Pek çok cinsiyetçi vukuatının yanı sıra rakibi Kamala Harris’e bile bel altı vuruşlarıyla mizojini eğilimi tescilli Donald Trump belki de ilk kez kadınların işine yaradı. Grönland’a musallat olması sayesinde Grönland’lı kadınların Danimarka’ya karşı yürüttüğü spiral davası muhtemelen daha fazla ses getirecek. Dikkat kesileceğimiz tarih, önümüzdeki mayıs ayı. Sömürgeciliğin ve hatta belki de soykırımın suç dosyası ortaya serilecek.
1960’lardan itibaren Grönland’da nüfus kontrolü amacıyla Danimarkalı doktorlar binlerce kız çocuğuna bilgileri dışında, aile rızası olmadan rahim içi araç (RİA) yerleştiriyor. Kadınlar yıllarca içlerinde ne taşıdıklarını bilmeden, kimi rahim enfeksiyonu nedeniyle acılar içinde kıvranarak, kanamalar geçirerek, çoğu da nedenini bulamadığı çocuksuzluğunun hüznüyle yaşamak zorunda kalıyor. İki gazetecinin de çabasıyla gerçekler apaçık gün ışığına çıkınca mağdur kadınların girişimiyle Grönland ve Danimarka’da başlatılan soruşturmanın sonucu mayıs ayında açıklanacak.
Mağdur kadınların tazminat talebi de var; 67 kadın Danimarka hükümetinden kişi başına 300 bin kron (40 bin Euro) tazminat istiyor. Öncüleri kadın hakları aktivisti Naja Lyberth “Yıllarca dondurulmuş bedenlerimizin içinde yaşadık. Kurtların önüne atılmış kuzular gibi, eril güçlerin, eril hükümet politikalarının, erkek doktorların kurbanları olduk” diyor. Çünkü binlerce hemcinsi gibi henüz 14’ünde okulda Danimarkalı bir doktor eliyle içine spiral yerleştirilmiş. “Devlet eliyle bekaretinin alındığını” söylüyor.
Naja LyberthTravma uzmanı psikolog Lyberth, biraz da ataerkil toplum yapısının etkisiyle gizli tutuyor isyanını. Altı yıl önce cesaretini toplayıp medyaya konuşuyor, yankı yapıyor. Bir süre sonra Danimarkalı iki gazetecinin podcast dizisiyle spiral mezaliminin dehşet boyutları iyice anlaşılıyor. Lyberth bir Facebook grubu kurup spiral travması geçiren kadınları bir araya getiriyor. Gruptakilerin bazıları henüz 12 yaşındayken Danimarkalı doktorla yüz yüze gelmiş.
Hatta hastanelerde doğum yapan kadınlara bile haberleri olmadan spiral yerleştirilmiş. Podcast yayınından sonra Grönland’lı bir jinekologun söylediğine göre bugün hâlâ spiral taşıdığından habersiz kadınlar çıkıyormuş hastaları arasından.
Naja Lyberth yıllarca denedikten sonra 35’inde nihayet bir erkek çocuk sahibi olabilmiş. Ancak yılların uğraşına rağmen başaramayanlar var; onlar patriyarka bakışıyla çocuk bile doğuramamakla suçlanmış, itilmiş terk edilmiş. Bazılarının rahimleri alınmış, enfeksiyon yüzünden.
SOYKIRIM SUÇUNA GİRER Mİ?
Danimarka Meclisi’nin Grönlandlı üyesi Aki-Matilda Hoegh-Dam’a göre yapılan işlem düpedüz soykırım. Bu suç isnadını Kopenhag cephesinde dillendiren yok ama soykırımın adını koymak için İnuit yerlisi olmaya da gerek yok. BM Soykırım Sözleşmesi’nin ikinci maddesi çok açık: Ulusal, etnik, ırksal ya da dini bir grubu tamamıyla veya kısmen yok etme amacıyla işlenen soykırım suçuna şu iki fiil de dahil; "grup içinde doğumları önleyecek önlemleri uygulamak ve grubun çocuklarını alıp başka bir gruba vermek…”
Ve Danimarka Krallığı bunların her ikisini de yapıyor.
Herşey İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan siyasi iklimle başlıyor. Danimarka iki yüzyıl boyunca sömürgeci güç olarak Grönland’ın efendisi. Fok avlayarak kandil yağı ihraç ederek geçinen yerli halk kasıtlı olarak ilkel bırakılıp tecrit altında tutuluyor. Ancak savaş sonrası kolonyalizm karşıtı ortam ve yeni BM Sözleşmesi nedeniyle Danimarka 1953’te adayı sömürge olmaktan çıkarıp, Grönland Bakanlığı’nın yönetiminde krallığın parçası haline getiriyor. Grönland’lı kadınların acıları da böylece başlıyor.
Eski efendi, adayı yabanıl hayatından çıkarıp modernleştirmek için dev bir proje seferberliğine girişiyor. Kopenhag ve Aarhus’takilerin kopyası olan binalar, hastane ve fabrikalar inşa ediliyor. Dağınık yerleşimler Nuuk, Qaqortoq ve Ilulissat’ta düzenli şehirlere dönüşüyor. O dönemde çoğu İnuit olmak üzere 30 bin kişi yaşıyor Grönland’da. Modernleşme projesiyle birlikte çocuk ölümleri azalıyor, doğum oranları hızla artmaya başlıyor, 15 yıl içinde yüzde 80 artışla dünyanın en yüksek seviyesine ulaşıyor.
Nedeni mi? İnşaat projelerinde çalışmak için Danimarka’dan gelen işçilerin yerli kadınlarla ilişkisinden doğan çocuklar. İnşaat patlaması, bebek patlamasına yol açıyor. Tahminlere göre dünyaya gelen çocukların yüzde 25’i gayrı meşru. Evlilik dışı çocukların babadan yana miras hakkı yok, yetim sayılıyor ve bir kısmı 60’lı 70’li yıllarda Danimarkalı ailelere evlatlık veriliyor.
Yüksek doğum oranı Kopenhag’da paniğe neden oluyor. Kreşler, okullar nasıl finanse edilecek? İşsizlik sorunuyla nasıl başa çıkılacak? Böylece 1966’da “Modernizasyon masraflarını kısmak amacıyla” aile planlama kampanyası başlatılıyor ama ailelerin haberi yok. Bilindiği kadarıyla 1966-1970 yılları arasında üreme çağındaki Grönland’lı kadınların yarısına spiral yerleştiriliyor, tahminen 4 bin 500 kişi. Uygulamanın 1975’te sona erdiğine dair bilgiler var, ancak BBC araştırması bu tarihten sonra da yıllarca devam ettiğini gösteriyor.
Bu arada Kopenhag’da nüfus kontrol planları yapılırken, o tarihte Danimarka’da artık kullanılmakta olan doğum kontrol hapları da seçenek. Ancak tercih edilmiyor, çünkü Grönland’da yaz aylarında güneş batmıyor, dolayısıyla kadınlar günleri şaşırıp hapı yutmayabilirmiş! Kız çocuklarına erişim daha kolay!
Aslında Grönland halkı spiral uygulamasından çok da habersiz değil. Halk sağlığı uzmanı Prof. Peter Bjerregaard 1991 tarihli doktora tezinde kısaca bahsediyor, bu sayede doğum oranlarının düştüğünü yazıyor. Uygulamada rol alan bazı kaynaklar da sonraları açıklamalarda bulunuyor, ancak siyasi etkisi olmuyor. Grönland’lı politikacılar sessiz kalıyor.
Grönland'ın Danimarka Meclisi'ndeki temsilcisi Aki-Matilda Hoegh-DamYıllar geçiyor, 2022’deki podcast yayınıyla şok dalgaları yayılıyor. Danimarka’daki Grönland’lı milletvekili Aki-Matilda Hoegh-Dam direkt soykırım adını koyuyor, BM Sözleşmesi’nin ikinci maddesine atıfla. Eski milletvekili Doris J. Jensen’e göre ise Danimarka - Grönland ilişkilerinin bu vahim boyutu nedeniyle artık bağımsızlığı gözden geçirmenin zamanı gelmiş bulunuyor.
BİR ÖZÜR VE BİR KUTUP AYISI
Grönland 2009’dan bu yana bağımsızlık referandumuna gitme hakkına sahip olmakla birlikte Danimarka’ya ekonomik bağımlılık nedeniyle bu yola başvurmadı. Ancak daha zengin ve daha özgüvenli küçücük bir ülkenin insafına bağlı yaşamın travmaları da var.
Geçmişte işlenen suçların jeopolitik sonuçları olabileceği görüşü ağırlık kazanıyor: Halkın büyük çoğunluğu bağımsızlıktan yana. Donald Trump ikinci dönemine hazırlanırken yeniden adaya talip, oğlunu ziyarete yolluyor, askeri seçeneği de göz ardı etmiyor. Kutuptaki pozisyonu stratejik açıdan Grönland’ı önemli kılıyor. Adanın kuzeyindeki Amerikan üssünde Rusya’nın kıtalararası füzelerine yönelik erken uyarı sistemi bulunuyor. Buzulların altında nadir hammaddeler yatıyor, buzulların erimesiyle yeni nakliye rotaları açılabilir – iklim felaketi olur, o ayrı.
Danimarka Başbakanı Mette FrederiksenTrump ilk döneminde adaya takınca Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen “Grönland satılık değil. Grönland Danimarkalı değil, Grönland Grönland’lıdır” demiş, bunun üzerine Trump Kopenhag ziyaretini iptal etmişti. Rivayete göre Frederiksen’in sözleri halkın koltuklarını kabartıyor, çünkü ilk kez böyle bir iltifat işitiyorlar. Artık Trump ilgisinin sonucu mudur bilinmez, Kopenhag adaya önem atfetmek için başka jestler de yapıyor; Danimarka Kralı Frederik, kraliyet armasının 2025 tasarımında Grönland’ı temsilen yer alan kutup ayısıyla Faroe Adaları’nın koç sembolünü ayırarak, ikisini de daha büyük bölmelere yerleştirtiyor.
Kraliyet armasının eski ve yeni haliFakat Grönland’ın Danimarka’dan daha fazla beklentisi olduğu kesin. Spiral uygulamasının soykırım suçu olduğunu kabul etmek gibi mesela. Başbakan Frederiksen, Danimarka kültürüyle yetiştirilmek üzere Gröndland’daki ailelerinden koparılıp Danimarkalı ailelere verilen 22 çocukla ilgili özür dilemişti. Zamanında, Danca bilen yeni bir Grönland elit sınıfı oluşturmayı amaçlayan başarısız bir deneydi. Soykırım suçu ise çok ileri bir boyut. Milletvekili Hoegh-Dam, spiral uygulamasıyla ilgili soruşturma sonuçlanmadan Başbakan Frederiksen’in bir özür konuşması yapacağına kanaat getirmiş. Konuyu defalarca görüşmüşler. Frederiksen Afrika araştırmaları çalıştığı için sömürgeciliğe dair birikimden ötürü böyle bir beklentisi var.
Danimarkalı uluslararası hukuk uzmanı Miriam Cullen de BM Soykırım Sözleşmesi’nin ikinci maddesine dayanarak soykırım suçuna işaret ediyor; “Dünyanın hiçbir yerinde bütün bir toplumun doğum oranları bu denli dramatik düşüş göstermemiştir” diyor. Danimarka, İnuit halkının büyük çoğunluğunu kasten yok etmeye mi çalıştı, bütün mesele bu.
Danimarka’nın bugün yaşayan tek Grönland Bakanı 83 yaşındaki Tom Hoyem. Beş yıl bu görevde bulunup 46 kez adaya giden Hoyem, soykırım kastını kesinlikle reddediyor “Ölmüş seleflerime iftiradır” diyerek, spiral uygulamasını “kalkınma yardımı” olarak tanımlıyor. İddiasına göre Grönland halkından gizli tutulmamış. Yetim çocuklara gelince; Grönland’lı kadınlar Danimarkalı erkekleri çok çekici bulduğu için dünyaya gelmişler!