Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör "Bize bir şey olmaz" diyenlere hesap sormak
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin ilk çeyreğini doldurmak üzere olduğumuz yüzyılda büyük bir güç haline geleceği, dünyadaki pek çok merkezde tartışılan bir konu. Herkes kendi bulunduğu pozisyondan buna farklı anlamlar yüklüyor elbette.

        Ancak bu tartışmanın belki de en zayıf karşılık bulduğu ülkelerin başında Türkiye geliyor. Başka bir boyutuyla söylersek, ülkemizin yükselen bir güç olup olmayacağına dair kendi içimizde ciddi bir karamsarlık ve umutsuzluk var.

        Son 4 yılda ağırlaşan ekonomik sorunların, hayat pahalılığı ve alım gücünde yaşanan düşüşün bu tabloda payı büyük. Sonuç itibarıyla özellikle 2004-2020 arasındaki dönemde bugünle kıyaslanamayacak düzeyde olumlu şartların olması, ardından yaşanan krizin psikolojik boyutunu da etkiliyor. Sözünü ettiğim zaman dilimine mükemmellik atfetmiyorum. Ama pek çoğumuzun ekonomik tablolar açısından o günlere dönmeyi tercih edeceğini düşünüyorum.

        “BİZDEN BİR ŞEY OLMAZ” DUYGUSU

        İlk baştaki teze dönersek, Türkiye’nin yükselen bir güç olup olmayacağına dair karamsar yaklaşımın, sadece ekonomik şartlara bağlı olmadığını da düşünüyorum.

        Burada birbirini sürekli besleyen çok sayıda nedenden söz edebiliriz. Ancak en önemlisi, neredeyse son iki yüzyılın ruhuna işlemiş olan “bizden bir şey olmaz” duygusu olabilir. Savaşların, yıkıntıların, peş peşe gelen yenilgilerin, coğrafyadaki parçalanmışlıkların, bunların bir parçası olarak 40 yıldır elimizi kolumuzu bağlayan terör belasının beslediği, canlı tuttuğu ve adeta iliklerimize işleyen bir ruh hali bu.

        Tam da bu halin yansıması olarak, Türkiye’nin kendi bölgesinden küresel ölçeğe kadar uzanan alanda yaptıkları, dost düşman herkes tarafından takdirle karşılanan hamleleri toplumun hatırı sayılır bir kesiminde heyecan uyandırmıyor. Heyecan şöyle dursun, bunların önemli bir bölümü yaşanan sorunların bizatihi kaynağı olarak görülüyor.

        KARAMSARLIK CİDDİYE ALINMALI

        Asırlara uzanan kökleri olan bir ruh halini, kavrama biçimini ya da karamsarlığı değiştirmek elbette kolay değil. Öncelikle bunu besleyen nedenlerin, en başta insanların refahı ve alım gücü olmak üzere, hiç olmazsa makul standartlara kavuşturulması gerekiyor.

        Tüm dünyayı etkileyen sorunlarda ciddi arabulucu roller üstlenen, savaşların ve çatışmaların merkezinde olmasına rağmen barışın adresi sayılan, yakın coğrafyası başta olmak üzere etkin ve müdahil politikalar izleyen Türkiye’nin, böyle bir güvensizlik ve kötümserlik halini çok ciddiye alması gerekiyor.

        YANGIN VE HESAPLAŞMA

        En üzücü ve yakıcı olanını ise günlerdir birlikte yaşıyoruz. Bolu’da meydana gelen yangın ve ortaya çıkan korkunç tablo, gerçek anlamda sorumlularıyla hesaplaşılmadığı takdirde çok derin yaraları ve kırılmaları beraberinde getirebilir.

        Kuşkusuz toplumun hayli geniş bir kesimi, Türkiye’nin bölgesindeki hamlelerini, başarılarını yakından takip ediyor. Kendisini bu heyecanın bir parçası olarak görüyor ve hatta kimliğini böyle inşa ediyor.

        Ama onların da beklentisi aynı. Eğer Türkiye büyük iddiaların sahibiyse, artık yetkili ve sorumlu isimlerin olmadık manevralarla kendisini sıyırmaya çalıştığı acı tablolar, yangınlar, ölümler ve yıkımlar görmek istemiyor. Hesap sorulsun, hesap verilsin istiyor. Mevzuatımız yeterli denilmesini değil, etkin denetim ve yaptırımları görmek istiyor. Sadece vicdanlara bırakılmış bir sistemi değil, hukukun hiçbir şeyi kimsenin insafına bırakmadığı bir sistemi talep ediyor.

        BİZE BİR ŞEY OLMAZ LAKAYTLIĞI

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, neresinden bakarsanız bakın pek çok sorunu çözebilecek ilk siyasi aktör olarak görülüyor. Kendisine oy vermeyen kesimlerde bile böyle bir karşılığı olduğunun yansımaları hissediliyor.

        Tam da bu nedenle bu meselenin takipçisi olması, sorumlulara dair hamleler yapması yönünde toplumda çok kuvvetli bir beklenti var. Siyaset bunun için yapılıyor, siyasi irade bu günler için var.

        Yukarıda ifade ettiğim “bizden bir şey olmaz” karamsarlığının belki de ön önemli nedeni, yapıp ettiklerine ve sorumsuzca hallerine rağmen “bize bir şey olmaz” rahatlığında olanlar.

        Bizden her şey olur, buna inancım tam. Yeter ki bize bir şey olmaz diyenlerin yakasına yapışılsın.