HT Gastro
Seyahat

Karadağ'a gitmek için 5 neden

Gözde Akgüngör Pamuk Habertürk için yazdı. Bayramı Karadağ'da geçirmek için 5 neden...

Giriş: 28.03.2024 - 14:14 Güncelleme: 16.06.2024 - 12:43
Haberler Gastro Seyahat Karadağ’a gitmek için 5 neden

Bayram tatili Türkiye’den son zamanların gözdesi Karadağ’a yapılan seyahat planlarını arttırdı.Son yıllarda çok popüler olan Karadağ, Schengen vizesine ihtiyaç duyulmadan gidilebilecek birkaç ülkeden biri. Tarihi ve doğasıyla büyüleyici güzelliği, yakınlığı, çok pahalı olmaması da cazibesini arttırıyor. Muhteşem Balkan coğrafyasına biraz Ortaçağ mimarisi ve bir tutam Akdeniz kültürü ekleyin, işte Karadağ böyle bir yer.

Karadağ’a yönelik Türk turist yoğunluğu hakkında konuştuğumuz Tur Operatörleri Platformu Sözcüsü Cem Polatoğlu “Geçen yıl Karadağ 1 milyon 800 bin turist ağırlamış. Bunun 60 bini Türkiye’den gitmiş. Bu yıl bu rakamın 100 bine yükselerek rekor kıracağını tahmin ediyoruz” diyor. Gelin Karadağ’ın önlenemeyen yükselişinin nedenlerine yakından bakalım...

1

Vize bekleme derdi yok

Türk turistin Karadağ’a rağbet göstermesinin nedenlerinden biri vizesiz seyahat edilebilmesi. Pasaportunuzu alıp gidebilirsiniz. Türkiye ile Karadağ arasında vize muafiyeti bulunduğunu anımsatan Cem Polatoğlu “Malesef son zamanlarda Türkiye’den kolaylıkla Schengen vizesi alınamıyor. 3-4 ay bekleme süreleri, zorluklar ve tüm evrkalar hazır olsa bile yüzde 50’ye varan vize retleri ile karşı karşıyayız. Bu da Karadağ’ın tercih edilmesini sağlıyor” diyor.

2

Sadece güzel değil, büyüleyici

Muhteşem fiyortlarıyla Kotor Körfezi (Boka Kotorska) sadece Karadağ’ın değil Adriyatik’in gözbebeği desek yeridir. Dağların içinde kavisler çizen kıyılarının yanısıra Ortaçağ’dan kalan Budva ve Kotor şehirleri o kadar iyi korunmuş ki film setini andırıyor. UNESCO da bu nedenle körfezi Dünya Kültür Mirası listesine almış. Budva ve Kotor’un arnavut kaldırımlı, dar ve birbirine çıkan labirent gibi sokaklarında gezinmek, kale burçlarından körfez manzarasını izlemek, yüzlerce yıl ayakta kalabilen taş binalarını keşfetmek ilk kez görenleri tam da “başka bir zamanda, başka bir mekanda” hissettiriyor. Bir denizci kasabası olan ve Venedik hakimiyetinde en ihtişamlı dönemini yaşayan Perast, bugün sakin ve huzurlu havasıyla ve özgün mimarisiyle bir masal şehrini andırıyor. Üzerindeki otel ile özel mülk konumunda olan ve karaya ince bir köprüyle bağlı Sveti Stefan yarımadası ise, tüm körfezin en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden biri.

KARADAĞ'A GİDENLERİN BİLMESİ GEREKEN 8 YER

3

“Bodrum’a gider gibi çabucak gidebilirsiniz”

Yakınlığı ve çok uçuş olması da bir tercih sebebi olduğuna değinen Cem Polatoğlu “İstanbul’dan bir buçuk iki saat mesafede. Bugün Kars’a, Bodrum’a gitmek isteseniz yine aynı sürede gidiyorsunuz” diyor. Üstelik sadece İstanbul değil, Ankara’dan da Podgorica’ya direkt uçuş bulunuyor. Madem Arnavutluk’tan yazıyoruz, alternatif bir yol daha ekleyelim. Turla veya bireysel olarak ekonomik bir uçuş bulamayanlar, Arnavutluk’un başkenti Tiran’a gelerek Karadağ’a otobüsle ya da araba kiralayarak gidiyor. Tiran-Budva arası yaklaşık 4-5 saat sürüyor ve gidiş dönüş bileti 50 Euro civarında. Araba kiralamanın ücreti de günlük 30-40 Euro’dan başlıyor.

4

“Her akşam votka, rakı ve şarap”

Slav kültürü ağırlıklı olsa da Balkanlar’ın genelinde hissedilen tanıdık atmosfer, burada da devam ediyor. Öncelikle Bar ve Ulcinj gibi Arnavutluk’a daha yakın müslüman şehirlerde özellikle tarihi cami ve hamam yapılarını görebilirsiniz. Yüzlerce yıllık Osmanlı etkisi nedeniyle dilde bir yakınlık var; alışveriş yaparken “kardeş, çorba, narenciye, kaymak, meze” gibi kelimeler, meramınızı anlatmanıza yardım eder. Üstelik son dönemde sadece turist olarak değil göçmen olarak da Karadağ’a gidip iş kuran Türklerle karşılaşmanız çok mümkün; Türk nüfusun 8 bin kişiye ulaştığı belirtiliyor.

Tarihi şehirde bile şöyle bir dolaşın, su aldığınız bakkaldan kahve içtiğiniz dükkana; hatta konakladığınız otel sahiplerinden sokakta Türkçe şarkılar söyleyen sokak sanatçısına kadar pek çok Türk esnafa denk gelebilirsiniz. Şarkı demişken, bizim Dario Moreno’dan dinlediğimiz “Her akşam votka, rakı ve şarap” şarkısını, yerel bir restoranda hep bir ağızdan söylediklerini duyabilirsiniz. Zira bu şarkının bestecisi Janko Nilovic Karadağlı, meşhur bir sanatçı.

5

Avrupa’dan daha ekonomik

Tamamen beklentilerinize ve standartlarınıza göre değişmekle birlikte “ne ucuz ne de pahalı” diyebiliriz. Sadece koylarda değil şehir merkezinde hatta tarihi şehirdeki taş binalarda da bütçenize göre otel ya da ev bulabilirsiniz. Minik pastane ve pizza restoranlarında 2-4 Euro aralığında börek, dilim pizza ve hatta lahmacun bile bulabilirsiniz. Bir Avrupa klasiği olarak bira 3-4 Euro iken litrelik suya şehir merkezinde 2,5 Euro ödemeniz gerekebilir. O halde termosunuzu götürürseniz tıpkı yerliler gibi musluktan şebeke suyu içebilirsiniz. Özetle Karadağ, Balkanlar’a kıyasla daha pahalı gelse de Avrupa ülkelerine kıyasla daha makul bir tatil imkanı sunuyor.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER
İşte haftanın kültür sanat ajandası
Bu hafta vizyona giren filmler arasında Chuck'ın Hayatı (The Life of Chuck) öne çıkıyor. Stephen King'in aynı adlı kısa hikâyesinden uyarlanan bu film, Chuck Krantz'ın hayatının sonundan başlayarak geriye doğru anlatılan hikayeyi beyazperdeye taşıyor. Dram filmi Büyük, Güzel ve Cesur Bir Yolculuk (A Big Bold Beautiful Journey), düğünde tanışan Sarah ve David'in, geçmişte yaşadıkları belirleyici anları yeniden yaşamalarını ve gelişen olayları anlatıyor. Eyvah Eyvah 3, Beyaz Melek ve Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı (Ice Age: Dawn of the Dinosaurs) filmleri ise yeniden gösterime giriyor. Bir pavyonda tuvaletçilik yapan Ayten'in, seyirciye hayatını anlattığı Herkes Kocama Benziyor, 26 Eylül'de Kartal Sanat Tiyatrosu'nda sahneleniyor... İKSV'nin düzenlediği 24. İstanbul Tiyatro Festivali'nde prömiyerini yapan Feramuz Pis!, 21 Eylül'de DasDas Açık Sahne'de! Bu hafta dolu dolu bir konser programı bizleri bekliyor. Heavy metal grubu Pentagram, 20 Eylül Cumartesi akşamı BtcTurk Vadi'de sevenleriyle buluşuyor... Geçtiğimiz sene ülkemizi ziyaret eden Megadeth, yeniden KüçükÇiftlik Park'ta! İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 18. İstanbul Bienali, 20 Eylül'de kapılarını açıyor. Üç Ayaklı Kedi başlıklı bienalin küratörlüğünü Christine Tohmé üstleniyor. Borusan Contemporary, 2025–2026 kültür sanat sezonunu, çağdaş fotoğrafın öncü isimlerinden Edward Burtynsky'nin Türkiye'deki ilk büyük kişisel sergisi ile açıyor. Edward Burtynsky: Dönüşen Yeryüzü sergisi, 20 Eylül 2025-16 Ağustos 2026 tarihleri arasında Perili Köşk'te sanatseverlerle buluşacak. Meşrutiyet 76 Sergisi, 10 Ekim 2025'e kadar sanatseverleri bekliyor. ArtRedCo'nun ikinci fiziksel sergisi olan Meşrutiyet 76, yedi katlı yapının her katını, yedi farklı sanatçının (Fatih Alkan, Vahap Avşar, Alper Aydın, Aytuğ Aykut, Serkan Özkaya, Vahit Tuna ve Yuşa) özgün dünyalarına dönüştürüyor. Haftanın kültür sanat ajandasını Haberturk.com Yazı İşleri Koordinatörü Kadir Kaymakçı, Bilge Tunçer'e değerlendirdi.