Nikita Kruşçev’in ayakkabısını BM kürsüsüne vurmasından daha efsane, daha uzun soluklu bir sahne olarak tarihe geçeceği kesin (*). Trump BM Genel Kurulu’nda prompter bozuk diye doğaçlama yaparken aslında tek bir yeni kelime etmedi. “Radikal çevreciler yüzünden güzelim ineklerimiz ölüyor, yeşil enerji dünyanın en büyük sahtekarlığı” tiradından tutun göçmen alerjisi ve Hıristiyanların zulüm gördüğü iddiasına kadar tamamı ağzına pelesenk önermelerdi. 2024 kampanyasında, Kamala Harris'in seçilmesi halinde “Bütün inekleri öldürüp, halkı et yemekten keseceğini” iddia ediyordu. Çünkü Demokratlarda progresif kanadın karbon emisyon hacmini daraltacak Yeşil Mutabakat önerisi et tüketimini azaltacak nitelikteydi. Neyse ki, rüzgar türbinlerinin kel kartallar ile balinaları öldürdüğünü söylemedi bu sefer; ancak “Çinliler üretip ihraç ediyor, kendilerini kullanmıyor, yenilenebilir lafı da yalan” diyerek rüzgar enerjisine verdi veriştirdi. Fosil yakıt severliği bakımından balinalar da inekler gibi Trump’ın reddettiği iklim kriziyle bağlantılı.
Bu açıklamalar ilk defa duyanlar açısından ve en geniş katımlı uluslararası forumda icra edilmesi nedeniyle kayda geçebilir tabii.
Konuşmasında esas dikkat kesilmeyi gerektiren, “Ben yedi savaşı bitirdim” sözüydü. Bunu da ilk kez söylemiyor; yaz günlerinden beri dilinde. O yedi savaşın hangileri olduğu ve eğer varsa ihtilafların ne oranda çözüldüğü çok tartışıldı, sonunda Beyaz Saray çeşitli kıtalara dağılmış vakaları saydı; sayıları o kadar çoktu ki, Beyaz Saray muhabirleri çetelesini tutamamıştı! Bazıları savaş değildi, çözüldü denilen çatışmalar da ya çözülmemiş, ya da sular durulmuş ama iklim pamuk ipliğine bağlıydı.
BİTMEYEN GAZZE VE UKRAYNA
Trump’ın en büyük iddiası Ukrayna ve Gazze savaşlarını bitirme ahdi ise yerine gelmedi. Tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’da Trump’la dünkü görüşmesi öncesi Fox News marifetiyle ufak çaplı bir gerilime neden oldu bu mesele. Erdoğan Fox röportajında kanalın baş siyasi sunucusu Bret Baier’in “Gazze ve Ukrayna savaşları nasıl sona erebilir, bir anlaşma olabilir mi?” sorusu üzerine Trump’ın “Bu savaşları ben bitiririm” sözünü hatırlatarak “Bitti mi? Hayır. Demek ki, bu işin içine girdikten sonra bazı faturalar ödeniyor” dedi.
Aslında savaşların bitmemesini Trump’a takaza eden bir tutum değildi ama ABD Dışişleri Bakanı Rubio’dan aceleci ve münasebetsiz bir açıklama geldi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, kanala gönderdiği düzeltme yazısında, Erdoğan’ın sözlerinin çeviride anlam kaybına uğradığını bildirdi: “Savaşları sona erdirmek önemli zorluk ve maliyetler gerektiriyordu ve Cumhurbaşkanı, Trump’ın bu konudaki çabalarını takdir etmişti.”
Erdoğan aynı röportajda, Netanyahu’nun soykırım suçu işlediğini de söyledi ama gereksiz yere bu mesele ön plana çıktı.
Fox News anchor’ı Baier “Çevirinin arkasındayız” dedi. Aslında anlam kaybı yoktu, belki yanlış anlamaya müsaitti. Beyaz Saray’da görüşme öncesi basın karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sempati ataklarına bakılırsa Trump yanlış anlamamıştı.
Neticede her iki savaş da ufukta ateşkes umudu gözükmeksizin devam ediyor. Ukrayna savaşını bir günde bitirecekti ama Putin ile Zelenski arasında gelgit döngüsüne girmiş bulunuyor Trump. Barış perspertifini Ukrayna'nın Rusya'ya toprak vermesine kurgulamıştı, Zelenski’den taviz bekliyordu ama çark etti. Oval Ofis’te azarladığı Zelenski’nin AB yardımıyla topraklarının tamamını kurtarabileceğini söylüyor şimdi. Alaska zirvesinde taltif ettiği Putin’e ise daha doğrusu Rusya’ya “kağıttan kaplan” dedi Trump; Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov’dan “Rusya kaplan değil, ‘ayı’dır ve kağıttan ayılar yoktur” cevabı geldi.
Herşeye rağmen Trump’ın Nobel Barış Ödülü ihtirası geçerli. BM konuşmasında da tekrarladı; “Herkes bu ödülle onurlandırılmam gerektiğini düşünüyor” dedi. Başta Netanyahu, evet öyle bir destek kadrosu var. Ancak Amerikalıların yüzde 76’sı Nobel’i hak etmediği görüşünde. Washington Post-Ipsos anketine göre sadece yüzde 22’lik bir kesim hak ettiğini düşünüyor. Trump’ın içi rahat edebilir, çünkü Obama’nın başkan seçildikten hemen sonra 2009 Nobel Barış Ödülü’nü kazanmasını doğru bulmayanların oranı da yüzde 54.
AYDA BİR SAVAŞ ÇÖZEN BAŞKAN
Trump geçen ağustosta Fox & Friends yayınında ayda bir savaşa çözüm getirdiğini, yedi savaş bitirdiğini söylemiş, “Cennete gidersem, nedeni bu olacaktır” demişti. Nobel ödüllü bir barış mimarı olarak hatırlanmak istiyordu. İşte çözdüğü o yedi “savaş”.
Azerbaycan – Ermenistan: İki ülke liderleri İlham Aliyev ve Nikol Paşinyan’ın geçen ağustosta imzaladıkları barış protokolünde Trump’ın rolü yadsınamaz. İki ülke arasında 40 yıldır süren Dağlık Karabağ ihtilafı 2023’te Azerbaycan kuvvetlerinin bölgede kontrolü sağlamasıyla yeni bir evreye girmişti. Barış protokolü sayesinde, ABD’nin imtiyazlı olacağı Zengezur koridorunun açılması Türkiye’ye Orta Asya’da yeni ticari pazarlar açacak. Aliyev ve Paşinyan, barışa katkısından ötürü Trump’ı Nobel’e aday göstereceklerini söylediler. Ancak resmi Barış Anlaşması’nın imzalanması için, Dağlık Karabağ’da hak iddia eden Ermenistan anayasasında değişiklik gerekiyor. Bakü öncelikle bu şartın yerine getirilmesini istiyor. Ermenistan’da referanduma gidilmesi halinde halkın anayasa değişikliğine onay vermesi olası görülmüyor.
Aliyev, Trump ve Paşinyan imza törenindeDemokratik Kongo Cumhuriyeti – Ruanda: İki ülke liderleri geçen 27 Haziran’da Oval Ofis’te bir araya gelerek, yeni bir güvenlik koordinasyonu öngören anlaşmayı imzaladılar. Buna göre hükümetler yerel milis gruplarını silahlandırmaya son verecek, 1994’teki Ruanda soykırımından bu yana yurtsuz yaşayan mülteciler geri dönecek, böylece milyonlarca insanın can verdiği yıllardır süren çatışmalar sona erecekti. Ancak en güçlü gerilla grubu M23 anlaşmaya taraf değil ve faaliyetini sürdürüyor. Anlaşma çatışmaları sona erdirmekten çok, 24 trilyon değerinde olduğu söylenen mineral kaynaklarını Amerikan yatırımlarına açmakla sınırlı gibi görünüyor.
Tayland – Kamboçya: İki ülke arasında yıllardır süren sınır ihtilafı 24 Temmuz’da Tayland’ın Kamboçya’ya hava saldırısıyla alevlendi. Kamboçya topçu ateşiyle karşılık verince can kayıpları oldu, sınırın her iki tarafında binlerce kişi kaçmak zorunda kaldı. Derken Trump devreye girdi; “Tesadüf eseri her iki ülkeyle ticaret görüşmeleri yürütüyorduk. ‘Savaşmaya devam ederseniz, sizlerle anlaşma yapmam’ dedim…” diye yazdı sosyal medyasında. Tehdit işe yaradı, dört günde ateşkese varıldı, ticaret görüşmeleri devam etti. Kamboçya Başbakanı Hun Manet, Trump’ı Nobel’e aday gösterdi.
Hindistan – Pakistan: Mayıs ayında iki nükleer güç arasında başlayan çatışmalar on gün sonra ateşkesle durdu. Trump arabulucu rolüyle tarafları ateşkes nizamına getirdiğini iddia etti. Pakistan’tan övgü geldi ama Yeni Delhi iç işlerine karışıldığı gerekçesiyle öfkelendi; Başbakan Narendra Modi, “Hindistan asla arabuluculuğu kabul etmez” dedi. Modi’yle arası açılan Trump Hindistan’a yüzde 50 gümrük tarifesiyle karşılık verdi. Rusya’dan petrol alımını durdurması için yaptırım payı da vardı. Pakistan’ın güçlü adamı Genelkurmay Başkanı Asım Münir ise Beyaz Saray’da öğle yemeğinde ağırlandı ve Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.
İsrail – İran: Haziranda İsrail’in İran’ın askeri ve nükleer tesislerine saldırısıyla başladı; önde gelen İranlı siyasetçi, asker ve bilim insanları öldürüldü. İran füze ve dron salvolarıyla karşılık verdi. Trump, İsrail saldırılarına karşı olduğunu söylüyordu ama ABD de devreye girdi, B2’ler sığınak delen bombalarıyla nükleer tesisleri vurdu. Trump’ın baskısıyla 12 günde ateşkes sağlandı ama ortada barış anlaşması yok, İran’ın nükleer programının geleceğine dair sözleşme yok ve iki ülke birbirini tehdit etmeye devam ediyor.
ASLINDA OLMAYAN SAVAŞLAR
Sırbistan – Kosova: İki taraf 1990’ların sonundan bu yana aktif çatışmaya girmedi ama Trump Yönetimi yeni bir şiddet dalgasını önlediğini iddia ediyor. Kosova lideri Vjosa Osmani iddiayı destekliyor, “Geçen mayısta Trump müdahale etmese Sırbistan saldırmayı planlıyordu, ancak gizli bilgi olduğu için ayrıntı veremem” diyor. Sırbistan Devlet Başkanı Aleksander Vucic ise asla saldırı planları olmadığını söylüyor.
Mısır – Etiyopya: Beyaz Saray’ın iddiasına göre iki ülke arasında uzun zamandır süregelen baraj gerilimi giderilmiş ama görünürde bir anlaşma yok. Etiyopya’nın, Nil’in büyük kolu Mavi Nil üzerinde inşa ettiği hidroelektrik santrali nedeniyle Mısır payına düşen suyun gasp edileceğini ileri sürüyordu. Trump ilk döneminde konuya el atmıştı. İkinci dönemde nasıl bir ilerleme sağlandı bilinmiyor. Ancak bölgede aşırı yağışlar nedeniyle tansiyon düşmüş.
(*) Sovyet lideri Kruşçev’in 12 Ekim 1960’ta BM Genel Kurulu’nda konuşurken ayakkabıyı kürsüye vurmayıp havada salladığı söyleniyor, vukuatın sadece fake görselleri var ama “kürsüye vurdu” şeklinde tarihe geçti.