Mattia Ahmet Minguzzi’nin 24 Ocak 2025’te Kadıköy’de uğradığı bıçaklı saldırıda akan sadece Ahmet’in kanı olmadı. Hukuk sistemimizin yüzündeki adalet makyajı da aktı.
21 Ekim 2025’te iki sanık çocuğa karşı kasten öldürmeden 24’er yıl aldı, iki sanık ise beraat etti. Beklenti emsal bir çizgi oluşmasıydı. Olmadı. Geride kamu vicdanında kocaman bir boşluk kaldı.
Kâğıt üstünde 24 yıl, infazda aynı ağırlığa denk gelmiyor malum.
Süreli hapis cezalarında koşullu salıverme kural olarak belirli oranlarla işler; kasten öldürmede bu oran üçte iki. 24 yılın en az 16 yılı kurumda geçer, denetimli safha da eklendiğinde fiilî yatış iyi hâl şartıyla yaklaşık 15 yıla iner.
Hesap doğru gibi durur, ama terazi eğridir.
ÇOCUK KORUMA REJİMİ Mİ, ÇETE İSTİSMARI KALKANI MI?
Tartışmanın kalbi sadece infaz aritmetiği değil. Asıl mesele, cezai sorumluluğun derinliği ve çocuk koruma rejiminin amacıyla çete istismarının birbirine karıştığı gri bölge…
Ceza kanunu tasarlayarak ve çocuğa karşı öldürmeyi nitelikli hâl sayar; yetişkin için ağırlaştırılmış müebbet öngörüyor.
Fail reşit değilse yaş küçüklüğü hükümleri devreye girer ve 15–18 yaş aralığında ceza süreli hapis bandına çekilir. Bu omurga, yaşı küçük failin dürtü kontrolündeki zorluğu baz alır, düşünmeden işlenen fiiller bakımından insani temeli güçlüdür. Tasarlanarak işlenen suçlar söz konusu olduğunda ise mantığı zayıflar.
Öte yandan sorun zaten tasarlama–dürtüsellik ikiliğinin dışında bir yerde bugün: “Gerçek çocuk” ile çete aklının kalkanı hâline getirilmiş “yaşı küçük fail” arasına bir türlü konmayan o ayrımda.
Bir yanda sahiden kollanması gereken masum çocuklar var, diğer yanda yetişkin şiddet aklının sahaya sürdüğü, rol paylaştırdığı, arkasına saklandığı yaşı küçük suçu büyük failler.
İkisini aynı “çocuk” sepetine konulduğu için iyi niyetli koruma ilkesi bir anda suça kalkan üretimine dönüyor.
Minguzzi dosyası tam da bu ayrımın turnusol kâğıdıydı.
İki mahkûmiyet mevcut yasaya uygun görünse de kulağa hiç adil gelmedi. İki beraat kararı ise soru işaretlerini çoğalttı.
YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ OTOMATİK İNDİRİM GEREKÇESİ OLMAKTAN ÇIKARILMALI
Toplumun beklediği, soyut ilkeler değil, olayın somut örgüsünde kimin hangi rolü üstlendiğini ve bu rolün kusuru nasıl etkilediğini açıklayan bir yargı dilidir.
Öldürme geri döndürülemez bir fiil; yaş tek başına ayrıcalık doğurmamalı.
Fail 15–18 yaş aralığında olsa dahi, öldürmede yaş indirimi ‘varsayılan’ olmaktan çıkmalı; hâkim, kusuru gerçekten azaltan somut göstergeler varsa ve bunları açık, denetlenebilir bir gerekçeyle ortaya koyabiliyorsa uygulamalı.
Aksi hâlde otomatik indirim, şiddetin yatırım aracına dönüşüyor, şu an mevcutta olan da bu.
Çeteler gençleri kalkan yapıyor, maliyeti ise toplum ödüyor.
İnfaz çizgisinde de aynı akıl yürütme geçerli. Koşullu salıverme oranları ve denetimli serbestlik eşikleri, öldürme suçları bakımından daha yüksek baremlere çıkarılmalı; kapalıdan açığa geçiş mekanizmaları gerçekten dönüşüm gösteren fail lehine, istismar pratiği taşıyan dosyalar aleyhine ayırt edici ölçütlerle yeniden tasarlanmalı.
Rehabilitasyon programları zorunlu, içerik bakımından şeffaf ve bağımsız denetime açık olmalı. Zira toplum güvenliği, yalnızca uzun süreli kapatmalarla sağlanmıyor; suç üretim bantlarını zayıflatan akıllı bir infaz mimarisiyle oluyor bu iş.
SİYASET KOLLARI SIVAYACAK GİBİ…
Siyaset cephesindeki işaretler de otomatik indirimin kırılmasına dönük bir eğilimi gösteriyor. Plan, rol paylaşımı ve yoğun kast içeren vakalarda hâkimin indirimi “hiç uygulamamasına” imkân tanıyan ve 15–18 yaş grubunda üst sınırları yükselten değişiklik senaryolar tartışılıyor. İnfaz başlığının ise ayrı bir paketle ele alınacağı konuşuluyor. Tasarıların nihai dili elbette Meclis sürecinde netleşecek; fakat yön belli: yaş tek başına ayrıcalık değil, gerekçesi gösterilmiş istisna.
Bu yazının tezi gayet sade: “Çocuk gibi çocukları” korumak istiyorsak, çocuk kartına yaslanan çete düzenini kırmak zorundayız. Öldürmede otomatik indirim dönemi kapanmalı; hâkimin görevi, soyut iyi niyet cümleleri kurmak değil, somut kusur azlığını görünür ve denetlenebilir şekilde tartmak olmalı.
Böyle yapılmazsa bugün Ahmet, yarın bir kız çocuğu, ertesi gün bir yaşlı dede aynı boşluğa düşecek. Adalet, geri döndürülemez zararın ağırlığında ve gerçek kusurun ölçümünde yeniden hizalanmalı.