Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Küresel bir zorba ya da turuncu bir slot makinesi
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Donald Trump, 2025 BM Genel Kurulu’na yine, o bildik kaotik yüksek perdeliğiyle geldi. Her zamanki gibi… Ama bu defa biraz daha “Ben size ne diyorsam odur” tonuyla. Retoriğiyle yumruk salladı, jestleriyle diplomasiyi hırpaladı. Sahne aldı ve gösterisini yaptı.

        Biraz World Wrestling Entertainment idi.

        Amerikan güreşi gibi görünen ama aslında tamamen sahnelenmiş bir şov.

        Gerçek sanırsın ama senaryoludur.Kıran kırana dövüşler olur, ama kazanan önceden bellidir.

        Biraz Beyaz Saray, çünkü sonuçta başkan.

        Ama en çok da Las Vegas: sürekli blöf, sürekli ışık, sürekli gürültü.

        Ama mesele keşke sadece üslup olsa. Trump, hâlâ dünya sahnesinde ciddiye alınmak zorunda. Tuhaf ama gerçek.

        Zorba mı? Evet. Ama aynı zamanda stratejik, pozisyon alan, sahneye ne zaman ve nasıl çıkması gerektiğini bilen biri. Gürültünün ortasında plan yapan biri. Ve bu plan, çoğu zaman aptalca görünse de etkili.

        Trump’ın sahneye çıkış mesajı netti: “Siz yanlış yapıyorsunuz, ben doğrusunu gösteriyorum.”

        Çin ve Hindistan’ı Ukrayna savaşının finansörü ilan etti. İran’a saldırıyı kişisel bir başarı öyküsü gibi sundu. “22 yıldır yapmak istedik, şimdi yaptık.” dedi.

        Şahsi intikamlar ile devlet politikaları arasındaki sınırı keyfine göre belirleyen bir lider.

        BM’yi anlatırken kullandığı kelimeler: asansör, çalışmayan prompter ve elbette savaş.

        Küresel diplomasinin sembolüne dair üç kelimelik bir özet.

        İnekler bile nasibini aldı. “Çevreciler tüm inekleri öldürmek istiyor,” dedi mesela. BM kürsüsünde. Gözümüzün içine baka baka.

        Erdoğan’ın Gazze konuşması: Vurgu doğrudan, ton sert

        Trump, Gazze için “Savaşı durdurmalıyız” dedi.

        Ama İsrail’in operasyonlarına alkış tutmuş bir liderin ağzından dökülen bu cümle, daha çok dekoratifti. Süs niyetine. Orada olsun diye.

        İşte tam o anda, BM kürsüsüne başka bir ses çıktı.

        Sevelim sevmeyelim, o ses, dekoru yırttı.

        Erdoğan, BM kürsüsünden dünyanın gözünün içine baktı ve dedi ki:

        “Gazze’de bir savaş yoktur. Soykırım vardır.”

        İddialı gibi değil, ifşa edici. O konuşma, Trump’ın karikatürize ettiği ortamda gerçek kelimelerle yükseldi.

        Hitler örneği çarpıcıydı:

        “Nasıl ki 70 yıl önce insanlık Hitler’i durdurduysa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de durdurulmalı.”

        Bu tüm dünyaya ‘daha ne bekliyorsunuz?’ diyen bir çağrıydı. Erdoğan bu çağrıyı öfkenin de hakkını vererek yaptı.

        Fox News röportajı: Doğrudan Trump’ın evine konuşmak

        Mesajlar BM’de bırakılmadı.

        Erdoğan, ‘yandaş’ Fox News’te çıktı ve taşı gediğine koyan bir dille dedi ki:

        Trump, Rusya-Ukrayna savaşını ben bitiririm dedi. Bitti mi? Hayır.

        Gazze’yi ben çözerim dedi. Çözüldü mü? Hayır.”

        Rubio’nun intikamı ise ayılana gazoz bayılana limon şeklinde, Roman bohçacı kadının “Epiniz kocama hastasınız” tarzında bir cevap olarak geldi.

        Ama zaten sadece liderler arası bir polemik değildi olay. Erdoğan doğrudan Trump’ın tabanına, Amerikan halkına iletilmiş bir mesaj vermişti. BM’deki tiyatronun arka sahnesinde söylenmiş ama geniş geniş yankılanacak bir cümle sarf etmişti.

        Yine de o fotoğraf: Erdoğan, Trump’ın yanında

        Tüm bu söz düellolarına rağmen, Gazze konulu özel oturumda Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yanına oturttu.

        Fotoğraf kareleri her şeyi anlatmaz, ama bazen tek kare sayfalarca açıklamaya bedel olur.

        Trump, “Kimi eşitim olarak ağırlayacağımı bilirim, çünkü kimin işime yarayacağını da bilirim,” diyordu o kareyle. Tehlikeli bir taltifti.

        Görüntüde sıcaklık değil, stratejik yerleştirme vardı.

        Trump’ın bu konuşmaları bu halleri artık şaşırtıcı değil.

        Soru şu: Dünya bu tarz bir liderliğe ne kadar daha göz yumacak?

        Birleşmiş Milletler gibi çok taraflılık temsili olan bir kürsüde, bu kadar şahsi, bu kadar tehditkâr ve bu kadar küçümseyici bir dilin normalleşmesi endişe verici.

        Bir slot makinesi gibi sürekli ötüyor ışıldıyor ve kazanma efektleriyle dikkat çekiyor. Ama gürültüsü yüzünden değil, başkalarının sessizliği sayesinde duyuluyor. Onun gücünü sağlayan şey, diğerlerinin suskun teslimiyeti.

        Cesaret gibi görünen zorbalıkları yaratan, fazilet gibi görünen korkaklıklardır.

        ***

        Trump konuşmasının sonunda “Ben ülke yönetmede iyiyim, sizin ülkeler ise cehennemi boylamış” dedi. Bunu bile diyebildi.

        Kimse alkışlamadı. Ama herkes dinledi.

        O an dünyanın bu döneminde mesele o ya da bu liderin ne kadar cesur olduğu değil, dünyanın ne kadar savunmasız hale geldiği diye düşündüm.

        Ve o savunmasızlık içinde belirleyici olan, söylenebilenler değil bir türlü yapılamayanlar.