Adil bir dünyada böyle proje tasarımcıları Nobel Barış Ödülü’nü alamaz, alsa alsa uluslararası toplumdan ağzının payını alır. Bırakın ödül almayı, aday bile gösterilmez. Ama öyle bir dünyada yaşamıyoruz. Savaş bitince, İsrail katliamından sağ çıkan 2 milyon Filistinliyi Gazze yurdundan söküp sürgüne yollama planı adil bir dünyaya ait olamaz.
Kendine biçtiği iş bitirici rolü ve “barış mimarı” kisvesiyle Nobel’i umutsuzca isteyen Trump’ın Gazze’ye resort planı sonunda metniyle ortaya çıktı. Washington Post’un yayınladığı tanıtma broşürü görünümlü 38 sayfalık sürgün projesinin detaylarını okudukça insanın dehşeti katlanıyor. Sözde “gönüllü yer değiştirme” esasına dayalı plana göre Hamas kontrolündeki Gazze bugün “0 dolar” değer taşıyor ama on yıllık imar sonunda, “2035’te bütün paydaşlar için 320 milyar dolarlık ‘varlık değerine’ ulaşacak.”
Denize nazır Gazze harabeleri ve projedeki GazzeGazze’de yemek dağıtım facialarına yol açan İsrail-Amerikan ortaklığı Gazze İnsani Yardım Vakfı’nı (GHF) kuran İsrailliler hazırlamış projeyi. ABD Yönetimi’nin fon katkısını içermiyor, yatırımcılara yüksek kâr vaat ediyor, projenin bağışlara dayanmadığı belirtiliyor.
AKDENİZ DEĞİL, KÖRFEZ ESTETİĞİ
Tanıtma broşürünün görselleri, Trump’ın düşlerindeki Akdeniz Rivierası’ndan çok (gerçi o Ortadoğu Rivierası diyor) Körfez emirliklerini andırıyor ama başında emir değil, on yıl süreyle ABD vesayeti bulunacak. Mütevelli heyeti yönetiminde altı veya sekiz akıllı kentte kurulu “parlak” bir turizm beldesi, yüksek teknoloji üretim merkezi olacak. (Broşürde, Saudi Binladin Group gibi katılımcı firmaların logoları da var. Ama o İsveç firması olmayacaktı!)
Emirliklere sadece fiziki ve yaşam tarzıyla değil, siyasi gönderme de var; projenin başlığında “İran’ın yıkılmış vekil gücüyken, İbrahim anlaşmalarının müreffeh müttefiki” ifadesi yer alıyor. Sanki Gazze doğal afette yıkılmış da ihya edilince Gazzeliler yaşamaya devam edecekmiş gibi. Trump’ın ilk döneminde İsrail ile anlaşmaları BAE ve Bahreyn imzalamıştı.
Bugünkü Gazze ve projedeki Körfez tarzı Gazzeİsrail’in bıraktığı enkaz kaldırılırken Gazzeliler ya “gönüllü” olarak kişi başına 5 bin dolar nakit artı dört yıllık kira ve bir yıllık gıda desteğiyle başka ülkeye gidecek veya emlak diyarının inşası boyunca bölgede kısıtlı alanlarda geçici yaşayacaklar. Arazi sahiplerine mülkiyet hakkının devri karşılığında dijital para verilecek, ya istedikleri yere gidecek veya akıllı binalarda jeton bozdurup 75 bin dolara daire alacaklar-mış!
Trump, Oval Ofis’teki daha ikinci gününde “Gazze’nin denizi, havası harika” diyerek kendi meşrebince orada güzel şeyler yapılabileceğini söylemişti. İki hafta sonra yanında Netanyahu, ABD’nin Gazze’de yönetimi devralacağını ortaya attı. “İmar tamamlanınca Gazzeliler geri dönmeyecek, çünkü başka yerlerde daha iyi yaşayacaklar” dedi. Beyaz Saray bu açıklamayı “geçici olacak” diye düzeltmeye çalışmıştı.
POTANSİYEL AFRİKA ADRESLERİ
Projede yer alan “iyimser” tahminlere göre Filistinlilerin yüzde 25’i yurdu terk edecek, bunların yüzde 75’i geri dönmeyecek. Peki nerelerde yaşayacaklar?
Gazze halkının ikna gücüyle, tazminatla veya zor kullanarak sürülmesi, 1967 savaşından beri İsrail’in gündeminde. Bir dönem Yahudi yerleşimciler de bölgede yaşadı, 2005’te buralar boşaltıldı. 7 Ekim’de savaşın başlamasıyla birlikte sürgün konusu güncellendi.
Netanyahu, Filistinlileri alacak bir dizi ülkeyle temasta olduklarını söylüyor. Potansiyel seçenekler olarak da Libya, Etiyopya, Güney Sudan, Somaliland ve Afrika harici tek ülke Endonezya’nın adı geçiyor. Endonezya, iş veya tıbbi yardım ihtiyacı olan birkaç bin Filistinliyi geçici barındırabileceğini açıklamıştı. Geri kalan dört Afrika ülkesinin ise kendine bakacak hali yok; iç çatışmalar ve insani krizlerle bitap. İşte viran manzaralar:
SOMALİLAND: En istekli aday, çünkü Gazzelileri yerleştirme karşılığında devletin tanınmasını talep ediyor. 1991’de savaşta harap olan Somali’den tek yanlı bağımsızlığını ilan eden Somaliland’ı hiçbir ülke tanımadı. Trump ise Gazzelilere karşı tanınma takası için “Bakıyoruz” dedi. Somali’ye göre daha istikrarlı. Düzenli olarak genel seçim yapılıyor ama devlet başkanlığı seçimlerinin ertelenmesi yüzünden tansiyon yükseliyor. İki bölgede yerel ihtilaflar nedeniyle çatışmalar çıkıyor.
İnsani durum: Şiddetli kuraklık hakim, gıda güvenliği zayıf ve iç göç yaşanıyor. Somaliland büyük ölçüde dış yardımlara bağımlı. Somali kadar akut kriz içinde olmasa da iklim şoklarına maruz kalıyor.
ETİYOPYA: Ülkenin neredeyse tamamında, özellikle de Amhara, Oromia ve Tigray bölgelerinde şiddetli çatışmalar hüküm sürüyor. Federal güçlerle milisler arasındaki çarpışmalarda ağır bombardıman ve İHA’lar yüzlerce sivilin ölümüne yol açıyor. Saldırılarda sağlık altyapısı hedef alınıyor.
İnsani durum: 21 milyonu aşkın insan yardıma muhtaç; 4.5 milyon iç göç mağduru, 1 milyon kişi dışarıda mülteci. Sağlık sistemi çökmüş durumda, kolera, sıtma ve kızamık salgınları bitmiyor. İç savaşta cinsel şiddet tırmanıyor. Anne ve bebek ölümleri artıyor. BM verilerine göre bu yıl 2 milyar dolar insani yardım ihtiyacı vardı ama 500 milyon dolar açık kaldı. USAID kapatıldığı için gıda ve tıbbi malzeme ikmali, AIDS programı durdu. Milyonlar etkilendi. Yoğun kuraklık, sel ve depremler ülkenin kırılganlığını derinleştiriyor.
LİBYA: İki rakip hükümet mevcut; Türkiye’nin de tanıdığı Trablus merkezli Milli Birlik Hükümeti’ne karşı Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ve Hafter güçlerinin desteklediği Ulusal İstikrar Hükümeti. Milisler, devlet otoritesini zayıflatan önemli güce sahip. Özellikle Trablus’taki askeri yığınak sivil alanları ağır silah deposuna çevirdi. Siyasi istikrarın sağlanması için BM arabulucu olarak devrede, seçimler sürekli erteleniyor. Geçen ay İstanbul’da yapılan Türkiye-İtalya-Libya üçlü zirvesinde, BM süreci kapsamında siyasi istikrar ve göç yönetimine verilen destek teyit edildi.
İnsani durum: 800 bini aşkın nüfus yardıma muhtaç. Avrupa’ya göç yollarını tıkama göreviyle kurulan gözaltı merkezlerinde insanlık trajedileri yaşanıyor, göçmen ve mültecilere kötü muamele raporları ayyuka çıktı. Libya, iklim krizinden ağır etkileniyor, 2023’de şiddetli yağış ve Derne Barajı’nın çökmesiyle yaşanan faciada sekiz bin kişi can verdi. Petrol zenginliği var ara adil dağıtım söz konusu değil.
Güney Sudan'daki iç savaşın açtığı insani yara çok derinGÜNEY SUDAN: Referandumla Sudan’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra etnik gruplar arasında çıkan iç savaşta büyük katliamlar yaşandı. Güney Sudan iç savaşı beş yıl sürdü ve birlik hükümeti kuruldu ama birçok bölgede etnik şiddet sürüyor. Milis güçleri halen aktif.
İnsani durum: Yaklaşık dört milyon insan yerinden edildi, bunların iki milyonu Uganda, Sudan ve Kenya’ya kaçtı. Çatışmalar, ekonomik çöküntü, sel ve kuraklık gibi iklim şokları yüzünden dünyanın en şiddetli açlık krizlerinden birini yaşıyor Güney Sudan. Nüfusun yarısı, yedi milyondan fazla insanın gıda güvenliği yok. Birçok bölgede temiz suya erişim yok. Kolera, sıtma ve anne bebek ölümleri çok yüksek. Özetle, nüfusun yüzde 80’i derin yoksulluk içinde, hayatta kalabilmek için dış yardıma bağımlı.
Trump’ın Filistinliler için “Daha iyi yerlerde yaşayacaklar” dediği yerler buralar…