Türkiye’de Siber Güvenlik Başkanlığı, 8 Ocak 2025’te yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kuruldu. Siber güvenlik konusunda dağınıklığın önlenmesi için böyle bir kuruma ihtiyaç olduğunu ben de bu köşede yazmıştım. Neticede Siber Güvenlik Başkanlığı kuruldu ve kısa süre önce Türk Telekom CEO’su Ümit Önal başkanlık görevine atandı. Bu başkanlığın temel amacı, Türkiye’nin dijital güvenliğini sağlamak ve siber tehditlere karşı dirençli bir ekosistem oluşturmak.
Ancak dijital güvenlik kavramının günümüzde boyutları her geçen gün genişliyor. Ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar kapsamında ilave tedbirler almak gerekiyor. Dijitalleşme ile birlikte güvenlikle paralel başka hususlar da ortaya çıkıyor. Bunların başında ise en az verilerin güvenliği kadar önemli olan veri koruma geliyor.
Veri merkezleri (data center) ve bulut teknolojileri günümüzün en önemli yatırım alanları. Buralarda verilerin nasıl saklanacağı, anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceği, yerli ve yabancı yatırımların hangi güvencelerle yapılacağı, veri transferleri ve trafiklerinin nasıl gerçekleşeceğine dair düzenleme yapacak, strateji belirleyecek bir kuruma da ihtiyaç var. Çünkü artık ülke ekonomileri giderek dijitalleşme üzerinden yükseliyor. Dolayısıyla ortaya çıkan verilerin korunması için de mevzuatlar, düzenlemeler gerekiyor.
Şimdiye kadar veri güvenliği denince akla “Kişisel Verilerin Korunması” geliyordu. Hatta bu amaçla kurulmuş olan Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK) var. Adalet Bakanlığı’na bağlı bu kurumun görev alanı belli. İsminden anlaşılacağı üzere “kişisel veriler” ilgi alanı. Peki şirketlerin, kurumların, şahısların sahip olduğu stratejik ve ticari derinliği olan veriler nasıl korunacak? Bunu hangi kurum yapacak? Ülkemizde bu alanda ciddi bir eksiklik var.
Yabancı ülke ve şirketlerin düzenlemelerinden uzak olarak kesinlikle yerli/milli bir DPA (Data Protection Authority - Veri Koruma Otoritesi) ihtiyacı söz konusu. Bu kurum, Cumhurbaşkanlığı Siber Güvenlik Başkanlığı çatısı altında görev alabilir. Bu başkanlık uhdesinde “Veri Koruma Otoritesi” kurulması halinde dijitalleşen dünyada ülkemizin daha hızlı ve verimli yol almasına önemli katkılar sunacaktır.
Böylece Cumhurbaşkanlığı Siber Güvenlik Başkanlığı’nın ulusal siber güvenlik politikalarını, stratejilerini ve hedeflerini belirleme görev alanına stratejik ve ticari verilerin korunması da eklenebilir. Dijitalleşmenin ve veri ekonomisinin hızla büyümesiyle ortaya çıkan bu alanın doldurulması gerekir.
Günümüzde geleneksel hukuk ve mevcut kurumlar, özellikle kişisel olmayan devasa verileri yeni bir ekonomik değer ve egemenlik alanı olarak ele almakta yetersiz kaldığı için böyle bir kuruma ihtiyaç vardır. Devletimizin dijital ekonomide rekabetçi ve güvenli olabilmesi için, Data Governance (Veri Yönetişimi) ve Veri Egemenliği (Data Sovereignty) konularına odaklanan Veri Koruma Otoritesi’ni mutlaka hayata geçirmesi gerekiyor.
Özetle, siber güvenlik alanında yerli ve milli çözümlerin benimsenmesi, ülkemizin dijital egemenliğini güvence altına almanın ve siber tehditlere karşı sürdürülebilir, güvenilir ve bağımsız bir savunma hattı oluşturmanın bir başka cephesinde de “verilerin korunması” yer alıyor. Yetkililerin dikkatine sunuyorum.
*****
ABD çipi kısıtlıyor, Çin devletleştiriyor
Ülke olarak 5G’ye geçmek, artan iletişim trafiğini iyi yönetebilmek için fiber hatlar, yüksek kapasiteli data centerlar kurma çalışmaları yapıyoruz. Türk Telekom fibere, Turkcell veri merkezlerine yatırım yapıyor. ABD ve Çin’in odağında ise iletişim temelli yüksek teknoloji ürünü yarı iletken mücadelesi var.
Gelişmiş yarı iletken/çip konusu ABD-Çin arasında her an yeni bir gerginliğe, patlamaya sebep olabilir. Böyle bir gelişme yaşanmasa bile mutlaka diğer ülkeleri, dünyayı etkileyecek yansımaları olacaktır. Şu an tablo şöyle: ABD kısıtlamalarıyla sıkıntıya giren şirketlerine çözüm arayan Çin hükümeti, çip üretim ve dağıtımlarına müdahale etmeye başlamış.
Hatta şu günlerde gelişmiş yarı iletken kıtlıkları Çinli şirketlerde kendini öylesine hissettirmeye başlamış ki, hükümet en büyük fason çip üreticisi Semiconductor Manufacturing International (SMIC) tesislerine müdahale etmek zorunda kalmış. Özellikle yapay zekâ çipleri konusunda stratejik gördüğü Huawei Technologies gibi şirketlerin ihtiyaçlarına özel önem verdiği ifade ediliyor.
Hatta Çinli şirketler, ABD’den gayri resmî yollarla yüksek performanslı Nvidia çiplerini temin yoluna bile gittikleri belirtiliyor. Yüksek performanslı veya son sürüm yapay zekâ çip sıkıntısı sebebiyle Çin’in yapay zekâ şirketi DeepSeek de en son modelini yayınlamayı ertelediği haberleri gündeme gelmişti.
İki ülke arasında özellikle yapay zekâ alanında bir yarış var. ABD buradaki üstünlüğünü Çin’e kaptırmamak için daha önde olduğu yüksek performanslı çipleri adeta koruma altına almış durumda.
ABD sadece Çin’in yüksek kapasiteli çiplere erişimini engellemekle kalmıyor, aynı zamanda Huawei gibi şirketlerce üretilen çiplerin daha gelişmiş hale gelmesini de istemiyor. Çünkü bu durumda dünya çapında talebin de Çin’e yönelmesini engellemeyi amaçlıyor. Fakat ABD’nin asıl endişesi yüksek kapasiteli çiplerin Çin ordusunun kullanımında önüne geçmek. Böylece güvenlik alanında oluşacak risklerin de engellenmesi hedefleniyor.
Öte yandan hükümetlerin yüksek kapasiteli çipler üzerinden yürüttüğü stratejik savaşlardan en fazla şirketler etkileniyor. Çin’in yapay zekâ geliştiren dünyadaki çeşitli girişimlerin yarısının ihtiyacını karşılıyor olması ABD Nvidia’nın canını sıkıyor. Çünkü Trump’ın kararıyla ihracatın kontrol altına alınması Nvidia’nın pazardaki payının düşmesine sebep oluyor. Nvidia CEO’su Jensen Huang bu duruma açık bir şekilde işaret ederek, Çin’in yarı iletken üretimini hızla artırdığı ve küresel ölçekte yapay zekâ geliştiricilerinin yarısına ürün sağladığını vurguluyor.
Nvidia CEO’su, Huawei ile rekabet için yapay zekâ çiplerinin Çin’e ihracatına izin verilmesi gerektiğini, böylece küresel çapta Çin’in bu alandaki etkinliğinin azalacağını savunuyor.
The Wall Street Journal’da yer alan haberde, bu alanda çalışmalar yapan uzmanlar ve Çinli yetkililer, Çin’in çip üretim kapasitesinin ABD kadar gelişmiş olmadığını belirtiyorlar. Fakat bu tablo günümüzde böyle. Çin, yüksek kapasiteli yapay zekâ çiplerine erişimi bir devlet politikası haline getirerek kısa sürede bu açığını kapatacağı unutulmamalı.
İlginç durumlar da var. Çin’deki şirketlerin Nvidia çiplerini gayri resmî yollarla temin etmesiyle birlikte bulut bilişim kanallarını kullanarak diğer ülkelerdeki bu çiplere uzaktan erişmeye devam ettikleri belirtiliyor.
İhracat kısıtlamalarına karşı çıkanlar ise, Çinli model geliştiricilerinin son zamanlardaki ilerlemelerinin, çip üretiminin belirsiz tahminlerinin, ülkenin kendi başına çözdüğü daha geniş bir yapay zekâ bulmacasının parçası olduğunu gösterdiğini belirtiyor.
Neticede dünya ekonomisinin en büyük iki aktörü, yapay zekâda yaygın kullanılan yüksek kapasiteli çip pazarına hâkim olmayı hedefliyor. Bu en bariz görünen tarafı. Görünmeyeni ise bu teknolojide önde olan ABD’nin stratejik konumunu sürdürmek istemesi. Bakalım ABD’nin Çin’e uyguladığı çip kısıtlama tarifesi nasıl neticelenecek?