Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Terörsüz Türkiye sürecinde kritik başlıklar
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        PKK’nın gerek Türkiye içinden, gerekse sınırın hemen ötesindeki alanlardan çekilme kararı, Terörsüz Türkiye sürecinde önemli bir aşama olarak kabul ediliyor. Hem sürecin devamına yönelik katkısı, hem de bölgesel ölçekte ortaya çıkaracağı etkiler Ankara’da yakından takip ediliyor.

        Türkiye’nin terörle mücadelesini, zaman zaman farklı örneklerle anlamaya çalışanlar oluyor. Kuşkusuz bunlar değerli yaklaşımlar. Ancak gerek terör örgütünün insan ve silah kapasitesi, gerekse bulunduğu coğrafyada aldığı destekler üzerinden bakıldığında kıyas kabul etmeyen boyutları dikkatten kaçırmamak gerekiyor.

        PKK’nın sadece kendi bulunduğu coğrafyada değil, binlerce kilometre uzaktan aldığı destek bile başlıbaşına ciddi bir fark.Belki silah bırakma ya da silahlı mücadeleyi bırakma anlamında yürütülen süreçlerin ortak noktalarına bakılabilir.

        ALINAN MESAFE CİDDİ

        Neresinden bakarsak bakalım Türkiye bu alanda 41 yıldır mücadele ettiği bir sorun üzerinde hızlı ve ciddi mesafeler alıyor.

        Geçtiğimiz Pazar ortaya çıkan ve örgütün sözde yönetici kadrosundan Sabri Ok’un açıklamalarıyla kamuoyuna sunulan çekilme kararındaki bazı vurgular önemliydi. Örgüt, devam eden süreçte herhangi bir provokasyon ihtimaline dair kaygılarını aynı metinde iki kez vurguladı.

        Neredeyse yarım asra yaklaşan bir örgütün, üstelik bu denli para, silah, kaynak ve benzeri desteklerle devam eden rutininden bir anda sıyrılmasını beklemek elbette gerçekçi olmaz. Dahası bu rutinden çıkar elde eden bazı güçlerin, hatta yeni dönemde bunu merkeze alarak strateji oluşturmak isteyenlerin süreci enjekte etme çabaları da kesintisiz devam ediyor.

        İSRAİL’İN ENFEKTE ÇABASI

        Bunların başında İsrail geliyor. Suriye’de Türkiye’nin elde ettiği nüfuz alanından rahatsız olduğu için, sürekli farklı grupları enfekte eden bir yaklaşımla hareket ediyor. Suriye Kürtleri bu “ilgi”nin merkezinde ve bu hamle doğrudan Türkiye’yi hedef alan yaklaşımlar içeriyor.

        Diğer yandan Şam’ı köşeye sıkıştırıyor ve yeni yönetimin taşları yerine oturtmasını istemiyor.

        Ankara’nın bu alanda izlediği politika, Şam’la entegrasyon ve ülkenin toprak bütünlüğünden ibaret değil elbette. Suriye Kürtlerinin, esasen sınırlarımızın ötesindeki tüm Kürtlerin haklarını teminat altına alan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim meclis konuşmasında ifade ettiği üzere “Türkiye siyasi sınırlarımızın dışındaki Kürtlerin en büyük, en samimi hamisi ve sığınağıdır” bir yaklaşımla şekilleniyor.

        DEM HEYETİ KÜLLİYEDE

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün DEM Parti heyetini külliyede kabul edecek. Sürecin başından itibaren yapılan üçüncü görüşme. Bu konudaki çerçeveyi üç başlıkta aktarabiliriz.

        Birincisi, Cumhurbaşkanı gerek siyasi sorumluluk, gerekse irade açısından sürecin ana aktörü. Dolayısıyla bu alanda ortaya çıkan gelişmeleri ve muhtemel adımları; bir yandan toplumun hassasiyetleri, beklentileri ve kaygıları ekseninde ele alıyor. Diğer yandan siyaset ölçeğindeki dengelerini kuruyor.

        İkincisi, meselenin artık bir devlet politikası olduğu yönündeki vurguyu güçlendiriyor. Bu yönüyle de gündelik siyasetin dışında ve üzerinde bir yaklaşıma işaret ediyor.

        Üçüncü olarak, DEM heyetiyle yaptığı görüşmeler, süreçte ortaya çıkan bazı gelişmeleri değerlendirme ve aktarma açısından zemin oluşturuyor. DEM Parti meclis grubunda ve ardından Diyarbakır’da ortaya çıkan rahatsız edici gelişmelere dair Cumhurbaşkanı Erdoğan, körfez seyahati dönüşünde, hem eleştirilerini ve beklentilerini ifade ederken, sürece olan inancını da “Biz ülke ‘Terörsüz Türkiye havasına artık büründü’ diye düşünürken bu tür şeyleri Diyarbakır'dan duyunca doğrusu üzüldüm” diye ifade etmişti.

        KOMİSYON RAPORUNUN PERSPEKTİFİ

        Bugün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan meclisteki komisyonda olacaklar. Gelecek hafta MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın da komisyona katılması bekleniyor. Bunların ardından ortaya bir çalışma raporu çıkacak ve burada hem meclise, hem de kamuoyuna siyasi ve hukuki bir perspektifin sunulması öngörülüyor.