Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Kimin acelesi var, kim yavaş ?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        2023 Mayıs seçimlerinin ardından, muhalefet hem cumhurbaşkanlığını hem de parlamento çoğunluğunu kaybetti. Muhalefetin oluşturduğu 6’lı masa kısa sürede dağıldı. Özellikle masanın iki büyük aktörü kendi içlerinde ciddi bir muhasebe sürecine girdi. İYİ Parti lideri Meral Akşener, siyasi tarihimizde pek rastlanmayan bir tavırla genel başkanlıktan ayrıldı.

        CHP’de başlayan kurultay süreci, Özgür Özel’in genel başkanlığıyla sonuçlandı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun az farkla seçimi kaybetmesinde Ekrem İmamoğlu’nun Özel’e verdiği destek önemli rol oynadı.

        Sonrası 2024 yerel seçimleri, CHP’nin geniş ölçekte muhalif bloğu sandıkta birleştirmeyi başarması. Ortaya çıkan tabloda İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediye başkanlarının önemli rolü oldu.

        Devamı, CHP’nin artık iktidara yürüyeceği bir süreç olarak tartışılmaya başlandı. Özellikle de muhalif kamuoyunda. Ancak 2024 yerel seçimlerindeki başarının getirdiği atmosfer çabucak dağıldı. Meselenin iktidar tarafında, özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi gündemi belirleyici hamleleri önemli rol oynadı. Cumhur İttifakı içindeki bütünlüğün devamı da bir başka etken oldu.

        MUHALEFETİN DAĞINIKLIĞI

        CHP lideri Özel’in parti içindeki tartışmaları, giderek keskinleşen rekabeti “teknik direktör benim” ve iki aday adayı için de “onlar benim forvetlerim” gibi benzetmelerle yönetme gayreti beklenen sonucu vermedi. Siyaset dışı kaldığı ve torun sevmesi gerektiği söylenen eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, beklenmedik ölçüde etkin çıkışları ve parti tabanında karşılık bulan söylemi de bu tabloya yazılmalı.

        Ancak muhalefet tarafında, yereldeki başarıyı 2028’e taşıma konusunda bir bütünlük oluşamadı. Ortaya çıkan dağınıklık ve parti içi güç rekabetleri tüm hızıyla devam ediyor.

        İKİSİ DE İSTİYOR

        Aslında tablo gayet açık.

        Ekrem İmamoğlu da, Mansur Yavaş da cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor. Buna dair tartışmalar inanılmaz bir hız kazanmış durumda. Fakat iki başkanın bu konudaki duruşu, siyaset tarzı ve zamanlaması birbirinden çok farklı.

        İmamoğlu, her vesileyle özellikle iktidar tarafını bu tartışmanın içine çekerek adaylığının partisi tarafından ilan edilmesini hedefliyor. Son aylarda pek çok gelişmeyi, esasen birbirinden çok farklı gerekçelere sahip yargı süreçlerini bu stratejisinin parçası olarak sahaya sürüyor.

        İstanbul ekibinin bu baskısı, Özgür Özel’i de hayli bunaltmış görünüyor. İstekli ya da isteksiz harekete geçmek durumunda kaldı. Bunun sonucunda 23 Ocak günü yaptıkları toplantıda İmamoğlu ve Yavaş’la adaylık konusunu değerlendirdiklerini ve mutabık kaldıklarını açıkladı. Gizli kalması beklenen görüşmeyi Özgür Özel grupta ilan etti.

        YAVAŞ'IN İTİRAZLARI

        Buradaki mutabakat ifadesine, Mansur Yavaş cephesinden net bir itiraz geldi. Meslektaşımız Fevzi Çakır’ın sürece ışık tutan önemli kulis haberinde birkaç unsur öne çıkmıyor.

        Öncelikle Yavaş, adaylık ilanını erken ve yanlış buluyor. İkincisi, ekonomik sıkıntılara odaklanmak gerektiğini, belediye başkanlarının da bu soruna çözüm araması gerektiğini düşünüyor. Üçüncüsü, Cumhur İttifakı’nın kendilerini suni gündemlerle meşgul ettiğini ifade ediyor.

        Bu noktada asıl büyük sorun, aday belirleme yöntemi üzerinde ortaya çıkıyor. Partinin milyonu aşan üyelerinin oyuyla yapılacak bir tercihin ne kadar sağlıklı olacağı bir yana, adayın grup kararıyla belirlenmesine dair hukuki düzenlemelerin ne olacağı da tartışılıyor.

        SADECE CHP İLE SEÇİM KAZANILIR MI?

        Mansur Yavaş’ın yönteme dair asıl itirazı, cumhurbaşkanının sadece CHP oylarıyla seçilemeyeceği, dolayısıyla meselenin tamamen parti sınırlarında ele alınmasının, diğer partilerden gelecek desteğin önünü kesebileceği. “Bu partilerin kapısı çalınmadan atılacak adımların doğru olmayacağı” özetle.

        Bu tür zamanlarda verilen birlik beraberlik görüntülerinin ne denli gerçek olabildiğine dair siyasi tarihimizde onlarca örnek var. İddialı iki adayın, biri seçilsin, öteki yardımcısı olsun formülüne dönüşmesi gerçeklerden uzak bir yaklaşım.

        İstanbul tarafı, parti içinde daha etkin, adaylarının “daha CHP’li” olmasının avantajlarını öne çıkararak hareket ediyor. Mansur Yavaş’ın partinin kurumsal kimliği altında olmasıyla “CHP’li olması” arasındaki fark onun dezavantajı olarak öne çıkıyor. Eğer süreç tamamen CHP örgütü üzerinden yönetilirse elbette.

        Ancak bir de saha gerçeği var. Elimde muhalefetin cumhurbaşkanı kim olsun sorusuna verilen cevapları yansıtan çok sayıda araştırma var. Buradaki sonuçlar, kimin neden bu kadar acele ettiğinin cevabı olabilir mi?

        İzleyip göreceğiz.