Ülkemizin uzay faaliyetlerinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Özellikle savunma açısından kritik öneme sahip uzay çalışmalarında hem devlet kurumlarımızın hem de özel şirketlerimizin ciddi çalışmaları ve başarıları söz konusu.
Türkiye’nin yoğun mesai harcadığı Küresel Seyrüsefer Uydu Sistemleri (GNSS) alanında faaliyet gösteren ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Türkiye Uzay Ajansı (TUA) programında yer alan Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Sistemi (BKZS) için çok önemli bir kilometre taşı olan “atomik saat” teknolojisini uzayda test edecek ilk uydunun, 2026 yılı sonuna doğru fırlatılması planlanıyor. Konumlama sistemlerinin kalbi olan atomik saatin yerli olarak üretilmesi büyük önem taşıyor. Bu alanda TUA ve TÜBİTAK önemli bir başarıya imza atmış durumda. Fırlatma ise SpaceX gibi sağlayıcılardan alınacak slotlara bağlı.
İkinci aşamada, konumlama uydularının belirli yörüngelere yerleştirilmesi hedefleniyor. Ardından yer istasyonları devreye alınarak sistem, Türkiye merkezli olmak üzere Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya’ya kısmen hizmet verecek şekilde yapılandırılacak.
Baykar Teknoloji çatısı altında faaliyet gösteren Fergani Uzay’ın konumu ise çok daha farklı. Baykar, uzayda da oyun değiştirici bir rol üstlenmeyi hedefliyor. Tamamen kendi imkânlarıyla geliştirdiği ikinci uydusunu da başarıyla uzaya göndermeyi başardı. Bu noktada “henüz yolun başındayız” demek doğru olmaz; çünkü kısa sürede iki uydunun tasarlanıp uzaya gönderilmesi önemli bir başarıdır. Fergani Uzay, hedeflediği noktaya ulaştığında, İHA ve SİHA’lardan sonra uzayda da etkin maliyet ve teknik avantajlarla oyun değiştirici bir konuma gelecek.
Günümüzde hava savunma sistemleri ile insanlı ve insansız hava araçları, ülkelerin güvenliğinde kritik rol oynuyor. Ancak bu sistemlerin güvenli ve bağımsız çalışabilmesi için küresel konumlandırma sistemlerine ihtiyaç var. Eğer uzayda bu sistemlere sahip değilseniz, füzelerinize, hava araçlarınıza ve diğer savunma sistemlerinize tam anlamıyla güvenemez, hâkim olamazsınız. Bu hizmetleri aldığınız ülke, savunma ürünlerinize her an müdahale edebilir, hedeflerini saptırabilir.
Bugün itibarıyla küresel veya bölgesel konumlandırma sistemine sahip altı ülke bulunuyor:
İlk dört sistem küresel kapsama alanına sahipken, Hindistan ve Japonya bölgesel sistemler kullanıyor. İran'ın Navid, İsrail'in AMS gibi daha küçük bölgesel/askeri sistemleri de dolduğu biliniyor. Türkiye ise yedinci büyük güç olarak, TUA ve Baykar’ın Fergani Uzay şirketiyle bu listeye adını yazdırmaya aday.
ABD’nin GPS’i en yaygın kullanılan olarak öne çıkıyor. Ancak Türkiye’de GPS, GLONASS, Galileo ve BeiDou sistemleri hem sivil hem de askeri amaçlarla kullanılıyor. Bu alanda büyük bir ekonomik potansiyel mevcut; çünkü konumlandırma sistemleri, akıllı telefonlardan tarıma, haritacılıktan otonom araçlara kadar birçok sektörde kullanılıyor.
Savunma alanında ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), özellikle GPS ve GLONASS sistemlerini kullandığı biliniyor. Ancak geçmişte yaşanan tecrübeler, karartma ve yanıltma risklerine karşı özel çözümler geliştirilmesini zorunlu kıldı. Çünkü başka ülkelerin sistemleri, savaş veya kriz anlarında dış müdahaleye açık olabilir. Bu da ülke güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturur.
Türkiye, BKZS sistemini geliştirme kararını 2021 yılında aldı ve bu hedef Ulusal Uzay Programı’na dâhil edildi. Sistemin temel bileşeni olan yerli atomik saat teknolojisi, laboratuvar ortamında üretildi. Şimdi sırada, bu teknolojinin kendi küp uydumuz aracılığıyla 2026 yılı sonunda uzayda güvenilir şekilde çalıştığını kanıtlamak var.
Baykar çatısı altındaki Fergani Uzay, bu alanda oyun değiştirici olmak için farklı atılımlar yapıyor. Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, “Konumlandırma Takım Uydu Projesi”nin ikinci adımının da başarıyla tamamlandığını vurgularken, beş yıl içinde çok sayıda uyduya ulaşmayı hedeflediklerini belirtti. Bu yıl iki, beş yıl içinde ise planlanan “Konumlama Takımyıldızı” göreve hazır olacak. Bu aşamaya gelene kadar uydularımızı uzaya fırlatabilecek kendi fırlatma sistemlerimizin devreye alınması planlanıyor.
Kontrolmatik Teknoloji’nin iştiraki Plan-S Connecta da kısa süre önce Türkiye’nin ilk LEO uydu lisansını almıştı. Connecta, kendi geliştirdiği 12 uyduluk Connecta IoT network takımyıldızıyla Türkiye’de IoT haberleşme hizmeti sunmayı hedefliyor.
Türkiye, TUA, TÜBİTAK, TUSAŞ, Kontrolmatik Connecta Plan-S, Baykar ve Delta V ile birlikte, uydu sistemlerinin geliştirilmesi, fırlatılması ve işletilmesinde önemli bir kapasite kazanıyor. Bu süreç, uzay mühendisliği, yazılım ve hassas elektronik gibi alanlarda da yerli yetkinliğin artmasını sağlayacak. Böylece dışa bağımlılık azalacak, uzaydaki varlık güçlenecek ve bu da ekonomik kalkınmaya katkı sunacak.
En önemlisi, kendi küresel konumlandırma sistemine sahip bir Türkiye, kritik altyapısını, savunma kabiliyetlerini ve teknolojik geleceğini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmadan, kendi güvenliğini ve egemenliğini koruma yolunda çok önemli bir mesafe kat etmiş olacak.
600 milyarlık pazarda bağımsızlık mücadelesi
Türkiye, uzay pazarında hızlı büyüme potansiyelinden yararlanmak amacıyla stratejik adımlar atıyor. 2024 itibarıyla 600 milyar dolar olan küresel uzay ekonomisinin 2035 yılında 1,8 trilyon dolara ulaşması beklenirken, fırlatma pazarının büyüklüğünün da 2033 yılına kadar 57,94 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Bu tablo, Türkiye için uzay alanındaki fırsatların değerlendirilmesi ve rekabet gücünün artırılması açısından kritik bir dönemi işaret ediyor.
Türkiye Uzay Ajansı (TUA), milli uzay stratejilerini geliştirerek, uzay ekosistemini koordine ederek dışa bağımlılığı azaltmayı, uluslararası alanda rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Ancak Türkiye’nin uluslararası projelerdeki yetersiz katılımı ve coğrafi konumunun fırlatma açısından dezavantajlı olması, dünya uzay pazarından yeterli pay alınamama riskini beraberinde getiriyor.
Türkiye’nin coğrafi konumu gereği orta ve üst yörüngelere uydu yerleştirmemiz, fırlatma teknikleri açısından mümkün gözükmüyor. Ama etkin, verimli ve güvenli fırlatma operasyonlarının gerçekleştirilebilmesi için mümkün olduğunca ekvatora yakın ve dünyanın dönüş hızından yararlanarak doğu yönünde fırlatmalar için lokasyon olarak Somali belirlendi. Dünyada kg başına fırlatma maliyetlerinin fırlatma hizmetini sağlayan ülkeler açısından son yıllarda çarpıcı bir şekilde düşüş olsa dahi fırlatma hizmetini satın alan ülkeler açısından halen yüksek maliyetler söz konusu. Ülke olarak uydu yapımında dünyanın önde gelen ülkelerden biri haline gelmemize rağmen ürettiğimiz uyduları yörüngeye yerleştirmek için fırlatma hizmetini sağlayan birkaç ülkenin; ABD, Rusya, Çin’in inisiyatifine bağlı kalıyoruz.
Ayrıca yüksek maliyetleri karşılamakla birlikte 2-2,5 yıl gibi uzun süre fırlatma takvimleri de karşımıza çıkıyor. Bu durum hızlı gelişen teknoloji çağında ülkemiz açısından ciddi sıkıntılara sebep oluyor. Dolayısıyla bahsi geçen sorunları bertaraf edebilmek amacıyla ülkemizin uzaya bağımsız erişim sağlaması stratejik açıdan son derece önem arz ediyor.
Pasaport İşine Ne Zaman El Atılacak?
2026’da geçerli olmak üzere pasaport harçlarına, defter fiyatlarına ve yurt dışı çıkış harçlarına zam yapıldı. Bunlara bir de gidilen ülkeye göre büyük uğraşı ve çabalarla alınan vize masraflarını eklemek gerekiyor. Ama yeşil pasaportunuz varsa sorun yok.
Karşılaştığım çoğu kişi yeşil pasaport taşıyor. Kamu görevlileri; memurlar, eşleri, çocukları, bunların emeklileri, istifa etmiş olanları, ihracat yapanlar, 15 yıl avukatlık yapmış olanlar ve eşleri, belediye başkanları, emeklileri, akademisyenler, eşleri ve çocukları, emeklileri, görevli olsun veya olmasın, hayatında bir defa yurt dışına gitme ihtimali olsun ya da olmasın hepsinin yeşil pasaport alma hakkı var. Ama biz sarı basın kartı taşıyan gazeteciler veya sürekli basın kartı taşımaya hak kazanan sınırlı sayıdakilere ise yeşil pasaport yok!
Ayrıca kademe olarak yeşil pasaport alamayan memurlara gri pasaport alabilme kolaylığı da var. Madem yurt dışına görevli gidecek memura gerektiğinde gerekli olan pasaport veriliyorsa, toptan tüm kamu görevlilerine yeşil pasaport ihtiyacı olsun veya olmasın neden veriliyor?
Mesela köyde emeklilik hayatı yaşayan bir öğretmenin yeşil pasaport sorunu yok, ama her an yurt dışı görevine gidecek gazetecinin var!
Kısacası yeşil pasaport, ülke menfaatine adına daha adil bir şekilde verilemez mi? Buna göre düzenleme yapılamaz mı? Mesela 15 yıl avukatlık yapmış olanların nasıl bir ayrıcalığı var ki yakın bir zamanda yapılan düzenlemeyle yeşil pasaport kullanma hakkına kavuştular. İhracat yapanların pozisyonuyla kıyaslandığında avukatlar için makul bir gerekçe bulmak daha zor! Avukatlık mesleği, kamu hizmeti niteliğindeymiş! Peki, gazetecilik değil mi?
Ülkemizde her meslek grubu vergi veriyor, kamuya hizmet ediyor. Ama pasaport taşımaya gelince sadece bazı meslek grupları ve lobilerin gücü dikkate alınıyor. Acaba adil bir pasaport düzenine ne zaman kavuşacağız?
Uber’in yatırım taksicilere de yansımalı!
Geçen hafta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı önemli bir yatırımı duyurdu. Ulaşım devi Uber, Türkiye'ye 200 milyon dolar değerinde teknoloji yatırımı yaparak yapay zekâ, veri bilimi, akıllı mobilite ve yazılım mühendisliği alanlarında küresel ölçekte çözümler geliştirecek. Hatta dünyada ABD dışındaki 4 önemli merkezden biri İstanbul’da olacakmış.
Böylesine bir ulaşım devi geliyorsa herhâlde devletimiz kangrene dönmüş taksi meselesine de köklü çözüm bulmak üzere el atar. İlgili düzenlemeleri yaparak sıkıntılı hizmet veren taksicilerden vatandaşı kurtarır. Özellikle İstanbul’da “taksi plakası” gibi bir musibetten yeni teknolojilerle çıkış yolu bulunması da beklenir.
Ancak ulaşımda sadece Uber’e değil, diğer benzer şirketlere de alan açılır, yerli şirketlere de fırsat verecek rekabetçi bir düzenleme yapılırsa taksi problemi çözülür. Mevcut taksi sahiplerine belli bir zaman dilimini kapsayacak hizmet garantileriyle de 5-10 yıl içinde “taksi plakası” meselesi de tarih olabilir.
Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de şansını deneyen ve bir çıkış yolu bulamayan Uber, İstanbul'daki yatırım kararını çoğunluk hissesini satın aldığı Trendyol Go kararı sonrası vermiş. Yetkilileri, Türk mühendislik yeteneğinden çok etkilenmişler ve güvendikleri için böyle bir karar almışlar.
Hayırlı olsun.
Ulaşım devi Uber yetkililerinin Türk taksicilerinin yetenekleriyle de tanışması gerekiyor. Onlardan etkilenip, küresel ölçekte yeni modeller keşfedebilir, daha büyük yatırımlar da yapabilirler. Neden olmasın?