Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Hasbilik, samimiyet ve barış
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yaklaşık 7 aydır devam eden ve Terörsüz Türkiye olarak tanımlanan sürece dair birkaç yazı planlamıştım. Salı gecesi DEM Parti Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği kalp krizinin ardından o notların bir kısmını kenara bıraktım.

        Çok ağır ve kritik bir ameliyat geçirdi. Sadece yakınlarından ve partisinden değil, Türkiye’de çok farklı kesimlerden ona gösterilen ilginin sahiciliği üzerinde durmak gerekiyor.

        Sırrı Süreyya Önder, sadece son süreçte değil, Türkiye’nin toplumsal hafızasında önemli izler bırakmış bir isim. Entelektüel kişiliği, yönettiği ve rol aldığı filmler, uzun yıllar devam eden köşe yazıları ve hepsini kuşatan üslubuyla bu ilgiyi ve saygıyı edinmiş.

        Adıyamanlı Türkmen bir ailenin, erken yaşta yetim kalmış, hayat mücadelesine atılmış çocuğu. 1978’de kazandığı Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin hemen ardından 12 Eylül darbesiyle cezaeviyle tanışmış, devamı ise kendisi için hayli çileli geçmiş bir siyasetçi.

        Habertürk ekranındaki yayınında, daha önce geçirdiği rahatsızlık üzerinden konuşurken, tüm bunların bir menzile işaret ettiğini söyledi ve “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetini okudu. Oradaki tevekkülün beni etkilediğini söylemek istiyorum. Belki de düşüncelerine katılıp katılmamaktan öte kendisine yönelik bu ilgiyi ve saygıyı uyandıran da bu kalbî ve hasbî tavrı olsa gerek. Onun tebessüm ve mizah tarafını, bir yanıyla da az önce söylediğim tevekkül tarafıyla birlikte görebiliriz. "Neyi paylaşamıyoruz" duruşu.

        Rahatsızlığının ilk anından itibaren başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli olmak üzere siyasetin hemen her kesiminden, toplumun farklı katmanlarından gösterilen ilgi de bundan bağımsız değil.

        Sırrı Süreyya Önder, 1 Ekim 2024 tarihinde kamuoyuna açık hale gelen ve devamında şekillenen süreçte çok önemli ve hassas bir rol üstlendi. Hatta sürecin merkezinde yer aldı. Kendi ifadesiyle korunaklı, dikkatli ve özenli bir üslup ve yaklaşım sergiledi. Sürecin hem devamında hem de yol kazalarına uğramaması boyutunda çok önemli rolü oldu.

        Dün itibarıyla sağlık durumuyla ilgili olumlu gelişmelere işaret edildi. Umudum ve duam odur ki Türkiye’ye katkısı devam etsin. Bir dostumun ifadesiyle barışın ona yakıştığını düşünüyorum.

        Kuşkusuz ortaya konulan irade gösteriyor ki Terörsüz Türkiye hedefinden vazgeçilmeyecek. Bunca emek ve gayret asla boşa değil. İradeden kastım siyasi olduğu kadar, Önder’in tavrında olan samimiyet. Habertürk yayınında, süreçle ilgili al-ver iddialarına cevap verirken “Şerefime yemin ederim, böyle bir durum yok” demesi bunun en güzel örneği.

        Yeri gelmişken, insanların fikirlerine, geçmişte yapıp ettiklerine katılmamak ve onları eleştirmekle; meseleyi akıllara durgunluk verecek çirkin boyutlara taşımak arasında dağlar kadar fark var. O fark görgü, o fark nezaket ve hepsinden ötesi insan olmak.

        Yaşadığımız her sürecin bize öğrettikleri var. Bunların can yakıcı olanı var, tadımızı kaçıranı var. Ama hepsinin geleceğe ve barışa dair bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. En kıymetlisi, kendi bulunduğu siyasi kampın ya da karşı duruşların öfkesine ve tepkisine aldırış etmeden yol alabilen insanların kıymetini bilebilmek.

        Tekrar acil şifa dileklerimle.