Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör 1 Ekim fotoğrafı: Yükselen Türkiye

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim’de TBMM’de yaptığı konuşma ve ardından gerçekleşen resepsiyonda ortaya çıkan fotoğraf kareleri üzerinde konuşmaya devam edelim.

        Önceki yazıda bu konuyu yeni bir anayasanın fotoğrafı olarak özetlemiştim. Şimdi biraz daha farklı açılardan bakmayı deneyelim.

        2023 PARLAMENTOSU NE SÖYLÜYORDU?

        Önce bir hatırlama yapayım. 2023 yılında gerçekleşen 14-28 Mayıs seçimlerinin ilk turunda Cumhur İttifakı parlamentoda çoğunluğu sağladı. Cumhurbaşkanlığı seçimini ise ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha kazandı.

        14 Mayıs gecesi Habertürk ekranlarında gecenin ilerleyen saatlerinde iddialı bir tezi gündeme getirdim. CHP listelerinden meclise giren üç partiye dikkat çekerek bunların siyasi anlamda CHP ile aynı zeminde kalabilmesinin mümkün olmadığını ifade ettim. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın mecliste sağladığı çoğunluğa, DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi’nden kritik meselelerde gelecek desteğe dikkat çektim.

        KRİTİK SORUNLARDA ORTAKLIK

        Bunlardan birisi yeni bir anayasa başlığıydı. Uzatmadan özetleyeyim: “Buradaki destek ya da ortaya çıkacak aritmetik toplam, mutlak anlamda transfer anlamına gelmeyecek. Ancak Türkiye’nin kritik sorunları ve başlıkları üzerinden bir işbirliği mümkün olabilir.”

        İYİ Parti’nin ise yoluna devam edebileceğini, ancak onun da yine önemli başlıklarda böyle bir siyasal dizilişte yer alabileceğini öngörmüştüm.

        Bu tezlerimin kaynağı bilgi değil, analizdi. Biraz daha geriye gidersek, 2023 seçimlerinin en ateşli zamanlarında bile Meral Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti’nin sosyolojik açıdan 6’lı masayla uyumlu olmadığını ifade ettim.

        1 EKİM TABLOSU NASIL ORTAYA ÇIKTI?

        Buraya nasıl geldik. Bu son derece kritik bir soru. Çünkü siyaseti bu noktaya getiren dinamikler, yolun devamında da belirleyici rol oynamaya devam edecek.

        Çarşamba akşamı TBMM çatısı altında cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında CHP ve TİP hariç tüm parti genel başkanlarının oturmasıyla şekillenen fotoğraf karesi, Terörsüz Türkiye başlığında şekillenen stratejinin yansıması.

        Hemen ekleyelim. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, akşam yoktu. Partililer de Mermerli Salon’da bulunmadı. Ancak Dervişoğlu ve Cumhurbaşkanı gündüz saatlerinde bir araya gelmişti. Partisinin kadrosu da hem mecliste, hem resepsiyonda yer aldı.

        Bu tabloyu siyasi partilerin sahip olduğu tüm tezlerden uzaklaşması veya artık siyaseten iktidarın yanında yer alacaklar biçiminde okumak elbette çok yanıltıcı. Zaten ortaya çıkan tabloyu anlamlı ve güçlü kılan da bu.

        BÖLGESEL DİNAMİKLERİN ANALİZİ

        1 Ekim 2024 tarihinde ortaya çıkan sürecin, kuşkusuz bölgemizde yaşanan gelişmeler ekseninde okunması gerekiyor. Dahası yeni sürecin ortaya çıkması 2023 itibarıyla artan İsrail saldırganlığı, o dönem için yaklaşan ABD seçimleri ve bölgedeki muhtemel değişimlerin “devlet aklı”na ele alınmasıyla gerçekleştiğini de söyleyebiliriz.

        1 Ekim resepsiyonunda ortaya çıkan kareleri, kuşkusuz muhalefet cephesi, özellikle de CHP ve ona yakın kamuoyu sert biçimde eleştirdi. Bu eleştirilerden en çok nasibini alan da DEM Parti oldu.

        Geriye doğru sadece bir yıla bile baksak, DEM Parti’nin Terörsüz Türkiye sürecine dair katkılarının ne denli hayati olduğunu görebiliriz. DEM’in bu alanda pek çok meselede farklı tezleri olduğu elbette herkesin malumu. Ancak bölgesel dinamikler üzerinden yapılan okumalarda ana hatlarıyla bir “ortak perspektif”in şekillendiğini de görmek gerekiyor. O gün o fotoğrafta yer alan partiler ve genel başkanları, Türkiye’nin bölgesel gücünün ve nüfuzunun artmasının sadece iktidarın değil, herkesin lehine olduğunu görüyor.

        ABD ZİYARETİ ETKİLİ Mİ?

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, çetin geçen bir ABD ziyaretinde hem gayet açık biçimde bölgeye ve dünyaya dair tezlerini anlattı. Hem de bu alanda kendi bakış açımıza uygun olmak kaydıyla müzakere ve işbirliği alanlarını destekleyeceğini ortaya koydu.

        Amerikan yönetimi, Türkiye’nin gücünün farkında ve bunu kendi bulunduğu alanda doğru tanımlıyor. Ankara kendi gücünün farkında ve bunu doğru zamanlama, gerçekçi söylem ve saha pratiğiyle taçlandırmak istiyor.

        Siyasetin buna eşlik etmesi, kendi tezlerini veya partilerini terk etmesi değil, bu yöndeki kuşatıcı akla katkı sağlaması anlamına geliyor.

        Bunun Türkiye’yi daha yukarı taşıyacağını düşünüyorum.