Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Zohran tam olarak ne başardı

        Donald Trump, rakipleri, Elon Musk, kendi partisinin üyeleri, sokaktaki adam sık sık Zohran Mamdani ismini yanlış telaffuz ediyor. İtiraf edeyim, ben de bu köşede ondan ilk bahsettiğimde adını yanlış yazmıştım. Yanlış yazdığımın farkında bile değildim, sonradan düzelttim.

        Bazıları kasten yanlış telaffuz ediyor tabii; ötekileştirme çabasının sonucu. Ama çoğu insanın gerçekten dili dönmüyor. Benimki de masum bir hataydı. Beynin alışık olmadığı bir ismi öğrenmesi vakit alıyor. Dil bilimciler özellikle Amerikalıların M ve D harflerinin yan yana geldiği seslerde zorlandığını ortaya koyuyor.

        Zor ya da değil, bize yakın veya uzak bir isim fark etmez artık, hepimiz Zohran Mamdani’nin adını biliyoruz. Aslında sadece Zohran adı da Gotham’a çok uygun. O artık New York’un ilk Müslüman, ikinci sosyalist, 100 yıldan beri en genç, büyük ihtimalle en tecrübesiz belediye başkanı. Bütün dünyanın gözünün olduğu bu seçimde ezerek kazandı.

        GENÇLER SON ANA KADAR ÇALIŞTI

        Mandani’nin başarısının altında yatan faktörlerden biri seçmeni sandığa çekmesi. 2021’deki belediye seçimlerine katılım yüzde 23 civarındaydı. 4.5 milyon kayıtlı seçmenin olduğu New York’ta yerel seçimler hemen hiç ilgi çekmez, zaten hemen her zaman sonucu önceden bellidir. Bu sefer, Salı günü saat 18:00’e 1.85 milyon kişi oy kullanmıştı bile. Son yılların en yoğun katılımlı seçimi oldu, sandığa gidenler de çoğunlukla gençlerdi. Mandani’nin sandığa çektiği gençler. Trump’a, milyarderlere, yolsuzluğa bulaşmış eski bir valiye, yerleşik düzene, müesses nizama karşı oy kullandılar.

        Mandani modern siyaset tarihinin en başarılı seçim kampanyalarından birini yönetti. Kampanyasında gönüllü olarak çalışanlar kapısında özel güvenliğin, resepsiyonistin beklediği binalara bile girip çalmadık kapı bırakmadılar. Geçenlerde benim de kapım çaldı, iki genç Zohran Mamdani için oy istiyordu; ilk kez bir belediye başkanı için kapım çalındı. Seçim günü akşam saatlerinde bile hala kampanya yapıyorlardı.

        Hiçbir seçim kampanyası seçmeni heyecanlandıracak bir mesaj olmadan başarıya ulaşamaz. Ne kadar para yatırılırsa yatılırsın, ne kadar reklam verilirse verilsin, aday istediği kadar televizyona çıksın ya da sosyal medyada paylaşım yapsın, koluna bilezik takıp yağsız kızartma makinesi önünde dursun fark etmez.

        Önemli olan mesaj seçim kazandırır; “iletişim aracı mesajın kendisidir” ilkesine bağlı olarak o mesajın nasıl verildiği de önemli. Mamdani’nin hem söyleyecek sözü vardı, hem de bu mesajı nasıl vereceğini biliyordu.

        MESAJIN GÜCÜ

        Bir kere alıştığımız siyasetçiler gibi seçmene “Ben senin için en iyi olanı senden daha iyi biliyorum,” demedi. Kampanyaya bir sene önce başladı. Gitti, Trump’a oy veren seçmenlere “Neden?” diye sordu.

        Seçmenlerin ortak şikayeti Mamdani’nin seçimde ısrarla üzerinde durduğu mesajı oldu: New York’taki hayat pahalılığı. New York’ta kişi başına düşen ortalama gelir 51 bin dolar; hane başına 81 bin dolar. Ortalama ev kirası 4 bin 30 dolar. Manhattan’da bu rakam 5 bin 700’e çıkıyor.

        Geçenlerde marketten domates aldım. Hadi biraz pahalı bir marketti, ama domatesler de indirimdeydi. Sonradan başka marketlerle kıyasladım, benim pahalı market aslında o kadar da pahalı değilmiş. Ama bir buçuk kilo domatese 20 küsur dolar ödedim. Tekrar edeyim, indirimdeydi. 100 dolar verip yarım poşetle çıkıyorsunuz.

        New York’ta geçinmek mümkün değil artık. Herkesin ortak kaygısı bu. Mamdani dertlerini dinlediği insanların kaygılarını önemsedi, mesajdan sapmadı. Son güne kadar “New York’u herkesin rahatlıkla geçinebileceği bir şehir yapmak istiyorum,” dedi ve kazandı.

        Bunu nasıl yapabileceğini göreceğiz, çünkü New York’ta seçimi kazanmak New York’u yönetmekten daha kolay. Belediye başkanları iki dönem boyunca tek bir vaatlerini hayata geçirirlerse başarılı sayılıyorlar. New Yorklu da aptal değil, Mandani’nin tecrübesi olmadığını ve bedava otobüsler ya da belediye tarafından işletilen süpermarketler gibi vaatlerinin çoğunu hayata geçiremeyeceğini biliyor.

        Bile bile oy verdiler, çünkü en azından karşılarında kendilerini dinleyen, muhatap alan, kulak veren bir aday buldular. Bu adayın samimi, sempatik, yakışıklı, ağzı laf yapan, sosyal medyayı çok iyi kullanan, diyeceğini üç saatlik bir seminerde de 30 saniyelik bir TikTok video’sunda da aynı netlikte açıklayabilmesi şanstı. Mamdani, günümüz siyasetinde şart olan pek çok özelliğe sahipti.

        Barack Obama kıyaslamaları boşuna yapılmıyor. Obama da gençleri çekmiş, bu “grassroots” hareketi kapı kapı dolaşmış ve “umut” vaadiyle kazanmıştı. Amerikan tarihinin en kirli ve kanlı dönemlerinden birinin bitiminde umut olmuştu Obama. Salı günü o karanlığın baş mimarı Dick Cheney hayatını kaybetti, Zohran Mamdani ise aynı akşam New York’ta seçimi kazandı. Adeta Amerikan siyasetinde bir karanlık dönem bitti, bir aydınlık geleceğe adım atıldı.

        MÜSLÜMAN KİMLİĞİ HEM ÖNEMLİ HEM DEĞİL

        New York’un artık Müslüman bir belediye başkanı var. Simgesel olarak çok önemli, ama New York olduğu için aslında o kadar da önemli değil.

        New York’ta yaşayanların üçte biri bir başka ülke doğumlu. Burası tarih boyunca dışarıdan gelenlerin, daha iyi bir gelecek arayanların sığınağı oldu. Soykırımdan kaçan Yahudiler, İtalyanlar, Ruslar nasıl geldiyse Müslümanlar da geldi. Ve hep birlikte, burada, herkes New Yorklu oldu. Hem kendi kimliklerini koruyarak hem de şehre sıkı sıkıya bağlı kalarak. Dünyada New York’un bir eşi benzerinin olması bu çok kültürlü, çok milletli, çok renkli yapısından kaynaklanıyor.

        Bugün New York’la özdeşleşen yiyeceklerden biri Yahudi simidi diyebileceğimiz bagel. Ama Trader Joe’s adlı süpermarket zinciri geçenlerde Türk simidi de satmaya başladı ve epey ilgi çekti. Bir Noel akşamı Yahudi arkadaşlarımızla Çin yemeği siparişi verdik, bir başka sene Veselka’da Ukrayna yemekleri yedik. Burada yaşadığım yıllar boyunca kim bilir kaç kere Pesah veya Diwali yemeğine davet edildim. Bir keresinde Amerikalı ve Hint bir çiftin evinde Gana bağımsızlık günü partisine bile katıldım. Bir sene Haitililerin geleneksel olarak 1 Ocak’ta yedikleri “soup joumou”yu pişirme görevini ben üstlendim, yanında “cremas” hazırladık.

        Aynı arkadaş grubunda bir Hintli, bir siyah, bir beyaz, bir Yahudi görmek garip bir durum değil New York’ta. Bir arkadaşımın annesi Yunan, babası Kolombiyalı. Herkes ne kadar ilginç bir çift olduğunu söyleyip duruyor, o ise “O kadar da ilginç değil,” diyor. “Süpermarkette tanışmışlar.”

        Oturduğum yerin az ilerisinde cami var, ama hani yeraltına tünel kazdıkları için bütün dünyada haber olan sinagog var ya, o da çok uzakta değil, yürüme mesafesinde.

        Zohran Mamdani’nin Müslüman olması da herkesin bir sürü başka kimliğinin olduğu bir şehirde sadece bir detay. Farklı farklı birçok insanın grubunun, ayrıca bir dolu delinin, sapkının, renkli karakterin, entelektüelin vs. bir arada yaşadığı ve çoğu zaman da sorunsuzca bir arada yaşadığı bu çok kültürlü, neredeyse ütopik şehirde seçilebilirdi Zohran adında bir belediye başkanı. Metroda iftar açtı, Cumartesi gecesi de gay bar’da insanları sandığa gitmeye çağırıyordu: “Welcome to New York.”

        Dünyanın geri kalanı için Mamdani’nin Müslüman, Ugandalı-Hintli kimliği elbette ilgi çekici. Ama New York açısından açıkçası kapitalizmin kalesini kendisini sosyalist olarak tanımlayan birinin yönetecek olması daha da ilginç, daha olağandışı. Asıl imkansız olan bunu başarmaktı. Bunu da siyasal bilgiler fakültelerinde ders olarak okutulacak kadar başarılı bir seçim kampanyasıyla yaptı. Bundan sonrası nasıl olur, bilmiyorum. Ama bu yarının sorusu. Bugün bütün dünyanın Mamdani’den alacağı “Seçim nasıl kazanılır,” dersi olmalı.