Peter Pan'i kim kurtaracak?
Disney’in geçmişte başarı kazanmış animasyon filmlerini, ‘live action’ olarak yeniden çevirme projesi, ‘Peter Pan ve Wendy’ (Peter Pan & Wendy) ile sürüyor. Yönetmen David Lowery’nin Toby Halbrooks ile yazdığı senaryo, Disney’in 1953 tarihli animasyon filmi ‘Peter Pan’den ziyade J.M. Barrie’nin 1904 tarihli tiyatro oyunu ve 1911’de yayımlanan ‘Peter and Wendy’ adlı romanını temel alıyor. Buna karşılık, ‘aslına daha sadık’ bir uyarlamadan söz etmiyoruz. Tam aksine, hem ilk Disney filminden hem J.M. Barrie imzalı metinlerden hayli radikal kopuşlar görüyoruz. Orijinal tekstin ırk ve etnik köken konusunda getirdiği sınırlamaları reddeden oyuncu seçimi başta olmak üzere 21. Yüzyıl sineması mantığıyla çekilmiş yepyeni bir yorum bekliyor bizi.
Özellikle, filmin orta bölümlerinde hikâye çok farklı şekilde gelişiyor. Ama Londra’da Darling ailesinin evinde geçen açılış sahnesi, çoğumuzun bildiği Peter Pan masalından çok farklı değil. Yakında yatılı okula gidecek olmanın kaygılarını yaşayan Wendy Darling (Ever Anderson), kendisinden küçük iki erkek kardeşi John (Joshua Pickering) ve Michael’ın (Jacobi Jupe) tahta kılıçlarla oynadığı ‘Peter Pan oyunu’na katılıyor. Onun hâlâ çocuk oyunlarından vazgeçmediğini gören anne (Molly Parker) ve babasına (Alan Tudyk) yatılı okula gitmek istemediğini itiraf ediyor. Çünkü büyümek, Wendy için kendini henüz hazır hissetmediği kaygı verici bir süreç…
Tinker Bell (Yara Shahidi) ile gölgesinin peşindeki Peter Pan (Alexander Molony), gece yarısı Wendy ve kardeşlerinin uyuduğu büyük çocuk odasına uçarak girene kadar olup biten her şey, filmin 3 temasını önceden haber veriyor: Büyümek, annelik ve Kaptan Kanca – Peter Pan düşmanlığının nedeni…
Bütün Peter Pan uyarlamaları gibi sonuçta ‘büyümek’ temasını merkezine alan bir film seyrediyoruz. ‘Hiç büyümeyen çocuk’ Peter Pan, o eve Wendy’nin arzusunu yerine getirmek için geliyor aslında. Niyeti onu ve iki kardeşini alıp Var Olmayan Ülkeye götürmek, hep çocuk kalmalarını sağlamak…
Peki, yanındaki iki küçük kardeşiyle Wendy’nin gerçekten büyümemek gibi bir şansı var mı? O gece annesi, ona iki kardeşini göstererek ‘Onların ablası olman gerekiyor. Sana ihtiyaçları var’ dediği andan itibaren Wendy’nin büyüme süreci başlamıyor mu aslında? Var Olmayan Ülke’ye uçma yetisini kazanmak, çok sevdiği çocuk masalının içine girmek, eğlenmek ve macera yaşamak için gidiyor; ama sonuçta, yanında koruması gereken iki küçük kardeşi var. Var Olmayan Ülke’de Kayıp Çocuklar’la karşılaştığında yaşı nedeniyle daha ilk andan onların da ablası konumunda olduğunu fark ediyor. Ayrıca kahraman Peter Pan’in de kendisine doğruları söyleyecek birine ihtiyacı olduğunu görüyor. Tüm bu nedenlerden ötürü, Wendy ister istemez çocukluktan çıkıp ‘mahallenin ablası’ olmak zorunda kalıyor.
Wendy’nin ‘kahraman erkeğin esaretten kurtardığı kız’ konumunda kaldığı orijinal J.M. Barrie metninden hayli uzaklaştığımız yerler var filmde… Oyun ve romanda Wendy, maceraların içinde sorumluluk alarak gerçek hayattaki büyüme sürecine hazırlanır. Burada sadece kardeşlerine ve Kayıp Çocuklar’a ablalık yapmıyor. Karşı çıktığı ve liderliğini sorguladığı Peter Pan’in de kendisiyle yüzleşmesini sağlıyor. Daha ileri giderek hem Kayıp Çocuklar hem Peter Pan için Var Olmayan Ülke’nin anlamını ve işlevini sorguluyor. Ama orada da durmuyor; orijinal metnin ilgilenmediği Peter Pan ve Kaptan Kanca’nın (Jude Law) nereden geldiği sorularının yanıtını arıyor; her ikisinin geçmiş öykülerini kurcalıyor.
Dolayısıyla, buralarda bizi Steven Spielberg’in ‘Hook’ (1991) ve Joe Wright’ın ‘Pan’ (2015) filmlerini akla getiren ‘yeni bir Peter Pan’ yorumu bekliyor. Ama önceki tüm filmlere oranla hayli farklı bir yaklaşımı var Lowery’nin… Sözgelimi Spielberg, orta yaşlı Peter Pan’in içindeki çocuğu yitirmesinin üzerine kurar filmini. Joe Wright, tüm filmini Peter Pan’in hiç bilmediğimiz geçmiş öyküsü üzerinden şekillendirir. Lowery ise ‘hep çocuk kalma’ arzusunun ve büyümeyi reddetmenin marazi yanlarına çekiyor dikkatimizi. Kaptan Kanca – Peter Pan anlaşmazlığına da buradan yaklaşıyor. İlki yanlış büyüyen, diğeri hiç büyümeyen iki erkek çocuk, kısır döngüye mahkûm şekilde sürekli kavga edip duruyorlar.
Açılış sahnesinde küçük John annesine Kaptan Kanca ve Peter Pan anlaşmazlığının nedenini sorduğunda, Lowery’nin takip edeceği bir başka dramatik güzergâh belli oluyor. Kaynak metinde Kaptan Kanca, çocuk kitaplarından fırlamış bir kötü adamdır. Tek hedefi, Peter Pan, Wendy ve diğer çocukları yakalayıp öldürmektir. Burada da hedefi değişmiyor ama geçmiş öyküsü ve motivasyonlarının kökeni çıkıyor karşımıza. Neden Peter Pan’e karşı olduğunu görüyor, eylemlerinin arkasındaki mantığı keşfediyoruz.
Lowery’nin getirdiği yeni yorumun üç yeni yanı daha var. İlki, Peter Pan’in her şeyi tek başına başaran bir kahraman olmaması… Belki Wendy gelmeden önce kendini ‘tek tabanca kahraman’ sanıyor ama olayların gelişimi içinde ekip çalışması olmadan hiçbir şey yapamayacağı gerçeğini kavrıyor. İkinci nokta ise Peter Pan’in kızları değil, kızların Peter Pan’i kurtardığı bir film seyretmemiz… Üstelik sadece manevi anlamda değil, fiziksel anlamda da kurtarmaktan söz ediyorum. Üçüncü nokta ise Wendy’nin Var Olmayan Ülke’deki gizli ve bastırılmış anne özlemini açığa çıkarması… Barrie’nin orijinal metninin satır aralarında da vardır anne özlemi. Peter Pan, Wendy’yi Var Olmayan Ülke’ye Kayıp Çocuklar’a annelik yapsın, onlara masallar anlatsın diye getirir. Final, her çocuk gerçek bir aileye ihtiyaç duyar fikrine bağlanır… Lowery, işte bu fikri alıp öne çıkarıyor ve anne özlemini öykünün merkezine yerleştiriyor.
Kuşkusuz, Lowery’nin getirdiği yorumu görmek, önceki uyarlamalardan ayrıştığı yerleri keşfetmek ilgiye değer… Joe Wright’ın ‘Pan’ filmine oranla daha çok sevdiğimi de söyleyebilirim ama son tahlilde her şey bittiğinde, akılda kalıcı bir karakter portresi gördüğümü iddia edemem. Peter Pan’in ana karakterlikten çıkıp Wendy’nin gerisinde kalmasına elbette hiçbir itirazım yok. Ne var ki, Wendy’nin karakter değişim eğrisinin ilgimi çektiğini söyleyemem. Kendisi Var Olmayan Ülke’ye nerdeyse adım atar atmaz ‘koşullar gereği bile olsa’ çok çabuk olgunlaşıyor. Özetle, inandırıcı bir karakter değişimi yaşadığını düşünmüyorum. Kaptan Kanca’nın geçmiş öyküsünü öğreniyoruz ama karakterin vicdansızlığı ve mutlak kötülüğü nedense aynı kalıyor. Kötü olmaktaki ısrarı ise bence filmin lehine çalışmıyor; mesela bir Malefiz olamıyor. Belki iyi kalpli vicdanlı Mr. Smee (Jim Gaffigan) ile ilişkisi biraz daha geliştirilseydi farklı olabilirdi. Görece iyi yazılmış tek karakter değişimi ve iç hesaplaşmayı galiba Peter Pan yaşıyor.
Kanatlı minik peri Tinker Bell, orijinal eserde kıskançlığıyla bazı sorunlar çıkaran bir karakterdir. Burada ise insanlara sesini duyuramayan ama en kritik anlarda devreye girip işleri yoluna koyan gizli bir süper kahraman… Kaplan Lily (Alyssa Wapanatâhk) ve bölgenin yerli kabilesinin de kuşkusuz hikâye örgüsünde önemli bir işlevi var ama filmin dramatik yapısında aynı derecede önem taşıdıkları söylenmez. Lowery, 1953 yapımı filmden sonra Amerikan yerlilerinin imajıyla ilgili çıkan tartışmaların ardından onlara filmde prestijli bir yer veriyor; Kaplan Lily’yi Tinker Bell ve Wendy ile birlikte kurtarıcı kahraman haline getiriyor ama daha ötesine geçemiyor.
David Lowery’nin ‘A Ghost Story’ (2017), ‘İhtiyar Adam ve Silah’ (The Old Man & Gun - 2018) ve ‘Yeşil Şövalye’ (The Green Knight – 2021) gibi filmlerini sevenlerin bu kez çıtayı biraz aşağı koymalarını tavsiye ederim. ‘Peter Pan ve Wendy’, yine bir Disney yapımı olan ‘Pete’s Dragon’ (2016) kalibresinde bir aile filmi. Açıkçası, aile seyircisine hitap eden günümüz aksiyon sinemasının tüm bileşenlerini içermesi nedeniyle bir Lowery filmi olmaktan ziyade biraz formül işi...
Aksiyon, özel efekt, çekim ve prodüksiyon kalitesi açısından sinemalarda gösterime giren büyük Disney prodüksiyonlarından hiçbir eksiği yok. Çağdaş aksiyon sinemasının çatışma, dövüş, gerilim ve komedi gibi tüm unsurları, doyurucu bir görsel menüyle karşımıza geliyor. Son olarak, yaklaşan Anneler Günü açısından da kayda değer bir film olduğunu belirtelim. (Disney+)
6.5/10