Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Filistin'in saati Türkiye'ye ayarlı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ateşkes ilan edildi. Ne yazık ki Gazze yerle bir olduktan ve onbinlerce insan katledildikten sonra.

        Peki şimdi ne olacak? Bizi ve ayrılmaz bir parçamız olan Gazze’yi ve Filistin’i ne bekliyor?

        Öncelikle İsrail’in yenileceğini bir kez daha vurgulayarak başlamak istiyorum.

        Şuradan devam edelim. Bu sözde devleti kuranlar, II. Dünya Savaşı sonrası elde ettikleri psikolojik üstünlüğü, 1948 itibarıyla bir işgale dönüştürdüler. Birleşmiş Milletler ve uluslararası sistemin diğer aktörleri önlerini alabildiğine açtı ve İsrail ortaya çıktı.

        HOLOKOST ÜZERİNDEN BASKI

        Neden “psikolojik üstünlük” ifadesini kullandım. Çünkü vicdan sahibi hiçbir insanın kayıtsız kalamayacağı bir “holokost” üzerinden, neredeyse tüm dünyayı baskı altına aldılar. (Kıymetli Süleyman Seyfi Öğün hocamın, Yeni Şafak’taki son yazısı “1492 Ruhu Geri Dönüyor”u mutlaka tavsiye ederim.)

        7 Ekim sonrasında koştura koştura İsrail’e desteklerini ilan eden ülkeleri hatırlayalım. O dönem Almanya Başbakanı olan Scholz’un Tel Aviv’de boyun bükmüş içler acısı hali her şeyi anlatmaya yetiyordu. Almanya’nın günah belgesi kendi boynunda asılı duruyor. O kendi utançları. Ama İsrail’in Batı dünyasındaki yönetimleri büyük ölçüde esir almasının anlaşılabilir yanı yoktu. Gittiler, diz çöktüler, kendi hakkını isteyen insanları terörist ilan ettiler.

        HALKLARIN VİCDANI

        Sonrasında ne oldu? İsrail, Gazze’de öylesine büyük bir katliam gerçekleştirdi ki, kendisine “Holokost” üzerinden bakmaya çalışanları bile çileden çıkardı. O yüreklerin feryadı, kendi yönetimlerinin biraz olsun gözünü açmasına vesile oldu.

        Gazze vahşetine isyan ettiği için Amerikan polisinin saçlarından sürüklediği akademisyenlerden, stadlarda yükselen onurlu çığlıklara kadar her şey İsrail’i kendi kazdığı kuyuya düşürdü.

        Yine de şu notu düşelim. Ortaya çıkan bu küresel vicdanın, kendi yönetimleri nezdindeki karşılığı, İsrail’e karşı gerçek bir tavır haline gelmeyecektir. Batı, ne kendi içindeki, ne de dışındaki kanlı siciliyle hesaplaşacak bir yerde değil. Buna yaslanarak dünyayı okumak da son derece yanıltıcı olur.

        TÜRKİYE’NİN FARKI

        İşte tam da bu nedenle başından itibaren Türkiye’nin ortaya koyduğu tavrı doğru anlamak gerekiyor. Kendi iç gündemine boğulan birkaç istisna dışında, Gazze hassasiyeti toplumsal düzeyde çok yüksekti. Ancak dünyadan farkı, bu hassasiyetin devlet katında kesintisiz devam etmesiydi.

        Türkiye, bu coğrafyanın yüzyıllara dayanan hafızası. Bugün kanla ve işgalle yerle bir edilen coğrafyayı barış içinde yöneten bir geleneğin mirasçısı. Hiçbir topluluğa, dine, mezhebe ve anlayışa yönelik özel bir düşmanlık peşinde değil. Kıta Avrupası’nın bir başka bataklığı olan anti-semitizmin yanından bile geçmedi. Mazlumlar İspanya’dan Avrupa’nın doğusuna kadar hep ona sığındı.

        Bugün Filistin halkının yanında. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan defalarca ve tam da ateşkese doğru giderken şunu söyledi: İki devletli çözüm gerçekleşinceye ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti kuruluncaya kadar mücadelelimiz devam edecek.

        PLANI DEĞİL, SÜRECİ TAKİP EDİYORUZ

        Bu çerçeve ortadayken, hala Türkiye’yi Gazze’yi İsrail ve ABD’ye teslim etmekle, Filistin halkının iradesini yok etmekle suçlayanlar var. Hamas’ın bu süreçteki açıklamalarına dikkatle bakalım. Oradaki aklı ve geleceğe bakan perspektifi doğru okuyalım. Türkiye, Hamas’ı bir plana razı etmiyor, etmedi. Bunu defalarca yazıp söyledim. Hamas ve Filistin halkının müzakere sürecinin içinde olmasını ve kendi varlığını sürdürmesinin önünü açtı. Artık 20 maddelik planı değil, her aşaması çok sayıda aktör tarafından ele alınan yeni bir süreci konuşuyoruz.

        İSRAİL ELBETTE GÜVENİLMEZ

        “İsrail’e güvenilmez.” Bu eleştirilerin sahiplerinin temel argümanı bu. Kim İsrail’in güvenilir olduğunu söylüyor? Olup biten özeti şu: Öncelikle katliamı ve saldırıları durdurmak, devamında geri çekilmesini sağlamak, sonra da Gazze’nin geleceğini ve dolayısıyla Filistin halkının var olma iradesini güçlendirmek.

        Türkiye; Rusya-Ukrayna savaşında ve daha pek çok örnekte, Batı ittifakının istediklerini yapmadı. Bu duruşunu köklü ve anlamlı bir zemine oturttu. Bugünkü masada ise Filistin açısından ana aktör.

        Mısır’daki müzakerelerden ateşkese uzanan sürece dikkatle bakalım. Meseleyi sürekli Hamas’ı baskı altına almak, ikna etmek gibi anlatmak yerine; İsrail’in ABD üzerinden dizginlenmesi diye okumanın daha açıklayıcı olduğunu düşünüyorum.

        Önümüzde çok zorlu, aşamalarının her birinde sorun çıkabilecek bir süreç var. Ankara’nın yol haritasının bölgedeki en kapsamlı oyun planına dayandığını unutmayalım.