Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Sadece 4'ünün adı rüşvete karışmadı...

        GÜNEY Kore’de, Cumhurbaşkanı Yon Suk Yol’ün gece yarısı sıkıyönetim ilan ettiği haberi ekranda belirince gözlerime inanamadım…

        Kore’de uzun dönem yaşam süren arkadaşımı aradım, “Evet öyle bir şey var ama önemli değil, Parlamento toplanır ve kaldırır” dedi.

        Oldukça da sakindi…

        Sözleri, Türkiye’nin Nobel Ödüllü Akademisyeni Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun, James Robinson ile yazdığı Ulusların Düşüşü kitabını aklıma getirdi.

        Acemoğlu, kitabında Güney Kore’ye oldukça geniş yer ayırır; Kuzey ile Güney arasındaki gelişmişlik farkının nedenlerini sorgular.

        Baktım iki gündür sosyal medyadan Acemoğlu’nun yanıldığını ileri sürenler var…

        Tam tersine ortaya koyduğu ve Nobel’i ne denli hak ettiğini bir kez daha kanıtladı.

        Eğer tersi olsaydı, Devlet Başkanı Yon Suk Yol’ün sıkıyönetim kararı devam ediyor olurdu…

        Hatta bütün muhalefet liderleri de tutuklanıp hapse kapatılırdı...

        Tam tersi oldu ve Devlet Başkanı Yoon, hakkındaki yolsuzluk iddiaları karşısında muhalefeti sindirmek amacıyla attığı adımı geri almak durumunda kaldı.

        KURUMLARIN SAĞLAMLIĞI

        Bunun nedeni de Prof. Dr. Acemoğlu’nun dile getirdiği gibi ekonomik ve siyasal kurumlarının sağlam bir şekilde işlevini yürütüyor olmasından kaynaklıydı.

        Tam da Prof. Dr. Acemoğlu’nun belirttiği gibi Kuzey ve Güney Kore arasındaki en önemli fark kurumlarıdır…

        Kültür aradan geçen yıllar içinde fark etmiş olsa da iki ülkenin ekonomik olarak kalkınmışlığı ve gelişmişliği arasındaki en önemli fark da budur…

        Bütün bunlara yol açan ne kültür, ne coğrafya ne de cehalettir; Kuzey Güney Kore’nin kapsayıcı ekonomik kurumları ile siyasal kurumlarının oluşumundaki farktır…

        Birinde siyaset, yani Kuzey Kore Başkanı kurumları kuşatmış ve işleyemez hale getirmiştir; yerine yenisini koymak yerine, sadece kendisini koymakla yetindiği için de siyaset işlemez hale geldi.

        Çünkü siyaset bir toplumun kendini yönetecek kurulları sandık yoluyla ve özgür iradesiyle belirleme sanatıdır.

        Eğer kapsayıcı kurumlar üzerinde baskın bir otorite varsa siyaset kurumundan söz edilemez; siyaset tek başına kurumları kuşatmış demektir…

        SÖMÜRÜCÜ OLMAYAN KURUMLAR ENGELLEDİ…

        Orada da Daron Acemoğlu’nun dile getirdiği gibi sömürücü kurumların filizlenmesi sağlanır.

        Siyasal bir çatışmanın veya çekişmenin nasıl sonuçlanacağı siyaset oyununda hangi kişi veya grupların kazandığına, kimin daha fazla destek bulabildiğine bakılmaksızın, ne kadar ek kaynak veya etkin ittifak bulduğuna bağlıdır…

        Önemli olan iktidar ittifakını kurmaktır, hükümetini devam ettirebilmenin yolu buna bağladır.

        Acemoğlu’nun da kitabında vurguladığı gibi, ondandır ki Kuzey Kore ya da sömürge dönemi Latin Amerika’sındaki örnekler gibi, “mutlakiyetçi siyasal kurumlar” ve onu elinde tutanlar, bu gücü hem hükümetini devam ettirme hem de zenginleşme aracı olarak kullanır.

        Buna karşılık, gücü toplumun geniş kesimlerine dağıtan ve ona sınırlama getiren siyasal kurumlar çoğulcudur.

        Siyasal gücü kontrol edenler Kuzey Kore’de de olduğu gibi “güçlerini rekabeti sınırlandırmak, pastadan alacakları payı artırmak ve hatta ekonomik ilerlemeyi desteklemek yerine çalıp yağmalamak için kullanmayı kendileri için daha yararlı bulurlar...”

        Daron Acemoğlu’nun tezi bundan dolayı bir kez daha teyit edildi...

        Güney Kore’deki sıkıyönetim kararı, sömürücü olmayan, sağlam siyasal kurumlar tarafından 4 saat içinde ortadan kaldırıldı…

        Eğer ki kurumsal yapıları bu denli sağlam olmasa, erkler ayrılığı bu denli güçlü şekilde inşa edilmemiş olsaydı, bugün Güney Kore başka bir boyuta geçmiş olurdu…

        BAŞKANLARI ARASINDA SUÇLANMAYANI YOK…

        Gelelim Cumhurbaşkanı Yon Suk Yol’ün gece yarısı sıkıyönetim kararı almasına neden olan gerekçesine…

        Her ne kadar parlamentoda gücü eline geçiren muhalefetin hükümet bütçesine engel koyduğu iddiasını getiriyor olsa da işin gerisinde Yon ve aile bireyleri hakkında ortaya atılan rüşvet iddiaları yatıyor…

        Muhalefet de Cumhurbaşkanı’nın güçlü savcılar tarafından sorgulanmasını istiyor.

        Kore’de uzun yıllar yaşam süren arkadaşım ile sohbet ederken konu Cumhurbaşkanı hakkındaki iddialara gelince telefonda kahkaha atıp ekledi:

        “Güney Kore’de kurulduğu günden bu yana hakkında yolsuzluk ve rüşvet iddiası bulunmayan Cumhurbaşkanı sayısı dördü geçmez...”

        İnternete girip araştırdığımda da gördüm ki ülkenin kuruluşu sonrası göreve gelen ilk Devlet Başkanı Yi Seungman Syngman Rhee de dahil, bugüne kadar göreve gelen 13 Başkan’dan dördü hariç hepsi hakkında suçlamada bulunulmuş.

        Çoğu hapse atılmış…

        Hatta çok ilginçtir ki hükümet fonundan 20 milyon Doları zimmetine geçirdiği ortaya çıkarılan ilk Devlet Başkanı’nı da ülkeden CIA düzenlediği operasyon ile Honolulu-Hawaii’ye kaçırmış; sürgün hayatında yaşamını kaybetmiş…

        Ardından gelen iki Başkan hakkında bir suçlama olmamış…

        Ancak, beşinci başkandan sonra da hakkında rüşvet ve yolsuzluk nedeniyle yargı kararı çıkmayan kalmamış.

        Beşinci Başkan Chun Duhwan, 1981-1988 yılları arasındaki görev süresinde Gwangju veya 18 Mayıs Demokratik Ayaklanması olarak bilinen olaylardan dolayı ölüm cezasına çarptırılmış.

        Cezası kendisinden iki dönem sonra göreve gelen Başkan Kim Young-sam tarafından affedilmiş…

        Suçu affedilmiş olsa da, kendinden önceki hükümeti darbe ile yıkıp işbaşına gelmiş olmasına tepki gösteren Gwangju’daki üniversite öğrencilerini polis ve askere katlettirmiş olmasıyla hala anılıyor.

        ÜLKEYİ 30 YIL YÖNETTİ SUÇLANMADAN BİTİRDİ

        Kendinden sonra Devlet Başkanı olan Roh Tae-wu sakin bir dönem geçirdi…

        Ardından göreve gelen Kim Young-sam 7’inci Başkan olarak ülkeyi tam 30 yıl yönetti…

        Bu dönemde kurumsal yapıların oluşmasını sağlamakta önemli görevler üstlendi…

        Kim Young-sam, iki selefinin tutuklanmasına ve ülke aleyhine olabilecek uluslararası politikalara karşı çıkışıyla da tanınıyor…

        Hakkında yolsuzluk iddiası bulunmayan ender başkanlardan biri olarak da anılıyor.

        Çünkü sonrasında gelenlerin ikisi hariç, hepsi hakkında iddialar ayyuka çıkmış…

        KENDİSİ NOBEL, OĞULLARI VE ÇEVRESİ RÜŞVET ALDI…

        Sekizinci Başkan Kim Dae-jung, Kuzey Kore ile ülkesi arasındaki gerilimi azaltma politikasındaki başarısıyla tanındı.

        Bundan dolayı Nobel Barış Ödülü’de layık görüldü…

        Ancak Mayıs 2002’de çevresindekilerin ve oğullarının adının yolsuzluğa karışması ve bunun da belgelenmesi üzerine kurucusu olduğu Demokratik Binyıl Partisi üyeliğinden istifa etti...

        Görev süresi de dolduğu için Başkanlığı da Roh Moo-hyun’a devretti…

        RÜŞVETİ EŞİYLE BİRLİKTE ALDI…

        Dokuzuncu Başkan Roh Moo-hyun’un görev süresi uzun olmadı, bir yılda hakkındaki iddialar ayyuka çıktı.

        Bir iş insanından 6 milyon Dolar aldığı ileri sürüldü…

        Eşi de rüşvet iddialarından nasibini aldı ve bir ayakkabı firmasının sahibinden bir milyon Dolar rüşvet aldığı ortaya çıktı.

        İş adamının Başkan’ın sadece eşine değil, akrabalarına da 5 milyon Dolar verdiğinin ileri sürülmesi üzerine, Başkan Roh, bunun sadece yatırım olduğunu ileri sürdü.

        Başkanlıktan bir yıl gibi kısa sürede ayrıldı, ancak suçlamaların devam etmesi üzerine 23 Mayıs 2009’da bir arkadaşıyla çıktığı dağ yürüyüşünde bir tepeden atlayıp intihar etti.

        Onuncu Başkan Lee Myong-bak ise 17 yıl hapis cezası almasına neden olan rüşvet, zimmete para geçirme ve vergi kaçırmadan dolayı hala hapiste bulunuyor.

        Savcıların araştırması sonucunda Lee’nin 11 milyar Won rüşvet aldığını, 35 milyar Won’u da yasa dışı bir rüşvet fonuna yönlendirdiğini belirledi.

        Lee, 2018’de suçlu bulunup 17 yıl hapis cezasına çarptırılırken, Kore Yüksek Mahkemesi de Ekim 2020’de cezasını onadı; hala hapiste bulunuyor.

        İLKLERİN BAŞKANINA RÜŞVETTEN HAPİS…

        Kendinden sonra gelen ise Güney Kore’nin ilk kadın Devlet Başkanı unvanına da sahip olan Park Geun-hye oldu…

        Park, 2012 tarihinde 11. Başkan olarak seçimi kazandıktan kısa süre sonra hakkındaki iddialar dile getirilmeye başlandı.

        Ulusal Meclis, 2016’da nüfuz ticareti yapmakla suçladı, görevini dönemin Başbakanı üstlendi.

        Anayasa Mahkemesi de 2017’de oy birliğiyle suçlamayı onayladı; Park ilk kadın Başkan olmanın yanında, ilk görevden Mahkeme kararıyla el çektirilen unvanını da kazandı…

        Bir yıl sonra da 24 yıllık hapis cezası onandı, daha sonra başka suçlamalar da eklenerek cezası 25 yıla çıkarıldı.

        ÖNCEKİ TEMİZ KALDI

        Ardından gelen gençlik yıllarında sıkı bir öğrenci aktivisti ve insan hakları savunucusu da olan 12. Başkan Mun Ce-in hakkında herhangi bir iddiada bulunulmadı; 2017’de geldiği görevini 2022’de tamamlayıp köşesine çekildi.

        Yerine seçilen ve önceki gün sıkıyönetim ilan eden Yon Suk-Yol ise 13’üncü Başkan olarak görev yapıyor.

        Seçimlerin yenilenmesine 2 yıl gibi bir süre kala hakkındaki iddialar yine aile fertleri, yakın çevresini de kapsayan yolsuzluk, rüşvet ve nüfuz ticareti üzerine kurulu…

        Bakalım görev süresini tamamlayabilecek mi?