Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HTŞ’nin Şam’a ilerleyişini yorumlayan bizim all inclusive TV analistlerinin dilinin ucuna kadar gelip de kimliğini bir türlü hatırlayamadıkları Iraklı fenomenin adı Muhammed Said el Sahhaf idi; namı diğer “Comical Ali”. 2003’de ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Enformasyon Bakanı olarak Saddam Hüseyin’in sözcülüğünü yürütüyor, günlük brifinglerinde sahadaki askeri dengeyle katiyen ilişkisi olmayan fanteziler savurduğu için yabancı medyadan komedyen muamelesi görüyor, basın toplantıları parodiye dönüyordu. Halepçe’de Kürtleri sarin gazıyla katleden “Kimyasal Ali”den (Ali Hasan Mecid el Tikriti) esinle bu isim takılmıştı.

        Ekran yüzü “Comical Ali” Bağdat’a yaklaşan tek bir Amerikan tankı bulunmadığını, hatta yüzlerce ABD askerinin şehrin eteklerinde canına kıydığını iddia ederken, izleyen gazeteciler birkaç yüz metre ötedeki birlik hareketlerini rahatlıkla işitebiliyordu. Kamuoyu önüne son çıkışı 8 Nisan 2003 gününde oldu; çok güvenilir kaynaklardan gelen bilgiye göre Amerikan askerlerinin ya teslim olacağını veya tanklarını yakacaklarını söylüyordu. Ama 9 Nisan günü Bağdat düştü, Saddam’la birlikte heykelleri de devrilmeye başladı.

        Comical Ali ve yerde bir Saddam başı
        Comical Ali ve yerde bir Saddam başı

        ABD’li bazı askeri yetkililere göre El Sahhaf söylediklerine gerçekten inanıyordu, çünkü Irak’ın komuta kademesi ABD birliklerine karşı kıran kırana savaş yürütüldüğü, sayısız tankın imha edildiği ve çok sayıda düşman askerinin öldürüldüğü bilgisini veriyordu. Oysa Saddam’ın anlı şanlı Cumhuriyet Muhafızları’nın savaşmadığı belliydi, bütün savaşların anası safsataydı. 9 Nisan’dan sonra “Comical Ali” bir daha görünmedi, 20 günlük fenomenliğini sona ermişti. Herhangi bir suç isnat edilmedi, tahminen bugün halen hayatta. Saddam’ın kuzeni “Kimyasal Ali” ise uzun bir yargılamadan sonra 25 Ocak 2010’da idam edildi; Saddam’dan dört yıl sonra.

        9 Nisan günü Bağdat'ın Firdevs Meydanı'nda devrilen Saddam heykeli
        9 Nisan günü Bağdat'ın Firdevs Meydanı'nda devrilen Saddam heykeli

        Herhangi bir komik unsuru olmamakla birlikte Şam’daki retorik de aynıydı. HTŞ kuvvetleri, Hama’yı geride bırakmış Şam’a iki saat mesafedeki Humus’a artık nedereyse varmışken Suriye Savunma Bakanlığı “Humus ve kırsalında konuşlanan ordunun ek kuvvet, ağır silah ve teçhizatla takviye edildiğini, her türlü terörist saldırıyı püskürtmeye hazır olduğunu” söylüyordu. Güneyde Dera’dan da muhalifler Şam’a yaklaşıyordu. Şam’daki resmi ağızların açıklamalarına bakınca Bağdat’ı hatırlamak kaçınılmazdı, bizim TV tartışmacıları ise “Ya şu Irak’daki adam da aynıydı, neydi onun adı” gibi cümleler kuruyordu.

        Nitekim ertesi gün itibariyle 8 Aralık’ta, Şam düştü. İç savaşta bitap düşen, silah takviyesi yeterli olmayan Suriye ordusunun savaşmadığı belliydi; organize suç almış yürümüştü ve yozlaşmanın da etkisi vardı, askerler Ürdün sınırında uyuşturucu kaçakçılığına karışmıştı.

        TARİH YAZAN HEYKELLER

        Şam’da sokağa çıkan halk ilk iş baba Hafız Esad’ın heykellerini devirdi. Aslında 13 yıllık iç savaş boyunca Suriye ordusunun çekildiği bütün illerde heykeller çoktan alaşağı edilmişti. Örneğin Rakka’da. Ancak Şam’daki heykellerin inişi, babadan oğula geçen 53 yıllık Esad iktidarının sona erdiğini somutlaştırıyordu. Hatta Beşar Eşad’ın Moskova’ya sığınmış olmasından bile daha somut bir realite. Biraz daha uzun Baas rejiminin sonu için de geçerliydi, aynı Bağdat’ta olduğu gibi. Rejim sonrası demokrasi ve özgürlükler ise ayrı bir bahis; 21 yıl geçti ama Bağdat’a henüz gelmiş değil.

        Rakka'da devrik Hafız Esad heykeli
        Rakka'da devrik Hafız Esad heykeli

        Heykeller, yıllar süren otoriter baskıları, apartheid rejimlerini, kölelik ve sömürge düzenini, istilaları, kurtuluş ve devrimleri tarihe mıhlayan taşa kazınmış, alçıya dökülmüş, tunçla şekillenmiş nesneler. Sıradan insan hayatında geçmiş ve geleceğin somut çehresi. İngiliz popüler tarih yazarı Alex von Tunzelmann bu bakış açısıyla yazdığı “Fallen Idols: Twelve Statues That Made History” kitabında beş kıtadan 12 tarihi figüre ait devrik heykellerin hikayesini, hangi tarihi fonda dikilip sonra neden tartışmalı hale geldiklerini, nasıl kaldırıldıklarını veya yıkıldıklarını, vandalizme uğradıklarını anlatır.

        ABD’de dört yıl önce George Floyd’un polis tarafından öldürülmesine isyan dalgasında ırk adaletsizliğinin nişanesi anıt ve heykeller kitlesel öfkenin hedefi oldu; onlarcası tahrip edildi, yıkıldı veya uzlaşma zemininde kaldırılmasına karar verildi. Heykel eylemleri domino etkisiyle ABD’den İngiltere ve Avrupa’ya da yayıldı. Tunzelmann bu dalgada devrilen heykellerden ikisine yer veriyor kitabında; İngiliz köle taciri Edward Colston ve ABD’nin kurucu babası George Washington’un heykelleri.

        Colston 84 bin Afrikalı erkek, kadın ve çocuğu tütün ve şeker plantasyonlarında köle olarak çalıştırılmak üzere Amerika’ya yollamış; 19 bin kişi yolda ölmüştü. Colston’un Bristol’daki heykeli yerinden sökülerek limandan denize atıldı. ABD’nin ilk başkanı George Washington da tütün ve buğday ekicisi olarak çok sayıda köle sahibiydi ama ömrünün sonuna doğru nedamet getirmiş ve bütün kölelerin azadını vasiyet etmişti.

        Edward Colston'ın heykeli Bristol'da denize atıldı
        Edward Colston'ın heykeli Bristol'da denize atıldı

        Irk temelli köleciliğin babaları olarak Konfederasyon generallerine ait heykellerin tamamı Floyd protestolarında indirildi güney eyaletlerinde. Amerikan iç savaşının sonuna doğru Konfederasyon ordusunun komutanı olan General Robert E.Lee’nin New Orleans’taki heykeli ise daha önce, 2017’deki protestolar üzerine kaldırılmıştı.

        KOLONYALİZM BİTER – HEYKELLER GİDER

        “Black Lives Matter” protestolarında Washington’un Portland’daki heykeli yerle bir edildi ama ABD’nin kuruluşunda ilk heykel indirme eylemini ateşleyen de kendisiydi; 4 Temmuz 1776’da imzalanan Bağımsızlık Bildirgesi’nin halka hitaben okunması emrini vermiş, New York’ta devrimciler ilk iş Britanya Kralı Üçüncü George’un heykelini devirmiş, başını koparıp burnunu oymuşlardı. Altın yaldızlı kurşun heykelin parçaları silah ve mermi imalatı için Connecticut’a nakledilmişti. Aynı isyan dalgasında kolonyalizmin ve yerli halklara mezalimin yolunu açtığı için Kristof Kolomb’un heykelleri de ya devrildi ya kaldırıldı ABD'de.

        Minnesota'da devrik bir Kolomb heykeli
        Minnesota'da devrik bir Kolomb heykeli

        Bağımsız Hindistan ise Britanya Kralı Beşinci George’un heykelini 1968’de Yeni Delhi’deki yerinden kaldırdı. Dünyanın en tartışmalı heykellerinden biri, 19’uncu yüzyılda Güney Afrika’da siyahların topraklarını talan eden İngiliz politikacı ve elmas kralı Cecil Rhodes’a aitti; ihtiraslı emperyalist kimliğiyle kolonyalizmin simgesi ve apartheid rejiminin yolunu açan figür olarak görüldüğü için Cape Town Üniversitesi’ndeki heykelinin kaldırılması isteniyordu. Yıllar süren kampanya ve protestoların ardından 2015’te yerinden söküldü.

        Cecil Rhodes götürülürken
        Cecil Rhodes götürülürken

        Dominik Cumhuriyeti’nde ise diktatör Rafael Trujillo 1961’de suikasta uğradıktan sonra heykeli de yıkılıp kafası kesildi; sömürge gücü İspanya’dan bağımsızlık için savaşan askerler onuruna dikilen anıtın önünde artık yeri yoktu.

        Sovyetler Birliği’nin Doğu Bloku’na yaydığı Lenin ve Stalin heykelleri Berlin Duvarı yıkılmadan önce de hedefteydi. Macaristan’da 1956 ayaklanması sırasında Stalin’in heykeli devrilmiş, Budapeşte’ye giren Sovyet tankları ayaklanmayı bastırmış, ancak Moskova heykeli yeniden dikmeyi tercih etmemişti. Sovyetlerin dağılması sonrası sayısız heykel yerle bir oldu. Kiev’de kentin Naziler’den kurtuluşu şerefine 1946’dan beri yükselen Lenin heykeli ise ancak 2013’deki kitlesel protestolarda devrildi ve o gün itibariyle Ukrayna’nın bağımsızlığına karşı Rusya’nın sembolü haline geliverdi.

        Lenin’in tahnit edilmiş naaşı ise yıllarca süren tartışmalara rağmen Kızıl Meydan’daki mozolede yerini koruyor. Geçmişe sünger çekmek için kaldırılan heykeller, temsil ettikleri korku salan otorite bakımından bugün kullanışlı olabiliyor. Mesela, Sovyet gizli polis şefi Feliks Dzerzinski’nin heykeli 1991’de yerinden indirilmişti, geçen yıl Moskova’daki yeri değiştirilerek yeniden dikildi.

        Alex von Tunzelmann’ın kitabındaki 12 figür arasında Saddam da var ve Hafız Esad heykelleri tarih yazması bakımından 13’üncü olmaya aday.

        Kral Leopold'un boya çalınan heykel ve büstleri ısrarla ayakta
        Kral Leopold'un boya çalınan heykel ve büstleri ısrarla ayakta

        Hikayelerden biri ise Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’de asla yıkılmayan, adeta hafıza kaybının orta yerinde yükselen birine ait: Belçika Kralı İkinci Leopold. Bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin Belçika sömürgesi olduğu dönemde 10 milyon insanın ölümünden sorumlu Leopold’un kurduğu rejim, kauçuk plantasyonlarında kotayı dolduramayan işçilerin ellerini kesecek kadar gaddardı. “İnsanlığa karşı suç” kavramı bu zulüm sonucu ortaya çıkmıştı. Kimi tarihçilere göre Belçika Kongosu’ndaki mezalim soykırımdı. Floyd protestolarında İkinci Leopold’un Belçika’nın birçok kentindeki heykel ve büstlerine boyalar çalındı, üzerlerine grafitiler yazıldı ama kral bugün Brüksel meydanında bütün heybetiyle at binmeye devam ediyor.