Bilmeyen ve duymayan artık kalmadığı için beş teğmen ile üç komutanın disiplinsizlik gerekçesi ile TSK’dan ihraçlarına yolaçan hadisenin ne olduğunu ve ayrıntılarını burada tekrar etmeme lüzum yok.
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde benzer hadiseler yaşanmış ve çeşitli sebeplerle hem çok sayıda Harbokulu öğrencisi okuldan, hem de yine çok sayıda subay ordudan tardedilmişti...
Ama, beş teğmenin Silâhlı Kuvvetler’den ihracı ile Harbokulu öğrencilerinin geçmişteki tardları arasında fark var: Beş teğmen Harbokulu’ndan değil, Silâhlı Kuvvetler’den tardedildiler; zira diplomalarını alıp yemin etmiş ve subay olmuşlardı, artık öğrenci değildiler, Silâhlı Kuvvetler ile ilişkileri “subay” olarak kesildi, yani eski tâbiri ile “silk-i askeriyeden ihraç” edildiler.
Harbokulu’ndan ve TSK’dan geçmişte yapılan ihraçlar çeşitli gerekçelere dayanıyordu. Meselâ, 1939’da Nâzım Hikmet’ in de yargılandığı dâvâda Nâzım ile ilişkide oldukları iddiasıyla bazı öğrenciler ve subaylar tardedildiler, benzer ihraçlar 1944’te başlayıp ertesi sene son bulan Irkçılık-Turancılık dâvâsında da yaşandı. Harbokulu Kumandanı Albay Talât Aydemir’in başını çektiği 22 Şubat 1962’deki başarısız ayaklanmanın devamı olan 20 Mayıs 1963’teki darbe girişiminin ardından Talât Aydemir ile darbe teşebbüsünün liderlerinden Binbaşı Fethi Gürcan idam edilirlerken, o dönemde iki yıl olan Harbokulu’nun 1459 öğrencisinin tamamı okuldan atıldı.
1966 Haziran’ında, Harbokulu’nda ayrıntıları hâlâ tam olarak bilinmeyen tutuklamalar yapıldı. Söylentilere göre, bazı öğrenciler İlhan Darendelioğlu’nun yayınladığı ve Harbokulu’na sokulması yasak olan aşırı milliyetçi “Toprak” dergisini okuyorlardı ve okulda ırkçı bir teşkilât kurmuşlardı. 27 öğrenci için soruşturma başlatıldı, Kara Kuvvetleri Mahkemesi “disiplinsizlik” sebebi ile Askerî Öğrenciler Yönetmeliği’nin 97. Maddesine dayanarak üç öğrenciyi Harbokulu’ndan tardetti. Aynı günlerde, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı ile Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın başyaveri de beklenmedik şekilde değiştirildi fakat Millî Savunma Bakanlığı tutuklamalar, ihraçlar ve görev değişiklikleri hakkında hiçbir açıklama yapmadı.
HERŞEY KONFERANS TALEBİYLE BAŞLADI...
Harbokulu’ndan ve Silâhlı Kuvvetler’den sonraki senelerde de ihraçlar yapıldı ama Harbokulu’nda Cumhuriyet’in ilk senelerinde, 1934’te yaşanan ve üç idam kararı ile neticelenen bir hadiseden bugüne kadar pek bahsedilmedi...
İşte bu hadisenin şimdiye kadar yayınlanmamış bazı belgelere dayalı ayrıntıları:
Harbokulu’nda birinci sınıf öğrencisi olan Sivaslı Mehmed oğlu Şakir ile Nevşehirli Tevfik oğlu Hüseyin Avni, Maltepe Askerî Lisesi’nin sık görüştükleri eski yurtbilgisi öğretmeni Bafralı İbrahim oğlu Mustafa’nın etkisi altına kalarak öğrencileri mezun olup orduya katılmalarından önce hilâfet ve saltanat konularında bilgilendirmek için Harbokulu’ndaki 159. alayın kumandanı Albay Mehmed’den iki defa konferans verme izni istemiş, alamayınca da kumandana bu bahisleri anlattıkları bir mektup göndermişlerdi. Şakir ile Hüseyin, Bafralı Mustafa’nın Büyükada’daki evinde birkaç defa biraraya gelmişler, bazı buluşmalarda Maltepe Askerî Lisesi 11. sınıf öğrencisi Borlu Mustafa Hulûsi oğlu Mahmud Nedim, Bafralı Abbas oğlu Ahmed Hamdi ve Ankaralı İsmail oğlu emekli yüzbaşı Ahmed de bulunmuştu.
Teşebbüsün ortaya çıkması üzerine üç öğrenci ile beraber isimlerini verdiğim diğer kişiler 1934 Eylül’ünde tutuklandılar ve yargılanmaları Harbiye Mektebi Komutanlığı Askerî Mahkemesi’nde başladı. Sanıklar anayasayı ilga, hükümeti devirme, hilâfet ile saltanatı da geri getirmekle suçlanıyorlardı ve “disiplinsizlik” bu suçlamaların yanında gayet önemsiz kalıyordu.
Yargılama dört ay sürdü ve Tuğgeneral Cemal’in başkanlığında topçu binbaşı Rıfat, piyade binbaşı Behçet, bir diğer topçu binbaşı Rıfat ile hakim Arif Hikmet’ten meydana gelen mahkeme heyeti, kararını 1935’in 31 Ocak’ında açıkladı: İki öğrenci, Hüseyin Avni ile Şakir ve Bafralı Mustafa, sonraki senelerde daha birçok kişinin hayatının darağacında noktalanmasının sebebi olan eski Ceza Kanunu’nun meşhur 146. maddesi gereği idama mahkûm edildiler! Ahmed Hamdi ile askerî lise öğrencisi Mahmud Nedim’in işe karışmadıkları anlaşıldı ama teşebbüsü bildikleri halde ihbar etmedikleri için altışar ay hapislerine karar verildi; emekli yüzbaşı Ahmed ise beraat etti.
Mahkeme, önce idam vermişti ama bu cezayı daha sonra hafifletti: Şakir’in cezası son derece mutaassıp bir aileye mensup olması ve yetiştiği çevrenin etkisinde kalması, Hüseyin Avni’nin mahkûmiyeti henüz 21 yaşını bitirmemesi; Mustafa’nın aldığı idam da askerî talebeleri kendisinin değil, gençlerin onu aramaları sebebi ile 24 sene ağır hapse ve on sene sürgüne çevrildi.
Sonraki senelerde “Parmaksız” soyadını alan Hüseyin Avni ile “Tandoğmuş” olan Şakir’in mahkûmiyet günleri, acılarla dolu geçti. Yedi sene boyunca İzmit Cezaevi’nde yattılar, Atatürk’ün ardından Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’ye defalarca özür mektubu gönderip affedilmelerini istediler ama talepleri her defasında reddedildi. Şakir Tandoğmuş’un Sivas’ta yaşayan ve yetmiş yaşını geçmiş olan babası Mehmet de defalarca hem İsmet Paşa’ya, hem de Adalet Bakanı Fethi Okyar’a birçok mektuplar yolladı, “Oğlum görgüsüzlük, düşüncesizlik ve budalalık etmiş” diyerek affedilmesi talebinde bulundu ama bu acılı babanın talepleri de karşılık bulamadı.
İdamdan son anda kurtulan Harbokulu öğrencilerinin affı, 1942’de mümkün olabildi ve Meclis’in çıkarttığı özel af kanununun 5 Ocak 1942’de Resmî Gazete’de yayınlanmasının ardından tahliye edildiler.
Her iki genci suça teşvik ettiği gerekçesi ile aynı şekilde önce idama mahkûm edilen ve cezası 24 sene ağır hapse çevrilen Bafralı Mustafa hakkında ise, arşivlerde bir kayıt bulamadım...
İşte, Hüseyin Avni ve Şakir adlarındaki Harbokulu öğrencilerinin idamdan son anda kurtulmalarının hüzünlü öyküsü...
Harbiye Mektebi Komutanlığı Askerî Mahkemesi’nin 31 Ocak 1935’te verdiği karar (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 01014577-4ile 7 arası. Şakir Tandoğmuş’un babası Mehmet’in İsmet Paşa’ya yazdığı içli mektup (Cumhuriyet Arşivi, 30-10/56-374-9). Çarptırıldıkları idam cezaları 24 sene ağır hapse çevrilen iki Harbokulu öğrencisi için Meclis’in çıkarttığı ve 5 Ocak 1942’de Resmî Gazete’de yayınlanan af kararı.