Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Obama ve Letterman

        Bilmiyorum Neflix izliyor musunuz!

        Ben arada göz atıyorum.

        Özellikle de belgeselleri ilgimi çekiyor.

        Bazıları çok kaliteli.

        Mesela Last Dance gördüğüm en iyi spor belgesellerinden biri idi.

        Merkel de kendi alanında aynı şekilde.

        Dizileri ise hiç tarzım değil.

        Keçi boynuzu misali bin dizisinden biri belki işe yarar nitelikte.

        Buna mukabil bazı programlarının müdavimiyim.

        Bunlardan biri de David Letterman’ın programı, “My Next Guest”, yani “Sonraki konuğum”.

        Bugün Türkiye siyasetini ve seçim sonuçlarından sonra olabilecekleri kafasında hesaplayanlar için Letterman’ın bu şovundaki bir bölümü izlemelerini öneriyorum.

        Eski ABD Başkanı Barack Obama ile başkanlıktan ayrılmasından bir süre sonra yapılan sohbeti.

        Dünyanın en güçlü siyasi pozisyonundaki adam, hakiki bir dünya lideri 8 yıllık başkanlıktan ayrıldığı zaman ne hisseder, bu his zamanla neye evrilir, gücü bırakmak nasıl bir rahatlığı beraberinde getirir, güç kaybı nasıl hazmedilir, hayata eğlenceli bir bakış nasıl bir ruh rahatlığı sağlar ve en özünde demokrasi nasıl bir şeydir bunu gösteren şahane bir sohbet.

        Herkese tavsiye ederim.

        Başkan Obama’yı asla sevmedim.

        Ama Başkan olmayan Obama’yı çok tuttum.

        Aynı şey David Letterman için de geçerli.

        TV’de iken hiç beğenmezdim.

        Kendi başına kalınca çok daha tatlı oldu.

        Rant deyince dingildeyenler

        Rant deyince dingildeyenler
        0:00 / 0:00

        Artık iyiden iyiye zıvanadan çıktılar.

        Tam bir “İşkilli olan dingilder” durumuna geldi iş.

        Dün sosyal medyada bir paylaşım yaptım.

        Bölge halkının ricası üzerine.

        Bölge halkı dediğim, Bozburun’da yaşayanların.

        Bozburun. Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı bir mahalle.

        Merkeze epey uzak, bir zamanların kuş uçmaz kervan geçmez mahallesi, son yıllarda giderek daha popüler hale geldi ve artık ciddi bir rant merkezine dönüştü.

        Denizi yatlarla, kıyısı rantlarla dolu bir yer haline geldi.

        Pırıl pırıl tertemiz denizi de, giderek Göcek gibi, yaz ortası gelmeden kirlenmeye başladı.

        Benim yaptığım paylaşım ise, Bozburun körfezinde, Ayağacı mevkiinde yapılan denize sıfır bir inşaatla ilgili idi.

        Kıyı tahrip edilmiş, kıyı şeridine villa mı, turistik tesis mi ne olduğu şimdilik çok belli olmayan bir inşaat kondurulmuştu.

        Ben de “Burası Bozburun körfezinde denize sıfır bir yer. Ayağacı mevkii. İnşaat yapmanın imkanı yok ama işini bilen her şeyi yapıyor. Bölge halkının şikayetlerine rağmen gelen jandarma sadece zabıt tutup gidiyor. Katliam sürüyor. Dur diyen olur mu! Zannetmiyorum ama bir umut işte” diye yazdım.

        REKLAM

        Altına da iki kamu kurumunu etiketledim.

        Biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diğeri ise Muğla Büyükşehir Belediyesi.

        Aaaa, gazete adı altında hala basılan bir yayın organında bir haber.

        Benim fotoğrafım, benim kullandığım inşaat görüntüsü ve şöyle bir başlık.

        “CHP’li belediyenin rant katliamını Bakanlığa yıktı”

        Yuh.

        Edepsizliğin böylesi.

        Yazdığım yukarıda.

        Olayı yazıyorum ve bu konuda yetkili olması muhtemelen iki kurumun adını ekliyorum.

        Biri Bakanlık, diğeri Muğla Büyükşehir Belediyesi.

        İkisini de suçlamıyorum ama ikisine de sorumluluklarını hatırlatıyorum.

        Çünkü hangisinin suç bilmiyorum. Hangisi görevini ihmal ediyor bilmiyorum.

        Bu işin önünü hangisi açıyor onu da öğrenemiyorum.

        Belediyeye rağmen Bakanlık mı, Bakanlığa rağmen Belediye mi ya da rant söz konusu olduğunda sık sık olduğu gibi bu işe el elele mi göz yumuyorlar bilemediğim ikisini de etiketliyorum.

        Ve bu paylaşımdan ötürü Bakanlığı suçlamakla iddia ediliyorum, iktidarın resmi gazetesi tarafından.

        Ne o artık bu kadar mı düşman yaratmaya ihtiyacınız var?

        Yoksa rant denince, usulsüzlük denince hemen sizden bahsedildiğini mi düşünüyorsunuz?

        İşkilli olduğunuz için mi dingildiyorsunuz.

        Yoksa beni mi taşlamaya çalışıyorsunuz.

        Turhan Feyzioğlu 2.0

        Turhan Feyzioğlu 2.0
        0:00 / 0:00

        Dün gelecek seçimin adaylarından ikisini yazıp, birini ima edince bazı okurlar, özellikle de Muharrem İnce çevresi tepki gösterdi.

        “Muharrem İnce niye yok? O da daha 60 yaşında bile değil, gelecek seçimin önemli aktörlerinden biri olacak” diye.

        Güldüm.

        Bunu Muharrem İnce’ye haftalar önce ben söylemiş ve yazmıştım.

        Muharrem İnce, öfke ile değil, intikam duygusu ile değil akıl ile hareket edebilseydi böyle bir şansı var idi.

        Haftalar önce İnce’nin gözlerinin içine bakarak söyledim bunu.

        Cumhurbaşkanı adaylığından çekilse idi, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin seçimi kaybetmesi halinde CHP’nin liderlik koltuğuna oturma, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması halinde CHP’de genel başkanlık koltuğunun en güçlü adayı olma hakkını kazanacaktı.

        Dahası CHP’ye geçmese bile CHP’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesi halinde, Memleket Partisi merkez sol seçmende ciddi bir alternatif haline gelebilecekti.

        Ama o bunu tercih etmedi.

        Kendince CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun önünü kesecek bir oyun içine girdi.

        Siyaseten giderek eridi, eridi.

        Gençler hatırlamaz ama siyasette bir Prof. Turhan Feyzioğlu vardı eskiden.

        Genç yaşında sağlam bir kariyeri vardı ve CHP’nin güçlü adamı, genel başkanlığın güçlü adayı idi.

        Ancak Ecevit rüzgarına yenilince bir grup milletvekili ile birlikte CHP’den ayrıldı.

        Güven Partisi diye bir parti kurdu.

        Ve son görüldüğünde “Milliyetçi Cephe” Hükümetinde bakanlık yapıyordu.

        Darbeden sonra ise darbeciler kendisini Başbakan yapmak istediler.

        Hükümet kurmayı dahi beceremedi ve sonrasında siyaset sahnesinden silindi gitti. 1988’de, 66 yaşında hayata veda etti.

        Bu nedenle, İnce’nin geleceğin siyasetinde pek bir etkisi olacağını zannetmiyorum.

        İlk girdiği seçimde CHP’nin adayı olarak kaybetti.

        Bugün Memleket Partisi’nin adayı olarak hem seçimi hem benimle girdiği iddiayı kaybetmeye doğru gidiyor.

        3. kez aday olur mu bilmiyorum ama eğer olursa “Avcı mısın, siyasetçi misin?” diye sorarlar adama.

        Ünlü fıkradaki gibi.

        Damat

        Damat
        0:00 / 0:00

        Bir grup futbolcunun, bir bankanın şube müdiresi tarafından oluşturulmuş saadet zinciri ile soyulması ya da dolandırılması medyamızın ilgisini çekmeye devam ediyor.

        Daha uzun süre de çekecektir.

        Terim’in bir bankacı kadına, Futbolcuların da yıllarca hocalıklarını yapan Terim’e güvenmesi ve “Hocanın bir bildiği vardır” inancı ile yüksek kazanç elde etme hayali ne yazık ki bu çocuklara büyük para kaybettirmiş.

        Ortada bir hesap olmadığı için, kim ne verdi arada ne geri aldı ne alamadı net olarak ortaya koyulamadığı için zararlarını tazmin etmeleri güç görünüyor.

        Ancak tüm bu olayla ilgili yazılanları okuduğum zaman ortada bir eksik var.

        O eksik Terim’in damadı Volkan Bahçekapılı.

        Bahçekapılı’nın bu işin içindeki fonksiyonu tam olarak ortaya koyulmadan ve anlaşılmadan bu saadet zinciri çözülemez gibime geliyor.

        En azından futbolcular açısından.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Aç tavuk buğday ambarı ikilisi trajik açıklamalara neden olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar