Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Odağımız Terörsüz Türkiye olmalı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili başından itibaren şöyle bir tezim var. Bu Ankara’nın “erken uyarı sistemi”nin çalıştığını gösteren, diğer yandan gündelik siyasetin çok üzerinde anlam haritası olan bir yaklaşım.

        Meselenin ortaya çıkışını Ekim 2024 üzerinden konuşsak bile, çok daha geriye giderek yapılan değerlendirme ve analizlerin sonucu olduğunu dikkate almak gerekiyor.

        Kuşkusuz her ülkenin dış politikasının kendisine özgü dinamikleri var. Bunlar tarihsel tecrübe ve hafızanızdan jeopolitik avantajlarınıza; güç unsurlarınızın caydırıcı olup olmadığından iç dengelerinizin nasıl şekillendiğine kadar pek çok etkene bağlıdır.

        Zamanın ruhuna, akışına ve muhtemel gelecek tasavvurlarına göre de değişebilir. Ancak değişmeyen gerçek güçtür ve bunu nasıl yönetebildiğinizdir.

        TERÖRSÜZ TÜRKİYE’NİN ANLAMI

        Terörsüz Türkiye hedefinin, bir yanıyla iç dengelerin sağlamlaştırılmasına, diğer yandan siyasi sınırlarımızın ötesindeki topluluklarla ilişkilerimizi yeniden tanımlamaya yönelik olduğunu düşünüyorum.

        İsrail’in İran’a saldırmasıyla birlikte devlet katında bu krize yönelik değerlendirmelerin, yukarıda sözünü ettiğim “erken uyarı sistemi”yle bağlantılı olarak devam ettiğini görüyoruz. Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gerekse MHP lideri Devlet Bahçeli birkaç temel noktaya vurgu yapıyor.

        Birincisi İsrail saldırganlığının ve yayılmacı emellerinin bölgemize getirdiği istikrarsızlık. İkincisi aynı sınır tanımaz yaklaşımın Türkiye’yi de hedef alabilme ihtimali. Üçüncüsü tam da bu istikrarsızlaştırma ortamında Terörsüz Türkiye başlığı altında ilan edilen hedeflere ulaşma noktasında hız kazanmak ve muhtemel yeni tehditlere karşı ön almak.

        PEJAK DOĞRU ÖRNEK Mİ?

        İsrail saldırısının ardından PKK’nın İran kolu ya da versiyonu olan PEJAK’ın ve oradaki bazı Kürt grupların tavrının son derece rahatsız edici olduğu ortada.

        Ancak bu noktada bizim açımızdan farklı bir tablo var. Bunu dikkatten kaçırırsak hem olup biteni anlamak güçleşir. Hem de geleceğe dair hamlemizi başarılı kılma şansımız azalır.

        Geçtiğimiz hafta DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın yaptığı konuşmadaki şu vurgularını aktarmak istiyorum:

        Artık ne yüz yıl öncesinin ne de birkaç yıl öncesinin Ortadoğusu’nda yaşıyoruz. Olmaz denilen her şey oluyor; yıkılmaz denilen rejimler saatler içinde çöküyor! Ortadoğu’da kaosun ritmi yükselirken, Türkiye’de barış ve çözümün ritmini birlikte daha da yükseltelim. Kaosun gürültüsünün, barış ve çözüm iradesini bastırmasına izin vermeyelim.”

        Bakırhan’ın yapıcı üslup ve yaklaşımların sürecin ilerlemesinde çok büyük katkısı olduğunu pek çok kez ifade ettim. Kendisini eleştirdiğim yaklaşımları da oldu. Ancak genel çizgisi yapıcı ve Türkiye merkezli olarak devam etti. Bu yaklaşımın bizatihi kendi siyaset yaptığı zeminde bile ne denli ağır eleştirilere konu olduğunu da unutmayalım.

        TEHDİTLERİ GÜCE DÖNÜŞTÜRMEK

        Terörsüz Türkiye iradesi, bir yanıyla ülkemize yönelik tehditleri ortadan kaldırmak; diğer yandan bu tehdidi oluşturan unsurları gücümüz ve ortaklığımız haline dönüştürmek için harekete geçti.

        Suriye ve Irak başta olmak üzere, kuvvetli ve kopmaz tarihsel bağlara sahip olduğumuz bir coğrafyada birleştirici olmak bize düşüyor. Bu tarihi bir sorumluluk. Kimin bulunduğu ülkede hangi modelle yoluna devam edeceği konusu, elbette Türkiye’nin de katkısıyla şekillenmeli. Ancak bunu keskin çizgilerle ifade etmek yerine, Ankara’nın kuşatıcılığında dünyaya aynı pencereden bakan birliktelik modellerine dönüştürmek de mümkün.

        ÖNCELİĞİMİZ NE OLMALI?

        Buna kafa yormazsak, İsrail-İran savaşında ortaya çıkan serseri dinamiklerin yeni tehditler üretmesine kapı aralarız.

        Günün sonunda İran bir anlaşma ya da uzlaşma yoluna gidebilir. Türkiye, komşuluk ve kardeşlik görevini, maalesef İran’ın hak etmediği kadar yerine getirmiştir. Kendisine yakışan budur. Ancak unutmayalım ki, yıllar yılı boğuştuğumuz tehditlerin arkaplanında yer almaktan bir an bile çekinmediler.

        O nedenle asli sorumluluğumuz Terörsüz Türkiye hedefinin taşlarını hızla döşemektir.