“Back in Action”, bir aksiyon komedisi… Filmin adı ve hikâyesiyle Cameron Diaz’ın yaklaşık 10 yıl sonra sinemaya dönüşü arasında ironik bir bağ var hiç kuşkusuz.
Genç yaşta şöhrete ulaşan ve başarı grafiğini pek düşürmeyen Cameron Diaz, 2014 yılında ailesine daha çok vakit ayırmak için sinemayı bıraktı. Oynadığı filmlerin gişelerde aldığı iyi sonuçlara ve gelen tekliflere rağmen verdi bu kararı. Ama uzaklaşma sürecini kesin emeklilik haline getirmedi ve bir aksiyon filmiyle setlere döneceği açıklandı.
2022’den bu yana üzerinde çalışılan “Back in Action”, yönetmen Seth Gordon’un senaryosunu Brendan O’Brien ile yazdığı bir film… CIA içinde NOC diye bilinen gizli birimde çalışan ve birbirlerine âşık iki ajan, ters giden operasyon sırasında düşen özel jetten sağ kurtulunca yeni bir hayata başlamaya karar verirler. Kaldı ki, operasyon öncesinde de önemli bir karar arifesindedirler. Böylece ortadan kaybolma konusunda ellerine geçeni fırsatı kullanırlar.
Filmin 15 yıl sonra açılan ikinci sekansında, herkesin öldü sandığı Emily (Cameron Diaz) ile Matt’in (Jamie Foxx) Atlanta’da kimlik değiştirerek sıfırdan bir hayat kurduklarını ve bahçe içindeki büyük Amerikan evinde çocuklarıyla birlikte yaşadıklarını görürüz. İki eski ajanın ebeveynlik konusunda zorlandığı aşikardır. 14 yaşlarındaki ergen Alice (McKenna Roberts), asi genç kız olarak başta annesi olmak üzere her ikisine de kök söktürmektedir. Matt ise ergenliğe doğru ilerleyen becerikli ve zeki oğlu Leo’ya (Rylan Jackson) nasıl babalık yapacağı konusunda kararsızdır. Alice’in izinsiz olarak gece kulübüne gitmesi üzerine gelişen olayların ardından Emily ve Matt, çıkan kavga sırasında kontrollerini kaybeder ve deşifre olurlar. Ertesi sabah CIA, MI6 ve Doğu Avrupa kökenli teröristlerin dahil olduğu, İngiltere’ye kadar uzanan bir kaçıp kovalamaca başlar. Çünkü yer aldıkları son operasyonda kaybolan ve paha biçilmez bir yazılım içeren cihaz nedeniyle herkes onların peşindedir artık. Üstelik, çoluk çocuk hep birlikte hareket etmek zorundadırlar. Emily ve Matt hem başlarındaki beladan kurtulmaya hem çocuklarını korumaya çalışırlar. Bu arada, 15 yıldır uzak kaldıkları ajanlık dünyasına dönmüşler, en iyi bildikleri işi yeniden yapmaya başlamışlardır.
“Back in Action”ın en hoş yanı, aile içi çatışma ve ilişkiler... Emily ile Matt’in ebeveynliği ajanlık kadar iyi yapamamaları, ergenlik karşısında çaresiz kalmaları ve ajanlığı çok özlemeleri, eğlenceli sahnelere vesile oluyor. Özellikle, İngiltere bölümünde anneanne Ginny Curtis’in (Glenn Close) devreye girmesiyle mizah daha iyi işliyor. “Fleabag” (2016-2019) ve “Staht Lets Flats” (2018) dizileriyle tanınan Jamie Demetriou’nun da Nigel rolüyle filmin komedi tarafına getirdiği katkı inkâr edilemez. Kendi adıma filmde en çok onun heveskar ve acemi ajanlığına güldüğümü söyleyebilirim. Özetle, “İnanılmaz Aile” (The Incredibles) serisi kadar olmasa da “Back in Action”ın aile sahnelerinde iyi işleyen bir komedi yakaladığını düşünüyorum.
İşin aksiyon tarafına baktığımda ise aynı şekilde konuşmam kolay değil. Açılış sekansındaki uçak kazası sahnesine çok sözüm yok. Aksiyon boyutu bir yana, hikâye anlatımına katkı yapan bir sahne… Gece kulübünde çıkan kavga için de aynısını söyleyebilirim. Sahici bir dayak seyrediyoruz. Ama özellikle profesyoneller arasındaki dövüş sahneleri biraz koreografi kokuyor. Karakterler dövüşmekten ziyade ezberlenmiş hareketleri yapıyorlar sanki. Emily ve Matt rakiplerini haklarken pek zorlanmıyorlar mesela. Bunlar bence aksiyon yönetmenliğiyle ilgili uygulama sorunları. Elbette aile temalı hafif bir komediden sert ve gerçekçi dövüş filmi dokusu beklemiyorum; ama aksiyon janrı içindeyseniz iyi kötü bir denge tutturmanız lazım. Mesela, bazı filmlerde dövüş sahneleri tümüyle bale gibi tasarlanır ve siz sahiciliği boş verip kendinizi koreografi ve çekimlerin güzelliğine bırakırsınız. Burada ise altından tam olarak kalkılamayan yarı gerçekçi bir yaklaşım göze çarpıyor. Aslında hareket ile hikâye anlatımını birleştiren, karakterler arası ilişkileri geliştiren iyi yazılmış aksiyon sahneleri de var. Sözgelimi, benzin istasyonundaki saldırı veya İngiltere’deki eve yapılan baskın… Bunlar aile üyelerinin bütünleştiği, birbirlerini daha iyi tanıdığı sahneler… Ama bana sorarsanız, yönetmen Seth Gordon, aksiyon sahnelerinin dekupajı ve detaylar konusunda çok doyurucu iş çıkaramıyor.
Aslında hikâye daha sağlam yazılsa, aksiyondaki sorunları hoş görmemiz mümkün. Lakin, senaryonun tam olarak nereye odaklandığını tespit etmek zor. Aile ilişkileri üzerinden baktığımızda, “İyi ebeveynlik çocuklarına doğru söylemekten, dürüst davranmaktan geçer” gibi bir fikir çıkıyor filmden. Böylesi bir önermeden gayet iyi film çıkar aslında. Ama iyi geliştirilmesi şartıyla…
Filmin en ilgiye değer karakteri Alice… Öyle ki, hikâyenin onun üzerinden anlatılması bile düşünülebilirmiş. Çünkü gerçekler ortaya çıkmadan önce anne ve babasının tutarsızlıklarını, yalanlarını yakalamaktan hiç memnun olmadığını fark ediyoruz. Ergenlik sorunları kadar anne babasını tam olarak tanıyamamaktan rahatsız olduğu çok belli. Olaylar geliştikçe kardeşi Leo ile birlikte anne babasının gerçekte kim olduğunu görüyor ve onlarla daha güçlü bağlar kuruyor. Evet, yalanlardan kurtuldukça daha iyi bir aile oluyorlar ama senaryonun bu fikri iyi yapılandırdığını söylemem çok zor. Mesela, Matt’in, Leo ile istediği gibi bir baba – oğul ilişkisi kuramamasının nedeni pek iyi anlatılamıyor. Tek bildiğimiz, babasının ajan olduğunu öğrenince Leo’nun ona hayran olması… Her şey çocukların ebeveynlerini kahramanlaştırarak hayran olmalarına bağlanıyor -ki bu filmin ana fikrine pek katkı sağlamıyor. Kesin olan, senaryo biraz dağınık. Casusluk entrikası ile aile içi ilişkiler arasında gidip gelen, yan karakterler ve yan öykülerle çok fazla dağılan bir film seyrediyoruz.
Filmin en zayıf yanı ise istihbarat ve terör örgütlerinin dahil olduğu casusluk entrikası… Üzerinde şöyle bir düşünmeye kalktığınızda tel tel dökülüyor. Entrikaya dahil olan Chuck (Kyle Chandler) ve Baron (Andrew Scott) hikâye örgüsündeki işlevleri dışında filme hiçbir şey katamayan karakterler.
Glenn Close’un anneanne karakterine çok uyduğunu öne süremem ama oyunculuk bence filmdeki en problemsiz unsur. Başta Diaz ve Foxx olmak üzere filme yaptıkları katkı ortada.
Netflix’in son dönemdeki en çok seyredilen filmlerinden biri olan “Back in Action”, beklentilerinizi düşük tutarsanız, oyalanmak için iyi bir seçim. Özellikle komedi sahnelerinde…
5/10