GAZZE’de 737 gün devam eden insanlık dramını sona erdiren görüntüyü izlerken birçok kişi benimle aynı düşünceye kapılmıştır…
Bu coğrafyada Türkiye olmadan atılan bütün adımlar sonuca ulaşmaz…
Nitekim öyle de oldu.
Tam 737 gün sonra ateşkesin sağlanmasında Türkiye’nin katkısı ABD kadar büyük oldu.
Çünkü İsrail ve bazı Arap ülkelerine kalmış olsaydı ateşkesin sağlanmasının olanağı yoktu.
Nitekim Ocak ayında da tam ateşkes sağlandığı anda İsrail hükümetinin ABD yönetimini ardına alarak saldırılarını tekrar başlatmasıyla 9 ay daha kaybedilmesine, bu sürede yüzlerce insanın hayatının yok olmasına neden oldu.
Şunu açık söylemeliyim ki önceki gün Şarm el- Şeyh Barış Zirvesi’nde imzalanan Ateşkes Mutabakatındaki görüntü etkileyiciydi.
ÖN SIRADAKİ DÖR LİDER…
Bu coğrafyada kimlerin sözünün geçtiğinin de göstergesiydi…
ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamed Al Sani ve ev sahibi Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi en önde yan yana oturmuş Ateşkes Mutabakatını imzalarken, arkalarında oturanlar Avrupa ve körfezin en güçlü ve zengin ülkeleriydi.
Aslında zenginliğin ve gücün, bölgedeki tanımının ne denli değişken olduğunun da göstergesiydi.
KARŞI ÇIKACAK LİDER YOK
Mutabakata imza koyan ülkeler açısından sıradan gidersek, ABD uzun yılların ardından Avrupa ve bölgeye yeni bir doktrinle dönüş yaptı…
Buna Başkan Trump’ın ülkesinin ekonomik çıkarını önceleyen politikasının uygulaması olarak bakılabilir.
Ancak unutulmamalı ki, getirdiği kurallara Avrupa başta olmak üzere kendisiyle müttefiklik ilişkisi içinde olan liderler uymama tutumu gösteremiyor.
Bir zamanlar Almanya Şansölyesi Merkel, Fransa Cumhurbaşkanları Mitterand veya Chirac gibi ABD politikalarının karşısına kendi siyasetini koyacak güçte lider yok…
Eğer olsaydı Gazze sorununun çözümü için bu denli soykırım yaşanmaz, bu kadar çok insanın hayatına mal olmaz; her şey yerle yeksan hale gelmezdi…
Daha ilerisi Irak ve Suriye iç savaşları ve ardından Gazze sonrası mültecilerin yarattığı etkinin ceremesini en çok çeken Avrupa kendisi bir çözüm modeli geliştirir, kilometrelerce öteden Trump’ın gelip Orta Doğu’da dönüştürücü bir rol oynamasına neden bırakmazdı…
TÜRKİYE OLMADAN OLMAZ…
Farkına varmadıkları bir konu ise yıllar önce bir ABD’li diplomatın dile getirdiği gibi, bu coğrafyada hangi dosyayı açsanız kesinlikle içinde Türkiye olduğunu fark etmemeleri...
Eğer Trump, bugün Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sürekli teşekkür ediyorsa sorunun çözümüne ne denli önemli katkı verdiğini anlamış olmasından.
Çünkü bu coğrafyada herkes her şeyi yapmak, adım atmak isteyebilir, ama Türkiye’nin arzu etmediği hiçbir konuda sonuç alamaz…
Bunun böyle olduğu da net görüldü, Türkiye istemediği için insan hakları suçlusu İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD ve Mısır’ın girişimine karşın Şarm el-Şeyh’e gelemedi.
Gelmesi halinde ateşkes görüşmelerinin ne şekle dönüşeceğinin de herkes farkındaydı…
Ayrıca bunun bir de ikinci adımı var…
Devamında Gazze’yi kimin yöneteceği ve inşasının nasıl gerçekleşeceği meseleleri gelecek.
Trump, daha önce İngiltere eski Başbakanı Blair’in başkanlık edeceği denetim rolüne sahip yapı kurulması planından vazgeçtiğini açıkladı.
Gazze'ye insani yardımın yanı sıra lojistik ve güvenlik yardımı akışını kolaylaştırmayı amaçlayan Türkiye’nin de arasında bulunduğu Uluslararası Görev Gücü’nün konuşlanmasının ardından, barış görüşmeleri gelecek.
Bunun için de Türkiye’nin yapıcı arabuluculuğuna ihtiyaç duyulacağı çok açık…
Türkiye’nin olmadığı bir barış sürecinin istenilen yere varamayacağı da herkesin kabul ettiği bir başka gerçek.
Trump bunu Türkiye’nin güçlü ordusuna bağlıyor; ancak köklü bir geçmişten gelen algının etkisini görmezden geliyor…
BARIŞIN GARANTİSİ TÜRKİYE…
Bununla birlikte Türkiye’nin görev gücünde bulunduğu sürece İsrail hükümetinin aymaz saldırganlığını devam ettirme şansının olmayacağı gerçeği de gün gibi ortada duruyor.
Şu soruya verilecek yanıt da bunun kanıtı:
“İsrail, Katar’ın Başkenti Doha’ya yaptığı aymaz saldırıyı Türkiye’ye karşı yapabilir mi?”
Hiç sanmıyorum…
Bu aynı zamanda ateşkesin devam etmesinin de bir garantisi…
Mısır’ın Arap ülkesi olarak soydaşları üzerindeki etkisi de açık…
Katar’ın ekonomik gücü de Gazze’nin inşası için önemli bir destek…
Tabi bunun yanına BAE, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinden gelecek desteği de katmak gerekir.
Orta Doğu’da yeni bir dönemin ilk adımı atılmış bulunuyor.
Umarım devamı gelir…
Bunun en önemli koşulunun İsrail’in sınır tanımaz hükümetini frenlemekten geçtiğini de zirveye katılanların sanırım hepsi biliyor…