Dün akşam Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu’nda tam anlamıyla tarihe geçen ve küresel gündeme damgasını vuran bir konuşma yaptı.
Bu konuşma, insanlığın gözünü önünde devam eden tehcir ve soykırıma dair en açık tavrı ortaya koyduğu gibi; İsrail saldırganlığının durdurulması anlamında da en somut önerileri ifade ediyordu. Bir küresel vicdan oluşuyor ve bunda Türkiye’nin katkısı büyük.
“Biz bugün bu kürsüde kendi vatandaşlarımızla birlikte, sesi kısılmak istenen Filistin halkının hissiyatına tercüman olmak için de bulunuyoruz”
TIPKI HOLOKOST GİBİ
İsrail katliamlarını yansıtan fotoğraflar, 700 gündür her saat bir çocuğun hayattan koparıldığını, 65 bin insanın hayatını kaybettiğini ve enkaz altında ne kadar kayıp olduğunun bilinmediğini söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Kendi çalışanlarını korumaktan bile aciz olan BM’nin çürümüşlüğünü, kuruluş şartından ne denli uzaklaştığını ifade etti.
Sözde medeni dünyanın önüne koyduğu fotoğraflar özetle bunlardı. Muhataplarına Gazze’deki soykırımın tıpkı Holokost gibi utanç verici ve barbarca olduğunu da hatırlattı.
İÇ POLİTİKA MALZEMESİ OLAMAZ
Sadece bu konuşmanın ardından değil, Türkiye’nin Gazze ve Filistin konusundaki kesintisiz devam eden hassasiyetinin; özellikle ülke içinde tuhaf tepkilerle karşılanmasına artık şaşırmıyoruz. Esasen bu tarihin akışında nerede olduğunuzu gösteriyor. Bu aynı zamanda karşımızdaki yakıcı soruna dair tek bir öneriniz olmadığı halde, sırf Erdoğan karşıtlığı üzerinden tepki göstermenin yansıması.
Türkiye’nin içeride ve dışarıda tüm zeminlerde İsrail’in katliam ve işgalciliğine karşı gösterdiği tavrın, ortaya koyduğu çıtanın ve önerilerinin yanından bile geçemeyip; bu gayretin önüne duvarlar örmeye çalışmak, yok saymak ve meseleyi bir iç politika aracına dönüştürmek, dünyada olup biteni anlamamakla eşdeğer.
“TÜRKİYE NE YAPIYOR Kİ” SORUSU MASUM DEĞİL
Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye bu dünyada yerini alıyor. Siyasi sınırlarının ötesinde kendisine dayatılan tehditler karşısında hamle yapıyor, bölgedeki tüm halklara kardeşlik elini uzatıyor.
“Türkiye bu konuda ne yapıyor ki, sadece söylemden ibaret” yaklaşımı, asla masum ve makul sayılamaz. Bu Türkiye’ye rağmen bir duruşun ta kendisidir. Bu alanda ortaya çıkan bilgi kirliliğine ve algı operasyonlarına asla itibar edilmemeli.
TÜRKİYE’NİN DURUŞUNU PERDELEMEK
Ankara’nın sahadaki varlığını görmezden gelen, daha önce Suriye’deki kaosu ortaya çıkaran bölge ülkelerine çıt çıkaramayan, Şam’daki nüfuzundan rahatsız olanlarla; BM’deki tarihi konuşmanın üzerine perde çekmek isteyenler aynı yerde duruyor.
Sahada olan masada da olacak. Mücadele eden müzakere edecek. ABD Başkanı Trump’la Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yan yana oturduğu masa üzerinden algı üretmek isteyenler, oradaki varlığımızın ve orada verilen fotoğraf karesinin, gücümüzün ve barışı kurma irademizin dünyaya ilanı olduğunu pekala biliyor.
“CESARETİNİZİ GÖSTERİN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün dünyaya şöyle seslendi:
“Bütün dünya liderlerine sesleniyorum, gün bugündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür. Halklarınız Gazze’deki barbarlığa tepki gösterirken, gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin.”
Türkiye, dünyada vicdan sahibi her sese ortak, her feryadın yanında. O yüzden “gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin” çağrısının kapsama alanı düşündüğümüzden çok daha geniş.
Hz. Ali’nin hikmetle yol gösterici sözüyle tamamlayalım:
“Gözü olana sabah ışımıştır.”