Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Suriye tahterevallisi…

        BÖLGEDEKİ denge tam anlamıyla bir tahterevalli mantığı ile çalıştı, bir alanda oluşan güç düşmesi, öteki alandaki çatışmayı yükseltti…

        Suriye’nin İdlib ile Halep arasında kalem bölgesinde son günlerde yaşanan çatışmanın mantığı da buna dayanıyor…

        Yaşananları anlayabilmek için çok değil, 5 yıl geriye gitmek yeterli…

        Öncelikle bir noktanın altını çizmeliyim mi İdlib bölgesi bu coğrafyanın en belalı bölgesi ve ileride de sorun üretmeye devam edecek.

        Bırakın Şam yönetimini, bu coğrafya üzerinde bulunan hiçbir ülke içinde 50 bin civarında silahlı militan barındıran böyle bir yerin, hem de bu haliyle devamını arzu etmez…

        Çünkü bataklık gibi sürekli sorun üretiyor ve çevreye yayıyor…

        Son gelişmelere geçmeden önce hafızaları canlandırmak açısından 5 yıl önceye birlikte bakalım…

        Türkiye’nin Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekâtları sonucu Afrin, Azez bölgesinde Suriye Milli Ordusu güçlerinin hâkimiyetini sağlaması sonrası bölgede bulunan diğer güçler farklı bölgelere kaydı…

        Bölgede bulunan güçler de zaman içinde uluslararası arenada terör örgütü olarak anılmalarına olanak vermeyecek şekilde yeniden yapılandı.

        Geçmişte içinden çıkıp geldikleri El Kaide ile ilişkilerini sonlandırırken, yeni yapıya yöneldi.

        Bugün İdlib’e hakim olan ve yaşanan çatışmaların lideri durumunda bulunan Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) de bunun başında yer aldı…

        Örgüt, Temmuz 2016’da El Kaide ile bağını sonlandırmasının ardından adını “Şam’ın Fethi Cephesi” koydu…

        Ancak Birleşmiş Milletler ve ABD’nin “terör örgütü” listesinde yer almaktan kurtulamadı.

        Aradan bir yıl geçmeden Şam’ın Fethi Cephesi liderliğinde buluşan Ensar el-Din Cephesi, Ceyş el- Sunna, Liva el-Hak ve Nurettin Zengi Hareketi yeni bir yapı altında buluşma kararı aldı ve bugünkü adıyla HTŞ’yi ilan etti.

        El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi bu yapının içinde bulunmadığını açıklaması sonrası bazı ayrılıklar olsa da etki yaratmadı.

        HTŞ, bölgedeki diğer güçlerle de çatışarak İdlib ve kırsalında hakimiyeti tamamen ele geçirdi; bölgenin en güçlü yapısı haline geldi.

        Türkiye ile Rusya arasında varılan mutabakat sonucu oluşturulan gerilimi azaltma bölgeleri ve gözlem kulelerinin kurulmasında da rol aldı.

        Bu tutumu bölgede bulunan bazı örgütler tarafından sert eleştirildi.

        Ancak elinde bulundurduğu 12 ile 15 bin arasında olduğu varsayılan silahlı gücü karşısında diğerlerinin sözünün bir etkisi olmadı…

        SMO İLE DE ŞAM’A KARŞI SAVAŞTI…

        HTŞ, Türkiye’nin desteğindeki Suriye Milli Ordusu ile de zaman zaman Şam’a güçlerine karşı birlikte savaştı.

        Bunun en belirgin örneğiyle de 2019’da karşılaşıldı; SMO’dan yüzlerce savaşçı HTŞ’nin hakim olduğu Halep’in batı, İdlib’in güney bölgelerine giderek savaşa katıldı…

        Şam, Rusya ordusunun desteği ve hava operasyonlarıyla bu akına sert yanıt verdi…

        İran desteğindeki militanların da yardımıyla Şam güçleri Halep’te etkinliğini devam ettirdi.

        Zaman zaman çatışmalar alevlendi, ancak Rusya’nın desteğinde oluşan güç dengesi değişmedi.

        Türkiye de HTŞ ile sorun yaşadı; özellikle Rusya ile varılan mutabakat doğrultusunda oluşturulan ancak bir türlü düzen tutmayan gözlem noktalarında sıkıntı yaşandı.

        AFRİN’E GİRMEYE KALKTI

        HTŞ ile çatışılmak zorunda kalınan dönemlere tanıklık edildi…

        Bunlardan yüksek çatışmalı olanı 2022’de yaşandı, HTŞ, Suriye Milli Ordusu içindeki anlaşmazlığın taraflarını oluşturan üç örgüt ile birlikte Afrin’e girdi…

        Ankara buna ilk başta tepki göstermedi, SMO içindeki ayrılıkların belirli bir düzene girmesini bekledi…

        Çatışma sonucu 58 kişi hayatını kaybederken, Ankara devreye girdi ve diyalog yoluyla HTŞ’nin sınırların gerisine çekilmesini sağladı.

        Bu yılbaşında ise HTŞ içindeki gruplar ile Türkiye arasında yeni bir sorun baş gösterdi; buna da Ankara ile Şam arasında diplomatik ilişki kurulması çabası neden oldu.

        HTŞ içindeki gruplar bu yakınlaşmaya tepki göstermekle kalmayıp, tehditlerde de bulundu; ancak bir şey ifade etmedi.

        İsrail’in Gazze’ye girmesi, Lübnan’da da Hizbullah ile çatışması sonrası bölge yeniden hareketlendi.

        Suriye sahasında bulunan Hizbullah güçleri İsrail’e karşı savaşmak için Lübnan’ın güneyine giderken, İran’a bağlı bazı güçler de onlara katıldı.

        Rusya’nın da Ukrayna’da savaşmak için ihtiyaç duyduğu asker sayısının bir bölümünü Suriye sahasında tuttuklarından karşılaması da güç obruklarının oluşmasına yol açtı…

        TÜRKİYE TAKVİYE YAPTI

        Bölgede oluşan bu güç boşalmaları Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesinde de etkisini hissettirince Türkiye, geçen aybaşından itibaren bölgedeki güçlerinde nöbet değişimiyle birlikte takviye etti.

        Bölgedeki örgütler içinde en çok silahlı güce sahip olanlardan biri durumundaki HTŞ de boş durmadı ve uzun süredir hedeflediği Halep’e yöneldi…

        HTŞ, sadece bu dönem değil, yakın geçmişte de aynı noktalara yine saldırmış ve ele geçirmek için yoğun çatışma içine girmişti.

        HTŞ’nin bu dönemki saldırılarına yönelik bölgede iki farklı bakış var.

        Bunlardan ilki İsrail’in Lübnan’da Hizbullah ile ateşkes sağlamasına dayalı…

        Şam ile arası iyi olan Hizbullah ve İran destekli grupların Suriye sahasına dönmeden oluşan boşluğun HTŞ tarafından ele geçirilmesine dönük bir harekat olarak bakıyorlar.

        HALEP MERKEZİNE YAKLAŞTI

        Muhalif grupların Halep merkezine batıdan 5 km kadar yaklaştıkları, 89 kişinin ölümü ile sonuçlanan saldırıya dün Rusya da katıldı ve HTŞ gruplarının ele geçirdiği bölgeleri havadan bombaladı.

        Suriye iç savaşında son yıllardaki en dikkat çeken tırmanış olarak değerlendirilen saldırı sonucu HTŞ’nin Şam’a bağlı bir üs ile çok sayıda tank da dahil silahını ele geçirdiği belirtiliyor.

        İdlib bölgesinde çatışmaları durdurmak için 2020’de Türkiye ile Rusya arasında varılan anlaşmadan bu yana en büyük çatışma olarak değerlendiriliyor.

        Nasıl sonuçlanır şu an için kestirmek zor, ancak Suriye sahasında tahterevalli sisteminin yeniden çalışmaya başladığı açık…

        Bir diğer bakış da Şam rejiminin son dönem uzlaşmaya yanaşmayan bir tutum içinde hareket ettiği tezine dayalı.

        Lübnan’da İsrail ile Hizbullah uzlaştığı bir dönemde sırtını Rusya’ya dayamış olan Şam’ın başta Türkiye ve ABD olmak üzere uluslararası arenada uzlaşmaz tavır takınıyor olmasının getirdiği bir sonuç olarak bakılıyor.

        Şam’ı diplomasi masasına yeniden çekmenin bir atağı olarak değerlendiriliyor.

        RUSYA SALDIRIYI ÖNCEDEN GÖRDÜ

        Bu bakışa sahip olanlardan biri de ORSAM’ın bu bölgedeki çalışmalarını yürüten Oytun Orhan…

        Orhan dünkü sohbetimizde, “HTŞ’nin Gazze sonrası bir kalkışma içinde olabileceğine yönelik beklenti birçok kesimde vardı” diye söze girdi.

        Suriye sahasında İran ve Hizbullah’ın güç kaydırması dolayısıyla zayıfladığına da işaret eden Orhan, HTŞ bir süredir bunu fırsat olarak görüyordu” deyip ekledi:

        “Ruslar bunu önceden gördüğü için bir süredir İdlib ve çevresine yönelik operasyonlarını arttırmıştı. O bölgede ciddi bir hareketlilik gözlemleniyordu.”

        HTŞ HAREKATI KENDİ BAŞINA MI BAŞLATTI?

        Orhan, bu bilgileri aktardıktan sonra şu önemli soruyu da devamında getirdi:

        “HTŞ kendi başına mı kalkışma başlattı?”

        Orhan, M-4 ve M-5 olarak bilinen Suriye sahasındaki otobanların kuzey-güney ile batı ve doğu bölgeleri arasında kalan alanları için Türkiye ile Rusya arasında varılan mutabakatı bozmak için çaba gösteren çok ülke olduğunu vurguladı.

        Şam yönetiminin de bunun arasında bulunduğuna işaret edip şu hatırlatmada bulundu:

        “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, kısa süre önce basın mensupları ile sohbetinde Rusya’nın Şam yönetimine normalleşmenin sağlanması için yeterince baskı yapmadığını söyledi. Şam bölgede operasyonlara başladı. Bu da tetikledi.”

        Sadece İdlib bölgesinde değil, ABD’nin deştiğindeki YPG bölgesinde de hareketlenmenin olduğunu anımsattı.

        Bir süre önce Arap orjinli güçlerin Münbiç’e girmeye çalıştığını, İsrail’in de Serakib yakınlarındaki Hizbullah güçlerini füze ile vurduğunu söyledi.

        Aslında süreç “düşmanınım düşmanı dostumdur” atasözündeki gibi ilerliyor.

        İsrail Şam için de bir düşman güç; ancak Lübnan’da yaptığı anlaşma Hizbullah’ın dönüşüne olanak sağlayacağı için olumlu bir durum yaratıyor.

        Benzer şekilde İsrail ile Hizbullah kanlı bıçaklı olmasına karşın, arasındaki anlaşma bir diğer düşmanı olan HTŞ için olumsuz durum yaratıyor.

        Suriye sahasında tahterevalli süreci durmaksızın devam edeceğe benziyor…