Türkiye’de yargıya dair hemen her tartışma ne yazık ki sıkça kendi mecrasından çıkıyor. Belli hadiseler üzerinden ortaya çıkan yaklaşımların veya olumsuzlukların yargının geneline yansıtılması; ülkemizin güvenliğini ve geleceğini esas alan sorunlara dair hukukun gereğini kararlılıkla yerine getiren, geçmişten bugüne fedakarca çalışmalar yargı mensuplarını da olumsuz etkiliyor.
17-25 döneminde seçilmiş meşru iktidara karşı ayaklanma hedefiyle ortaya çıkan yargı darbesinde, kendisini ülkesine değil bir örgüte ait sayan kimi sözde yargı mensuplarının neler yapmak istediği hala hafızalarda. Ancak hafızamızda olması gereken, belki de yeterince dikkat etmediğimiz bir başka boyutu var o dönemin.
15 TEMMUZ SONRASI MÜCADELE
Yargı üzerinden ortaya çıkan bu kalkışma, o dönem hem Başbakan olarak Tayyip Erdoğan’ın kararlı tutumu ve iradesiyle, hem de aidiyeti sadece Türkiye Cumhuriyeti devletine olan yargı mensuplarının fedakarca çalışmaları ve hiçbir baskıya aldırmadan aldıkları kararlarla bertaraf edildi.
17-25 sadece bir örnek. 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ortaya çıkan tabloda yine aynı kararlı tutumu ve cesur hukuk insanlarını gördük. Belki bugün yazmak, konuşmak kolay. Ama onların bu duruşlarına çok şey borçluyuz. Amiyane deyimle topu taca atmadılar, önlerine gelen hassas dosyalar karşısında “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demediler.
DEVLETİN KURUMSAL HAFIZASI
Devletlerin kurumsal hafızası da esasen bunlar üzerinden oluşuyor. Pek çoğunun adını dahi bilmediğimiz, yıllarca Anadolu’nun dört bir yanında bin türlü zorluk altında görev yapan bu insanların oluşturduğu hafıza, geleceğe aktarılacak bir tecrübe olduğu kadar, karşımıza çıkacak terör ve benzeri yapılara karşı da muazzam bir duyarlılığı temsil ediyor. Onlara dün olduğu gibi bugün de fazlasıyla ihtiyacımız var.
Şu günlerde devam eden Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK)’nda görev süresi dolacak 9 üyeyle ilgili yapılacak seçimleri takip ederken, bu söylediklerimin daha anlamlı olacağını düşünüyorum.
HSK SEÇİMLERİ
Malum, seçim süreci 8 Nisan tarihinde başladı.Bu seçime dair yargı tarafında hareketlilik var elbette. Üyelik için Yargıtay ve Danıştay’dan çok sayıda başvuru var.
Son zamanlarda bu meseleye dair devam eden bir hukuki tartışma var. HSK’da iki dönemdir görev yapan 2.Daire Başkanı Mehmet Akif Ekinci ve 1.Daire Başkanı Halil Koç’un tekrar seçilip seçilemeyeceği üzerinde. Ana hatlarıyla şöyle özetlenebilir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın takdiriyle görev sürelerinin uzatılıp uzatılmayacağı, bir başka ifadeyle bunun anayasaya uygun olup olmadığı.
Bu konuda mevcut anayasada “bir kez daha” uzatılabilir ifadesini, sınırlayıcı bulanlar var. Ancak daha yaygın görüş, böyle bir sınırlandırmanın olmadığı ve uzatmanın mümkün olduğu yönünde. Görüştüğüm değerli hukukçular da bu ifadeyi uygulama açısından sınırlayıcı bulmuyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan takdir ederse böyle bir uzatmanın mümkün olduğunu belirtiyor. Doğrusu hükmün böyle yorumlanmasına naçizane ben de katılıyorum.
YARGIDA UYUM VE İSTİKRAR
Yazının girişinde ifade ettiğim çerçeve üzerinden birkaç noktaya daha temas etmek istiyorum. Kurula sürekli siyasi anlamlar yükleyenler geçmişin mücadelelerine baktıklarında çok farklı bir tablo görecekler. Orada siyasetin gündelik telaşının ötesinde devam eden kararlılık gölgede kalmamalı.
HSK’daki mevcut iki daire başkanı Mehmet Akif Ekinci ve Halil Koç, ayrıca 2014 itibarıyla kurulda görev yapan bir başka üye Ömür Topaç (CHP kontenjanından seçilmişti), özellikle 17-25 sürecinde, devamında 15 Temmuz’un ağır şartlarında yargının ve adliyenin hafızası ve pratiği açısından kilit roller üstlendiler. Kendileri ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte, hukukun ve devletin her alanını zehirleyen yapılara karşı mücadele verdiler.
Dolayısıyla gerek bu hafıza ve tecrübeye olan ihtiyaç, gerekse yargıdaki istikrarın devamı açısından yeni dönemde görevlerine devam etmeleri ülkemizin geleceği ve geçmişteki hadiseler dikkate alındığında milli güvenliği açısından daha hayırlı olacağı kanaati Ankara’da hayli ağır basıyor.
HSK gerçekten kritik öneme haiz bir kurul ve zaman zaman karşımıza çıkan yargı kurumlarının kendi aralarındaki ve diğer anayasal kurumlarla karşılıklı uyum ve saygı içinde yollarına devam edebilmesi açısından da önemli bir role sahip. Kurulun yaptığı her atama da bu önemi daha stratejik hale getiriyor.