Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Gazze plan, planlama ve dönüşüm

        Trump planı. Artık kısaca böyle ifade ediliyor. Gazze’de yaşanan katliamın durdurulması, bölgenin yeniden inşası ve İsrail’in bölgeden geri çekilmesini esas alan bir plan.

        Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump’ın koordinasyonunda İslam ülkeleri devlet ya da hükümet başkanlarının katıldığı toplantıda geniş ölçüde ele alınan, ardından Washington’daki Erdoğan-Trump görüşmesinde değerlendirilen sürecin nihai aşaması dün gerçekleşti.

        TRUMP-NETANYAHU GÖRÜŞMESİ

        Trump, bütün bu katliamın ve yıkımın sorumlusu olan Netanyahu ile görüştü. Ardından plan tüm dünyaya ilan edildi.

        Sonrasında ise pek çok ülkeden plana yönelik destek mesajları geldi. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya başta olmak üzere hemen herkes bu planın Gazze için çözüm olabileceğini ifade etti.

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Trump’ın bu girişimine desteğini şöyle dile getirdi:

        “Gazze’de akan kanın durması ve ateşkesin sağlanması için ABD Başkanı Sayın Trump’ın gösterdiği çabayı ve liderliği takdir ediyorum. Tarafların kabul edeceği adil ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için Türkiye olarak biz de sürece katkı vermeye devam edeceğiz.”

        ANLAŞMADAKİ İNSANİ BOYUTLAR

        Plan 20 maddeden oluşuyor. Büyük bölümü insani boyutlar taşıyor. Hayatta olan ve olmayan tüm rehinelerin İsrail’e iadesi için tanınan 72 saat ise kritik. Bu süre içinde Hamas’ın da plan olumlu bir cevap vermesi gerekiyor.

        Beşinci maddeye göre ise tüm rehineler serbest bırakıldığında, İsrail, 7 Ekim 2023'ten sonra gözaltına alınan 250 müebbet hapis cezası mahkumunu ve gözaltına alınan tüm kadın ve çocuklar da dahil 1700 Gazzeliyi serbest bırakacak.

        HAMAS’IN İKNASI

        Hamas’tan gelen ilk izlenim olumlu, ancak ikna için belli ki daha fazlası gerekiyor. Bu yönde yapılacak müzakereler için MİT Başkanı İbrahim Kalın da şu sıralarda Katar’a gitti. Türkiye’nin buradaki varlığı sürecin başından sonuna kadar devam edecek.

        Gazze’de günlük hayatın devam ettirilmesi, hizmetlerin yürütülmesi için teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesinin süreçte rol oynaması öngörülüyor. Aralarında uluslararası uzmanlar da bulunacak ve Trump’ın başkanlığında bir “Barış Kurulu” tarafından bu çalışmalar denetlenecek.

        Bu barış planının esasen Trump açısından ciddi bir “piar çalışması” olduğunu da tatsız bir not olarak aktarmak yerinde olur.

        ÇOK UZUN VE ZORLU BİR SÜREÇ

        Gazze’nin yeniden inşası, kalkınması ve hayatın yeniden devam edecek noktaya gelmesi sanıldığından çok daha zorlu ve uzun bir süreç. Kâğıt üzerinde durduğu kadar hızlı ilerlemesi beklenmemeli.

        Ancak asıl hikaye, Filistin halkının nasıl bir çatı altında yoluna devam edeceği. Hamas’la ilgili tüm vurgular özetleyen şu cümleler 13. maddede yer alıyor.

        “Hamas ve diğer gruplar, Gazze'nin yönetiminde doğrudan, dolaylı veya herhangi bir şekilde herhangi bir rol üstlenmeyeceklerini kabul eder. Tüneller ve silah üretim tesisleri de dahil olmak üzere tüm askeri, terör ve saldırı altyapısı imha edilecek ve yeniden inşa edilmeyecektir.”

        DÖNÜŞÜM VE DİYALOG

        Devamında Hamas ve diğer grupların da Yeni Gazze’nin komşuları için tehdit oluşturmaması üzerinde duruluyor. Metnin 18. maddesinde ise şöyle bir dönüşüm sürecine işaret ediliyor:

        “Filistinlilerin ve İsraillilerin düşünce yapılarını ve anlatılarını, barıştan elde edilebilecek faydaları vurgulayarak değiştirmeye çalışmak amacıyla hoşgörü ve barışçıl bir arada yaşama değerlerine dayalı bir dinler arası diyalog süreci oluşturulacaktır.”

        Bir sonraki madde ise Filistin yönetiminin reform programı sadakatle yürütülürse, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma şartlarının oluşacağını ifade ediyor.

        PLAN VE PLANLAMA

        Bu alıntıların ve yaptığım vurguların temel amacı şu. Burada en başta Hamas olmak üzere Filistin’de etkin olan yapıların dönüşümünü merkeze alan, çok da kısa süreli görünmeyen bir “planlama” var.

        Öyle çok katliam ve o kadar kanlı bir işgal gerçekleşti ki, bunları dikkate almak ya da değerlendirmek gerçekten kolay değil. Çünkü akan kanın ve işgalin durmasını hedefleyen bir plan var aynı zamanda.

        İsrail’in verdiği sözleri tutup tutmayacağı ise bambaşka bir boyutu bu meselenin.

        Açıkçası Türkiye’nin süreçteki varlığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişten bu yana sergilediği kararlılık, Filistin halkının iradesinin gerçek anlamda tecellisi için hala en önemli faktör.

        Meseleyi sadece kendisinden uzak tutmak için ele alanlarla Türkiye’nin tavrı aynı yerde görülemez. Bunu zaman içinde göreceğiz.