Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Mamdani ABD'nin 'varsayılan ayarları'nı bozdu
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        4 Kasım 2025 New York için eşi benzeri görülmemiş bir tarih artık.

        Zohran Mamdani’nin, dünyanın en görünür kentlerinden birinde belediye başkanı seçildiği tarih.

        Bu sonuç, ABD’nin müesses siyasetinde yerleşmiş bazı varsayımların çalışmaz hale gelmesinin tescilidir

        Zohran Mamdani kampanyasının ilk gününden itibaren pozisyon aldı: Benjamin Netanyahu bu kente gelirse, tutuklanacak.

        Bu çıkış, diplomasi adına yapılmış sessizlik omertasının ötesindeydi. Biri nihayet çıkıp hukuku, dış politika istisnalarının arkasına gizlemeden konuşuyordu.

        Sandık, işte bu dili ödüllendirdi.

        Mamdani’nin zaferi, şehir siyasetinde yıllardır biriken basıncın örgütlü bir cevabı.

        Demokrat Parti’nin içindeki rehavete cevap.

        Cumhuriyetçi hattın yukarıdan aşağıya akan ekonomik tasavvuruna cevap.

        Gazze’deki soykırım karşısında büyüyen ahlaki sorgulama ve insaf direnişi.

        Bu üç çizgi, sahada ortak bir ağırlığa dönüştü.

        EVET BU BİR DEVRİM

        Siyasetin başka türlü kurulabilmesiyle ilgili bir umut yükseldi ve onu yükselten "Ah evet Müslümanım ve bu yüzden özür dilemeyeceğim” diyen biri oldu. Dahası şu da söylenebilir. Bir özne olarak Sosyalist masaya döndü: Müslüman olarak.

        Türkiye’den bakıp "Bunun neresi Müslüman yaa, bu batının yeni oyunu” diyen her türden yobazın cahil cüretinde marine edilmiş çok bilmişliklere bakmayın.

        Bu büyük bir olay.

        Olayın büyüklüğü de ortada bir oyun olmasından değil, bir oyunun artık, nihayet işe yaramıyor olduğunu belgelemesinden ileri geliyor.

        Zohran Mamdani’nin siyasal tavrını anlamak için babası Mahmood Mamdani’nin “İyi Müslüman, Kötü Müslüman” kitabında çizdiği çerçeveye başvurmak yerinde olur. Mahmood Mamdani, Batı’nın, çıkarlarıyla hizalanan Müslüman figürleri “makbul” olarak yücelttiğini; buna karşılık kendine yaramayan İslam yorumlarını ya görünmez kıldığını ya da doğrudan şeytanlaştırdığını örneklerle anlatmış, teşhir etmişti. Zohran, tam da bu nedenle olsa gerek, denklemdeki yerini biliyordu. Bu yüzden olsa gerek. Siyonizmle iç içe geçmiş ABD müesses nizamının bir kusur gibi kodladığı Müslümanlığını her fırsatta dile getirdi, sahiplendi. Göçmenliğini, inancını ve siyasal yönelimini birbiriyle çatıştırmak yerine bir arada taşıyabileceğini gösterdi. Şehir için gerekli olan politikaları sosyalist referanslarla temellendirdiğini açıkça ifade etti. Müslüman, sosyalist ve göçmen bir aday olarak; ABD’nin talep ettiği “makbul Müslüman” tarifine uymayacağını doğrudan ilan etti.

        Ancak bu karşı duruş, New York’u oluşturan kimlik ve değerlerin dışında durmak anlamına gelmiyor. Zohran Mamdani, sistemin her siyasetçiye varsayılan olarak yüklediği ayarları reddederken, şehri var eden çoğulluğu dışlamayacağını da gösterdi. Kiliseleri, sinagogları, sendikaları, göçmen derneklerini, hatta gece kulüplerini bile ziyaret etti; her biriyle açık iletişim kurdu. Zohran füzyon mutfağı değildi, sadece kendi kimliğini inkâr etmeden, onu yöneteceği şehrin çeşitliliğinin önüne geçirmeyeceği mesajını veriyordu.

        ABD’NİN MAKBUL MÜSLÜMAN DAYATMASINA DİSS ATMAK

        Mamdani’nin deyimiyle “milyarderler ve şirketler tarafından satın alınmaya çalışılan bir yarışı” düşük bütçeli bağış, etkili sosyal medya ve sokak etkileşim ağının ama en önemlisi İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı verilen tepkinin kazanması evet devrimdir.

        PAC adı verilen siyasal eylem komiteleri için de bir hatırlatma:PAC zenginlerin siyasal etki satın alma aracıdır. Seçimlerin halkın değil, sermayenin sesi haline gelmesini sağlar, Temsili demokrasiyi kâr güdüsüyle şekillendirirler.

        Zohran Mamdani’nin PAC’ı hedef alması bile kimliğinin eylemle izdivacıydı.

        Bu izdivaçtan progresive Müslümanlığa dair bir ufuk belirir mi? Mümkün.

        En hafifinden şu:

        Bundan böyle hiç değilse “Demokratlar” Amerikalı Müslümanlarla kurdukları o hastalıklı ve yapay ilişkiyi onarmak zorunda kalacaklar. Apolejetik, sürekli özür dileyen Müslümanlarla değil tüm dünyaya anlamlı bir söz söyleyebilen temsilcilerle çalışacaklar. Bu yönelimin Cumhuriyetçi kanadı da zamanla etkileyeceğine kuşku yok.

        Geleceğe giden bu kapıyı Müslüman, demokrat, göçmen ve sosyalist kimlikleriyle sahneye çıkan bir aday, kimliklerini vitrine çıkarmaktan gocunmayan ama o kimliklerle işe yarayacak şeylere dair vaadler veren bir adam açtı.

        Kira dondurma sözü verdi.

        Ulaşımı hızlandıracağını ve ücretsiz yapacağını açıkladı.

        Kamusal marketler, bakım hizmetleri, kreşler, gündelik yaşamı ucuzlatan sistemler kuracağını söyledi.

        Bu vaatlerin hiçbirine de taşınması ağır ideolojik yükler bindirmedi.

        İfade ettiği her öneri, kimliğini kamusal faydayla ilişkilendiren bir yaklaşıma dönüştü.

        Müslüman olmak, vaadlerinin ve taleplerinin önüne geçmedi, ama onları besledi.

        Seçmen Koalisyonu ile kişisel sınırlarını aştı.

        Göçmenlerin hafızasını ve gündelik pratiklerinin içinden hareket etti.

        Siyah mahallelerdeki tarihsel adalet arayışını rap müziği geçmişinden gelen ritm ve meydan okumayla şenlendirip kampanyasına ekleyebildi.

        Genç seçmenin dijital enerjisini, küçük bağış ağlarıyla birleştirdi.

        Yerel sendikalar, öğrenci inisiyatifleri, kiracı dayanışmaları, seçim gecesi aynı sokaktaydı.

        Gazze’de soykırıma karşı üst perdeden Netanyahu’ya karşı durdu ama “Bizim adımıza kıyım yapma” diyen Yahudi topluluklarla da yan yana durdu.

        Şehir için yeni bir politik diyalog alanı açıldı.

        Bu temas, sadece çatışmaların yumuşaması değil, karar süreçlerinin çoğalması anlamına geliyor.

        Parti içindeki çekincelere rağmen gelen bu zafer, yapısal bir esnemenin işareti.

        New York siyasetinde yıllardır süren müesses nizamın katalog ittifakları ve katalog düşmanlarını ezber etme refleksi, büyük bir anlamsızlık balonu olup New York semalarında kayboldu .

        İslam, demokrasi ve sosyalizm kelimeleri Mamdani’nin yorumuyla şimdi sistemin dışladığı çok sayıda insan için temsil fırsatı yaratıyor.

        İnşallah başarır.