SİYASETİN kendine özgün bir yapısı vardır…
O nedenle bir başka bilim dalıyla buluştuğunda kendi adını vererek anılır; tıpkı Siyasetin Sosyolojisi, Siyasetin Psikolojisi gibi…
Siyasetin Matematiğinin de kendine özgü aritmetiği ve kuralları vardır.
Aritmetiğin klasik anlamdaki, konvansiyonel toplama, çıkarma, bölme, çarpma harflerinin sonuçları siyasette aynı olmaz.
Merhum siyasi liderlerden ve kendine özgü formülleriyle de bilinen dünyanın önde gelen fizikçilerinden Erdal İnönü’nün deyimiyle, siyasette iki sayının toplamı, matematikte olduğu gibi iki etmez…
Hatta öyle bir etki yapar ki bir zamanlar ANAP’ın, BBP ile yaptığı milletvekili seçimi ittifakında olduğu gibi, tersine döndürür, iki yerine birin altına indirir…
CHP’NİN NEDENLERİ
Bütün bunları yazmamın nedeni, dün yeni yasama yılına başlayan TBMM’nin çıkaracağı yasalara ilişkin beklentiler…
Öncelikle şunu belirteyim ki önceki gün TBMM’nin açılışında görülen gerilimsiz, herkesin birbirine saygı ile yaklaştığı, bir arada fotoğraf verdiği görüntüler önemliydi.
CHP Genel Kurul çalışmalarına katılmadı…
Geçen yıl katılmış olmakla birlikte bu yıl katılmamasının kendine özgü gerekçeleri vardı…
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in dünkü sohbetimizde dile getirdiği gibi, “geçen yıldan bu yana CHP’li belediyeler başta olmak üzere mensuplarının hapse atılması, partiye de kayyum getirilmesine dönük girişimler” bu tutumu almalarına neden olmuş…
CHP kararlılığını koruyor; eleştirilere de tepki gösteriyor…
Bu aşamada Emir’e parti içinden de gelen, “Kendi mabedi olan bir yeri terk etmek, aslında eleştirdiğine teslim olmak değil midir?” eleştirisini anımsattım.
TBMM’yi terk etmediklerini, çalışmalarına katılmaya devam etmekte olduklarını anımsattı, sadece belirli bir bölümüne katılmayarak tavır koyduklarını vurguladı.
Bu konudaki tartışması bir yana, TBMM’de önceki gün yaşanan görüntü toplumun geriliminin azaltılması, siyasetin insani hasletleri öne çıkarabileceğine dönük imajları açısından önemliydi…
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması sonrasında, Genel Kurul arkasındaki odaya davet etmesi üzerine, salonda bulunan partilerin liderlerinin gitmesi…
Karşılıklı olarak sohbet edip iyi niyetlerini dile getirmesi de önemliydi…
Bunlar olması gerekenler…
SİYASETİN MATEMATİĞİ…
Ancak hemen belirteyim ki, iş sandığa ve siyasetin diğer tarafına gelince aynı durumu bugüne kadar hiç göstermedi.
Yani, bu görüntülere bakarak TBMM’de olası oylama sonucuna yönelik okuma yapmak ve bu görüntüyle bakarak kolları sıvamak doğru sonuca ulaştırmaz.
Buna bakarak kolları sıvayanları da sıkıntıda bırakır.
Bunun en iyi örnekleri 1980, 1990’lı yıllarda TBMM’de yaşandı…
Referandumsuz bir şekilde geçeceği sanılan teklifler, referanduma mahkum kaldı…
Dolayısıyla, siyasetin matematiği kendine has özelliklere sahiptir…
Milletvekilinin ikbal beklentisi, konvansiyonel aritmetiğin “çarpı” işareti gibidir…
CHP’nin geçen seçim DEVA, Gelecek ve Saadet ile yaptığı gibi, öteki partinin listesinden seçime girmek de “artı” işaretine benzer.
Karşı ittifakta oluşan ve aynı tabana hitap eden partiler ise bu işin “bölme” işaretine denk düşer.
Eğer aynı bölgedeki sırası için, ittifak içindeki partilerden gelen talepler de “eksi” işareti gibi fonksiyon gösterir.
Dolayısıyla siyasette, bir artı bir, iki etmez…
Bazen üç, bazen de sıfır sonucunu verebilir…
KOMİSYONUN SAĞLADIĞI
Bütün bunlara karşın, önceki gün oluşan havanın ardında Terörsüz Türkiye kapsamında Meclis’te oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi (MDKD) Komisyonu’nun payının olduğu aşikar…
Çünkü öteki görenleri birbirine yakınlaştırdı; aynı salonda dile getirilen beklentilerin aslında aykırı şeyler olmadığı konusundaki ikna zeminini oluşturdu…
Daha bir yıl önce yan yana gelip bir kanun üzerinde ittifak yapmaları olası olmadığı düşünülen MHP ve DEM’i aynı bakışta buluşturdu...
Bunlar demokrasi için çok olumlu gelişmeler.
TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un yeni yılın başlaması dolayısıyla verdiği resepsiyon sırasında salonda bulunan siyasi parti liderlerinin Cumhurbaşkanı’nın daveti ile kahve içmek için bir araya gelmesi de önemli…
Fotoğrafta dikkat ederseniz mutsuz olanı yok; bu buluşmanın bir süredir yaşanmasını bekleyenlerin mutluluğu bir yana, ortamdan rahatsız olan yok.
SİYASİ NEZAKETİN TEZAHÜRÜ
TBMM Başkanı Kurtulmuş’un da Cumhurbaşkanı’nı uğurladıktan sonra dile getirdiği gibi orada bulunan siyasi partilerin hepsinin aynı fikirde olduğunu göstermez, siyasi nezaketin tezahürü olarak değerlendirilir.
Ayrıca fotoğrafa bakarak Anayasa değişiklik ittifakının oluştuğunu söylemek de bir zamanlar ANAP’a yapılan gibi AK Parti’yi yanlışa teşvik etmekle eşdeğerdir.
Zaten AK Parti de bu fotoğrafa bakarak adım atmayacak siyasi deneyime sahiptir.
Çünkü hem acilen çıkarılması hedeflenen kanunlar, hem de TBMM’nin gelecek yıl seçim dönemine girecek olması yeni bir Anayasa değişikliğini güçleştiriyor.
Öncelikle Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti, MHP, Hüda-Par ve DSP’nin toplamı, referanduma da götürmek için gerekli 360’a yetmiyor…
ANAP BU HATAYA BİR KEZ DÜŞTÜ
Yeterli olsa dahi, böyle bir süreçte gidilecek referandumun Anayasa olayından çıkıp, ANAP’ın sandıkta kaybettiği sloganındaki gibi, “No, no, no, well may be yes (hayır hayır hayır, belki evet)…” sonucu gibi olmayacağını da kimse söyleyemez…
O nedenle, önde gelen parti yöneticilerinin de altını çizdiği gibi 400 rakamının üstünü görmeden AK Parti Anayasa konusunda atma niyetinde değil.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da hem dünkü Belediye Başkanları toplantısında, hem de TBMM’deki konuşmasında dile getirdiği gibi önünde dört büyük yasa var.
Bunların başında MDKD Komisyonu raporu ile ortaya çıkacak, PKK konusunda yeni bir aşamaya geçilmesini de sağlayacak kanunlar var.
Ceza yasaları başta olmak üzere çıkarılacak özel yasada düzenleme yapılırken, bu hükümlerden FETÖ ve DAEŞ örgütü mensupları dışında kalan suçluların da yararlanması hedefleniyor.
Bir anlamda, Covid-19’a benzer infaz düzenlemesi gibi görünse de son dönem içerde yatan sayısının 400 bini geçtiği bir süreçte dolaylı bir serbest bırakmayla karşılaşılması amaçlanıyor.
Bir nevi toplumsal barışın ve anlaşmanın sağlanmasına dönük adımların atılması hedefleniyor.
GÜNDEMDEKİ YASALAR
Bir diğeri ise Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarında yapılacak düzenlemeler.
Anayasa’da düzenleme yapılmış olmasına karşın, Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarında düzenleme yapıldığı için en son CHP ile ilgili açılan davada da karşılaşıldığı gibi Seçim Kurulları ile Asliye Hukuk mahkemelerinin çatışmasına yol açıyor.
Bunu ortadan kaldırmak için herkesin görevlerinin nerede başlayıp, nerede biteceğinin sınırlarının biran önce çizilmesi arzulanıyor.
Bir diğer düzenleme de Belediyelere yönelik.
Cumhurbaşkanı’nın da dün vurguladığı gibi yerel yönetimlerde mali disiplini güçlendirici düzenlemelere girilmesi arzu ediliyor ki bu konuda AK Parti ve CHP’nin ortak bir çalışması da bulunuyor.
REFERANDUMSUZ İÇİN GEREKEN
Başta Terörsüz Türkiye sürecinin sağlıklı tamamlanması ve seçim öncesi planlanan tüm süreçlerin tamamlanması için çıkarılması gereken yasalar başta olmak üzere öncelik verilenlerin ne denli süre alacağı da ortada…
Ancak tüm bunlara karşın Anayasa konusunda bir adım atılması gerekiyorsa, AK Parti (272), MHP (47), Hüda-Par (4), DSP (1) toplamı olan 324 üzerine, 76 üyenin daha desteğini bulması gerekiyor ki referandumsuz sonuç olan 400’ü aşabilsin…
Dolayısıyla üye sayısı 56 olan DEM de Cumhur İttifakına destek verse yine yetmiyor…
CHP’NİN ENGEL OLMA GÜCÜ…
CHP açısından da durum AK Parti’ye göre %50 oranında kolay.
Çünkü onun da istemediği bir düzenlemenin çıkmasını engellemek için 193 oya ihtiyacı var…
Çünkü TBMM’de ölümler ve üyeliklerin düşmesi dolayısıyla şu an 592 milletvekiline düştü.
CHP’nin TBMM’deki sandalye sayısı 137, istemediğinin çıkmasını engellemek için 56 destek daha bulması yeterli.
Başta da belirttiğim gibi TBMM ne yasa çıkaracaksa bu yasama yılında çıkarabilir…
Çünkü AK Parti daha önce de dile getirdiği gibi seçim için 2027 sonbaharını hedefliyor.
Bu da demektir ki gelecek yıldan itibaren Meclis seçim yılına girecek; yani yarı potansiyel çalışacak…
Bu da geniş kapsamlı, büyük yasaların yapılmasını zorlaştıracak…
Ancak şunun altını bir kez daha çizmem gerekir, yola çıkıldığında kimin nasıl tutum takınacağını siyasette kestirmek zordur…
Siyasetçi eskilerin de dile getirdiği gibi “yakasına ve cakasına” bakar; yani ikbaline ve iktidarın kimde olacağıyla ilgilenir.
Gerisi teferruattır…