Gazze’nin gönüllü doktorları anlatıyor: Delik kalbinden kan fışkıran çocuk, mezarlıkta oynarken patlayan mayınla yüzünde krater açılan çocuk, bir deri bir kemik kalmış kırık kemikleri bir türlü kaynamayan çocuklar, yaralı ama kaskatı ağlamayan çocuklar. Narkozsuz ampute edilen çocuklar. Ve hayır, sadece havadan yağan bombalarla değil kasten ateş açılarak vurulmuş çocuklar! Gazze’de görev yapan ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’dan hekimlerin çoğu aynı bulguyu tekrarlıyor: Çocuklarda mermi yarası var, dronlardan atılıp küçük bedenlerin iç organlarına yayılan saçma yaraları var! Bir sağlıkçı soruyor: “Gördüklerimden sonra, artık bu dünyada nasıl yaşayabilirim?”
İsrail askerlerinin sosyal medyada dönen videoları gösteriyor: Filistinlilerin boş evleri, okulları havaya uçuruluyor, ateşe veriliyor, talan ediliyor. Kuzeyde Beyt Hanun’dan güneyde Han Yunus’a uzanan geniş bir bölgede yakıp yıkma eylemine askerin kutlamaları eşlik ediyor. “Hepsinin kökü kazınacak, yerleşimciler gelecek” nidaları yükseliyor. Bir asker “Buralar fethedilecek, hepsi sürülecek ve yerleşilecek. Duydun mu Bibi?” diye sesleniyor. Viraneye dönmüş bir okul görüntüsünün altına “Yarın okul yok” yazılıyor. Ölü bedenlerin yanında pozlar veriliyor. Yarı çıplak savaş tutsaklarıyla alay ediliyor. Gazzeli kadınların iç çamaşırlarıyla selfie’ler atılıyor. Postlara alevli emojiler ekleniyor.
Bu tanıklıklar ve kanıtlar İsrail’in suç dosyasına şunu yazdırıyor: Gazze’de soykırım! Doktorların yakıcı anlatıları Der Spiegel’den; İsrail askerlerini savaş suçundan sanık kürsüsüne götürmesi gereken kanıtlar ise Washington Post’tan.
Her ikisi de gazetecilik. Özellikle Post’un çalışması; İsrail askerlerinin 14 aydır Gazze’de kaydedip sosyal medyada paylaştığı binlerce fotoğraf ve videoyu didikleyerek çıkardıkları haber, bir iddianameyi dolduracak kadar yüklü kanıt içeriyor. Zaten bu görsellerin bir kısmı Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı soykırım davasında kanıt olarak sunulmuştu. İsrail genelkurmayı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Adalet Divanı’nın soruşturmalarında delil teşkil eder endişesiyle bu görüntülerin sosyal medyaya düşmemesi için askerleri uyarmıştı. Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi “İntikam videoları çekmeyin” demişti. Postlar azalmakla birlikte paylaşımlar sürüyor.
“DİNİ FANATİZMLE HAREKET EDİYORLAR”
Washington Post, Gazze’de çekilmiş 120’den fazla fotoğraf ve videonun doğruluğunu teyit ettikten sonra yedi İsrail askeriyle görüşüp komutanların kamuoyuna açıklamalarını süzgeçten geçirmiş. Ordu disiplininden uzak aşırı eylemlere sapan askerlerin bir kısmı doğrudan emirlere itaat ettiklerini, söylüyor gazeteye. Sivil binaların havaya uçurulduğu görüntüleri yayınlayan bir asker “Halkın moralini yükseltmek için yaptım. Pişman değilim” diyor.
Bazıları ise birlikteki askerlerin davranışlarından rahatsız olduğunu açık açık anlatıyor. Han Yunus’ta konuşlu birlikte sıhhiyeci asker Yuval Green “Dini fanatizmle veya intikam arzusuyla hareket eden askerler gördüm” diyor; içlerinde 7 Ekim Hamas sadırısında ölenleri tanıyanlar varmış. Aynı asker devam ediyor: “Duvarlara intikam içerikli grafitiler yazılıyor, terk edilmiş evlerde kişisel eşyalar tahrip ediliyor, boş evler şiltelere benzin dökülerek yakılıyordu. Komutana nedenini sordum. ‘Askeri ekipmanla ilgili düşmana ipucu bırakmamak için’ dedi. ‘Yakmaya devam ederlerse birliği bırakırım’ dedim. Ertesi gün bıraktım.”
Gazete teyitli videoların içeriğini İsrail ordu birimleriyle de paylaşmış; bu olaylara karışan bazı askerlerle “disiplin görüşmeleri” yapıldığı, bu tür “münferit vakalarda” cezai işlemin ise askeri polisin işi olduğu yanıtı alınmış. Bu kadar, detay yok.
“SİLAHLI VEYA SİLAHSIZ FARK ETMEZ”
Bir yılda havadan bombardımanın yanı sıra zırhlı buldozerlerle kara kuvvetlerinin yaptığı yıkım yoluyla Gazze’nin büyük kısmı moloz yığınına dönüştü. BM’nin eylülde yayınladığı rapora göre 227 bin 591’i konut olmak üzere Gazze’deki yapıların yüzde 66’sı tahrip edildi.
Uluslararası hukuka aykırı olarak sivil altyapının orantısız bir kuvvetle imha edildiği açıkça görülüyor. İsrail ise Hamas’ın Filistinliler arasında gizlendiğini, dolayısıyla sivil yerleşimlerin vurulduğunu iddia ederek yüksek sayıda sivil ölümlerini meşru göstermeye çalışıyor.
Adını vermekten çekinen 22 yaşındaki bir asker anlatıyor: “Savaşın başından beri evler yakılıyor. Bize Hamas işareti gördüğünüz her evi yakın dediler. Ama Hamas Gazze’de iktidar gücü. Evlerin çoğunda Hamas bayrağı, [öldürülen] Haniye’nin fotoğrafları var. Yaser Arafat’ın resimleri bulunan evleri yakmak opsiyonlu bırakıldı. Benim birliğim beş ay içinde en az 20 evi yaktı. Mobilyaları odanın ortasına yığıp yakıyorlardı. Çok eğlenenler vardı. ”
Savaş esirlerine aşağılayıcı muamele uluslararası hukuk ihlaliWashington Post’un topladığı videoları izleyen hukuk uzmanlarına göre İsrailli askerlerin korkunç fiilerini kayda geçirmesi Uluslararası İnsancıl Hukuk ihlaline dair kanıt oluşturabilir, daha derinlemesine soruşturma gerekir. Ancak tutsak ve ölülere kötü muameleyle askerlerin ve bazı komutanların ifadeleri uluslararası hukuka açık aykırılık teşkil ediyor. Örneğin Ben Pazi adlı bir yarbay radyoda, “Gazze’nin tamamı muharebe alanıdır. Silahları olsun, olmasın fark etmez” diyor. Sivil ayrımı gözetilmediğinin kanıtı. Filistinlilerin tümünün Gazze’den sürülmesini savunan, hükümetin ultra sağcı kanadından Bezalel Smotriç ve İtamar Ben Gvir’in görüşleriyle eşgüdümlü soykırım retoriği içeren asker videoları var: “Gazze’de tek çözüm…” ve benzerleri.
ÇOCUKLARI DRONLA VURUYORLAR
BM Soykırım Sözleşmesi’ne göre “Ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen fiillerden herhangi biri soykırım suçunu oluşturur.” Gruba mensup olanların öldürülmesi, bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, gruba mensup çocukların zorla başka gruba nakledilmesi… Soykırımın başlıca fiilleri.
Gazze ölümleri 45 bine dayandı, yaralı sayısı 100 bini çoktan geçti. Gazze’nin çocukları ise kasıtlı hedef alınarak öldürülüyor, yüzlercesi uzuv kaybıyla, açlık çekerek ve ruhsal travmalarla yaşıyor. Ajansların geçtiği içler acısı ölü çocuk fotoğraflarını buradan gösteremem ama Gazze gönüllüsü doktorların dilinden aktarabilirim.
İngiliz cerrah Nizam Mamode: “Üç yaşındakı kız çocuğunu unutamıyorum, boynundan vurulmuştu. Atardamarını dikmek zorundaydım ama mevcut aletler o küçücük insana göre çok büyüktü. Operasyondan sağ çıktı ama birkaç gün sonra enfeksiyondan öldü. Hijyen koşulları daha iyi olsa yaşayabilirdi. Silahla vurulmuş çok çocuk gördüm, çoğu bu yüzden öldü. Havadan dronla yapılmış atışla karadan ateşlenmiş silahın açtığı yarayı hemen anlarım. Sekiz yaşındaki bir kız çocuğunu getirmişlerdi. Başına mermi saplanmıştı. Kafatasını açtık, kan dolmuştu, öldü. Bu böyle devam edemez. Dünyanın artık uyanması gerekiyor.”
Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’nde iki ay görev yapan Prof. Dr. Mamode, çocuklara dronlu saldırılara dair tanıklığını İngiliz parlamento komisyonunda göz yaşlarını zorlukla tutarak anlattı; kalabalıkların bulunduğu yerler, kimi zaman çadırkentler bombalanıyor, ardından dronlar ortaya çıkıyor ve sivilleri, özellikle çocukları hedef alıyordu. Çocuklar bizzat “Dron üstüme doğru alçaldı ve beni vurdu” diyordu. Dron mermilerinin saçma taneleri çoklu organ yaralanmalara neden oluyordu.
ABD’li travma cerrahı Feroze Sidhwa: “Silahla yaralanmış çok çocuk gördüm, en küçükleri iki yaşındaydı. Sadece oyun oynayan ve uyuyan çocuklar. Savaş suçlarını soruşturan bir savcı değilim ama hastanede gördüklerim ve ailelerin anlattığı şunu gösteriyor: İsrailliler çocukları hedef alarak vuruyor. Münferit vakalar değil, sistematik. Bunu New York Times’da da yazdım. Propagandacıların yalanlama girişimleri sonuçsuz kaldı. İsrail’in Haaretz gazetesi İbranice’ye çevirerek yayınladı. Senatör Bernie Sanders de Senato’da özetleyerek okudu.”
ABD’li acil tıp cerrahı Tammy Abughnaim: “Çocuklarla gençlerin saldırıya uğradığı çok vaka gördüm. Nasır Hastanesi’nde tedavi ettiğim 19 aylık bebek, ailenin çadırı önünde oynarken dron atışıyla bacağından vurulmuştu. Komşular olaya tanık olmuştu. Bir oğlan yine aile çadırının önünde dron tarafından göğsünün sol tarafından vurulmuş, hastaneye getirdiklerinde ölmüştü. Dron veya yerden yapılan atışla yaralanmalara çok rastladım – genç erkekler özellikle kasık bölgelerinden vurulmuştu…”