Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Çiğ süt sanayicilerinin karnı ağrıyacak!
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yıllar önce İsviçre’de köy ve kasaba turu yaparken çiğ süt satan bakkallara rastlamış, sütün tüketiciye ulaştırılmasındaki basit ve doğrudan sistemi övgüyle anlatmıştım. Türkiye’de neden benzer bir sistemin kurulamadığını sorguladığım yazımda, büyük şirketlerin marketlerde “günlük süt” adı altında sattıkları ürünlerin raf ömrünü 2-3 günden 15 güne nasıl uzattıklarını da eleştirmiştim. “15 günlük süt, günlük süt olur mu?” başlığıyla gündeme taşıdığım bu konuya, ilgili dernekten tuhaf bir yanıt gelmişti: “15 günlük süt, günlük süt olur.”

        Geçtiğimiz hafta medyaya yansıyan gelişmelere göre Rekabet Kurumu, süt sektöründe ciddi bulgulara ulaşmış ve çok sayıda şirkete soruşturma başlatmış durumda. Üstelik medyaya yansıyanlar, soruşturmaların yalnızca küçük bir kısmı.

        Geçmişteki “günlük süt” konulu yazıma yanıt veren Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR) yetkilileri kendi kurdukları düzeni savunuyorlardı. Konuyu daha derinlemesine araştırmak istedim ama karşıma büyük şirketlerin oluşturduğu güçlü bir süt lobisi çıktı. Pazarı denetleyen kurumların uzun süre sessiz kalması, bu lobinin etkisini daha da artırdı. Ta ki Rekabet Kurumu devreye girene kadar.

        Bugün geldiğimiz noktada, büyük şirketler süte her yönüyle hükmediyor. Çiğ süt üreticisine fiyatı onlar dikte ediyor, market raflarına koydukları ürünlerin fiyatlarını da yine kendi belirledikleri stratejilerle kontrol ediyorlar. Büyük marketlerin pazarlama taktikleri de devreye girince, yerel ve küçük üreticilere pazarda yer kalmıyor.

        Rekabet Kurumu’nun başlattığı soruşturmada dikkat çeken bulgular var: Bazı sanayicilerin, rakiplerinin alım yaptığı çiğ süt üreticilerinden alım yapmadığı, teklif bile vermediği; stratejik ticari bilgileri birbirleriyle paylaştıkları ve çiğ süt fiyatını baskılamak için iş birliği içinde oldukları tespit edilmiş.

        Görünen o ki hem çiğ süt tarafında hem de tüketiciye ulaşan ürün tarafında serbest piyasa ve rekabet ilkeleri tamamen yok sayılmış. Bu durum hem üreticiyi hem de tüketiciyi rahatsız edince Rekabet Kurumu devreye girmiş. Son yıllarda uzman kadrosuyla dikkat çeken kurum, süt piyasasını radarına almış ve çok önemli bulgulara ulaşmış. Serbest piyasa ekonomisinin altını üstüne getiren, üreticiyi ve tüketiciyi mağdur eden bir tablo ortaya çıkmış.

        2 Ekim’de Rekabet Kurumu Başkanı Birol Küle’nin açıklamalarıyla da süt sektöründeki gelişmelerin detayları medyaya yansıdı. Kurum gelişmelere karşı tedbir kararı almış. Kararlara uyulmaması hâlinde, üreticileri yem kıskacına sokanlara ağır para cezaları verileceği belirtilmiş. Süt sektöründe çok boyutlu tartışma noktaları da var.

        Sanayiciler işi şu noktaya kadar getirmiş: “Yemi benden alacaksın, benim belirlediğim fiyatla hayvanına yedirip süt üreteceksin. Ürettiğin sütü de yine bana, benim belirlediğim fiyattan satacaksın.” Peki, bu sanayiciler sütten ürettikleri ürünlerde neler yapıyorlar? Marketlerde fiyatları nasıl belirliyorlar? Ürün içeriklerinde, katkı maddelerinde, raf ömrü gibi konularda hangi ortak stratejileri izliyorlar? Merak konusu.

        Rekabet Kurumu’nun ilk soruşturması süt yemi üretimi ve satışı üzerine olmuş. Üç yem firmasının satış faaliyetlerini birlikte kurguladığı, rekabete hassas bilgileri paylaştığı, ürün fiyatlarını birlikte belirlediği, satış primlerini ortaklaşa ayarladığı ve müşterileri paylaştığı tespit edilmiş.

        Süt ve süt ürünleri üretimi ile satışı tarafında ise 14 firma incelenmiş. Bu firmaların da yem şirketleri gibi benzer stratejiler izlediği anlaşılmış. Hayvancılık işletmelerinin, süt üreten çiftçilerin sanayiciler tarafından “süt karşılığı yem” uygulamasına zorlandığı ve bu uygulamada usulsüzlükler bulunduğu ortaya çıkmış. Toplamda 39 firma incelenmiş. Bazılarının üreticiye, “Senden süt almam için benden yem almalısın” şartı koyduğu, sütü ucuza alırken yemi pahalıya sattığı belirlenmiş.

        Ne güzel bir düzen değil mi! Rekabet, serbest piyasa, yasalar, üretici, tüketici… Hiçbiri umurlarında değil. Devlet de bu alanda uzun süre sessiz kalmış. Aynı durum başka sektörlerde de geçerli. Hatta daha vahim örnekler var.

        Örneğin temizlik ürünleri ve deterjan sektörü… Bu piyasanın %75-80’i yabancı markaların kontrolünde. Aralarında çok iyi anlaşıyorlar. Büyük marketleri de yanlarına alarak yerli markaları dışlıyorlar. Rekabet yok. Ürünler arasındaki fiyat farklılıkları ise tüketiciyi yönlendirme ve oyalama taktiğinden başka bir şey değil.

        Eğer Rekabet Kurumu, diğer hızlı tüketim alanlarına ve özellikle temizlik sektörüne de el atarsa çok daha vahim bir tablo ortaya çıkabilir. Büyük marketlerle iş birliği yapan bu sanayi cambazları, küçük üreticilere, butik çalışanlara ve yerli markalara hayat hakkı tanımıyor. Üretimin tüm aşamaları sıkı regülasyon, kontrol ve denetim altında olmazsa bu yapılarla mücadele etmek çok zor.

        Çiğ süt konusuna dönersek; yapılan incelemelerde toplamda 83 teşebbüs ve teşebbüs birliği hakkında soruşturma başlatılmasını gerektiren bulgulara ulaşılmış. Listeye bakıldığında, sektördeki büyük-küçük neredeyse tüm sanayicilerin bu düzenin içinde yer aldığı görülüyor. Bu düzene girmeyenlere karşı sektör içinde baskı uygulandığı da anlaşılıyor.

        Sektörün tamamı örgütlenip bu düzene ortak olmuşsa, Rekabet Kurumu bu işin altından kalkabilir mi? İşte asıl soru bu. Bakalım soruşturma nasıl sonuçlanacak? Süt ve süt ürünleri piyasası ne kadar düzelecek? Ve sıra diğer sektörlere de gelecek mi?