50’lerinin başında üç arkadaşımla, uzun süredir konuştuğumuz ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz, buluşmanın ilk dakikalarından biraz sessiz kaldığımı fark ettiğimde kendime şaşırdım! Konuşkan biriyimdir, özellikle de arkadaşlarımla birlikteysem çenem düşer. Çoğunlukla incir çekirdeğini doldurmayacak bir dolu konuda ardı ardına cümleler kurmakta üstüme yoktur. Ama işte uzun süredir görmediğim üç arkadaşım şapkalardan dökülen saçlara, yapay zekadan yakın gözlüğüne, Monet’den Güllü’ye uzanan bir sohbetin içinde kendilerinden geçmiş konuşurken ben dut yemiş bülbül gibi oturuyordum. Bir şekilde sohbete dahil olmam gerektiğini söylüyordu içimdeki ses ama ben nereden başlayacağımı bilemiyordum. “Bu masada ne işim var?” sorusu kafamın içinde resmi geçit yapıyordu: “Bu masada ne işim var?”
Masadaki 3 kişiyle arkadaşlığımızın tarihi iki yıl olmuş mudur; emin değilim! Bu sürede birlikte geçirdiğimiz zamanları toplasak 8-10 saat yoktur herhalde. Ama WhatsApp grubundaki yazışmalarımızı gören 40 yıllık dost zanneder bizi. Hayır, değiliz! 30-40 yıllık dostlarımın sayısı 3 evet yazıyla üç… Biri ilkokuldan, biri üniversiteden, biri de alakasız bir yemekte yan yana düştükten sonra orada olan herkesten uzakta bir sohbetten bana kalan bir dostluk… En son ne zaman yeni bir arkadaş edindim hatırlamıyorum. Masadaki üç kişiyle arkadaş mıyız henüz bilmiyorum?
Tim Robinson ile Paul Rudd başrollerini paylaştıkları ‘Friendship’ (Arkadaşlık) filminde 40’lı yaşlarında bir adamın yeni bir arkadaş grubuna dahil olmayı çalışması anlatan bir trajedi! Kendisini bir komedi gibi göstermeye çalışsa da film “Belli bir yaştan sonra yeni bir arkadaş grubuna girmeye çalışırsanız acınacak hale gelirsiniz” diyor. Zavallı Craig’in, ‘arkadaş olma’ mücadelesi insanın canını acıtıyor…
‘Friendship'‘HİÇ YAKIN ARKADAŞIM YOK’ DİYENLERİN ORANI YÜZDE 3!
‘Arkadaşlık durgunluğu’ (Friendship recession) tanımının geçen haftaya kadar duymamıştım. Ancak son yıllarda ekonomik durgunluk gibi özellikle erkekler arasında yeni arkadaş edinme konusunda büyük bir kriz yaşanıyormuş. 1990’da ABD’de en az 6 arkadaşı olduğunu söyleyen erkeklerin oranı yüzde 55 iken bu oran 2021 yüzde 21’e gerilemiş. “Hiç yakın arkadaşım yok” diyenlerin oranı yüzde 3 iken bugünlerde yakın arkadaşı olmayanların oranı yüzde 12’ye çıkmış. Yeni arkadaş edinme konusunda kadınlar erkeklerden daha iyi durumda. Erkekler için belli bir yaşı geçtikten sonra arkadaş edinmek yeni bir arkadaş grubuna dahi olmak Kaf Dağı’nın ardını görmek kadar zor...
Filmde karısı ve oğluyla uzaktan bakıldığında güzel bir hayatı varmış gibi görünen Craig, bir TV kanalında hava durumu sunucusu olan, arkadaşlarıyla kurdukları grupta gitar çalıp, şarkı söyleyen, şehrin altındaki dehlizlerinden macera peşinde koşan, yabani mantarları şıp diye tanıyan Austin’le tanışınca hayatının puzzle’ındaki eski parçayı buluyor: Bir Arkadaş!
Hayatının resmini tamamlayan bu arkadaşı kaybetmemek için yaptıklarını izlerken insan Craig adına utanıyor. Austin’in arkadaşlığını kaybedince dünyası yıkılan Craig’e bakarken çok üzüldüğümü fark ettim.
Bazı araştırmalar en yüksek intihar oranlarının 40’lı 50’li yaşlardaki bekar erkekler arasında görüldüğünü okudum. Bunun nedeninin ‘yalnızlık’ olduğu düşünülüyor. Bir eş, sevgili, çocuk, arkadaş yoksunluğundan kaynaklanan bir yalnızlık.
SİZİ KENDİNİZİ GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ GÖREN BİRİNİ BULMAK ZOR
Toplumun erkeklerden baba, koca, sevgili olarak çok şey beklediğini söyleyen bilim insanları “Ancak erkekler hemcinslerinin arkadaşlığında o kadar şey beklemiyor” diyor.
Maryland Üniversitesi'nden profesör Kevin Roy, erkeklerin duygularını dile getirmeye teşvik edildiğinde bunun sadece onlar için değil, herkes için korkutucu olduğunu söylüyor.
New York Üniversitesi'nde gelişim psikolojisi profesörü olan Niobe Way, arkadaşlığı söyle tanımlıyor: “Sizi kendinizi gördüğünüz gibi gören ve siz de onu, onların kendilerini gördüğü gibi gören birini bulmak...” Kansas Üniversitesi'nde arkadaşlık üzerine çalışmalar yapan profesör Jeffrey Hall ise şöyle açıklıyor arkadaşlığı:”Gerçek bir arkadaş, ne olursa olsun sizi destekler ve yanınızda durur, sizi savunur ve size gerçeği söyler!”
Hall’un arkadaşlıkla ilgili bir zaman çizelgesi de var: “40-60 saat arası zaman geçirildiğinde tanışıklıklar arkadaşlığa dönüşür. 80-100 saat arası zaman geçirildiğinde artık düzenli görüşülen arkadaş olunmuştu. 200 saat üzeri geçirilen zaman ise çok yakın arkadaş olduğunuzun ilanıdır!”
Bilim insanları bu ‘arkadaşlık durgunluğu' meselesiyle ilgili birçok çalışma yapmışlar ekonomik, sosyolojik. Psikolojik birçok neden ortaya koyuyorlar. Eminim hepsi de doğrudur. Ancak ben, uzun süredir konuştuğumuz ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz, buluşmanın orta yerinde birkaç yıldır bir arkadaşlık inşa etmeye çalıştığım üç arkadaşım saç dökülmesine neden olan şapkalar konulu sohbetine dahil olabilecek bir an bulamıyorum... Zaten iki yılda birlikte geçirdiğimiz 8-10 saatle tanışıklıktan öte gidememişiz Jeffrey Hall’a göre.
30-40 yıllık 3 arkadaşımla birlikte geçirdiğimiz zamanı arttırmak bana daha iyi gelecek. Bu saatten sonra arkadaş bulacağımı diye Craig olmak istemiyorum!