Liderlik nedir sorusuna verilen cevapların her biri, ona dair bir boyut sunar bize. Modern dünyada liderliğin sıradanlaştığını iddia edenler kadar, daha karmaşık hale geldiğini savunanlar da var. Bunların her birinin karşılığı olduğunu düşünüyorum. Ancak ana hatlarıyla liderliğin doğasının ve ona talip olanların arzu ve arayışlarının değiştiğini söylemek zor.
Şu sıralar, özellikle ana muhalefet cephesinde yakın gelecekte kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı yönünde hararetli ve artık kamuoyundan saklanması mümkün olmayan düzeyde sert bir tartışma yaşanıyor. Bunun aynı zamanda siyasi bir çatışma olduğunu söylemek de herhalde gerçeğin uzağına düşmez.
KİŞİLER ÜZERİNDEN TARTIŞMAK
Elbette kamuoyunda ağırlıklı olarak bu meseleyi kişiler üzerinden tartışıyoruz. Bunu yadırgayamayız. Sonuçta kimin bu sorumluluğa talip olduğu son derece belirleyici.
Ancak kişiler üzerinden konuşmakla, meselenin kişiselleşmesi arasında fersah fersah fark var.
El yordamıyla anlaşılmaya çalıştıkça bir yandan günceli aşamayacak noktaya geliyor. Diğer yandan özetle “Türkiye’yi ben yönetmek istiyorum” diyenlerin kim olduklarını, neden bunu istediklerini ve hepsinden önemlisi neyi nasıl yapacaklarını konuşamıyoruz. Dahası böylesine önemli bir rolü isteyenlerin de kendilerini anlatmak gibi bir niyetleri görünmüyor mevcut tabloda.
Şu halde olup biteni, kimin ötekinin bileğini bükeceği üzerinden anlamaya zorlanıyoruz. Bir de hangi siyasi güç ya da odağın kimi desteklediği ya da yeri gelirse köstekleyeceği üzerinden. Bu elbette bir güç kavgası ya da rekabeti. Bu saydıklarım ve daha fazlası ipi kimin göğüsleyeceğini belirlemede etkili olacak.
HEDEF VE HİKAYE
Ancak bir ülkeyi yönetmeye talip olanların, kendileriyle toplum arasındaki bağın ne olduğuna, bu bağın hangi değerler, beklentiler ve arayışlar üzerinde şekillendiğine her şeyden daha fazla kafa yorması ve hazırlanması gerekiyor.
Burada hemen her şey iktidar karşısında, özellikle de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşısında galip gelmek ve bunu isteyenlerden oluştuğu düşünülen bir kitleyi arkasına almak ve böylece kazanmak üzere şekilleniyor.
Hiçbir siyasi hikaye bir diğerine tıpatıp benzemez. İlham almak mümkündür, şartları değerlendirirken karşılaştırmalar yapmak da. Ancak büyük liderliklerin hikayesi önemli ölçüde kendine özgüdür. Liderin kişiliğinden inşa etmek istediği toplumsal tabana, çıkış anındaki iç ve dış dinamiklere kadar pek çok unsur, elbette zamanın ruhundan etkilenerek, ancak kendi özgün akışıyla şekillenir.
İSTEMEK YETERLİ Mİ?
Bir sosyolojiyi elde etmek için çaba göstermekle, onu satın almaya çalışmak arasında ciddi farklar vardır. Sahicilik ve yapaylık arasındaki fark gibi. Dolayısıyla “Ben istiyorum, arkamda bir rüzgar var, onun gücüyle yıkar geçerim, gerisini sonra düşünürüm” demek, yapacağı işin farkında olmamakla eşdeğerdir.
Türkiye’de her seçim sonucu, bir şekilde pek çok saha çalışmasını yanıltır, ters köşeye yatırır. Bu tablonun, siyasetçilerin halinden bir farkı yoktur. Günübirlik değerlendirmelerin kıskacında siyaset okuması yapmak, bir sosyolojiyi anlamaya çalışmak yanıltır ve kaybettirir.
“Her şeyden bir tutam” tadında bir liderlik arayışının da gelip geleceği nokta bundan farklı olamaz.
RÜZGAR NASIL ESER?
Rüzgar meselesinin bir de uluslararası boyutu var ki, en başta kendim olmak üzere olup biteni anlamayı en fazla zorlaştıran kısımdır. “Dünya beni istiyor” gibi kocaman lafların yanı sıra “uluslararası konjonktür lehimize” gibi taktik sosu bol sözler uçuşur her yanda. Her rüzgar önüne bir şeyler katar. Ama asıl mesele sizin nereye gitmek istediğinizdir.
Ayrıca sürüklenmek değil, yürümek istiyorsanız, mesela toplumsal karşılığınızın ne olduğunu, o insanların sizin söyleminizle irtibatının gerçekliğini ve sizinle yol arkadaşlığına ne kadar hazır olduğunu bilmek durumundasınız. Ayrıca yönetmek istediğiniz ülkenin, bölgesinde ve dünyada nerede olduğunu, eğer bunu eleştiriyorsanız nerede durması gerektiğini ve bu değişimi nasıl gerçekleştireceğinizi anlamak ve anlatmak zorundasınız.
HER HİKAYE ÖZGÜNDÜR
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hikayesinden yola çıkıyorsanız veya bir şekilde ona bakıyorsanız; sürecin en zor anlarında yol arkadaşlarının ona inancını ve toplumdaki hareketliliği, aidiyeti, direnci ve sabrı da incelemelisiniz. Yaşadığı büyük badirelere rağmen bunu nasıl koruyup yenilediğini de.
Hiçbir mağduriyet sizi tek başına hedefe götürmez. Sürekli “müesses nizam beni yok edecek” korkusu üreterek yol alacağını düşünmek, toplumu yeterince tanımamaktır. Bir sistem eleştiriniz varsa, sistem öneriniz de olmak zorunda. Ama eleştirileriniz kişiselleştikçe topluma bir söylem değil, günübirlik kavga sunmuş olursunuz.
2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kimileri açısından beklenmedik sayılan başarısı, bu söylediklerimi anlamak için son derece değerli.