Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek: Cumhurbaşkanı Erdoğan-Özel'in diyaloğu devam etmelidir - Gündem Haberleri | Son dakika haberleri

        Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı. Çiçek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in görüşmelerinin devam etmesi gerektiğini söyledi.

        Çiçek'in değerlendirmeleri şöyle:

        "SİYASİ TARİHİMİZDE ÇOK ÖZLEDİĞİMİZ TABLOLAR"

        Bugünkü görüşmenin sebebi dünkü iki sayın liderin Cumhnurbaşkanımızın ve CHP Genel Başkanı sayın Özel'in görüşmesi. Aslında bu siyasi tarihimizde çok özlediğimiz tablolar. Bunu bir anlamak lazım. Dünü anlayamazsak bugünün kıymetini bilemeyiz, geleceği de inşa edemeyiz. Hep dünde kalıyoruz. Bunun sıkıntıları bu türlü görüşmelerin değerlendirilmesine yansıyor. Demokratik ülkelerde sorunlar kavga edilerek çözülmez; konuşularak çözülür. Şu kadar zamandır kavga ettik, hangi sorunu çözdük? Kavganın her türlüsünü yaptık ama hiçbir sorunu çözemedik. Bugün bir adım atıldıysa desteklemek lazım, hayırhah yorumlar getirmek lazım. Görüyorum ki bu tür teşebbüsler bir günde geçiyor eski halimize dönüyoruz. Halen siyaseti kavga alanı, birbirimizin varlığına tahammül edememek gibi siyaset yapmaya devam edersek bu ülkenin varabileceği bir yer yok. Uzunca bir zamandır önümüzde seçimsiz 4 yıl gözüküyor. Bu bir fırsattır. Seçim zamanlarda işin doğru olanı değil siyasi olanı yapıyoruz. Seçimden sonra da, seçim öncesi kırılıp dökülenleri toplamak bize düşüyor. İyi değerlendirmek için ülkenin sorunlarını çözmeye talip olan ister iktidar, ister muhalefet partileri yazan, çizen konuşan insanların bu süreci desteklemesi gerekir. Dünkü konuşmalardan hiçbir şey çıkmasa bile bir araya gelip konuşmak ile bir değerdir. Millet bıktı ve usandı. Bu yorgunluk eğer iyi anlaşılamazsa, iyi değerlendirilemezse, devlete, siyasete, siyaset yapanlara güven daha da azalır. Siyasette güven önemli bir problem olarak karşımızda duruyor.

        REKLAM

        "ASKERİ DARBELER HİÇBİR SORUNU ÇÖZEMEMİŞTİR"

        Konuşmazsak birbirimizi anlayamıyoruz. Birbirimizin ne dediğini bilemiyoruz. Birbirimizin vatanseverliğinden şüphe eder hale geliyoruz. Demokrasilerde şüpheyi uzun süre derinleştirirsek toplumun birlik ve bareberliğini sağlamakta zorlaşırız. 1908'den bu tarafa Türkiye'de siyasi tarihimizdeki kamplaşmalara, kutuplaşmalara bir bakın. Siyasetin yol haritası tecrübedir. Bedeli ödenmiş bir bilgidir. Çoğu zaman acı bilgi; insan hayatına, toplum hayatına mal olan bilgi. Acıları en çok yaşamış toplumların başında Türkiye gelir. Uzun süreli barış dönemimiz olmadı. Ne Osmanlı ne Selçuklu döneminde. Türkiye'de soğuk savaş döneminde iç sıkıntıları, terör acılarını yaşadı. Biz birbirimizle konuşmayacaksa sorunları kim çözecek. Yozgat'ta söylenen bir söz var; evdeki sorun komşuda çözülmez. Biz kendi sorunumuzu çözmeyeceksek, kim çözecek? Çözenler bu ülkenin hayrına çözmez. Bunu darbelerde görüyoruz. Darbeler güya sorunları çözmek için yaptırıldı. Hiçbir sorunu çözemedi. Dünkü görüşmeleri bu çerçevede değerlendirmeye çalışıyorum.

        "BU ÜLKE NE İTTİHATÇILARA NE DE İTİLAFÇILARA KALDI"

        1908 2. Meşrutiyet ilan edildikten sonra Osmanlı ülkesinde seçimler yapılıyor. Ondan evvel de parti var. Türkiye'de 400'ün üzerinde parti kuruldu. Biz sadece bazılarını biliyoruz; İttihat ve Terraki'yi, Hürriyet ve İtilaf'ı biliyoruz. Bu iki parti arasında öyle kavgalar var ki, sonunda imparatorluğun parçalanmasına giden suçlamalar. Hürriyet ve İtilaf partisi İttihat Terraki'yi dinsiz imansızların partisidir diye meydanlarda nutuk çekiliyor. İttihat ve Terakki de Hürriyet ve İtilafı'ı bunlar milletsiz, ümmetçi vs. diye suçluyor. Bunlar bu kavgaları yaparken Balkan çeteleşmesini gözardı ettiler. Bugün ne Hürriyet ve İtilafçılara kaldı vatan ne de İttihatçılara kaldı.

        "İŞİN DOĞRUSUNU YAPMA ZAMANI, GELİN DOĞRULARI YAPALIM"

        Herkesin özlediği bir tabloydu dün. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bu bizim için yeni sayfa olmalı. Geleceğe, güzel şeyler yazmamız lazım. Tarihe olan biraz ilgim sebebiyle, gördüğüm şey şu; 1909'dan bu tarafa şikayet ettiğimiz ne kadar fiil varsa bu fiilerde bir değişiklik yok. Sadece o fiilleri işleyen faillerde değişiklik var. İsimler değişmiş ama fiiller değişmemiş. Hans'la konuşayım da Hasan'la niye konuşamayım? Siyaset akılcı yöntemleri kullanarak akıllıcı iş yapma sanatıdır. Kamplaşmanın kutuplaşmanın sıkıntılarını yaşadıktan sonra halen bu aymazlığı devam ettirmenin bir anlamı yok ki. Bu ülkenin hayrına söylenmedik doğru kalmadı. Bu ülke iyiye gitsin, mutlu, huzurlu olalım adına söylenmedik söz kalmadı. Şimdi yapılmadık doğrular var. Gelin doğruları yapalım. İşin doğrusunu yapma zamanı.

        "KAVGANIN İHRACI MÜMKÜN OLSA EN ZENGİN MİLLET OLURUZ"

        REKLAM

        İster 31 Mart seçimleri, ister yaşadığımız tecrübelerden olsun. Dünyanın huzurunu kaçıran 13-15 bölge Türkiye'nin etrafındadır. Türkiye ateş çemberinin tam içindedir. Siyasetçi olarak bunlardan ders çıkarmayacaksak bu siyaseti niye yapıyoruz ki? Spor kulüpleri de kavga ediyor, apartman yöneticileri de kavga ediyor. Kendime düşen ne kadar sorumluluk varsa, değerli seyircilerimiz bana düşeni söylesinler. Kavganın ihracı mümkün olsa dünyanın en zengin milleti biz oluruz. Ne olur önümüzdeki 4 seneyi kavgasız geçirelim. Bu sus pus olmak değil. Her konuda anlaşmak değil. Birbirimizin varlığına tahammül edelim. Ben varım, başkaları da var. Onlar da bu ülkenin vatandaşı ben de vatandaşıyım.

        "2002-2007 DÖNEMİNDE ÇOK İYİ İŞBİRLİĞİ YAPILMIŞTI"

        Geçmiş dönemlerde büyük ölçüde kavga dönemleri. Sınırlı sayıda barış ve huzur kısmen oldu. 2002-2007 iktidar ve muhalefet iki partinin çok iyi işbirliği yaptığı dönemdir. AK Parti iktidar CHP de o dönemde ana muhalefet. Emin olun o dönemdeki çalışmalardan bütün vatandaşlarımızın, siyaset yapanlarımızın iftihar etmesi lazım. En temel reformlar o dönemde yaşandı. Meclis'te gelen kanun tasarı ve tekliflerine iktidar, muhalefet ülkenin yararına mı, zararına mı bakarak o yasaları çıkardı. Tüm dünya o dönemdeki çalışmaları hayırla yâdetti. Türkiye parlayan yıldız oldu. Ben AK Partiliyim, üzerime düşen sorumluluğu almaya hazır olduğunu ifade ediyorum. O dönemde CHP'li arkadaşlarına katkılarından ötürü teşekkür ederim.

        "BİRBİRİMİZE EKSİĞİMİZİ, FAZLAMIZI SÖYLEYEBİLMELİYİZ"

        REKLAM

        CHP o dönem gündeme gelen tasarıları engelleseydi, yaptıklarımızın dörtte birini bile yapamazdık. 4 maddelik mayın temizleme yasasını 1 ayda bile çıkaramamıştık. Avrupa'nın en çağdaş yasaları o dönemde çıktı. Avrupalı ülkeler Türkiye'yi takdir etti, teşekkür etti. İktidar muhalefet işbirliği yaparak çıkardık. Muhalefetin sesine kulak vermek, iktidarın bu düzenlemeleri neden yaptığının gerekçelerini iyi anlamak durumundayız. Birbirimize eksiğimizi, fazlamızı rahatlıkla söyleyebilmeliyiz.

        "BİZDE EKSİK OLAN DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ VE AHLAKIDIR"

        Bu sürecin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Diğer partiler için de söylüyorum. Bu buluşmalar bir gelenek haline gelmeli. Demokrasi sadece yazılı kurallardan ibaret değil. Türkiye'de eksik olan iki husus var. Türkiye'de demokrasiyle ilgili mevzuat büyük ölçüde var. Batı'da ne varsa bizde var. Bizde eksik olan demokrasi kültürü ve demokrasi ahlakıdır. Bu kanunla tesis edilmiyor. Biz birçok meselede istediğimiz başarıyı elde edemiyoruz. İnsanların birbiriyle konuşmaları bir kültür meselesidir. Konuşamazsak, konuşacak mesafede olamazsak neyi nasıl anlayacağız, hangi konuyu nasıl çözeceğiz? Eğer şu görüşmeler vesilesiyle ortaya çıkan, inşallah sulandırmayız, sağa sola çekmeyiz, bunu sadece siyasetçiler yapmıyor, yazanlar var çizenler var. Kayıt dışı siyaset diye bir kavramı telaffuz ediyorum. Kayıt dışı siyasi unsurlar bunu bozmamamalı. Şu hava 2 sene devam etsin emin olun 25 yıllık bir süreyi kapatır.

        "BU BULUŞMALARI GELENEK HALİNE GETİRMEMİZ GEREKİR"

        REKLAM

        Bu görüşmeleri sulandıracak en önemli değerlendirme zaaflarından bir tanesi parti liderlerinin görüşmesini bir boks maçına ya da güreşe çevirmek. O mu yenecek, bu mu yenecek? Biz maç yapmıyoruz. Partiler hasım kuruluşlar değil. Memlekete hizmet konusunda rakiptirler, rekabette husumet olmaz. 27 Mayıs sonrası Demokrat Partililere söylenenlere bakın, bir savcının parti kapatma meselesindeki iddianameye bakın. Memleket düşmanı, rejim düşmanı, din düşmanı. Bu suçlamalarla bir yere varamayız. Dün bir kısım yayınları takip ederken, 'bundan kim kâr, kim zarar edecek' yorum yapıyor. Kazanan millet olacak. Bunun gereğini kim iyi yaparsa, oyun bozanlık yapmazsa o kazanacak. Dünkü toplantıdan sonra iki partimizin sözcüleri çok önemli bir çerçeve çizdiler. Bunu bir gelenek haline getirmek lazım. Ayla güneş tutulması gibi senede bir defa tutulmakla olmaz. Dini, milli bayramlarımız var. Nikahlarda buluşuyoruz, düğünlerde buluşuyoruz. Birbirimizin elini sıkmak için güzel fırsatlar bunlar. Bunları ülkenin hayrına kullanalım.

        "GENEL BAŞKANLARIMIZIN EŞLERİ DE GÖRÜŞEBİLMELİDİR"

        Bu üsluba yazıp, çizenler, oturum yönetenler dikkat etmesi lazım. 'Bu görüşmeden kim kârlı çıktı' sorusu işe su katmaktır. Bu süreci derinleştirmek gerekir. Diyalog sürecini güçlendirmek, takviye etmek. Birkaç defa söyledim, niye Türkiye'de bu normalleşmeyi, adına ne diyeceksek, insani olan, Türkiye'nin ihtiyacı olan süreci devam ettirme noktasında sadece genel başkanlardan görev bekliyoruz? Bir sayın genel başkan hanımefendisini de yayına alıp bir başka genel başkanını evinde ziyaret etse, bir çay içse ne zararı olur? Mesela önümüzde bayram geliyor. Bayramlaşmayı partilerimiz yapıyor. Siyasetin önünde bulunan partilerimiz bunu geliştirebilseler. Türkiye'nin insani, sosyal konuları var. Sayın Cumhurbaşkanımızın muhterem eşleri geri dönüşümle ilgili kampanya yürütüyor mesela. Diğer parti başkanlarımızın muhtereme eşleri buna katkı sunsalar. Deprem bölgesine ayrı ayrı gitmek yerine, belki genel başkanlarımız güvenlik nedeniyle birlikte gidemeyebilirler ama neden genel başkanların eşleri birlikte gitseler, orada bir görüntü verseler, bunun kime ne zararı var.

        "ÖZEL DİYALOGLARLA OTURUP KONUŞABİLSEYDİK, ÇÖZERDİK"

        REKLAM

        74 sene her sene düzgün örnek ortaya koysaydık. 74 örnek olurdu. Biz halen niye diyalog, bir araya gelme, görüşme, konuşma dendiğinde niye İngiliz, Alman demokrasisinden misal vereyim ki. Türkiye 1876'dan beri parlamente tecrübesi var. Bunu biraz daha genişletmek, resmi formatların dışında, Meclis'te görüşmelerin dışında ailelerimizle birlikte. Bu demokrasi ne kadar güzelmiş dedirtebilsek. Birçok meselenin çözümünü kolaylaştırmaktır. Dış ilişkilerde şöyle kavram var, güven artırıcı önlemler diye bir kavram kullanırız. Evvela güveni tesis etmek lazım. Siyasette güvensizlik var. Birbirimize güvenmiyoruz, güvenir gibi gözüküyoruz ama öperken birbirimizi ısırıyoruz. Türkiye'de uzun zamandır tartışma konusu olan kadına yönelik şiddet ayıptır, günahtır, vebaldir. Bunun sağcısı, solcusu, şucu bucu olmaz. Neden kadınlara yönelik şiddet meselesinde, kınamaların ötesinde gerekirse yasal düzenleme yapılmasın. Sokak hayvanlarıyla ilgili konu var. Herkesin çözüm aradığı konu. Bu konuda ortak akılda buluşmamız gerekmiyor mu? Türkiye'yi içeride ve dışarıda sıkıntıya sokan konular var. O konuları daha önce konuşabilseydik. Özel diyaloglarla oturup konuşabilseydik, bir çok sorunu kolay çözebilirdik.

        "BU SÜRECİ SULANDIRMAMAK GEREKİR"

        Demokrasilerde seçimler önemli. Seçimleri Pazar günü akşamına kadar olan süreç olarak değerlendirdik. Esas sorumluluk Pazartesi sabahı itibaren başlıyor. Her seçim en önemli en etkileyici mesajdır. Bunu hesaba katmayan parti geleceğini sıkıntıya sokmuş olur. 31 Mart seçimlerinin bu sürece önemli bir katkası olmuştur. Vatandaş başka türlü nasıl nasihat verecek ki? Bunlardan bir tanesi seçimdir. İkincisi ülkenin içinden geçtiği süreç. Şu an aktif siyasetle uğraşmıyorum. Ben zamanında bırakanlardanım. Giriş cümlelerimize bakın 'Türkiye zor dönemden geçiyor, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var'. Bu değişmez. O halde hem dualarımızdaki ana tema buysa, konuşmalarımıza böyle başlıyorsak, anladıysak, özümsediysek bundan memnun olmak lazım. Sayın Cumhurbaşkanı bu görüşmeleri bir defa daha seçilmek için yapıyor, deniyor. Ben bunu eksik bulurum. Sayın Cumhurbaşkanımız aday olmak istiyorsa seçimi erkene alır aday olur. Niye dolambaçlı yola girsin ki. Anayasa hukukunu iyi bilen birisi olarak söylüyorum bunu. Tekrar aday olmak istiyorsa 2027'nin Kasım'ın da seçimi yapılırsa anayasal engel olmaz. Bunun üzerinden siyaset köpürtmek, bir kısım buluşmaları gölgede bırakmak doğru değil. Bunu sulandırmak anlamına gelir.

        "TÜRKİYE'DE MÜZAKERE YOK MÜNANZARA VAR"

        REKLAM

        Yeni bir anayasa kesinlikle ihtiyaç var, bunda hiç tereddüt yok. 42 senedir yeni anayasayı yapamamak siyaset kurumunun en temel ayıplarından biridir. Bazı ülkelerde demokrasi kültürü olan ülkelerde rekabet müzakere üslubuyla yapılıyor. Halbuki Türkiye'de siyasi mücadele münanzara üslubuyla yapılıyor. Bu ikisi birbirinden çok farklı. Müzakerede gerçeği ortada çıkarmak var, mününzarada rakibini yenmek var. Rakibini yenmek demokrasilerde faktördür; ama sonuçta kırıp döktüklerimizi biz toplayacağız.

        "BAHÇELİ CUMHUR İTTİFAKIYLA UYUMLU ÇALIŞTIĞINI İFADE EDİYOR"

        Sayın Bahçeli'nin konuşmasını sizden dinledim. Yoldaydım, tamamını dinlemedim. Yanlış ve eksik söylersem muhataplarımızdan özür dileyerek ifade ediyorum. Önümüzdeki 4 yılı iyi değerlendirmek lazım. Müspet adım atıldıysa cılkını çıkarmanın anlamı yok. Filancanın, falancanın aleyhine kullanmanın anlamı yok. Cumhur İttifakı bırakalım yürüsünler, muhalefet kaliteli olsun. Niye birinin lehine, birinin aleyhine sağa sola çekiştirelim ki? 24 saat sürmeden hemen başladık. Yürüyen bir süreç var, bir iktidar var. Sayın Cumhurbaşkanı ve sayın Bahçeli Cumhur İttifakı'nın uyumlu çalıştığını ifade ediyor. Durup dururken niye şüphe yüzünden evlilik yapılmış olacak ki, niye nifak sokulmuş olsun ki. Bunu doğru bulmuyorum.

        "GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLERE KAFA YORULMALIDIR"

        Çevremizdeki olup bitenlere baktığımızda bazen CHP de, başkası da gelir. İtalya'da 11 partili koalisyonlar İtalya'yı dünyanın gelişmiş ülkeler noktasına getirdi. CHP'le koalisyon yapıldı geçmişte. Şimdi yeni süreç deniyoruz. İlle de aynı hükümette olmak gerekmiyor. 2007'de CHP ana muhalefetteydi, ittifak olmadan da oluyordu. Bazı konularda destek olabilir. Güven artırıcı önlemler meselesine kafa yorsak iyi olacak.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ