi aforizmalarını” beğenmemek elde değildir.
Muazzamdır.
“Yürümekle yollar aşınmaz” kadar iyi bir özgürlükçü demokrasi tarifi az yapılmıştır.
“Ege bir Yunan gölü değildir, Ege bir Türk gölü de değildir, binaenaleyh Ege bir göl de değildir” cümlesi, jeopolitiğin halka en basit haliyle aktarılmasıdır.
Ve tabii son zamanlarda çok sıkça duyduğumuz, “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” cümlesi de çok önemli bir iktidar-ekonomi ilişkisindeki kopmaz bağlantıyı anlatır.
Aslında bugün yaşadığımız pek çok şeyi, Demirel’in aforizmalarında görebiliyoruz.
“Dünün güneşi ile bugünün çamaşırını kurutamazsınız” da bu aforizmalarından biridir.
Ve gördüğüm kadarı ile bugün yapılmak istenen de budur.
İktidar sürekli olarak, geçmişten dem vuruyor ve toplumun, seçmenin geçmişten kaynaklanan bir "refah” borcu olduğuna seçmeni inandırmaya çalışıyor.
Oysa her dönemin borcu, o dönemin seçimleri ile ödenir.
Tabii alacakları da tahsil ediliyor.
Bakın size bir ekonomik tablo sunacağım.
Çalışmayı benimle paylaşan ekonomi profesörü bir dostum.
Ekonomide işlerin nispeten yolunda olduğu son yıl olan 2013’ü baz almış.
O yıl için TÜFE endeksi 222.33, Reel Gelir Endeksi de 100 olarak kabul etmiş.
O günden bu yana 10 yıl içinde TÜFE endeksi her yıl düzenli olarak artmış.
Başkanlık sistemine geçildikten sonra TÜFE endeks artışındaki ivme hızla yükselmiş.
Buna mukabil önlem almak yerine kamu kaynakları elden çıkarılarak, bunun gelir endeksi üzerinde yaratacağı bozulma engellenmeye çalışılmış.
Ve 2022 yılına gelindiğinde artık kaynaklar da tükendiği için Reel Gelir Endeksi hızla aşağı inmiş, bir yıl içinde 103’ten, 76.7’ye gerilemiş.
Üstelik de bu durum TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verilerine göre.
Eğer bu hesaplama İTO verilerine göre yapılmış olsaydı Reel Gelir Endeksi yüzde 65 civarında, ENAG verilerine göre yapılsa idi yüzde 50’ler düzeyinde olacaktı.
Bu şu demek.
Bir yıl içinde resmi verilere göre yüzde 30’a yakın, yarı resmi verilere göre yüzde 40, gayrı resmi verilere yüzde 50 fakirleştik.
Ve bu fukaralaşmanın faturası bütünüyle ücretli kesime, orta gelir grubuna fatura edildi.
Bu seçimde sandığa girecek olan işte bu faturadır.
Din iman söylemleri elbette etkilidir.
Hacı hoca taifesinin çağrısına kulak verecek olan da muhakkak vardır.
Asla satın alamayacağı otomobilin önüne yatan da tabii ki, olacaktır.
Ama sandığın asıl göstereceği, “Dünün güneşi ile çamaşırın ne kadar kurutulmuş” olacağıdır.
Yine Demirel’in dediği gibi, “Açım diyene, geber diyemezsiniz.”