Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Atatürk'ü Zohran'a kim öğretti

        Columbia Üniversitesi’nde ders verdiği yıllarda okulun kampüse yakın evlerinin birinde yaşıyordu Orhan Pamuk. Meğer aynı binadaki komşusu bu hafta New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani’nin babası Mahmoud ve annesi Mira Nair’miş. Baba Mamdani hala Columbia’da antropoloji departmanında ömür boyu görevli bir akademisyen.

        Columbia Üniversitesi şehrin en büyük üç emlak zengininden biri. Ders veren hocalara da kampüse yakın yerlerde sahibi olduğu binalarda ev tahsis ediyor. Morningside Heights’taki kampüs zamanında Manhattan’ın çok cazip olmayan bir yerinde kaldığı için bedava tahsis bu evler iyi akademisyenleri çekmek için önerildi. Bu taktik Pamuk gibi Nobel kazanmış isimleri üniversite bünyesine katmak için hala kullanılıyor.

        Ancak bu evler okulun başında büyük bir bela aynı zamanda. Zamanında öğretim üyelerine “ömür boyu” tahsis edilmiş bu evler. “Ömür boyu” tanımını da epey geniş tutup, öğretim üyelerinin eşlerini de dahil etmişler.

        Çoğunlukla Riverside Drive’daki bu apartmanlarda akşamüstü bir hareketlilik yaşanır. Eşlerinin ölümünün üzerinden epey süre geçmiş olmasına rağmen bu dairelerde yaşamaya devam eden kadınlar süslenirler, asansörlerle lobiye inerler, çay saati için buluşurlar.

        Bugün bu nehir manzaralı Riverside Drive dairelerin değeri çok arttı. Columbia buralardan ciddi gelir elde edebilir, ama bu kadınları bir türlü çıkartamıyor. Bir an önce ölsünler diye gün sayıyor. Ama galiba bu çay saatleri ve nehir manzarası yaşı epey ilerleyen kadınları canlı tutuyor.

        Manhattan’ın bu bölgesinde zaten çoğunlukla okulla ilintili insanlar oturuyor. Aşağı yukarı herkes birbirini tanıyor, yakın ilişkileri var. Eğer okulla ilgileri olmasaydı Orhan Pamuk’la Mahmoud Mamdani aynı binada oturup birbirlerini hiç görmeden yaşayabilirlerdi. Ama Columbia camiası olduğu için, New York’un geri kalanında eşine pek rastlanmayan bir komşuluk ilişkisi var bu bölgede.

        SİYASİ BİLİNCİ OLUŞMAYA BAŞLARKEN TANIŞTILAR

        Orhan Pamuk sadece üç sene yaşamış bu evlerde. Zaten daha sonra kendisine bir daire satın almıştı. Ertuğrul Özkök bu bilgiyi aktarırken “lojman” diyor ama her biri milyonlarca dolarlık daireler. Pamuk da yakın çevresine Mamdani’leri tanıdığını, Zohran’ı da “10-15 yaşlarında bir çocuktu,” diye hatırladığını söylemiş.

        Yazının yayımlandığı 10Haber’in sahibi İsmet Berkan’ın bir kitap adıyla açıklarsam: İnsanlar üçe ayrılır, sayı saymasını bilenler ve bilmeyenler.

        1991 doğumlu Zohran Mamdani pek de çocuk değildi o sırada, Pamuk’un Columbia apartmanında yaşadığı 2007-2010 arasında 16-19 yaşlarındaydı. Liseden mezun olup Bowdoin College’a kaydolduğu yıllara denk geliyor. Filistin davasına ilgisinin üniversitede başladığını, okul arkadaşlarını harekete geçirdiği biliniyor. Demek ki politik bilinci de o sırada şekillenmiş.

        Mandani’nin 2013 yılının yazında attığı bir tweet bugünlerde keşfedildi. “Türkiye’nin Atatürk’ün mirasını sürdürmesinin birçok soru işareti uyandırdığını,” belirtiyor paylaşımında.

        Önceki gün benim de önüme düştüğünde “Çocuktu, ayrıca nereden bilecek Türkiye’nin dinamiklerini,” diye düşündüm. Sonra bilincinin şekillendiği yıllarda Pamuk’un komşusu olduğunu düşünce ister istemez kuşkulandım. Bu lafları Orhan Amcası’ndan mı öğrenmiş?

        Pamuk o yıllarda Batı’ya Atatürk Türkiye’sinin ne kadar kötü olduğunu anlatmakla meşguldü. Televizyonlara çıkıyor, gazetelere söyleşi veriyor, hatta açık açık FETÖ’nün kumpas davalarına destek çıkıyordu. Columbia’ya gelmeden kısa süre önce Nobel almıştı, “Bir milyon Ermeni ve 30 bin Kürt’ün öldürüldüğünü,” söylemişti. Nobel’den kısa süre önce İngilizcede yayımlanan “Kar” romanında da hem Atatürk’ü hem de devrimlerini karikatürize eder.

        Mamdani durup dururken Türkiye ve Atatürk üzerine tweet atmadı. 2013 yazında Türkiye bütün dünyada haberdi. O da, belli ki üniversitede Filistin davasını keşfedip politikleştiği gibi, haberlerde gördüğü Türkiye’yi merak etti, kendince yaptığı üstün kötü araştırmada da “Atatürk diktatördür,” ezberiyle karşılaştı. Tepeden inme olduğu konusunda hiç kimsenin kuşkusu olmayan devrimlerini de dayatma olarak gördü.

        “Küçük Prens”te Atatürk’ün kıyafet gibi devrimlerini bir Türk diktatörün yaptığını yazıyor Antoine de Saint-Exupéry. Buna benzer ifadeler Batı’daki pek çok kaynakta yer alır. Tabii iyice öğrenmek isteyen için daha objektif kaynaklar da var.

        BATI’DAN ÖĞRENDİKLERİNİ BATI’YA SATANLAR

        Dışarıdan bakan, Türkiye üzerinde düşünmeye en fazla 15 dakika ayıran bir Batılının kafasında böyle bir resmin oluşması doğal. Asıl trajik olan, başta Orhan Pamuk olmak üzere, dünyada kendi seslerini duyurabilecekleri platform açan entelektüellerimizin de aynı şablonlara hapsolmaları. Hemen hepsi uzun yıllar Türkiye’yi sanki sadece Batılı kaynaklardan öğrenmiş birer yabancı gibi konuştular. Karşı taraftan öğrendiklerini karşı tarafa tekrar ettiler. Atatürk hakkında yaptıkları yorumlar da böyleydi; hem Cumhuriyet’i ve kazanımlarını küçümsemeyi tercih ettiler. Oyunu kuralına göre oynamak kariyer yapmanın gereğiydi. Ancak kendi kendilerine alan açıp artık belli yerlere geldikten sonra bile aynı Batılı söylemi sürdürdüler. Daha bugüne kadar Batı’nın önemli üniversitelerinde ders veren bu liberal akademisyenlerden bir kere “İşin aslı tam öyle değil,” diye bir düzeltme girişimi veya objektif bir değerlendirme duymadım. Kendi ülkeleri hakkında dışarıda oluşturulmuş bir algıyı sloganlaştırmak işlerine geldi.

        Zohran Mamdani eğer başarılı bir belediye başkanlığı yaparsa siyasette önü daha çok açılacak. Gerçi New York’u yönetmek yıpratıcı bir iş, bu görevden daha üst bir makama sıçramak ne Bloomberg’e ne de Guiliani’ye nasip oldu. Ama belki Mamdani bu konuda da bir ilk olur; göreceğiz.

        Belki vali, belki senatör olarak siyasette yükselebilir. Belki bu yükseliş sırasında yolu bir gün Türkiye’yle de çakışabilir. Yarın öbür gün Dış İlişkiler Komisyonu’nda yer alsa mesela? Türkiye algısı basmakalıp ve çoğunlukla çarpık ezberlerle şekillendirilmiş bir siyasetçi olarak karşımıza çıkacak.

        Gençlikte öğrenilen bilgiler genelde kalıcı olur, ama doğrusunu aktarmak, öğretmek de önemlidir. New York’taki apartman komşuları kendi aralarında hiç Atatürk üzerine konuştular mı, bilmiyorum, ama Atatürk devrimleri konusunda Zohran’ı aydınlatacak kişinin Orhan Pamuk olmayacağını çok iyi biliyorum.