Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör İki ayrı Türkiye mi var?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok yerinde kafaların karışık olduğunu söylersek abartılı olmaz. İkinci Trump döneminde ortaya çıkan hadiselerin bu kargaşanın merkez üssü olduğu da. Dahası dünyadan ülkemize yönelik bakışlarda da aynı durum dikkat çekiyor.

        Sözgelimi Türkiye’de devam eden kritik yargı süreçlerine, davanın en önemli ismine makale yazdırarak "dahil" olan New York Times, önceki gün çıtayı daha kışkırtıcı bir noktaya taşımış.

        Yayın kurulu imzasıyla çıkan yazıda, “Türkiye halkının otokrasiye direndiği” ve “bu cesaretin sessizlikten daha fazlasını hak ettiği” öne sürülüyor. Yazı, Ekrem İmamoğlu övgüleriyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik saldırgan bir üslupla devam ediyor. "İlerici ve laik" ve Muhafazakar ve dindar" tanımlarıyla ortaya konulan tezlerini konuşmaya değer bulmadım doğrusu.

        ASIL MESELE BAŞKA

        Sadece bir noktayı hatırlatmam, bu gazetenin asıl derdinin ne olduğunu açıklamaya yeterli.

        İmamoğlu için söylenen şu: “7 Ekim 2023’teki terörist saldırıları nedeniyle Hamas’ı kınadı ve o zamandan beri İsrail’i Gazze’ye yaptığı saldırı nedeniyle eleştirdi.”

        Devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan için söylenen ise şöyle: “Buna karşın Erdoğan ise Hamas’ı bir kurtuluş örgütü olarak övdü ve İsrail’in yok edilmesi çağrısında bulundu.”

        Yayın kurulu imzasıyla Türkiye’yi hedef alan yazının analitik düzeyine (!) dair şu cümlelerin de altını çizelim: “Avrupa’nın Erdoğan üzerinde güç kuracak kozları bulunmakta: Almanya Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı ve diğer bazı Batı Avrupa ülkeleri de çok geride değil.” Böyle bir yaklaşımın olup biteni doğru okuması mümkün mü gerçekten?

        Bunu daha iyi anlamak için bir başka analize dikkat çekmek istiyorum.

        "AVRUPA TÜRKİYE'YE MUHTAÇ"

        Şimdi önceki gün İngiliz The Economist’te yayınlanan analize bakalım kısaca. Başlığı “Avrupa’nın Türkiye’yle İsteksiz Başlangıcı.” Baştan söyleyeyim. Bu bir övgü yazısı filan değil. Yazıldığı ülkenin soğukkanlı tarzını yansıtıyor bir bakıma.

        Yazıda Türkiye’nin savunma sanayiindeki ilerlemesine, insansız hava araçlarına, mühimmat üretim kapasitesine dikkat çekiliyor. Avrupa ile kuracağı yeni ortaklıklara olumlu yaklaşımlar sergileniyor. Aynı zamanda ekonomimizle ilgili olumsuzlardan da söz ediliyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Avrupa güvenliğinin Türkiye olmadan düşünülemeyeceği bir kez daha açıkça ortaya çıktı.” sözleri biraz abartılı bulunuyor. Ancak hemen ardından şu değerlendirme geliyor:

        “Yine de, Erdoğan’ın söyledikleri tümüyle uzakta sayılmaz. Güvenlik işbirliği, yeniden silahlanma ve Ukrayna konusunda Avrupa, Türkiye’nin desteğine her zamankinden fazla ihtiyaç duyuyor. Savunma söz konusu olduğunda, Türkiye harcadığı paraya karşılık yüksek verim alıyor.”

        Yazıda savunma sanayiinde geldiğimiz aşamadan övgüyle söz edilirken, yakın gelecekte Avrupa pazarında daha geniş pay alacağına dikkat çekiliyor.

        İKİ AYRI TÜRKİYE Mİ VAR?

        Bu değerlendirmeler bize ne söylüyor ? İki ayrı Türkiye mi var gerçekten?

        Bana sorarsanız kesinlikle hayır. Ama bunu açıklayacak olan bir şey varsa şöyle tanımlanabilir. Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada elde ettiği yeni pozisyon ve bunun sağladığı avantajlar, iç gündemde boğulmak isteniyor.

        New York Times’ın pek de örtülü olmayan kışkırtıcılığı, terör tehdidini bertaraf eden bir Türkiye’nin ne anlama geldiğini pekala biliyor olmasıyla bağlantılı. Gecikmeler yaşanabilir, sıkıntılar da olabilir. Ancak Terörsüz Türkiye hedefinin dünyadaki belli güç merkezlerini hoşnut etmediği çok açık.

        Gündemi tartışırken dünyadan Türkiye'ye yönelik iki ayrı değerlendirmeye dikkat çektim. Biri iç dengelerimizi sarsarak operasyonel hamleler yapmaya çalışırken; diğeri bölgenin ve küresel gerçeklerin rasyonalitesi içinde yaklaşımlar sergiliyor.