Herkesin bildiği itiraf edilemez. O zaman açıkça söylemek lazım: Dünyanın çivisi zaten çıkmıştı. Ancak İsrail’in Gazze’degerçekleştirdiği soykırım,sistemin kolon ve kirişlerindeki korozyonu görünür hale getirdi.
Sumud filosundan festivallere, sokaklardan Hollywood oyuncularına ve müzisyenlere varana kadar hemen herkes Filistin için bir şeyler yapın çağrısında bulundu egemenlere.
Avrupa parlamentolarında ateşli konuşmalar yapıldı. İspanya paraşütle korsan gıda yardımı yaptı.
Ama ne evrensel değerleri taşıdığını iddia eden ülkeler ne de Gazzelilerle ortak kültür din dil birliği olan ülkeler cezasız kalma şımarıklığıyla seri cinayet işleyen İsrail’i durdurabildi. Adını koyalım, bu durum otoritenin meşruiyet yıkımıdır ve bildiğimiz anlamda hegemonya artık bugüne kadar yönettiği gibi yönetemez.
İşin doğrusu Avrupa’dan Asya’ya, Amerika’dan Afrika’ya uzanan coğrafya şimdiden bu durumu destekleyen gelişmeler yaşıyor.
Çünkü çağın ruhu sadece Gazze yüzünden değil, Gazze ile perçinlenen bir çok nedenden dolayı alt üst edici bir sarsıntı yaşıyor.
NEPAL VE ENDONEZYA: MESELE SADECE GEN Z Mİ?
2025 yazını Nepal’de patlayan“Gen Z ayaklanması” ile kapattık. Şoke ediciydi. Sosyal medya sansürü, işsizlik, IMF reçeteleri yüzünden bunalmış yüz binler sokakta, bakanlara linç girişiminde bulundular ve derken, kabinenin istifası. Meşruiyet sizlere ömür.
Endonezya’da protestolar benzer ekonomik kaygılarla başladı. Fark, hükümetin sertlik yerine birkaç bakanı feda etmesiydi. Ama gençlerin sisteme öfkesi, vitrin değişikliğiyle yatışmadı. Nepal’de de, Endonezya’da da mesele Z kuşağının isyankarlığından fazlasıydı.
NOTRE DAME’I YAKMA TEHDİTİNİN HEDEFİ MUHALEFETİ BİTİRMEK
Fransa’da yükselen enflasyona, fahiş kiralara duyulan öfke Filistin eylemleriyle kesişti; bu protestolara polis şiddeti eşlik etti. Nice’te yayımlanan sahte “İslamcı terörist” maskesinin ardından “Notre-Dame’ı yakarız” dediğinde aklı başında herkes bunun false flag olduğunu anladı. Amaç ‘derin’ Fransa’nın ya da Filistin’i tanıyacağını söylediğinde Macron’u açıkça tehdit eden İsrail’in muhalefeti sönümlendirmek, toplumu hizalamak için sokaklarda yeniden İslamcı terör korkusu estirmekti.
Yani muhalefetin enerjisi tamdı ama sistem de organize ve bastırmaya hazırdı.
TRUMP BİLDİĞİNİZ GİBİ
ABD’de aşırı sağın sembol isimlerinden Charlie Kirk vuruldu. Trumpçı medya bunu “sol iç savaşı başlattı” diye sundu. Trump ise suikastı, kampanyasında “birlik ve asayiş” propagandasına çevirdi. Çareyi de klasik refleksinde buldu: Daha çok müdahale , özgürlüklerden feragat ve kampüslerde daha sıkı denetim.
BORÇ VESAYETİ
IMF’nin birkaç gün önce küresel borç krizine karşı yaptığı uyarı şu ana kadar yazılanların perdahlıyor.
Bugün devletler artık bütçe üzerinden değil, borç üzerinden yönetiliyor.
Demokrasi, oyların değil alacaklıların kurallarına tabi. Ulusal egemenlik borcun taksitleri ödenebildiği sürece devam eden bir illüzyona dönüşüyor .
DİJİTALLEŞME SONRASI: İNSAN FAZLALIK MI?
Yapay zekâ, otomasyon, dijital paraya geçiş senaryoları artan çatışma iklimindeki tesadüfiliği soru işaretleriyle donatıyor. Bu üç başlık üretimi dönüştürmekle kalmıyor çünkü. Toplumun geniş kesimlerini değersiz kalabalık ya da astarı yüzünden maliyetli hale gelmiş safra olmanın eşiğine getirme riski taşıyor.
Geniş kalabalıkların sadece iş gücünden değil siyasetten de dışlandığı bir yere doğru gidiyor olabiliriz.
Seçimler küresel hegemonyanın onayıyla bir temsilden çok ritüele dönüşüyor; protesto ise uzun yıllar sonra yeniden güvenlik tehdidi. Aktivizm kriminalize ediliyor.
Nepal’de gençler sosyal medya sansürüne karşı çıktığı için “isyancı”, Fransa’da emeklilik reformuna direnen işçiler “devlet düşmanı”, Gazze için yürüyen Avrupalı aktivistler “antisemit”, ABD’de İsrail karşıtı görüş açıklayan öğrenciler “sicilli” hale geliyor.
RASTLANTI MI, HAZIRLIK MI?
Tüm bunların eşzamanlılığı tesadüf değil. Küresel finans sistemi kendi ürettiği eşitsizlikleri artık saklayamıyor; krizleri bastırıyor ama çözemiyor. Çözülemeyen her kriz, yeni kontrol mekanizmasını beraberinde getiriyor:
Dijital para, merkeziyetsizlik ve özgürlük vadediyordu ama uzun sürmedi: izlenebilir yurttaş modeli hazırlanıyor. Yapay zekâ destekli güvenlik teknolojileri, protestocuların profilini çıkarıyor. İnternet sansürü ve sosyal medya yasakları ile bireyler bir anda kör ve sağır bırakılabiliyor.
Amaç mevcut düzeni korumaktan öte ‘yeni küresel otoriter dijital’ düzene geçişte muhalefeti erken aşamada boğmak ve elektrikli arabalara ve uydu kentlere mecbur edilmiş kitleleri fiziksel mobilizasyondan mahrum etmek olabilir mi?
1932’de bugün olanların hiçbiri yoktu yine de Aldous Huxley diye biri çıkmış ve o gün için ‘gelecek’ olan dünyanın bugünü hakkında“Cesur Yeni Dünya”yı yazmıştı. Bugün o dünyaya hiç olmadığı kadar yakınız.
Mesele sadece halk ve devlet arasında olmayabilir.
Belki de mesele halklar ve küresel sistem arasındadır.