Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör İki ulu çınarın hikayesi

        Geçtiğimiz hafta İstanbul’da üst üste iki önemli toplantıya katıldım. Her ikisinden ayrı ayrı notlar paylaşmak istiyorum.

        Önce birincisi. Perşembe günü İlim Yayma Cemiyeti’nin 75. Yılı vesilesiyle gerçekleştirdiği basın buluşmasına davetliydim. 1950 sonrasına dair mücadele ve kararlılıkla dolu bir tarih yolculuğu oldu benim için.

        DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ

        “Yeter söz milletindir” sloganıyla 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin ezanla ilgili yasağı kaldırmasının yanısıra, daha ilk yıllarında attığı kritik adımlar vardı.

        Daha 1951 yılında yedi ilde ortaokul seviyesinde dört yıllık imam-hatip okulları öğretim hayatına başladı. İşte bunlardan birisi İstanbul İmam-Hatip Okulu’ydu. Kendilerine harabe halde bir bina tahsis edilmiş, ancak maddi bir kaynak ayrılmamıştı.

        HARABEDEN BUGÜNE

        İşte o binayı kimi hayırsever işadamları satın alıp tamir ettirdi. Devamında okulun kurucu müdürü Mahmut Celalettin Ökten’in ve hayırseverlerin desteğiyle 11 Ekim 1951’de İlim Yayma Cemiyeti kuruldu.

        O günden itibaren ilim ve düşünce dünyamızın yanısıra siyasetin de önemli isimleri bu çatı altında kıymetli hizmetlere imza attı. Demokrat Parti dönemindeki hemen her hayırlı işine başına geleni onlar da yaşadı ve 1960 askeri darbesinde ortaya çıkan vesayetten ancak 1967 yılında kurtulabildi.

        Cemiyetin tarihçesi hayli önemli ve kuruluşundan itibaren Türkiye’de değerler mücadelesinde kazanımlarda büyük emek sahibi.

        VAKFIN KURULUŞU

        1973 yılında cemiyet İlim Yayma Vakfını kurdu ve böylece her ikisi gerek çağın bilim ve düşünce hayatına, gerekse de geleneğin köklü ilim ve değerlerine vakıf olan öğrenci, akademisyen ve ilim adamlarının yetişmesine vesile oldu.

        Başlangıçta öğrencilere burs vermekle başlayan (liseden lisans, yüksek lisans ve doktoraya kadar) faaliyetler, bir başka önemli ihtiyaç olan okul, yurt ve kurslarla devam etti. Bugün sadece yurtiçinde değil, yurtdışında da bu muazzam hizmet kesintisiz devam ediyor.

        “YALNIZCA BİR DERNEK DEĞİL”

        Perşembe günü 75. Yıl buluşmasında ilk sözü cemiyetin genel başkanı olan Yusuf Tülün Hoca aldı. Şu sözlerinin altını çizmek istiyorum:

        "İlim Yayma Cemiyeti, yalnız bir dernek değildir. O, bu toprakların mayasıyla mayalanmış, medeniyet hamlesinin adı, din eğitiminin hasretini çeken gönüllüler hareketidir.”

        Yusuf Hoca, bugüne kadar 100’den fazla imam-hatip lisesinin yaptırılıp bakanlığa hibe edildiğini de aktardı. Vakfın kurduğu İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin de akademik dünyadaki önemine işaret etti.

        YÜZLERCE ŞUBE, YURT VE EĞİTİM MERKEZİ

        Hocanın ifadeleriyle bazı rakamlar aktaralım: "Bugün 186 şube, 158 yurt ve 112 eğitim merkeziyle Türkiye'nin dört bir yanında binlerce gence hizmet vermeye gayret ediyoruz. Anadolu'dan gelen evlatlarımız arasında büyük bir sosyal ağ ve güçlü bir gönül bağı kurduk.”

        ERDOĞAN “VAROLUŞ MÜCADELEMİZ”

        İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan’da programdaki konuşmasında

        Deprem bölgesi yoğunluklu okullarda yapılan 50. Yıl Kütüphaneleri’ni anlattı ve şunları söyledi:

        "Bizim varoluş meselemiz, yani milletçe kendi kimliğimizle ve kültürümüzle varoluş meselemiz noktasında gerçekten bu cemiyeti kuran insanlar bu milletin uçurumun kenarından alınmasına vesile olmuştur.“

        Erdoğan, bu yapılanların ve bünyede yetişen nesillerin “Türkiye Yüzyılı hikayesinde önemli birer yapı taşı olacağını” da ifade etti.

        “İSRAİL ÖDESİN Kİ BİR DAHA YIKMASIN”

        O gün Bilal Erdoğan’ın özellikle İsrail’le ilgili bazı sözleri çok etki uyandırdı. Her savaşın sonunda bir tarafın tazminat ödediğine dikkat çekerek, Gazze’deki yıkım ve hasarla ilgili kayıpları İsrail’in ödemesi gerektiğini söyledi.

        “Bu 70 milyar doları İsrail'in vermesi gerekir ki İsrail bir daha yıkmasın böyle. Onun da bir teminatı, sigortası olarak görüyorum bunu. Yoksa tabii ki İslam dünyası yapar, tabii ki Müslümanlar, kardeşlik hukukumuzun gereği ve bu zilleti yaşamamızın sorumluluğu maalesef.”

        İKİ ULU ÇINAR

        Mısır tarlalarında, gizli köşelerde fedakar hocaların, anne-babaların cüz okuttuğu dönemin ardından, yoksul ailelerin imam-hatip okullarına gönderdiği çocukları yalnız bırakmayan, kimin burs verdiğinin kaydı bile tutulmayan dönemlerin ardından; şimdi 75 yıllık bir hikaye, onbinleri, yüzbinleri sarıp sarmalayan bir şefkat eli var.

        İlim Yayma Cemiyeti ve onun kurduğu vakıf, bu hikayenin, asırlara uzanan köklü mirasla bütünleşen iki ulu çınarı.