Fenerbahçe'nin Galatasaray ile puan farkını 8'den 6'ya düşürdükten sonra motivasyonu daha da arttı ama bu motivasyonun getirdiği artılar kadar eksiler de oluyor. Eksisi; heyecanı, stresi telaşa çevirebiliyor ki bunu dünkü maçın ilk yarısında gördük.
Ancak genel anlamda Mourinho üzerinden okuyacak olursak; Mourinho, özellikle evinde oynadığı Hatay maçıyla birlikte Adana Demirspor maçlarının daha yumuşak geçeceğini düşünerek genelde sürekli kullandığı oyunculardan ve sistem üzerinde çok değişikliğe gitti.
O maçlarla birlikte daha ofansif bir 3'lü savunmayla oynayıp çift santrfora evrilerek, puan farkı da fazla olduğu için riskli bir oyunu tercih etti.
Tabii en çok da özellikle istediği şuydu; Galatasaray maçına kadar puan farkını minimuma indirmek ve oradan da 3 puanla dönmek. Bütün stratejisini oyun ve mental olarak Galatasaray maçına hazırlamaktı. Bu süreçte de maçları kazanırken yapacağı transferleri düşünüyordu. İki tane stoper alıp savunmayı sağlama tutup daha riskli oynayacak bir oyun düzeni planlıyordu.
Avrupa Ligi'nde Lyon daha derli toplu bir takım olduğu için rakibin pas oyununa mağlup oldu. Oyun hakimiyetini rakibe kaptırmıştı. O maçta Lyon da Fenerbahçe de aslında maç öncesi istediği puanları aldılar, o da oyunun temposunu etkiledi. O gün özellikle orta sahada Amrabat ve Fred'e çok gidilmesi ve bunlardan da Amrabat'ın sürekli savunmanın arasına girme alışkanlığı, takımın boyunu uzattığı gibi takımı da oyunun içerisinde yorgunluğa doğru götürdü.
Bunun sıkıntısını zaten Göztepe maçının ilk yarısında gördü.
Şöyle ki; Göztepe maçında da sistem aynıydı fakat Göztepe uzun top oynayıp önde baskı yapmaya çalışan bir takım, topa çok sahip olan bir takım değil. Fenerbahçe'ye karşı çok temaslı oynayarak ilk yarıda uzatmaların son dakikası dışında pozisyon vermediler.
Lyon maçından yorgun çıkan Fenerbahçe takımı özellikle orta sahada Fred ve Amrabat'ı çok yalnız bırakarak Göztepe karşısında ilk yarıda başarısız olmasını sağladı.
Mourinho çok başarılı bir tespit yaparak hem Lyon maçının tamamında hem de Göztepe maçının ilk yarısında orta saha boşluğunu Szymanski'yi sol taraftan çekip üçleyince orta sahada bir anda her şey değişti. Bu sadece 3'lü savunmadan 4'lü savunmaya geçince olmadı. Tabii ki önemli ama Fenerbahçe'nin asıl toparlanma sebebi orta sahadaki oyuncu sayısını artırdı. Bunu artırmak için ya önden ya da arkadan fedakarlık yapacaksınız. Önde Dzeko'yu tutup Nesyri'yi de biraz sağa çekerek çok fedakarlık yaptı diyemezsiniz ama Tadic'i çıkarırken oraya Szymanski'yi koyması için savunmada 4'lüye dönmesi gerekiyordu ki; çok doğru hamle yaptı.
İkinci yarının ilk dakikasında gelen gol de tribünleri ayağa kaldırdı. Rakibin moral enerjisi düştü. Fenerbahçeli futbolcuların da motivasyonu son derece arttı, taraftar da tekrar sahaya girdi ve çok önemli bir galibiyet elde edildi. Son anlarda yenilen ikinci golden sonraki savunma anlayışı çok yanlış bir şey değildi çünkü zor bir müsabakayı son anlarda koruma içgüdüsü olur. Tıpkı Okan Buruk'un bir önceki oyunun sonunda 5'liye dönmesi gibi bu maçta da hoca Carlos'u sokup 5'liye döndü.
Yöneticiler de sürekli takımı ve taraftarı bütün halinde tutmak istiyorlar ve bunda da başarılı oluyorlar. Öyle bir süreç ki bu; Rams Park'taki maça kadar 2 tane daha maçı var.
Ben 25. haftaya kadar Fenerbahçe'nin 57 puana ulaşacağını düşünüyordum ve o yolda da ilerliyorlar.
Galatasaray'a gelince... Aslında Başakşehir kupa maçından çok önemli bir resim koydu. Galatasaray'ın 12-13 kişilik çok güçlü bir kadrosu var. İki sene üst üste şampiyon olmuş bu yıl da Sara ve Osimhen gibi çok önemli futbolcular almış. Tabi Icardi'nin yokluğunda Batshuayi'nin tamamen kaybolmasından dolayı forvette yalnız kalan bir Osimhen var.
Barış ve Yunus'taki düşüşü de çok yük bindiği için görüyoruz. Torreira ve Sanchez bir ara sallanmışlardı şimdi toparladılar ama en ilginci Okan Buruk'un 1.5-2 aydır 3'lü savunmayla oynarken birden bire 4'lüye dönmesi oldu. Bu süreçte oyununda da biraz düşmeler oldu. Başakşehir kupa maçında gördüğümüz gibi rotasyondaki kullanacağı oyuncuların formsuzluğu sonucu hoca da kısıtlı kadroyla sonuca endeksli bir teknik adam profili çizmeye başladı.
Özellikle en önemli artısı, Başakşehir, Göztepe ve Konyaspor maçlarında zorlansa da rakiplerine fazla pozisyon vermedi. Hatayspor maçında çok pozisyona girse de sürpriz iki puan kaybetti. Tottenham dönemlerindeki Galatasaray'dan pek eser gözükmüyor ama gözüken şu ki Galatasaray'ın 3 oyuncuya ihtiyacı var. En azından bu 3 oyuncunun herhangi bir maçta 11 oynadığı zaman diğer arkadaşlarının farklı bir seviyede olmaması gerekiyor. Biraz da gecikiyorlar sanki ama Avrupa'da oynatamaycakları için belki de acele etmiyorlar.
Galatasaray'ın 3 oyuncu alması gerektiğini düşünüyorum. Galatasaray hala lider, hala 6 puan önde yarışa devam ediyor ama Galatasaray da Fenerbahçe maçına 6 puan farkla çıkmak istiyor.
Önünde oynayacağı Ajax deplasmanı 8 için çok önemli; şubat ayında 2 maç eksik oynamış olacak. Fenerbahçe'ye göre eğer ilk 8 girerse daha az maç oynamış daha çok dinlenmiş olacaklar.
Beşiktaş'a gelince yeni bir teknik adam kolay da değil... Belli bir kariyeri olan Manchester United gibi bir kulüpte futbolculuğun ötesinde 3 yıl geçiren, Molde ile şampiyonluk yaşamış yani şampiyonluğa oynayan takımların antrenörlüğünü yapmış oyunculuğunu yapmış biri.
En önemli özelliğini antrenörlüğünü araştırdığımız zaman da mental olarak çöküşte olan kulüpleri de ayağa kaldırmasını biliyor. Bunu Bilbao maçında da gördük.
Ligde Antalyaspor maçındaki oyunu da izledik. Hangi teknik direktör olursa olsun bu sezon 2 galibiyet 1 beraberlik 1 mağlubiyet gibi sonuçlar olacaktır. Mutlaka küçük sıçramalar yapacaktır. Bu sezon için çarpıcı sonuçlar alacağını düşünüyorum. Derbilerde de Fenerbahçe ve Galatasaray'a zorluk çıkaracağını düşünüyorum, konsantre olacağı maçlarda verim alabilirler. Şampiyonluk yarışından kopan büyük takım oyuncularıyla çalışmak çok zordur bence Ole de bunu yaşayacak gibi duruyor.