Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ■ Alternatif Sevgililer Günü yazısıdır.

        İNSANOĞLU tuhaftır. "Âşık insanoğlu" daha da tuhaf.

        Mesela... Çoğumuz yaparız bunu; âşık olduğumuz kişiyi insana ait olmazsa olmaz "organsal eylemler"den "azade" farz ederiz.

        O geğirmez, sümkürmez, gaz çıkarmaz!

        Aksi aşkın romantizmine uygun düşmediğinden akıl peşinen reddeder.

        Hani, nasıl "ana-babamızı sevişirken düşünemeyiz"... Tıpkı onun gibi, âşık olduğumuz kişi de sümkürmez, geğirmez, pırtlamaz işte!

        Âşık olduğumuzda otomatikman gelişen bir "yok sayma" durumudur bu.

        Sonra yavaş yavaş onun da basbayağı "insan" olduğunu anlamaya başladığımızda...

        İlk nezlede mesela... Yanımızda "beyni mendile düşene kadar sümkürdüğünde"...

        Derken "ilk pırt"...

        Sonra bir gün beraber televizyon seyrederken, bir dalgınlık anında, burnun kurcalanması...

        Her birinde "aşkın nabzı" biraz daha düşer.

        Fakat biz o arada "artık anlaşamadığımızı" falan düşünürüz. Ayol adam aynı adam! Sadece sen onu salyasız, sümüksüz, gazsız zannediyordun!

        "Çok değişti" dediğimiz budur aslında. Evet değişmiştir; başka âlemlerden gelmiş insanüstü varlıkken "insan"a dönüşmüştür!

        Uzatmayayım; aşkın ömrünü kısa tutan şey "atık"tır.

        Fakat ne yapacaksınız, hayatınızı paylaştığınız birinden bunları nasıl, ne kadar gizleyebilirsiniz?

        Hele bu devirde!

        Daha ilk gün elde bir poşetle koşa koşa sevgilinin evine yerleşilirken...

        Bir de zaten "şimdiki âşıklar" saklama gereği duymuyorlar. Çok "doğal"lar canlarım benim... Fakat bu doğallık onlara "üç günü bulmayan aşklar" olarak geri dönüyor.

        Şimdi "Ben sevdiğimi her şeyiyle severim" diyenler olacaktır.

        Bakın, onlar ya yolun çok çok başındadır, yani henüz ortada gaz falan yoktur. Şiddetli bir nezle olunmamıştır, şu bu. O dönemde atıp tutmak kolaydır tabii...

        Ya da kendi bünyesi öyle gazlıdır ki karşıdakini her şeyiyle sevmeyip de ne yapacaktır? Yani onunki "olduğu gibi sevmek"ten ziyade "olduğu gibi sevilme" telaşıdır.

        Ha bir de hormon miktarı açısından, değil sevgilinin, "dünyanın bütün atıklarını yemeye hazır" insanlar vardır, o ayrı.

        Bakın; nikâh törenlerinde taraflara neden "iyi günde kötü günde" diye söz verdiriyorlar zannediyorsunuz?

        Yoksa "ilk sümkürmede" kaçacak da ondan!

        E, ne yapacağız peki?

        Annemle babamın gençliğine dönecek halimiz yok. Babam yatağa takım elbisesiyle girerdi. Evlenmeden önce karşılıklı muhallebilerine dokunmadan kalkarlarmış buluştukları muhallebiciden. Şimdi "kendininkini yiyip bitirdikten sonra sevgilisinin tabağına saldıran" gençlere nasıl derim...

        Neyse...

        Zaten bir şey yapalım diye yazmadım.

        Sevgililerin gününü şeytmek içindi... Kutlamak...

        MIŞ-MUŞ

        ■ İlk memeli böcekle besleniyormuş.

        Son memeliyse koynunda yılan besliyor! (Bkz. Kadına şiddet)

        ■ 50'den sonra seks daha güzelmiş.

        Az bulunduğu için kıymetli demek istiyorlar!

        Diğer Yazılar